• biraz evvel ofiste oynadığım hayatımın oyunu..
    8 yaş küçük stajyer, "abi her türlü fps'de harika oynarım" demişti..
    bende "olm senin yaşın yetmez bu oyunu bilmeye, sen 3 yaşındayken bu oyunu oynuyodum" demiştim..
    basmıştım havamı..
    sonra gaza geldik, "bir kere bile vuramazsın" dedim.. "çok atıyosun abi görürsün" dedi..
    yükledik oyunu.. canım benim zaten 3.20 patchle beraber 50 mb anca tutuyor..
    açtım dm1'i.. girdik oyuna..
    o anda herşey değişti.. bir anda gittim 12-13 yıl geriye..
    raks, doruk, anet.. oof of.. güzel zamanlarmış..

    zıplama seslerine hasta olduğum ya..

    neyse 10 dakika dayanabildi bizim stajyer.. 36-0 devam ederken oyun, "bu oyunda bizden başkasıda oynuyo sen nası beni hemen buluyosunki bi kere ya! oyun bozuk" diyerek oyundan çıktı..

    bu oyun kendini unutturmuyor...
    eski toprağı olduk resmen..
  • ortaokul dönemimin neredeyse yarısını çalan oyunlardan birisidir bu oyun. (diğerleri fifa99, fifa98, outlaws, worms2, gta, nfs2 se, age of empires 2, bide micro genious oyunları)

    uyarı: oyunu bilmeyenler aşağısını okumasın bi bok anlamazlar çünkü.

    şimdi gelelim bu quake 2 denen şerefsize :))

    zibilyon kere bitirmişimdir bu oyunu. hatta 2000 lerde 3dfx lisini yükleyip onuda bitirdim. ilk kez oynarcasına çok keyif almıştım. neyse tekrar gelelim başa yani ortaokul dönemime;

    şimdi bu oyunu bana kimse tavsiye etmemişti. babamla beraber ya da ailecek büyük bi mağazaya gitmiştik cd sepetinden almıştım. öylesine seçmiştim (sadece kapağını çok beğenmiştim. oyun hakkındada hiçbir fikrim yok araba yarışı mı strateji oyunu mu porno mu amk kodumun cd si). nerden bilirdim hayatımın oyununu seçtiğimi. keşke porno cd çıkaydı amk. neyse koydum cd yi yükledim oyunu next next...(yeşil bi ekran çıkardı sonunda ona da tıkladın mı şlap diye bi ses çıkardı suya taş atar gibi ses. her bokunu hatırlıyom kodumun oyununun) açtım oyunu o meşhur id yazısı taktak tak tak diye belirdi sonra fragman çıktı seyrediyorum uzay oyunu aldık amk dedim boşa verdik parayı. oyunu açıldı gördük ki silahlı ilerlemeli emmeli gömmeli oyunmuş meğer kendileri. ilk defa oynicam böyle tür oyunu. herhalde sevmem dedim kendi kendime. birkaç bölüm geçmeye başlayınca (zor geçiyorum ama. kapılar var gizli yerler var ilerki bölümlerde pass card lar, cd ler falan vs.. hatta oyunun ilk başlarında asansörün içinde mal gibi beklemiştim niye gitmiyo bu diye) sevmeye başladım. daha ortalarına gelmeden hastası olmuşum farkında değilim. resmen içindeyim artık oyunun. vuruyorum, öldürüyorum, parçalıyorum yaratıkları.

    şimdi size bu oyunla ilgili naçizane bir iki anımı paylaşacağım........

    oyunun bir bölümünde; (yavaş yavaş tecrübem artmışken)

    zombileri öldüre öldüre giderken asansöre geldim içeri girmemle şu sesi duymam bir oldu ''corç benksın'' iki saniye paralize oldum resmen tüylerim diken diken. (şu yaratıktı) bi de bunlarla dip dibe gelmekten çok korkarım hemen kaçarım yanından. (aslında öldürmesi çok basit bunları uzaktan sikersin belasını hemen ama gel görki bununla asansörde mahsur kaldım resmen) kapıda kapandı mı dar alandayız bu bana vuruyor ben yukarılara uçuyorum (bilen bilir bu kodumun zombisinin silahı yok ayı gibi pençe atıyor. resmen yakın dövüş ustası amk) aşağıya düşünce nerede lan bu derken bi daha vuruyor yine havalara uçuyorum. asansörden çıkıp kaçayım derken o arada düğmeye basmışım yukarı çıkıyoz bu gavatla beraber. o halimi yüz ifademi çok merak ediyorum nasıl bişeydim diye :)) neyse baktım başka çare kalmadı asansörde hareket etmiş zaten ben de aynen savaş filmlerinde psikolojisi bozulmuş çığlık atarak etrafa deli gibi kurşun saydıran asker gibi zombinin anasını sikiyorum asansörün bile. olan asansöre oldu zaten :)
    bu sesi yolda giderken duysam hiç arkama bakmadan kaçar giderim. kesin... (bu zombi kardeş öldüğü zaman horoz gibi üüüüüürüüü diye de bi ses çıkarırdı o zaman bile irkilirdim)

    oyunun bir başka yerinde ise yine öldüre öldüre gidiyorum tabiki

    zombileri öldürürken bir yandan iri kıyım izbandud gibi şu yaratığın ayak seslerini duyuyorum. kendi kendime diyorum ki bu bir yerlerden karşıma çıkacak çok dikkatli olmalısın. sesler gittikçe yakınlaşıyor çok ürkütücü bi ses lan bu arada. bi anlık gafletle mi diyim bi anlık salaklığımla mı artık neyse tam köşeyi dönerken bununla burun buruna gelmeyeyim mi dip dibeyiz lan hatırladıkça bi tuhaf oluyorum.. bi ateş etse siker ebemi hantal mantal ama manyak bi silahı var bunun. benim o anki durumum size yemin ediyorum aynen şöyle idi; terminatör 2 filminde hastaneden kaçmaya çalışan kadının asansör kapısı açılınca karşısında arnold abiyi gördüğü sahne vardıya kadının nefesi kesiliyodu slow motion olmuştu o sahne hah işte ben aynen öyle oldum birebir hiç farkı yok yani. of off. o sahnede connor ın ne hissettiğini çok iyi biliyorum ben.

    lafı çok uzattım özür.. :))

    artık bu oyun uykularıma mı girmedi kabuslarımın öznesi mi olmadı siz düşünün artık. ha bi de o sulardan batıp çıkarken nefes alması yok mu.... bi keresinde çok uzun kalmıştım suyun altında yolun 4 de 3 ü bitmişti ki bizimkinden ğggllkk kullkkk sesler çıkmaya başladı adam boğuluyor tam o esnada yüzeye çıktım ki aynı oyundaki karakterimiz gibi bende derin nefes alıyorum. fenalıklar gelmişti o arada banada. sonradan bulduğumda anladım tabi solunum maskesi varmış. yazık adama neler çektirdiydim. oyunu sevmeyenler olabilir itirazım yok. ama müziklerine laf edenleri çok afedersin sikerim..
  • bak iyi oku.. anlattığım şeyi anlayabilirsen, sende bizdensin demektir..

    edge'desin.. suyun orda spawn oldun.. ne armor var ne silah.. dımdızlaksın.. arkadan düşmanın sesleri geliyor.. silah topluyor, armor alıyor..
    suya giriyorsun.. "raila gitsem arkadan suya girip verecek chaini beynime" diyorsun..
    sonra suda tünele girmeden sola doğru seyirtiyorsun.. hani bak tam tepede roket var, roketin altındaki kısımda suyun duvarı arasındaki köşe..
    oraya sıkıştırıyorsun kendini..
    suyun dışına kafanı çıkarıp başlıyorsun beklemeye..

    hah oradaki bekleme anları var ya..
    bende 8 yaşında çocuğun korktuğunda yorganın içine girip, kafasını biraz dışarı çıkartması ile aynı duyguları yaratıyor..

    gelsin ulan ne gelecekse.. ben huzurluyum orda..
  • kaynak kodu 6mb olan, bugün 6gb a sığdırılamayan çoğu oyunun eline verebilen 1997 yapımı fps
  • kart takip ayar cekince super hal alan bir oyun. ayni zamanda, en iyi performansimi vakti zamaninda linux uzerinde 320x240 software oynarken verdigim oyun.
  • 17 (yaziyla onyedi) sene olmus piyasaya cikali.

    hala yeni bir mouse deneyecegimde ilk bunu aciyorum, megahealth rahat aliniyor mu strafe jump guzel oluyor mu derken her defasinda 3-5 saatimi yiyor.
  • call of duty, medal of honor vs vs envai fps oyunundan zevk alamiyorum sirf bu oyun yuzunden. sniper silahiyla adamin pesinden kosa kosa gitmeyip onun yerine kosede pisip dogru zamani bekliycekmisim, peh.
  • kablo net ile karşınıza 40ms ping ile dikilen almancı piçi 600ms ping ile railgunladığınızda aldığınız keyiftir quake 2.

    tarifi zor oyundur.

    (bkz: q2dm1)
    (bkz: deathmatch)
  • ilk oyunundan çok daha renksizdir.
  • rahatlikla hayatimin oyunu diyebilecegim fps.

    ben bilgisayarla cok gec tanistim. 98de universiteyi kazandigim belli olunca okulda gerekecek diye ablam aldi bana ilk bilgisayarimi. kucuklukten itibaren hep ozendigim seye kavusmanin hevesiyle gidip oyun satin almaya basladim, ne oldugunu bilmeden aldigin ilk bir kac oyunun arasinda sansima quake 2 de vardi.

    quake 2'den once bilgisayarimi alir almaz enistemin getirip verdigi duke nukem 3d ile tanismistim fps denen oyun tarziyla. cok sevmistim, ancak olayin yabancisi oldugum icin acar god modu eglene eglene oynardim o oyunu. sonra quake 2'yi aldim sans eseri, geldim kurdum bir baktim bu da duke nukem 3d gibi. doom gibi degil cunku o zaman daha doom oynamamisim, bilmiyorum oyle cahilim. basladim oynamaya, hilesini falan da bilmiyoruz ya, ilk hilesiz oynamaya basladigim oyun oldu kendisi.

    ingilizcemiz de super lise ingilizcesi o zaman, az biraz anliyoruz ama tam bilmiyoruz olayi, menulerde ne varsa on yapiyorum, invert mouse'u da on yaptim, iste o zamandan bu zamana butun oyunlarda mouse'un y axisini quake 2'de alistigim gibi ters kullanirim.

    oyunun konusu yada oynanisi hakkinda etraflica bir sey yazmak istemiyorum, zaten bilen bilir. konu cok super olmasa da uzayli-insan kapismasidir ancak bu sefer dunyada savasmak yerine dusman gezegenine gider deplasmanda kapisiriz gelmis gecmis en basarili kotu irklardan biri oldugunu dusundugum biyo-mekanik strogglarla.

    ilk hilesiz oynadigim oyun oldugu gibi ayni zamanda ilk bitirdigim oyundur kendisi. daha onceki oynadigim 3-5 adet oyun hic bunun kadar sarmamisti beni, bu oyun sayesinde bir oyundan tam olarak zevk alabilmek icin oyunu bitirmenin gerekli oldugunu ogrendim.

    sirf bu oyunu daha yuksek cozunurlukte oynayabilmek icin ilk 3d hizlandirici kartim olan 16 mb ramli tnt'imi aldim. bu oyun sayesinde 3d kartin sadece cozunurlugu arttirmadigini ayni zamanda isik efektlerinden tut, kaplama kalitelerine kadar her seyi arttirip, oyunlari bambaska bir hale getirdigini ogrendim.

    bu oyun sayesinde fps fanatigi oldum. ilk oynayisim uzerinden gecen 10 senenin icinde toplamda 20 kere bitirmisimdir single playerini. hala yad etmek icin takar oynarim. yillarca aradigim expansion paketlerini** gecen sene duzgun bir net baglantisina kavusunca indirip oynadim. baska hicbir oyundan quake 2'den aldigim zevki almadim.

    bugune bugun bir nerdsem bu oyun yuzundendir. pisman degilim hakim bey.
hesabın var mı? giriş yap