• kesinlikle dvd'sinin alinmasi, arsive konulmasi ve sabah aksam izlenmesi gereken, süperli bir belgesel.

    "sadece çok güzel bir belgesel diye, bi dvd'ye o kadar para verilir mi?" diyenler!
    efendiler!

    bakiniz, kis bir türlü gelmedi... kar yagmiyor, tatil olmuyor, her sabah kalkip is yerimize gidiyoruz. kutuplar eriyor, penguenler ölüyor. dairesel yahut küresel isinma sebebiyle, 10 yil sonra, bu dünya böyle kalmayacak.

    alin bir planet earth, elinizde bulunsun. ileride çocuklariniz "bobaa? dünya eskiden nasil bi yerdi?" diye sordugunda, ne diyeceksiniz? oturup 10 saat dünyayi mi anlatacaksiniz?

    takarsiniz dvd'yi, "ahan da böyleydi" dersiniz. çocuk 10 saat, 43 dakika boyunca (evet, uzunlugu bu kadar) televizyon karsisinda, heykel gibi çakilacak. uslu usu izleyecek.

    simdi, o 10 saat 43 dakika, neler neler yapabileceginizi düsünün. gelsin antin kuntinler, gitsin romantikli yemekler, "oh sevgilim, nihayet basbasa kalabildik"ler.

    bu dvd, ileride sizin evliliginizi kurtaracak. benden söylemesi.

    hala ikna olmamislara not: her bölümün sonunda "çekim notlari" tarzinda 20 dakikalik filan, ayri bir belgesel var. her bir seyi, nasil çektiklerini anlatiyorlar... ve yillar sonra "ulan bu hayvanatlari, bu kadar yakindan nasil çekiyorlar yav?" sorusu, en ince ayrintilariyla cevap buluyor.

    mesela siz, kafese mafese girmeden, koca bir köpek baliginin burnuna, nasil kamera tutulur biliyor musunuz? yahut bir kutup ayisi, kis uykusundan uyandigi an, ilk olarak ne yapiyor biliyor musunuz? ben biliyorum.
  • gerçekten eşşiz belgesel, bu kadar sıradışı görüntüyü bu kadar kaliteli ve sanatkarane şekilde kaydedebilmek için harcanmış emek toplamını hayal dahi edemiyorum. belgesel konu olarak "dünya"yı işleme iddiasını yerine getiriyor, ismini adını hak ediyor. güney kutbunda -70 derecede penguen sürüsü fırtınada biribirine yanaşmış 4 aylık gecenin bitmesini beklerken, görüntü değişiyor ve kuzey kutbunda bir kutup ayısının aylar sonra karı buzu kırıp metrelerce derindeki ininden kafasını ilk defa çıkarma anını (bekleyip yakalamış adamlar) onu gösteriyor. doğada toplamda kırk tane kalmış kar leoparının dehşet güzelliğinin ardından 3 milyon kutup geyiğinden oluşan tek sürüye geçiyor.
    güney afrikadaki canavar köpek balığının fok avlama sahneleri için bile dvdsini ele geçirmek lazım.
  • bir beyanattır efendim. aşağı yukarı şöyle tercüme edilir:

    "şimdi national geographic, discovery filan hepiniz çok güzelsiniz. fakaaat;

    biz <caps>bbc</caps>yiz.

    öncelikle ingiliz'iz. 500 yıldır, dünyanın her köşesine sir'ler gönderiyoruz, girmediğimiz delik, vakıf olmadığımız sır kalmadı.

    daha sonra, takdir edersiniz ki, bbcyiz. yaklaşık 100 yıldır belgesel çekiyoruz.

    ve afedersiniz ama... o iş öyle değil, <caps>böyle!</caps> yapılıyor.

    not: evet, sırf o köpekbalığı saldırısı sahnesinin bütçesini bir yılda zor harcarsınız. bizim kraliçemiz var."

    (sir david frederick attenborough'nun sesinden dinleyiniz)
  • yerküre'ye, üzerinde yaşayan insanlara, kendi gözleriyle göremeyecekleri yüzünün anlatılmasında yardımcı olan belgesel. her bölümünde, aslında dünyanın insanlar olmadan ne kadar dengeli, kendi içinde huzurlu olduğunu anlatıyor bize. sanki gezegenimiz konuşuyor bu belgeselde.
  • övmeye neresinden başlayacağıma karar veremediğim muazzam belgesel serisi.
    her anını ağzım açık izliyorum neredeyse.
    öyle güzel cümleler ve öyle isabetli müziklerle süslemişler ki hayran olmamak işten değil. tek kusuru var bana göre, o da sadece 11 bölüm olması.

    beslenmek için güçlünün güçsüzü yemesi gerektiği gerçeğini henüz kabullenememiş olsam da, karların altından kafasını uzatan, 6 aydır hiçbirşey yememiş olan 2 çocuklu anne kutup ayısını görünce ve etrafta sevimli foklardan başka yiycek kimse olmayınca, bi vicdan muhasebesi yaptırıyor insana :/

    özetle; taa oralara gidenin, çekenin, montajlayanın, seslendirenin, falanın filanın ölmüşlerine rahmet.

    ve son olarak

    --- spoiler ---

    ters yöne giden yavru fil :(

    --- spoiler ---
  • içerik bilgileri :

    1.bir kutuptan diğerine
    dünya nüfusunun 6 milyara ulaşmasına rağmen, insan elinin hiç değmediği yerler halen var. bu belgesel dizisi sizleri vahşi doğanın son kalelerine götürerek, gezegenimizi ve vahşi yaşamı hiç görmediğiniz bir gözle gösterecek. yeryüzü belgeseli bu ilk bölümüyle dünyamıza tüm yönleriyle bakarak, doğa tarihimizi şekillendiren ana faktörleri inceliyor.

    2.dağlar
    muazzam dağlar bölgesine yapacağımız bu tur, yeryüzünün en alçak bölgesinde bir dağın doğuşu ile başlayıp, everest’in en yüksek noktası ile sona eriyor. bu yolculukta, yeryüzündeki en çekingen ve sessiz yaratıklar ile tanışıp, onların hayatta kalma sırlarına tanık olacağız.

    3.tatlı su
    bu bölümde, nehirlerin yataklarını ve dağlardaki kaynaklardan başlayarak denize dökülmesini izleyecek ve bu akarsulardaki benzersiz ve dramatik vahşi yaşama tanık olacağız ve yaşayan az sayıdaki canlıların keşfedilmemiş dünyasına gireceğiz. bununla birlikte şelaleler, kanyonlar, soğuk göller, su bölgeleri ve büyük nehirlerin gizemli dünyasına, coşkun ve ürkütücü bir yolculuk yapacağız.

    4.mağaralar
    bu bölümde gezegenimizin dayandığı son sınıra, keşfedilmemiş bir dünyanın derinliklerine, karanlık ve nemli mağaralara bir yolculuğa çıkacağız. beş milyon yarasanın yaşadığı borneo’daki geyik mağarasını, şaşırtıcı kristaller, mağara melek balıkları, mağaradan asla çıkmayan ve hiç gün ışığı görmeyen hayvanlar olan gerçek mağara uzmanları troglobitlerle ve vahşi teksas semenderleri ile tanışacağız.

    5.çöller
    gezegenimizin %30’u çöllerden meydana gelir. dünya üzerindeki bu çoraklıklar yaşamdan yoksun gönünür ama ne tuhaftırki hiçbiri değildir. bu inanılmaz yeryüzü belgeseli çöllerin arkasındaki sırları ve bu dinamik ortamın kısa ömürlü doğasını ilk defa ve değişik bir bakış açısından inceliyor.

    6.buz dünyaları
    gezegenimizin iki kutbuda buzlarla kaplıdır. dünyanın hiçbir yerinde mevsimsel değişim bu kadar büyük değildir. buralarda hayatı buz yönetir. antartikada deniz donduğu zaman imparator penguenler hariç tüm hayvanlar göç ederler. bu arada kuzey kutbunda, kutup ayıları uzak mesafelere yüzmeye zorlanırlar ve yeryüzndeki en ölümcül düşmanlarla karşılaşırlar.

    7.büyük ovalar
    bu muazzam vahşi topraklarda, afrika'nın yakıcı sıcaklıktaki bozkırlarından kuzey kutbu'nun dondurucu topraklarınada ceylanların, geyiklerin ve bizonların topuklarından, yırtıcı hayvanlar olan kartallar, kurtlar ve aslanlara kadar, dünya üzerindeki en harika vahşi yaşam örneklerine rastlıyoruz.

    8.ormanlar
    zor iklim koşulları ve çok uzun süren oluşum dönemlerine rağmen dünyanın en üretken bölgeleri olan balta girmemiş ormanlarda hayatta kalma mücadelesi sanılandan çok daha zordur. en son iz sürme teknikleri ve havadan yapılan çekimler kullanan yeryüzü, balta girmemiş ormanların karanlık içlerine giriyor ve yüzeylerindeki bitki örtüsü üzerinde ilerliyor.

    9.sığ denizler
    yeryüzü, bir humpback balina anne ve yavrusuna dünyamızın sığ sularında destansı bir yolculukta eşlik ediyor. yavrunun ilk nefesini aldığı tropik mercan cennet bahçelerinden, balinaların zengin yiyecek kaynakları olan fırtınalar kopan buz gibi soğuk kuzey denizlerine kadar olan bu yolculukta büyük tezatlar ve sürprizler ortaya çıkarıyoruz.

    10. mevsimlik ormanlar
    bu bölümde dondurucu kuzey’deki yaprak dökmeyen ağaçlardan, tropik iklimlerin yaprak döken kuru ağaçlarına kadar yeryüzünün hertür ormanlıkları mevsimsel olarak tasvir ediliyor. ağaçlar, yeryüzünün en uzun, en büyük ve en yaşlı organizmasıdır ve bu mekanizma büyüleyici vahşi yaşamın ana kaynağıdır.

    11. derin okyanus
    tüm karalardan uzakta.. okyanus. dünya yüzeyinin yarısından fazlasını kaplayan okyanus insan için büyük ölçüde ulaşılmazdır.
    ziyafet ya da açlık – okyanustaki yaşamın tamamı sürekli bir yiyecek arayışıdır. 3 metrelik yelken balıklarından , 8 metre enleri ve 2 tonun üzerindeki ağırlıklarıyla okyanus devleri manta vatoslarına ve mavi balinalara kadar yeryüzünün en keşfedilmemiş dünyasına bir yolcululuk yapıyoruz.

    bonus disk:
    nesli tükenen hayvanları korumak: yeryüzü belgeselinde anlatılan birçok hayvanın nesli tükeme tehlikesi ile karşıkarşıyadır. bu bölümde, uzmanların fikirleri alınarak, bu tür hayvanların yok edilmesinin arkasındaki nedenlere yakından bakılıyor. ve ayrıca, hangi tür hayvanları korumaya almaya nasıl karar verildiği sorgulanıyor.

    boş araziler: kirlilik, iklim değişimi ve insan nüfusunun artması, bialowieza ormanları, gobi çölü, kuzey kutup tundurası gibi yeryüzünün boş kalan alanlarına doğru bir baskı yaratıyor. bu bölümde, bu işlenmemiş alanların bizim ve aynı zamanda yeryüzünde yaşayan diğer yaratıklar’ın kurtuluşu için neden önemli olduğunu inceleniyor.

    birlikte yaşam: geleceğe baktığımızda gezegenimizin nüfusunu hergün artmaktadır. ekonomik ve kalkınmanın yönlendirdiği bu yeni dünyaya hepbirlikte nasıl yerleşebiliriz? birlikte yaşam, bu içinde yaşadığımız yeni dünyayı, 21 yüzyıldaki mücadeleleri, gezegenimizi korumak için dini ve etnik yaklaşmınların rolleri inceleniyor.
  • çekim ekibi, sadece köpekbalığının suyun üzerine sıçrayarak fokları yakaladığı sahneleri görüntüleyebilmek için tam 28 gün boyunca uğraşmıştır. serinin bütününe yaydığınızda değişik coğrafyalarda, envai çeşit ortamda harcanan zaman ve emeği hesap edin artık.
  • anneannemle izlediğime pişman olduğum belgeseller.

    normal süresinin üç katı geç sürede bitirmişizdir muhtemelen. her bölümü de ikişer defa izledik. seasonal forests bölümüne ikiden çok baktık. yani normal süresinin beş katı fazla muhatap olduk bu güzel belgesellerle. önce "yeşil şeylere, ormanlara bakalım ya" dedikten sonra gaza gelip tüm seriyi iki kere izlemekle kalmayıp 457754 kere durarak ekran görüntüsü de aldık. kadın uygun bir konuşma esnasında "benim belgeselde bir küçük vahşi kedim var, kaydettik de haa fotoğrafını ara sıra da bakıyoruz" gibi laflar ediyor. bir yerde pandası, öbür yerde şelalesi filan var. bir tane aslanı mı ne var, aç kalmış "herhalde ölmüştür o şimdiye." dedi geçenlerde. unutmamış yani, tek tek takibatını yapmaya çalışıyor filan oradaki her şeyin. böyle bir hırsla izledik, bağlandık. ondan sonra böyle benzer birkaç seri bulayım dedim "onun yerini tutmuyor." dedi. ananemin planet earth capsleri diye klasör var bilgisayarımda. bugün de "sen şu sınavına gir çık, döndüğünde şu belgeselleri bir daha izlesek ya." dedi, aklıma getirdi tekrardan. izleyelim anasını satayım, bir daha izleyelim. gözümüzden enteresan bir kuş kaçmıştır caps alamamışızdır, değişik bir bitkiyi görmemişizdir filan.

    anneannem yüzünden belgeselden soğudum, doğaya isyan ettim. bir de dudaktan kalbe dizisi böyle kabusum olmuştu. neyse ki onu unuttu.
  • istediğin, çok güvendiğin herhangi bi yönetmeni al ve sonsuz imkanlar sunduktan sonra de ki; bana çok sağlam bi takip/kovalama/aksiyon sahnesi çek de, allah çarpsın ki yarısını çekemez. havada kuş avlayan kartal mı dersin, okyanusun ortasında fok avlayan köpek balığı dersin bilmem, çok acayip şeyler var. bi yandan böyle de muazzam bi belgesel.
  • hepsini izledim. dağlar, mağaralar, sığ sular, okyanuslar.. karasağan kuşlarının iki ay uğraşıp yaptıkları yuvaların bi gün gelip insanlar tarafından alınışına ve çorbasının yapılışına (çorbanın değeri eşdeğer ağırlıkta gümüşe eşitmiş) şahit oldum, yağmur ormanlarının oluşmasını sağlayan şeyler mantarlarmış onu bildim, penguenli sahneleri döndürüp döndürüp izledim. sonra da öğrendiklerimi sağda solda artistlik yapıp anlattım.
    azıcık doğayı seviyorsanız -ki bence ona bile gerek yok- mutlaka izleyin. aklınızda hiçbir şey kalmasa dahi gözleriniz şenlenir.
hesabın var mı? giriş yap