aynı isimde "pi" başlığı da var
  • darren abimizin harikalar gereceğini gösteren ilk uzun metraj filmidir. çekim teknikleri ve temposu mükemmel yansıtılması da cabası oluyor.

    --- derin spoiler ---

    şimdi filmin konusu ve anlatılanlar şöyle ki;

    max cohen başrolümüz bir matematik dehası, hatta cinyıstır. fakat burada matematik eğlence, keyif olmaktan çıkıp tamamen hayatı tanımlamaya gider. sırayla ve hatırladığım kadarıyla filmde sembolize edilen kavramları sıralayım.

    bilgisayarla dolu odası cinyıs karakterimizin beynini temsil ediyor. hatta temsil etmekle kalmayıp birebir yaşatıyordur. farkedildiği üzre karakterin bir çok düşsel hareketiyle pc odası da değişim veya hareket halinde oluyordu. mesela aklından fikirler geçtiği sırada yazı bandınn akması, düşünmesini engel olan sorunlar olarak odadaki karıncalar, fazla kendini kaptırması veya farklı fikirleri kayış olarak eriyen yapılar falan tamamen karakterin beynidir.

    odada matematikle uğraştığı zamanlardaki duyduğu orgazm sesleri gibi sesler cinyısın bastırmaya çalıştığı arzularıdır. yaptığı işlemlerde çözüme ulaşacağı zamanları ortaya çıkması da buna manidardır.

    cinyısın komşuları, onun düşündeki aile kavramıdır. eş, anne, çocuk. zaman zaman onlarla iç içedir ama sürekli görmezden geldiği kavramlardır. yine bir bastırılma söz konusudur. bunda da farkedildiği üzre kafayı yemelerinin, migren travmalarından sonra gözlerini onlarla açar. bunlar hayata tutunma olgusu gibidir.

    cinyısı kovalayıp çip satmaya çalışan kadın. karakterimizin kabullenmekte korktu yeni bir olgudur. çip ise yeni bir fikirdir. filmin belli bir kısmına kadar bunu kabul etmez bundan kaçar ama en sonunda kabul ettiğinde "bilgisayar odasına yeni bir çip" yani teorilerine yeni bir fikir bakış açısını tamamen değiştirir.

    cinyısın barda tanıştığı ve konuştuğu dini kişilik kendisinin inancıdır. belli bir aşamadan sonra uygun bir seviyeye gelen matematik dehalığını inancıyla bağdaştırır. orada belki de tanrıyı sorgulamaktadır. zaten ilerde de dini kişiliğin cinyıs karakterimizi cemaatle karşılaştırması net olarak matematik ile inancın karşılaşmasıdır. matematik, cinyısın hayatında öyle bir yer etmiştir ki inancını aşmıştır. hatta farkedildiği üzre kendini o sahnede ilah kabul etmiştir.

    cinyısın sürekli gidip geldiği ve go oynadığı sol amcamız, karakterimizin mantıklı, olgun düşünen tarafıdır. her sıkıştığında veya tıkandığında kendisini onun yanında bulur ve yeni taze düşüncelerle bilgisayar odasına yani kendine geri döner. bu gidip gelmelerindeki kullandığı metro ve istasyon da, mantıklı halinden cinyıs haline gidip gelme anlarıdır. metroda karşılaştığı garip karakterler veya sorunlar da yeni edindiği fikirlerdeki kabulleneme halleridir. küçük sorunlar. ama her seferinde de onları görmezden gelir. sonlarında da kafayı iyice tozuttuğunda sol amcamız kalp krizi geçirmiştir. yani mantıklı düşünen tarafı tamamen ölmüştür.

    filmin sonunda ise cinyıs karakterimiz işin içinden çıkamaz. matematik kendini aşar ve sayıların olduğu kağıdı yakarak bu dert ettiği 216 sayı kavramıyla uğraşmaktan vazgeçer. bunu da kafaya matkap sokmasıyla bize göstermektedir. tüm bilgisayar odasını altüst eder. yani beyninde sağlam düşünceler kalmamıştır ve tamamen bundan kendini soyutlamıştır. hayatına aptal olarak devam eder. yine ve son kez farkettiğiniz üzre mutludur çünkü aptaldır, derdi yoktur.

    daha nice ayrıntıların sembolize edilmesi var da şimdi kökten bütün filmi yazmayım buraya*

    --- derin spoiler ---
  • ikinci yarısında başrolünü hasan şaş'ın oynadığı film.
  • `>>soru*pi'yi 3 alabilirmiyiz>>`beklenen cevap: kağıdın altında zaten yazılı
    `>>`soru üstüne başka bir soru:sizce o kadar basit mi?

    `>>`kişisel not: sayılar herşeyi açıklayabilir ama gönülden biraz yardım alarak..

    `>>`alternatif: akıl oyunlarıq,can dostum,ölü ozanlar derneği

    aslında alternatifleri ile de alakası yok...

    aronofsky'nin filmi başlarken biyoloji ve matematiğin akıl almaz harmanı ile iniyor yazılar bir bir..

    max bir bilim adamı,bir şizofren, bir anti-sosyal.. biraz değinelim aklımıza gelenlere...(gerçekten yarısına bile ulaşamadığımız belki de çok derin mesajlar var.. her isimde,her veride, max'in her modern serabında..)

    `>>sinemasal*requiem for a dream`'deki enjeksiyon sahneleri akla geliyor... aynı tekniklerden bazıları transpotting'de de kullanılmıştı.. sinir bozucu olabiliyor.. istedikleri de tam da bu..

    `>>`matematiksel:
    1-matematik doğanın dilidir
    2-çevremizdeki herşey sayılarla simgelenebilir, herşeye bir açıklama getirilebilir... (denemeye başlayalı kaç yıl oldu?)
    3-sayıları bir araya getirerek kalıplar (bkz: patterns) oluşturabiliriz.. doğada kalıplardan ibarettir..
    `>>`ör: tarihten:nil'in gelgitleri
    modern zamandan: borsa,doğal bir organizma
    `>>`veri: las vegas'ta en büyük vurgun (temmuz ayı 2.haftası,2005) 4 m.ı.t öğrencisi kart sayarak (tamamen yasaldır) las vegas tarihinin en büyük kazancını sağlıyorlar..
    `>>`yorum:sayılar refah getirir( refah evrenselinde en büyük alt küme paradır günümüzde...düşün..)

    bu 3 ifadenin posasının sıkılması aslında bize iki kelimeyi verir: 'tümden gelim',tüm formel bilimlerin baş yöntemi.. ilk madde tümü verir,kapsam en küçük partiküllere kadar daraltılır ve yine tüme ulaşılır son maddede.. max'in kişisel notları aslında matematiğin yöntemidir..

    `>>`veri: tarımdan elde edilebilecek kar-zarar tablolarını çıkartmak için basit excel tablolaları kurmuştur mısırlılar.. vergi toplamını düzene sokmak için matematik gelişmiştir.. nil nehrinin bozduğu arazinin sınırlarını hesaplamak için geometriye başvurmuşlardır ayrıca..
    `>>`yorum: toplumsal ihtiyaçları sağlamak matematikle mümkün olmuştur... durum hipotezi doğrulamakla kalmıyor daha ileri götürüyor ( tablolar+sayılar+açılar=matematik, refah getirir... )

    biraz daha ileri gidelim..

    `>>`veri: tüm ilkel makine dilleri 0(yanlış),1(doğru) rakamlarının sağlı sollu şekilde satırlara doluşmasından oluşan kalıplaradan ibarettir.. bu kalıplar bize tüm donanımların,yazılımların altında bu kalıplar yatar..
    `>>`yorum: teknolojinin doğası sayılarla tanımlanır; teknoloji toplumların daha iyiye daha kısa zamanda ulaşmasını sağlar.. hipotez daha da gelişir.. aslında anti-ütopyaların çoğunda (refahın yok edildiği düzenlerde) teknoloji tüm kötülüklerin anası gibi gösterilmiştir.. hipotezin çürümesi belki de sonumuz geldiğinde olacak kim bilir..

    max pisagor müriti dir aslında, her büyük matematikçi gibi onun misyonerliğini yapar.. belkide onun takımından( o dönemde ona yakın olan insanlar 'pisagorcu' olarak bilinmekteydi..) bir ruhun reenkarnésidir..kim bilir..
    `>>`destek bilgi: altın orana olan inancıdır.. pisagorculara göre sonsuzlukta bu yatar.. bu kusursuzluğun anahtarıdır..
    `>>`destek bilgi: dna sarmalında, samanyolu galaksisinin yapısında, da vinci'nin sanatında hep çıkar altın oran karşımıza.. tevrat'ta da karşısına çıkar..
    max'in korkuları düzensizliği bize belki de en büyük bilim adamı olan einstein'ı anımsatır.. ( o dağınık saçlar, dünyevi zevklere üstten bakan tutum..aşkından başka herşeyi boşvermişlik,bilimden başka..)
    bilgisayarının adı 'euclid' pisagordan sonra matematiğin en büyük önderlerinden biri olan öklid'e bir göndermedir...

    cohensoyadı belki de yahudilerin en çok kullandığı soyadıdır, max'in yahudi bir aileden gelidiğini anlarız, aslında aronofsky'nin dini tercihi filmdeki din öğesi olarak kullanılmıştır, eğer yönetmen hristiyan olsaydı veya müslüman bir yönetmenin bakış açısıyla çekilseydi bu film, emin olabiliriz ki cohen soyadı değişecek, bizlerse bir matematikçinin dine bakışını veya dinin matematiksel yönünü başka bir dinin yelpazesinde izliyor olacaktık...

    max hitler'in gençlik ismidir, hitler'in özellikle yahudilerden neden bu kadar çok nefret ettiğini öğrenmek içinse (bkz: kavgam), 'üstün ırk' fikrini neden ortaya atmıştır, bunun cevabı geçmişindedir, ayrıca hitler hiçbir topluma yahudilere kustuğu nefreti kusmamıştır.. ( hitler yahudiler ( ve diğerleri ) için deccal'ın ta kendisiydi..)
    (soru: max adının filmin kahramanına bir yahudi yönetmen tarafından verilmesi neyi ifade eder? )

    `>>`ifade:bilim adamı makine gibidir,duygudan yoksun olur..
    `>>`yorum:aslında makineleri bilim adamları yaratmıştır, kendi özelliklerini taşırlar, bu noktada 'insani kavramı' tüm aygıtlar içinde geçerli olmuyor mu?

    max bilgisayar tarzında 'history' tutmaktadır, insan vücüdü ve ihtiva ettiği organlar belli kapasitelere sahiptirler ve duyguyla beslenirler.. aslında bilim adamı bu gerçekleri fazlasıyla unuttuğu için ( işi gereği unutmak zorundadır..ama fazlası ona kalır!..) acı kaçınılmaz olur.. insan bedeni ne bir makineyle fazla etkileşim içine girmeli ne de duygulardan arınmalıdır;yoksa zarar görür.. (bkz: max'in çığlıkları)

    `>>`veri: metal gear serisinin yapımcısı hideo kojima enteresan bir adam olarak bilinir.. bakın bu teknoloji insanı ne yapmış: snake eater yaklaşık 2 sene boyunca büyük bir heyecanla beklendi, oyuncular ellerine geçer geçmez saatler boyu uykusuz, aç susuz ve duygusuz televizyon başına geçeceklerdi, nakata ise oyuna şöyle bir özellik koydu: solidus snakeyaralandığında yaralarının daha çabuk iyileşmesi için save edip oyundan çıkmak yetiyordu, ne kadar oyuna girilmezse o kadar iyileşiyordu..
    `>>`yorum: kojima resmen 'yeter' diyebilmeyi bize öğretiyordu.. bir bilim adamı ile bir oyuncunun ne alakası var demeyin.. ikisinin de tek bir ortak noktası var artık: teknoloji...

    --- spoiler ---
    sol: .................... arşimetle tanıştın mı?
    (sol da max gibi saygısını sunar tüm bilim adamlarına onları sürekli anmak için akvaryumdaki balıklara onların isimlerini vermiştir.. akvaryuma yem atar ve konuşmaya döner.)
    sol:sirakuzlu arşimet'i hatırlıyor musun? kral,aldığı bir hediyenin altın olup olmadığını belirlemesini ister arşimet'ten. o dönemin çözülememiş problemi, bu büyük yunan matematikçiye haftalarca işkence yaptırır. uykusuzluk hastalığına yakalanır. geceler boyunca yatakta döner durur. sonunda, bu dahiyle aynı yatağı paylaşmak zorunda olan karısı, onu banyo yapmaya ikna eder. arşimet, suya girdiği anda suyun yükseldiğini fark eder.
    (sol, parmağını suya batırır. sudaki yükselmeyi gösterir max'e)
    sol:taşma. hacim belirlemenin bir yolu. ayrıca yoğunluğu belirmenin de bir yolu. ağırlık bölü hacim.
    (max bu mavralardan sıkılır (bkz: suser sıkılması), (bkz: her suser'in bir max olması))
    sol:ve arşimet çözer problemi.'buldum' diye bağırır. öylesine kendinden geçmiştir ki,keşfini haber vermek için sokaklarda çıplak koşarak ulaşır kralın sarayına. şimdi bu öykünün ana fikri nedir?
    (max kendinden emindir-hala bilimden kopamamıştır.)
    max:bir çığır açılacak.
    sol:yanlış! öyküdeki ana nokta karısı. eğer karının sözünü dinlersen, sana bakış açısı kazandırır. yani biraz duraklamaya ihtiyacın var. bir banyo yapmalısın. yoksa bir yere varamazsın. düzen olmaz,karmaşa olur. eve git max. git ve banyo yap.
    --- spoiler ---

    aslında filmi izlerken max'in amatör ruhuna, idealistliğine hayran kalmıştım sol'un deneyimi ve yaşının getirdiği durağanlığı karşısında; sonradan farkettim ki bizim sınırlarımız var.. sınırlarımızı hep aşıyoruz: oyunlarla,programlarla,çalışmalarla,deneylerle,araştırmalarla,sabırsızlıkla,bağımlılıkla.. ama unuttuğumuz şey sonumuz.. filmin sonunda da bu görünüyor max veda ederken.. aslında güneşe nasıl bakacağını bilmesi lazım insanın..
    güneş aslında küçük max'e belki de matematiği tanıtıyor 6 yaşındayken ama yıllar sonra onu kurtarmaya da çalışıyor...

    `>>`tavsiye: artık bırakın şu sanal şeyleri demiyorum, çok boş olur.. hem de çok.. ama emin olun özellikle ülkemizde haşır neşir olduğunuz şu işler, hem de en güzel zamanlarınızda sizi o kadar köreltiyor ki.. bedenen, ruhen... yaşlanmanız hızlanıyor... karılarınıza yetmeyeceksiniz emin olun,ömür boyu beraber olsanızda.. kaçınız bir kızı mutlu edebilmeyi biliyor hakkıyla? kaçınız öğrenemeyecek hayatı boyunca.. aslında hep mutsuzluk var sonunda (m.f.ö'ye döndük yine) biliyor musunuz? o mutlu tabloların altında..

    sol aslında sezgiciliğe dönmüş bir matematikçi, geçen yıllar( başarısızlıklar ) onu sanata(hamlet'ten verdiği örnekler),doğaya(balıklara ilgisi) döndürmüş.. sadece felci değil onu koparan ideallerinden, pes etmesi aslında onu hayata bağlıyor denebilir bilim kaybederken.. ( kaybetmesini bilmek demek kaybedenler kulübünde emekliliğinin tadını çıkarmak demektir..) aslında büyük bir tezatta kalıyor insan: idealler uğruna canına kıymak mı, yoksa durmasını bilmek mi? aslında 2. şıkkı seçecem sanırım şimdiden, daha mutlu olmak için..)
    aslında bilim adamı,yazar,oyuncu vesvese.. mutsuzluğunu kapatır ürünlerini verirken tıpkı benim yaptığım gibi şu anda; sonrasında okur, bakar mutlu olur.. geleceğe yatırım aslında garip bir tezattır, insanların ilgisini çekersin belki, onları ileriye taşırsın, ya da mezarına tükürürler ;ama kendinden birşeyler eksilir sen uğraştıkça..

    max'in gördüğü hayaller (metroda,sokakta,apartmanda) korkularından ve ihtiyaçlarından kaynaklanıyor aslında... aronofsky gerçekten tüm karekterleri (sol müstesna) bir hayalden ibaret yapmışsa bazı yorumcuların dediği gibi, aslında buna hiçbir izleyici hayır diyemez özellikle 2001 yapımı akıl oyunları'nı izledikten sonra.. ( ondan öncesinde canlı örneği john nash'in hayatına değindikten sonra da olabilir,yolunuz düşerse: (bkz: princeton) )
    metrodaki yaşlı adam kendi yaşlılığını simgeliyor aslında olmak isteyeceğini, lenny meyer dinsel bir imge,bir matematikçinin dine bakış açısını yansıtacak olan.. dini de sayılardan ibaret görüyor tabi.. matematiğe aşık japon kız aslında max'in doğmamış kızının şekle bürünümü (gelecek tanımlaması), kendisi gibi matematiğe aşık olan. cennetinde onunlar beraber yeşillikler içinde hesap yapıyor oluyorlar filmin sonunda daha iyi kavrıyoruz.. o tabloyu görünce..
    komşu kızı arşimet'in karısı rolünde.. max'in cinsel dürtüleri sadece 2-3 bakıştan ibaret olarak yansıtılmış aronofsky'nin objektifinden.. max karısına değer vermiyor işleri uğruna, hayallerinde bile..

    max altın sarmalı (bkz: golden spiral)görür her yerde havada (dumanda),sıvıda (kahvede), matematiği her yerde görür yine.. kalıplara ulaşır her yerde.. altın sarmal bir deniz kabuğundadır.. bir karıncanın ölümünde tekrar karşılaşır onla.. ( ölümde bile matematik vardır..)
    dna sarmalında, samanyolu galaksisinin yapısında, da vinci'nin sanatında hep çıkar altın oran karşımıza.. tevrat'ta da olduğunu sanar max..

    max öklid'den çıktı alacağı zaman bir duraksama yaşar, başarısızlık korkusundan doğan duraksamadır, tıpkı bir jetten kendini aşağı atacak paraşütçünün duraksaması gibi..( başarısızlık,en ufak bir hatasıyla doğacak olan şeydir=ölümdür )
    tuşa basmadan önce dikkat edilmesi gerçekten zor olan bir ayrıntı vardır: bir kadın imgelemi görürüz max'in gözlerinden, onu çağırıyordur.. bu annesinin veya karısının çağrısıdır aslında.. biraz dur max... (bkz: git banyo yap)

    max tedavilere değiniyor, aslında burda anlatılmak istenen şu: bir hastalık geldiğinde herzaman kalır.. asla tamamen yok edilemez... bu 'tamemen bilimsel' bir veridir.. belki matematik'le biyolojinin daha kaliteli bir harmanıyla bu da aşılabilir kim bilir?.. ama hastalıklara 'küçük max' pek dikkat etmiyor.. ara vermiyor...

    go tahtası küçük bir evrendir, sonsuz olasılık mevcuttur..ama bir düzen.. bir ana kalıp olabilir.. aslında max bunu ararken çıldırıyorlar.. pi'yi ararken.. go tahtasıda sadece bunu tanımlayan öğelerden biri.. sol ile go tahtası başında konuşurken birkez daha pisagorcu ve sezgicidüşünce çarpışıyor...

    `>>`sinemasal: yorke (bkz: radiohead) there there'in klibinde nasıl koşuyorsa peşindeki kargalardan kaçmak için aynı teknikle çekilmiştir max'in düşüncelerinden kaçışı (dinden-cemiyet,maddiyattan-borsacılar)

    eski yunan devletlerinde ( matematiğinde eski efendileri ) sanguine(kan) umutla özdeşleştirilmiştir aslında günümüzü baya bir meşgul eden o kutsal kase efsanelerinin temelinde de kan vardır.. (kan soyla ilişkilidir aslında bu hikayelerde isa'nın soyuda umut demektir..mecdelli meryem umudu doğurur onlara göre.. ) kan her insanın içinde olandır.. aslında insan cevapları içinde taşır.. umudumuz olan cevapları.. aradığı max'in içindedir mesajı verilmiştir.. beynindedir...

    max aramaktan yorulduğunda hazine arayan bir kadın çıkar karşımıza kumsalda aslında kendini ılık sulara atmaktansa başarısızlığı hazmedip max kendine hep bir işaret bulmuştur.. denize yakın oluşu kaybettiğinde 'ilk annenin' deniz olmasıyla da açıklanabilir.. ( yaşam denizde başlamıştır...)

    max çaresiz kalıyor bir noktada, çözüme ulaşmak için biraz yardım alması gerekiyor.. şizofreni ona yardımı sağlıyor aslında din öğesi ve teknoloji öğesi ( borsacıların verdiği yeni yonga chipset..) çok gerçekçi izlenimi veriyorlar ama şöyle bir gerçek var ki chipset tamamen mükemmel özelliklere sahip bir ürün ve hayal ürünü olabilir.. ( max'in borsayla olan saplantısını da sürekli tabloları takibinden biliyoruz.. ) ya da yahudi bir aileden gelen max'in büyük perhizlerde etkilenip dinde bazı cevapları araması asla yalanlanamaz... sonuçta tam olarak açıklayamasak da bunlara hayal diyebiliriz...
    max'de tıkandığı noktada şizofreninin yardımıyla sonuçlara daha da yaklaşıyor diye de yorabiliriz..

    başlangıçta karıncalara düşmanlığını ilan eden max onlarla barışık bir yol seçiyor (doğayla barışık) sonra..sonuca biraz daha yaklaşıyor..( aslında karıncalar doğada belki de matematiği en iyi kullanan canlı grubundalar... yuvaları geometri harikaları olarak nitelendirilir... kaçınız çocukluğunda bahçedeki karıncalara musallat oldu da; o gizlerle o dolu delikleri açtı? karınca ısırıklarından nasibini aldı?..)

    max'in ve onun gibi her insanın açacağı bir kapı vardır... çok zorlamayla açılırsa sol'un tanımladığı gibi tıpkı 'uçuruma doğru' gider...

    (bkz: survival of the fittest)=borsanın teorisi=yaşamın teorisi

    ilaçlarından da vazgeçiyor max, uçurumun kenarında artık düşmek üzere, nasihat dinlemiyor... ideallerinin üzerine sonuna kadar gitmesi takdirle karşılanabilir ama bir matkabın ucunda sona eriyor hayatı.. sol'dan çok daha kötü bir şekilde yeniliyor.. aslında kendi kendine yeniliyor.. yaramaz çocuk...

    `>>`sinemasal: gerçekten insanı biraz daha sinir eden, biraz daha kızmasına neden olan bir müzikle katkıda bulunmuş brian enrich ses harmonisini kurarken kaos üstüne... (bkz: tezat)

    `>>`bir başlık:matematiği sevelim

    küçük bünyelere susam sokağıyla bulaştırıyorlardı sayma hastalığını bizim kuşağımızda.. bahçede,odamda,yuvada,kumsalda,parkta.. paso sayıyordum 1'den 10'a kurabiye canavarı amca'ya yaranmak için.. her seferinde ilkmiş gibi.. anneme babama yöneltilen 'yaşı kaç' soruları bana yöneltilmeye başlandı; bir bir kesirleri öğreniyordum böylece kendimce:5.5,6.5,7.5... çizgi film izlerken çok sevdiğim bir kahraman şöyle demişti: 'geometri heryerdedir' bende soruyordum anneme 'o ne?' diye... açılarla tanıştığımda anladım, o sevimsiz 3 kenarlarla.. hiç barışamadım o problemlerle bir türlü anlayamadım neden kümeler ayrık oluyor( her insanın kaderi), neden her bağıntı fonksiyon olmuyor ( sınıf çatışması ), önermeler tanımsız(kimliksiz) kalıyor, ahmet mehmet'ten neden 3 kat fazla paraya sahip oluyor ( adalet ), neden 3 musluk bir havuzu doldururken birisi gelip dibine bir delik açıyor ( yersiz eleştiri,baltalama,meyve veren ağacı taşlama.. her ne haltsa bu da.. )... parentezlerde anladım ki matematik çok basit açıklıyor.. karşıma aldığım şey, benim dostlarımdan biri oluyor.. üzerine düştün mü seni yarı yolda bırakmayacak bir dost, ötekilerden kopmadan.. baktım daha da piramitlerin gizlerini, sanatın anlamını buluyorsun sayılarda.. daha da sevdim bu dostu...

    hepiniz iyi kötü uğraşıyorsunuz sayılarla pi'yi aramasanız da... bir sanat denilebilir içinde sonsuz anlamı barındıran, max'in sonunu getiren, nash'in öğretmeye çalıştığı hala.. - sonsuzdan gelir + sonsuza gider, tümden gelir tüme varır tekrar sancılı bir biçimde.. bizde düşünürüz en ilkelinden 'yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan' diye.. çok cliché.. matematik saçmalatır bazen ama o özel anlarda bir gizem daha çözülür.. tanrı'nın kusursuzca çizdiği şu boyutsuz fezada...

    `>>`kişisel ve gelişmiş tekrar: evren sayılarla şifrelenmiştir.. insanoğlu daha basit anlasın diye semboller sadece.. kata,kombo,karışım,kombinasyon,küme,grup,dizi.. nasıl adlandırılırsa.. şifreler çözülür bir bir birliklerle.. her yeni buluş,yeni keşif biraz daha yaklaştırır bizi gerçeğe, gönülden borç aldıkça doğruya,tanrı'ya..

    uğultu eksiliyor artık.. güneşi şimdi daha net görebiliyorum..
  • bence filmin adı pi değil de "fi" idi. filimde hiç pi sayısıyla ilgili birşey yoktu. baştan sona fibonacci'ydi. (bkz: fibonacci) (bkz: golden ratio)
  • filmin temel mesajlarışu şekildedir:

    - bazı matematiksel işlemler işlemciyi patlatabildiği gibi, silikonu da eritebilir,
    - matematik araştırmaları için özel tip işlemciler kullanmak lazımdır. bu işlemcilerin bulunduğu entegre devreler ise kırıldığında, basit bir havya ile tamir edilebilir,
    - kafayı kazıtmak başağrısını geçici bir süre alır,
    - 6 yaşındayken güneşe uzun süre bakmamak lazımdır,
    - onun yerine yan dairedeki hatunlara bakmak evladır.
  • sayıyı bulan arkadaş küsuratlı sayı vereyim de salladığım anlaşılmasın mantığından hareket etmiştir. e tabi biraz kasınca film kopmuş. aslında 3'tür yani bu sayı...
  • anlamayanlar için.
    pi imgesel bir filmdir. kısaca özetlemek gerekirse bir adamın kendini adayarak bir problemi çözmesini konu alır. bu kadar popüler olmasının sebebi bu tekniği çok iyi oturtmuş olması

    "küçük bir çocukken, annem bana güneşe bakmamamı söyledi. 6 yaşındayken baktım. doktorlar gözlerimin iyileşip iyileşmeyeceğimden emin değillerdi. o karanlığın içinde, yalnız olmak beni korkutuyordu. yavaş yavaş güneş ışığı bandajların arasından sızmaya başladı ve görebiliyordum. ama içimde değişen bir şeyler vardı. o gün ilk baş ağrısını yaşadım."

    --- spoiler ---

    yukarıdaki başlangıç söylemi bence oldukça önemlidir ve imgesel bir söylemdir. şöyle ki çözmeye başladığı problemler ile baş ağrıları başlar.

    filmdeki yaşlı matematikçi, onun mantıklı tarafını temsil eder. çok çalıştığını, artık bırakması gerektiğini, rahatlaması gerektiğini her seferinde söyler. çünkü mantıklı tarafı geçmişten ders çıkarmıştır. daha önceden başına gelen olay onu ürkütmüş ve durmayı bilmiştir. fakat mantıklı tarafını dinlemez.

    haham ve hahamlar, dini tarafını temsil eder ve bulduğunun tanrı/din ile alakalı olmasını, bu yönde kullanmasını isterler. buluşunun tanrı'yı temsil ettiğini iddaa etseler de genç matematikçimiz sonradan bunun bir yanılsama olduğunu varsayar. burada inancı temsil eden bu kısım genç matematikçimiz için matematikten daha az değerli hal almıştır

    kadın ve wallstreet zenginleri (artık ne dersek), buluşunu para için kullanmasını isterler ve ona yeni bir fikir verirler

    kendi ise ne istediğini hangi yönde karar vermesi gerektiğini bilemez. bu içsel çatışmanın ortasında kalır.

    bulmacası/problemine kendini kaptırdıkça hayaller görmeye başlar. karıncalar soru ile arasındaki engelleri temsil etmekte. ayrıca kadının yeni verdiği bilgisayar parçacısığı (çip) ise yeni bir fikirdir. fakat bu yeni fikri oturtamaz.

    oda tümüyle genç matematikçimizin beynini temsil etmektedir. az önce bahsettiğim karıncalar fikirlerinin engeli yazı bandı akması gibi olaylar da düşüncelerinin akmasıdır. veya dışarıdan gelen orgazm sesleri bastırılmış cinsel arzularını temsil etmektedir. bu odanın film boyunca değişim halinde olduğunu unutmamak gerekir. ayrıca aldığı yeni fikri hemen odasına da yerleştirmiştir.

    filmde ona sorular soran çocuk veya komşusu olan kadın adamın muhtemel aile kavramının temsilidir. kapının önünde bekleyerek diğerlerinin gitmesini bekler ve yalnızca onları gözler. sadece çocukla ve kadınla bazen iletişim halinde olur tabii bunlar da kısadır. buradan da söyleyebiliriz ki ailesini arka plana itmiş, gözlemlese dahi görmezden gelmeye çalışır haldedir.

    eski matematikçinin yanına her geldiğinde bırakması rahatlaması gerektiği hakkında tavsiye alan genç matematikçimiz dönüşte düşler görmeye başlar. bu durumlar ise onun mantıklı tarafın/yaşlı matematikçinin fikirlerinden normal şu anki durumuna dönüş anlarına dönüşüdür. bunları her seferinde görmemezlikten gelmeye başlar.

    en sonunda matematikçimiz yok olmuş kalp krizi geçirmiş yani mantıklı olan taraf yok olmuştur. genç matematikçimiz ise kafasına matkap sokarak beynini/odasını dağıtır ve kendini bir anlamda arındırır. bu ise yok olmuş mantıklı tarafı seçtiğini göstergesi olarak kabul edilebilir.

    filmin en sonunda başlangıç söylemi tekrarlanırken güneşe bakar ayrıca çocuğun sorduğu işlemin sonucu pi sayısını verir
    --- spoiler ---

    düzeltme : 119. entry'm. güzel sayıdır 119. 11'den 9'a.
  • cok iyi bir giri$le ba$layan detayla seyrederken "allah allah" oldugumuz sonra ortalarinda gev$emeye sonlarina dogru seri sici$lar yapmaya ba$layan bir film.. ba$ta heyecanli ba$layan bir yonetmenin sonlara dogru sikilmasindan dogduguna inandigim eser..
  • soundtrack'leri gayet ba$arili olan film. ama guzel $arkilardan olu$tugu icin degil, sahne parca giri$-parca biti$ sekanslari mukemmel. verilmek istenen guven eksikligi duygusu da gayet iyi verilmi$. ismi pi oldugu icin izleyip de pi ile ilgili cok bir $ey bulamayip uzulenlerin de her ak$am evlerinde "haberler"i izlediklerini bilip ben uzulurum.
  • 60bn dolar bütçeyle de başyapıt çekilebileceğini göstermiş filmdir. aronofsky, şaka değil, bildiğin eşten dosttan borç-ödünç alarak filmi çekmiştir. nihayet film, bir prodüksiyon tarafından satın alındığında, her 100 dolar verenlere 150'şer dolar ödenmiş. (şirket 1mn dolar karşılığında filmin haklarını satın almış)

    filmin konusunun üzerine kurulu olduğu sayı dizimi şudur:
    884509627386359275033751967 943067599621731590401694134 434007629683591574337516791 197615733475195375920401694 343151239621353184932676605 800621596380716399501371459 954387507655892533875618750 354029981152863950711207613.

    numaraların yazıldığı kağıdın altında da "sadece tanrı mükemmeldir" yazar.

    ana karakterin rahatsızlığı küme baş ağrısı olarak da bilinen cluster'dır. bir diğer adı da intihar baş ağrısı.

    film çekilirken hiçbir sahne için "yer izni" alınmamış. dolayısı ile ekipte, sürekli polisleri gözetleyen birisi varmış. ahahhaha.
hesabın var mı? giriş yap