• ing. şan, şöhret, ün, san, nam anlamında isim.
  • "2010'lu yılların en harcanan pop albümleri" diye bir liste yapılsa rahatlıkla başı çekebilecek olan taylor swift albümü.

    reputation, sadece genel dinleyici, sosyal medya ya da eleştirmenler tarafından değil, swift'in kendi fanları tarafından bile yerden yere vuruldu. albümün metacritic puanı 71/100 olmasına rağmen müzik forumlarında "kötü ve başarısız bir albüm" olarak etiketlendi ve o şekilde kaldı. değil ilk haftasında, kariyeri boyunca tüm albümlerinin ilk hafta satışı bir milyon etmeyen şarkıcıların fanları reputation gibi ilk hafta 1.1 milyon satan albüme "başarısız" deme cüretini gösterdiler.

    oysa o dönemde kötü olan albümün içeriği değildi, başarısı ya da satışları hiç değildi. swift'in adıydı. itibarını öyle kaybetmişti ki insanlar onunla alakalı her şeye "kötü" deme trendi başlattılar ve bu moda 2019'ın sonlarına kadar sürdü. taylor swift bir mekana mı girdi, çiz o mekanın üstünü. artık kötü mekanlar listesinde. swift bir kitabı mı okuyor, o kitabın da yazarın da ismini hayatından çıkar. bir daha asla o yazarı okuma. swift bir kıyafet mi giyiyor ya da yeni bir saç modeli mi denemiş, hemen kara listeye al ve onu giymemeye ya da yapmamaya dikkat et.

    2017'de durum buydu. insanlar, swift'ten gelecek her şeyden nefret etmeye ayarlamışlardı kendilerini. albüm daha çıkmadan onlar için gelmiş geçmiş en kötü albümler listesine girmişti bile. bunu öylesine abarttılar ki, yalandan da olsa albümü dinlemeye tenezzül etmediler. dinlemeden albüm için "swift yine kurban rolünü oynuyor, önüne gelen herkese küfredip eski sevgililerinin adını kullanmış. yaptığı tek şey diss şarkısı yazıp diğerlerine laf atmak" dediler. bu bariz bir yalandı, zira albümü en azından bir kez yarım kulak bile olsa dinleselerdi swift'in eski sevgilileriyle ilgili hiçbir şey yazmadığını, iki şarkı hariç diss şarkısı olmadığını, tam tersine aşkla ilgili yapılmış bir albüm olduğunu göreceklerdi. komik bir dönemdi aslında. karşınızdaki size "taylor yine eski sevgililerinin üstünden prim yapmış" diyor, siz o kişinin albümü dinlemediğini anında anlıyorsunuz. hani bir öğretmen okuldan kaçan öğrenciyi çarşıda arkadaşlarıyla gezip tozarken görür, ertesi gün "nerdeydin, niye gelmedin?" diye sorduğunda, öğrencinin "hastaydım hocam, evde yattım" demesi gibi bir durum ahah.

    swift bu durumun farkındaydı, tam da bu yüzden albümün adını "reputation" koydu. aslında albümde anlattığı şey maruz kaldığı onca nefret ve linçten sonra gerçek aşkı bulması ve bunun onu iyileştirmesiydi. adı reputation olan albümü açıyorsunuz ve içinden aşk şarkıları çıkıyor. swift'in aşkına ya da duygularına uygun bir isim seçmektense direkt "şöhret" ismini vermesi çok ironik bir durumdu, zira albümün içeriği ne olursa olsun insanların onu ünüyle yargılayacaklarını biliyordu. o da hiç lafı dolandırmadan onların önyargısını albümüne isim olarak verdi: reputation.

    işi burada da bırakmadı. albümün kapağının üstünde gazete manşeti fontunda binlerce "taylor swift" yazıyor. herkesin onun hakkında konuşmasını ve medyanın gece gündüz onunla ilgili yazmasını, dahası medyanın oluşturduğu "kötü kız" imajını çok iyi yansıtıyor. "ortada bir taylor swift yok, binlerce taylor swift var ve bunların hepsini medya yarattı." demenin en ince yolu olabilir. taylor adı altında yarattıkları karakterlerin tamamı da kötü. birisinde yalancı, diğerinde kurban rolünü oynuyor, ötekinde insanlara tuzaklar kuruyor, bir başkasında paragöz biri. swift, bununla da yetinmedi. reputation albüm çekimlerinde siyah beyaz ton ve hapishane tarzı beinmsendi. medya tarafından yargılanmış, cezası verilmiş ve hapse atılmış imajını çok iyi yansıttı. dahası da var, albüm kitapçığını gazete fontunda döşedi. şarkı sözlerini gazete haberiymiş gibi yazdı.

    ve bu sadece dış tasarım. o dönemde yaşadığı kargaşayı albüme de yansıttı swift. böylesine karanlık bir dönemden geçip bunu albümüne dahiyane bir konseptle yansıtabilecek çok az şarkıcı var. swift'i swift yapan onun 4 oktav sesi ya da sahnede çok iyi dans etmesi değil, işte bu hikaye anlatıcılığıdır. hem altyapı hem albüm tasarımı hem de şarkılarla dinleyicisine hikayesini anlatmayı başardı, tabii dinleyici istediği sürece.

    reputation dönemi, albüm kötü ya da başarısız olmamasına rağmen "kötü ve başarısız" olarak kapandı. bu algı albümün üzerine sakız gibi yapıştı, bir daha da çıkarmak mümkün olmadı. swift sonrasında lover isimli albümünü yayınladı. birçok eleştirmen yazılarına "swift tekrardan iyi kız oldu" ya da "reputation gibi sistem hatasından sonra lover'ı yaptı" tarzı cümlelerle eleştirlerine başladılar. hiç geri adım atmadılar ta ki 2019'a kadar. 2017 sonrasında swift, ondan nefret etme sebeplerini tek tek ortadan kaldırmaya başladı.

    ilk neden müzik piyasasının zirvesinde olmasıydı. swift geri adım attı ve spot ışıklarını diğer şarkıcılara bıraktı. reputation'ı tanıtmamayı tercih etti. albümü yayınladıktan sonra ortadan kayboldu, programlara katılmayı ya da klip yayınlamayı da bıraktı. albümü kaderine terk etti ve sahneye drake, ed sheeran, ariana grande gibi isimler çıktı. artık "doğrudan" zirvede olmayacağını gayriresmi bir şekilde ilan edince insanların nefreti bir parça azalır gibi oldu.

    ardından siyasi görüşünü açıkladı. bu, sırf onu "cumhuriyetçi" ilan eden ve bu yüzden yerin dibine sokan medyayı susturdu. "diktatör gibi albüm" diyerek reputation'a 30 puan veren sözüm ona tarafsız eleştirmenler, swift'in demokrat olduğunu öğrenince sonraki albümüne daha makul puanlar verdiler.

    medyadan kaybolması ve eskisi kadar ortalıkta görünmemesi one yönelik nefreti bir parça azaltan bir diğer faktör. sadece yüzünü görmekten nefret edenler en azından bir parça gevşediler.

    son olarak 2016'da kanye west'in swift'e kurduğu tuzağa inanıp nefret edenler, geçtiğimiz günlerde ses kaydının ortaya çıkması ve swift'in yalan söylemediğini fark etmeleri sonrasında -en azından bir kısmı- bu olayın peşini bıraktı ki bu albümün tekrar gündeme gelmesinin nedeni de bu. bir şarkıcı gündeme geldiğinde ya son albümleri ya da en meşhur albümleri listelerde yükselir. bu ses kaydı olayı patlak verdiğinde itunes'ta yükselen albüm swift'in en son yayınladığı ya da en bilinen albümü değil, reputation oldu. açıkça söylemeseler de sırf medya imajı yüzünden albümü dinlemeden kötü olduğunu düşünenler ses kaydından sonra bu albümü dinlemeye koyuldular.

    albümün ilk yayınlandığı dönemdeki nefret dalgası yavaş yavaş ortadan kaybolunca zamanında sevmediğini söyleyen bazı kesimler fikirlerini değiştirdiklerini itiraf ettiler. albüme 6.5 veren pitchfork eleştirmeni 2019'da bu puanın 8.5 olması gerektiğini belirtti. başta albümü gömen youtube eleştirmenleri, 2018 listelerine reputation'ı dahil etmeye başladılar. bazı gazeteler açıkça geri adım attı.

    ve nihayet albüme tekrar göz atmak gerekirse, elektropop tarzında olan albüm son derece sert bir altyapıya sahipken şarkı sözleri de bir o kadar kırılgan ve romantik. medyanın infaz ettiği kötü kızla hayatının aşkının bulmuş romantik kızın yaşadığı duygu karmaşasını ve yoğunluğu dinleyiciye başarılı bir şekilde aktaran kompleks bir çalışma. albüm, ready for it ile başlıyor. çok sert ve gıcırtılı bir şekilde albüme başlıyor swift. hani sahneye çıkarsınız da, mikrofon kulakları sağır edecek şekilde gıcırtı çıkarır ya, o hava var. şarkıda söze girmeden önce dikkatlice dinlerseniz bir boğaz temizleme sesi var. kısacası swift, sahneye geri döndüğünü ve sözü tekrar aldığını dahiyane bir altyapıyla gösteriyor. şarkının adı bile sahneden aşağıdakilere sesleniyor: hazır mısınız? albümün temasına ve imajına çok uygun bir giriş gibi görünüyor değil mi? sahnede elinde mikrofonla aşağıda ondan nefret eden kişilere seslenmesini bekleyen birinin dümdüz küfretmesini beklerisiniz. ancak swift o mikrofonu sevgilisi joe alwyn'e seslenmek için kullanıyor. aslında "hazır mısın?" dediği kişi o ve hazırlanmaktan kastettiği intikama değil, yapacağımız heyecanlı ve eğlenceli şeylere hazır mısın diye soruyor. bu ikili durum sonraki şarkı end game için de geçerli. şarkının adına baktığınızda swift'in ondan nefret edenlere "son oyun" adı altında laf sokmasını bekliyorsunuz, ancak o bambaşka bir şeyden bahsediyor. hem kendisinin hem sevgilisinin geçmişine yönelerek "geçmişte birçok aşk tecrübemiz oldu ama birbirimizi bulduk, ikimiz de birbirimizin son oyunuyuz" demeye çalışıyor. herkesin beklediği o diss şarkısı ancak üçüncü parçayla geliyor. medyanın ve ondan nefret edenlerin onun "kötü bir şey yaptığını" söyledikleri i did something bad'de swift, şarkının nakaratını bozuk bilgisayar sesiyle tamamlıyor. "benden nefret edenlerin bana söylediği şeyler aslında bu" diyor: bozuk makine sesi. şarkının adı "kötü bir şey yaptım" iken, nakaratı "kötü bir şey yaptığımı söylüyorlar" şeklinde. sadece adına bakanlar "işte taylor kötü olduğunu kabul ediyor" demekten kendilerini geri alamamışlardır muhtemelen. bu şarkı isimlerinin ikili anlam oyunu dördüncü şarkı don't blame me'de de devam ediyor. düşmanlarının "swift yine kendini aklamaya çalışıp masumu oynuyor" şeklinde düşünecekleri şarkıda swift sevgilisine "beni suçlama, aşk beni bu hale getirdi" diyor ve şarkı tamamen sevgilisiyle ilgili. beşinci şarkı bu çift anlamlı isim olayının ara verdiği ilk parça ancak bu kez swift kırılganlığını vurguluyor. itibarı o kadar kötü ki sevgilisini etkileyebilir ve onu kaybetmesine neden olabilir. delicate, işte bu korkuyla yeni bir ilişkiye başlamanın nasıl olduğunu ele alıyor. albümün çıkış şarkısı look what you made me do piyasaya çıktığında herkes tarafından nefret edildi. gerçi swift my heart will go on'u söylese de nefret edeceklerdi, buna programlanmışlardı. ilk şarkıda swift sahneye çıkmış, mikrofonu eline alıp boğazını temizlemişti ama seyircilere değil sevgilisine seslenmişti. işte bu şarkıda swift nihayet seyirciye sesleniyor. onlara "bana ne yaptırdığınıza bakın" diyor. çok sonradan nefretlerini bastırmayı başaranlar bu şarkının iyi olduğunu, hatta yaratıcı olduğunu söylediler ama bu onların iki yılını aldı. sonraki şarkı so it goes ile swift 180 derece dönüyor ve tamamen sevgilisiyle arasındaki çekimi sihirbaz/çırak ilişkisiyle anlatıyor. ilk başta pek dikkat çekmese de albümün en iyilerinden biri. swift'e neden "şarkı yazarlığı konusunda bir deha" dendiğini bu tür şarkılar açıklar. ardından gelen gorgeous albümün en zayıfı olabilir. albümün tamamını dinlerken arada kaynayıp gider, hatta eğlenceli bile gelebilir ama reputation turnesi'nin tartışılmaz en zayıf performansı. getaway car ile swift tekrar 'pop genius' statüsüne geri dönüyor. 2016 met gala'da yaşadığı karmaşayı başarılı bir şekilde hikayeleştirdiği getaway car, albümün en iyilerinden. albüm artık çift anlamlı şarkı isimleri oyunundan tamamen kopuyor ve aşk albümüne dönüşüyor. sonraki üç şarkı king of my heart, dancing with our hands tied ve dress swift'in doğrudan sevgilisine hitap ettiği, aralarındaki cinsel çekimi, swift'in kötü şöhretinden dolayı üstünden atamadığı tereddütleri ve aşklarını anlatıyor. this is why we can't have nice things ise masum görünümlü ama aslında "sen bunları yaptığın için biz bu durumdayız" mesajı içeren bir şarkı. prodüksiyonunda iki önemli etken var: şarkı bir çocuğa hitap ediyormuş gibi, swift karşısındakinin davranışlarını ve zekasını çocuklarınkiyle kıyasladığını hiç gizleme ihtiyacı duymadan, dobra dobra söylüyor. "güya yetişkin bir adamsın ama akıl yaşın beş" demenin yolu işte bu şarkı. diğer etken ise şarkının temasının muhteşem gatsby havasında kurulması. parti verdiği zaman herkes onun dostu, herkes onun etrafında ama gözden düşmeye başladığında o şatafatlı partilerin hiçbirini bile kaçırmayanlar ortada yok. albüm iki ballad ile kapanıyor. hem call it what you want hem new year's day swift'in kırılganlığını ve hayatında artık önem verdiği şeyin aşk olduğunu gösteriyorlar. swift, call it want you want'da sevgilisi için "en karanlık gecesini aydınlattığını" belirtiyor ki albümün tek cümlelik özeti olabilir.

    albümün en iyileri i did something bad, so it goes, delicate, don't blame me, dancing with our hands tied, getaway car, ready for it, this is why we can't have nice things ve look what you made me do. buna karşılık gorgeous ve end game iki zayıf şarkı. end game iki düet içermek yerine solo versiyon olsaydı bugün yeri daha farklı olurdu diye düşünüyorum.

    albümün adını başarısıza çıkartmalarına rağmen 122 haftadır billboard 200 listesinde, bunu da eklemek gerekir.

    bu entry, yıllar sonra olur da reputation'a denk gelip "bayağı iyi bir albüm, neden taylor'ın diskografisinde bu kadar arka planda kaldı?" diye merak edenler için burada not olarak kalsın.
  • look what you made me do ile beni daha da heyecanlandıran, 1989 gibi enfes bir işten sonra daha da heveslendiğim yepyeni taylor swift albümüdür.

    kapağını, milli gururumuz mert alaş'ın fotoğraflandırdığı albüm, 10 kasım günü yayınanacaktır. bu kış çok sert geçecek.
  • zannımca 2017'nin en iyi pop albümü.

    taylor swift, bildiğiniz gibi.

    kendini yenilemiş, bir öncekinden daha iddialı ve oyunun en büyük oyuncularından biri olarak burada.

    reputation beklentileri alt üst eden bir albüm. önce albümün adı, sonrasında yayınlanan look what you made me do ve olaylı klibi birçok kişide taylor'ın bütün albümü herkese laf geçirdiği ve ayrılıkla ilgili yazdığı şarkılarla dolduracağına yönelik bir beklenti oluşturdu. ben de dahil hepimiz havamızı aldık.

    fearless/speak now dönemlerinde bile aşka bu kadar yoğunlaşmış bir albüm yoktu. bu albüm, taylor'ın aşkla ilgili duygularını yetişkin bir bakış açısıyla anlatıyor ve bu sefer romeo, juliet, peri masalları ya da havai fişekler yok, onun yerine daha seksi ve daha karanlık bir taylor var. albüm genel anlamda iki konuya ve tek sound'a sahip. bir tarafı aşka odaklanırken diğer taraftan ünüyle ilgili yazmış. tüm albüm bu iki konunun karışımı gibi. sound olarak da elektropop ağırlıkta ama "look what you made me do" gibi 50'lerin polisiye filmlerinden çıkmışçasına bir hava katan electrocrash altyapısına sahip şarkılar da var.

    elektropop/synthpop/trap tarzı olan albüm, bir taylor swift geleneği olarak bütün ağır toplarını arka planda saklıyor. taylor, genel konsept hakkında en az fikir verebilecek olan şarkıları single ve promo single olarak yayınlamış. yayınlanan ilk dört şarkı albümle ilgili tam anlamıyla bir fikir vermiyor ve çıkış parçası look what you made me do gerçekten de albümün alt seviye bir şarkısı. buna karşılık hit olma potansiyeli taşıyan end game, i did something bad, don't blame me, delicate, this is why we can't have nice things, getaway car ve dress gibi şarkılar albüm öncesi yayınlanmadı. albüm genel olarak max martin, shellback ve jack antonoff ile yapılmış. taylor swift şarkıların yapım sürecini kaydetmiş. sanırım belli aralıklarla yayınlanacaklar.

    kariyerinde ilk defa ciddi anlamda elektropop ve rap/trap yapan swift, bu albümle büyük bir risk alıyor. 1989 gibi çok büyük başarılar elde etmiş bir albümden sonra güvenli alanı terk etmeyip aynı çizgide bir albüm daha yapabilirdi, tıpkı adele'in 25 ile yaptığı gibi ama her zamanki gibi yeni bir şeyler denemiş. albüm beğenilirse eskisinden de güçlü olarak yoluna devam eder ancak bunu zaman gösterecek. 1989 yayınlandığının ilk haftasında çok büyük bir albüm olduğu iddia edilmemiş, hatta artık country'nin güvenli kollarında olmadığı için swift'in batacağı söylenmişti. albümün bugünkü ününü kazanması wildest dreams'ten sonra oldu. reputation'ın da gerçekten beğenilip beğenilmediği aylar sonra anlaşılır, insanlar bu ani sound değişimini benimsediğinde ortaya çıkar.

    swift'in bu albümle birlikte gerçekleştirdiği birçok ilk var. her şeyden önce sadece kendisinin yazdığı bir şarkı yok, bütün şarkılar ortak yazılmış. bu, onun kariyerinde bir ilk. diğeri ise ayrılık temalı tek bir şarkı yok. üstelik birçok kişi tarafından iddia edildiği gibi kurban rolünü oynamıyor, hatta tam tersine, kendisini blank space klibindeki gibi "ortada bir oyun varsa baş oyuncu benim" havasında sunuyor. bu albümle birlikte "beşinci şarkı" geleneği de bozulmuş oluyor. ilk beş albümünde beşinci şarkılar her zaman duygusal ballad tarzında olmuştur. "delicate" bu çizgiden çok uzak. yine aynı şekilde "2 a.m." ya da "i remember" gibi her albümünde kullandığı kalıplaşmış şarkı sözleri yok. uzun dönem çalıştığı prodüktör nathan chapman'ın olmaması bir diğer ilk. bunlara ilaveten, ilk kez bir albümünün deluxe versiyonu yok ve şarkı sözü kitapçığı çok özensiz, zira dergiler üzerinde çalışmış. doğal olarak kitapçıklara sakladığı gizli mesajlar da yok.

    şarkılara değinmek gerekirse, elektropop albümün genel sound'u. bir çember gibi çizilmiş ve o sound'un sınırları içinde diğer türlerle birleştirilmiş. electrocrash, industrial pop, hip hop, synthpop, urban ve trap genel sound ile harmanlanmış. albüm hem konseptini korumuş hem de tekdüze olmaktan kurtulmuş. konu bakımından end game, i did something bad, look what you made me do, getaway car ve this is why we can't have nice things aşktan uzaklaştığı şarkılarken, diğerleri tam anlamıyla swift'in aşık olmasını, karşısındakinden nasıl etkilendiğini, bir şeylerin nasıl başladığını ve nasıl mutlu olduğuyla ilgili şarkılar. iki üç şarkıda da "ünüm bu kadar kötü ama yine de bu iş yürür mü" tarzında iki konunun sentezi mevcut. şarkıları tek tek incelemek gerekirse;

    1) ...ready for it: açılış şarkısı olarak iyi bir seçim ve albüm öncesi yayınlanan şarkılar arasından albüme dair en iyi fikir veren şarkı. sanırım en son bu kadar iddialı bir açılış red'de state of grace ile vardı. tıpkı "grace"te alternative rock söyleyebildiğini gösteren swift, bu sefer de trap söyleyebileceğini gösteriyor. ilk görüşte karşı tarafta bıraktığı izlenimden yola çıkan şarkı, "burton to this taylor," cümlesiyle elizabeth taylor ve richard burton'ın basında fazlasıyla yer bulan ilişkisine gönderme yapıyor ve albüm ilk şarkısıyla birlikte ün ve aşk sentezini sunuyor ki albüm boyunca bunun başka örnekleri de var.

    şarkı albümün ilk promo single'ı ve ikinci single'ı. promo single olarak yayınlandığı dönemde en iyi performansını sergilediği için single olarak yükselme şansı zayıf. şarkı sözleriyle uyuşmayan klibin de bu performansta pek de etkisi olduğu söylenemez. izlemek için snl canlı performans

    2) end game: swift'in red'den sonra albümüne koyduğu ilk düet şarkı ve tıpkı red'de olduğu gibi yine ed sheeran ile çalışmış, diğer isim ise future. albümün adını en iyi şekilde taşıyan bu şarkı, ilk dinleyişte birçok kişiyi etkilemeyi başarabilecek bir çekiciliğe sahip. düetlerin ikisi de uyumlu, hatta sanırım ed sheeran diğer ikisini biraz geride bırakmış. tam swift neden kendi şarkısında düet yapıyor derken şarkının sonlarına doğru o da kendini gösteriyor. drake ve future'un 2016 albümü what a time to be alive'ın etkisi altında yapılmış, urban/hip hop esintileri taşıyan bu parçayı dinlediğim anda aklıma ilk gelen single olacağının kesin olduğu, ikincisi de şarkının adının "reputation" olması gerektiği. sanki şarkının adı reputation olacakmış da son anda değiştirmişler gibi bir izlenim veriyor.

    düetlerle ilgili şunu söylemem gerekir. future olmuş ama neden future? drake ile ilgili bir sürü haber vardı. bu swift'in üçüncü kez bir rapçi ile çalışması ( diğer ikisi b.o.b. ve kendrick lamar) ve üçüncü kez bir rapçiyi gerçek anlamda "küfretmekten" men ediyor. future'un kariyerindeki en küfürsüz şarkı olabilir. ed sheeran'la ise farklı bir şarkı denemişler. everything has changed red'in sound'una uygun folk pop tarzında bir şarkıydı ve sheeran arka vokal gibiydi. bu şarkıda ise sheeran kendini gösteriyor ve you need me, i don't need you, the man, take it back şarkılarında olduğu gibi rapçi yanını ortaya çıkarıyor. sonuç olarak single olarak yayınlanması ve her yerde çalınması muhtemel oldukça iyi bir şarkı.

    3) i did something bad: blank space 2.0 niteliğinde olan bu şarkı, tıpkı blank space gibi ironi dolu sözleriyle ve altyapısıyla albümün en iyi şarkılarından biri*. üçüncü şarkı, üçüncü sound. elektropop ile harmanlanmış industrial pop/trap, hip hop ve şimdi de electrocrash ile devam ediyoruz. "i got a blank space baby and i'll wrtie your name"den "and i'd do it over and over and over again if i could"a evrilen taylor, kariyerinde bir şarkısına "if a man talks shit, then i owe him nothing" ile en büyük küfrünü koyuyor.* swift'in all you had to do was stay gibi gördüğü bir rüyadan sonra piyano ile bestelediği bu şarkının ilgimi çeken bir tarafı da tıpkı albümün adından beklendiği gibi karanlık bir havası olması. ayrıca swift bu şarkının albümün genel sound'unun şekillenmesinde etkili olduğunu söyledi. sonuç olarak single olmasa yazık olur. yapım aşaması

    4) don't blame me: birinci şarkı gibi aşka yoğunlaşan bu synthpop/electropop şarkı, swift için oldukça yeni. bu sefer threacherous, enchanted ya da fearless'ta olduğu gibi aşka dair umutlarından bahsetmiyor. yine aynı şekilde mine, sparks fly ve ours'un içerdiği masal tadında bir aşk da yok. swift daha yetişkin ve gerçekçi bir şekilde duygularını ifade ediyor. üstelik aşkın her haliyle ilgili şarkı yazmış swift, bu tarz bir teslimiyet şarkısını ilk kez yazıyor. bu midtempo şarkı bir üstteki gibi albümün en iyilerinden.

    5) delicate: ilk dört şarkıdaki ağır prodüksüyondan sonra elektropop'un daha hafif bir yönünü sunan bu şarkı ün/aşk sentezinin bir diğer parçası. "this ain't for the best my reputation's never been worse" diyerek başladığı şarkının verse'lerinin ayrı bir çekiciliği, "is it too soon to do this yet?/isn't it? isn't it? isn't it?" şeklindeki nakaratının ayrı bir çekiciliği var. swift'in ilk beş albümündeki bütün beşinci şarkılar duygusal ballad'lardır. ilk beş şarkıya kıyasla daha sakin bir yapısı olsa da bir ballad sayılması zor ve ayrılıkla uzaktan yakından alakası yok. swift, "beşinci şarkı" geleneğini bitirmiş oluyor böylece. bu şarkı da bir önceki şarkı gibi daha yetişkin ve seksi bir tarafını ortaya koyuyor. hey stephen şarkısında "all those other girls/well, they're beautiful/but would they write a song for you?" diyen swift'in "do the girls back home touch you like i do?" demesine bakılırsa, artık diğer kızlarla kıyasladığı şey şarkı yazma yeteneği değil gibi. single olma potansiyeli taşısa da swift ya bu şarkıyı ya da don't blame me'yi gömecek. onu biraz tanıyorsam bu iki iyi şarkıdan birisini tıpkı i know palces'a ve enchanted'a yaptığı gibi arka planda bırakacak.* taylor swift olmak bunu gerektirir çünkü. şarkının yapım aşaması için

    6) look what you made me do: swift'in başta şiir olarak yazdığı ve albümün ilk teklisi olan bu şarkının ilk beş şarkıyla pek bir alakası yok. belki üçüncü şarkı gibi electrocrash elementlerine sahip olması olabilir. onun dışında delicate'ten sonra bu şarkının başlaması red'de all too well dinledikten sonra 22'nun başlaması kadar garip. bu şarkının yayınlandığı andan itibaren albümün alt seviye şarkılarından biri olduğunu biliyordum. ilk beş şarkının yanından bile geçemez buna rağmen farklı bir yapıya sahip ve ilk single olarak gayet iyi iş gördü. izlemek için

    7) so it goes...: ilk altı şarkıdan sonra albümün ilk ciddi zayıf halkası. bu şarkının en büyük zaafı autotune'da kaybolmuş olması. elbette bu bir elektropop albümü ve autotune onun yapısında var ama şarkıda işin ölçüsünü fazla kaçırmışlar. bunun dışında şarkı bana isminden dolayı doğrudan style'ı hatırlatıyor ki kendisi de zaten style için yazılmış alternatif son gibi. sanki style'ın ikinci verse'ünün başladığı yerden itibaren başka bir senaryo -daha mutlu bir son- yazmış swift. hatta şarkıdaki "lipstick on your face" ve "you know i'm not a bad girl" sözleri style'daki "and i got that red lip classic thing" ve "and i got that good girl faith"e gönderme var gibi. how you get the girl ve i wish you would gibi albümü dinlerken iyi gelen ama bağımsız olarak pek dinlenmeyecek bir şarkı. bir de bu kadar autotune'a gerek var mıydı acaba?

    8) gorgeous: albümün ikinci promo single'ı ve diğer bir synthpop/elektropop şarkısı. blake lively ve ryan reynolds'ın kızları james'in "gorgeous" demesiyle başlayan bu tatlı şarkı fearless albümüne bir tür geri dönüş gibi. hem fearless şarkısından hem de the way i loved you'dan izler taşıyor. red'in stay stay stay'i gibi, olmasa albüm eksik olurdu ama hit olacak potansiyeli de yok. başarılı bir albüm track. dinlemek için yapım aşaması için

    9) getaway car: charles dickens'ın iki şehrin hikayesi'nin meşhur açılışına paralel bir açılış cümlesiyle başlayan ve 1930'larda yetkililerden kaçarken ölen meşhur suçlular bonnie ve clyde'a gönderme yapan bu synthpop/elektropop şarkı, swift'in met gala'da o anki sevgilisini orada bırakıp başka biriyle kaçışını anlatıyor. "i wanted to leave him/i needed a reason" sözleriyle tıpkı style ve i did something bad'de olduğu gibi "kurban taylor"ın yerine blank space'teki taylor'ı görüyoruz. hillary duff'ın "breathe in breath out" şarkısına da gönderme yapan swift, yeni ilişkisi için de "bu ilişkinin biteceği daha baştan belliydi," mesajı veriyor. "think about the place where you first met me" cümlesi ile olaylı 2016 met gala'yı kastediyor ve o olayları anlatıyor. daha doğrusu kendi yaptığı yanlışları ve şu sözlerle "cause us traitors never win" neden mutlu sona ulaşamadığını dile getiriyor. albümde ayrılık şarkısına en yakın olanı bu, ancak buna rağmen bir ayrılık şarkısı mı? değil. odaklandığı konu ayrılık değil, o gece olanlar. konusu bir yana, single olursa ses getirecek bir şarkı.

    10) king of my heart: hem üstteki şarkının hem de swift'in yazıp little big town grubuna verdiği better man'in devamı olan bu şarkı, bana kalırsa albümün en zayıf şarkısı. "king of my heart" nedir allasen? isim mi kalmadı? swift en son speak now'ın deluxe versiyonuna aynen bu şekilde romantizmin ölçüsünü kaçırdığı superman şarkısını koymuştu ve şarkı albümün kara koyunuydu. so it goes... ile albümün en ciddi iki zayıf halkası olmakla birlikte swift'in "is the end of all the endings?" gibi fazla iddialı konuştuğu* bu şarkı, tıpkı superman gibi deluxe için daha uygun olurdu.*

    11) dancing with our hands tied: tuhaf bir şekilde çekiciliği olan bu şarkı albümün sağlam taşlarından. gorgeous gibi single olma potansiyeli yüksek değil ama albümü tamamlayan bir şarkı. "i'm a mess, but i'm the mess that you wanted" ise today was a fairytale şarksında "you told me i was pretty/when i looked like a mess" diyen swift'in peri masallarından usulca gerçek hayata dönüş yaptığını gösteren bir başka söz.

    12) dress: threacherous'ta "and i'll do anything you say/if you say it with your hands" ile ilk seksi sözünü yazan, sonrasında wildest dreams ile devam eden swift, bu şarkıyla bir level daha atlıyor ve "only bought this dress so you could take it off" diyor. an itibariyle yazdığı en seksi şarkı olma unvanını taşıyan "dress" ile swift, bu albümde ikinci kez ed sheeran şarkısına gönderme yapıyor. ilki end game'de a team'di, şimdi de shape of you'dan söz ettiğini duyuyoruz ki shape of you'nun da hangi konu ile ilgli olduğu malum. şarkının kendisi ise yumuşak vokaller ile desteklenen elektropop midtempo bir şarkı ve albümün iyi şarkılarından. özellikle pre-chorus'lar iyi. wildest dreams gibi iyi bir video ile desteklenirse listelerde iyi iş yapabilir. "dress" son iki yılın taylor'ını özetleyen bir şarkı aslında: yaramaz, aşık, gerçekçi, seksi ve sarhoş.

    yalnız sonunda "dress" isimli bir şarkı geldi de rahatladık. swift ilk albümünden itibaren kıyafetlere vurgu yapıp duruyordu. içinde dress geçen ya da kıyafete vurgu yaptığı şarkıları: tim mcgraw, fearless, today was a fairytale, dear john, holy ground, clean, style ve nihayet "dress."

    13) this is why we can't have nice things: swift'in sonunda we are never ever getting back together'dan daha uzun bir isim seçmeyi başardığı electrocrash elementleri taşıyan bu şarkıda, tıpkı "together"da olduğu gibi alaycı bir aksan kullanıyor. geleneksel 4 temmuz partileriyle başlayıp birinin yaptığı yanlışı vurguluyarak devam ediyor. şarkı bad blood gibi, "böyle yaptığın için iyi olamıyoruz," mesajı taşıyor ama tamamen alaycı bir ifadeyle. şarkı özünde kanye west ile ilgili ve speak now albümünde yazdığı innocent şarkısındaki "32, and still growin' up now" sözüne vurgu olarak çocuksu ve alaycı yazılmış. sekiz yıl önce yazdığı "innocent"ta olduğu gibi, bir kez daha açık bir şekilde west'in hala bir yetişkin olamadığını söylüyor. şarkının kendisi ise tıpkı "together" gibi kolayca dile dolanabilen, radyo dostu ve popüler olabilecek bir şarkı. en güzel tarafı da tam ortasında kahkaha attığı yer. swift, hey stephen ve stay stay stay'den sonra bir şarkıya daha kahkaha koyuyor, üstelik bugüne kadar attığı en büyük kahkahayı.

    14) call it what you want: sözsel açıdan muhtemelen albümün en sağlam şarkısı ve üçüncü promo single'ı. "beni yendiler ama hiç olmadığım kadar mutluyum," mesajı taşıyan şarkı synthpop'a daha yakın bir sound'a sahip. promo olarak yayınlandığında albümün satışlarını yükseltecek bir şarkı gibi görünmüyordu ama albümün tamamını dinledikten sonra şunu söyleyebilirm ki albümün temel taşlarından. gerçi hala akustik versiyonunun daha iyi olduğunu söyleyebilirim. taşıdığı mesaj bakımından ours'a, sözleri bakımından love story, new romantics ve clean'e göndermeleri olan şarkının bir diğer tuhaf yanı da "all the drama queens taking swings/all the jokers dressing up as kings" sözleri. bu şarkı muhtemelen albüme en son eklenen parça ve swift bunu yazmadan önce swish swish'i duymuş olmalı. zira "'cause you're a joker/and i'm a courtside killer queen" sözlerine cevap veriyor gibi bir hali var. bunun dışında, albümde birçok kez duyduğumuz ve albüm kapağında da yer alan kolyeye bir kez daha referans var. onu hapseden zincirden kurtulup sevgilisinin ismini taşıyan kolyeyi taşımaya nasıl geçtiğini "i want to wear his initial on a chain round my neck/chain round my neck/not because he owns me/but 'cause he really knows me" sözleriyle açıklıyor. şarkı bir albüm track olarak oldukça iyi ve umarım swift tıpkı ...ready for it gibi bunu da single yapmaz. bu da sahip olduğu en iyi performansı promo single olarak gösterdi. dinlemek için snl akustik performans yapım aşaması

    15) new year's day: ...ready for it gibi güçlü ve yüksek enerjili bir şarkının aksine piyano ballad ve yumuşak vokallerle albümü kapatıyor swift. "don't read the last page" ve "please don't ever become a stranger" sözleri ile speak now albümünden enchanted ve the story of us'a gönderme yaptığı bu şarkı, swift'in korkularını ve umutlarını taşıyor. mainstream severlerin pek dinleyeceği bir şarkı olmasa da benim albümde en sevdiğim şarkılardan biri oldu. belki de benim gibi 2010-2011 dönemlerinden kalan fosilleşmiş fanların ayarında bir şarkı olduğu içindir.

    sonuç olarak başarılı bulduğum* bir albüm ama esas soru ne kadar başarılı olacağı. speak now, fearless'tan daha iyi bir albüm olmasına rağmen fearless dönemi o kadar ses getirmişti ki speak now ona kıyasla biraz gölgede kalmıştı. şimdi 1989 gibi çok ses getiren bir albümden sonra yayınlandığı için reputation'ın her başarısı onunla kıyaslanacak. daha başarılı olur mu, bilmiyorum. sevilip sevilmeyeceğini de zaman gösterir. swift'in albümleri zaman içinde benimsenir ve sağlam bir yer edinir. reputation'ın da bu sağlam yer edinen albümlere dahil olup olmayacağı aylar sonra belli olur.

    not: albüm birçok satış rekoru kırdı. bir ara yazarım sözlüğe.

    not 2: birkaç ay sonra albümün platinum versiyonunun yayınlanacağına dair haberler var.
  • açıkça belli oldu ki listelerde kendi haline bırakılacak olan albüm.

    her albüm döneminde fazlasıyla promosyon yapan ve beşinci albümüyle bir tür promo rekoru kıran swift, bu kez kendi isteğiyle geri çekiliyor.

    çıkış parçasını yahoo live stream ile duyuran, mtv'ye katılan, pek çok radyoyu ziyaret eden ve rolling stone, cosmo ya da elle gibi dergilere röportaj veren swift bu dönem hiçbirini yapmadı. bu durum albüm yayınlandıktan sonra da değişmedi. fearless'tan bu yana gelenek haline getirdiği amerikan müzik ödülleri, letterman ve the ellen show'u atladı. yine son üç albüm döneminde yaptığı gibi time square ve new york'taki gökdelenlerin birinde konser vermedi. nbc, gma ve today show'la özel promo yapmadı. iheartradio festival'e gitmedi.

    albümün çıkış parçası look what you made me do'nun ilk canlı performansını üç buçuk ay sonra verdi. albüm yayınlandığı hafta şöyle bir başını gösterir gibi oldu ama hemen sonrasında inine geri döndü. sosyal medyada ise zaten yok.

    bitmek tükenmek bilmeyen trump meselesi ve swift'in seçim döneminde sessiz kalması bu durumun temel nedeni gibi görünüyor. işin ilginç tarafı ise medya ve hater'larının bu kozu sonuna kadar kullanmasına rağmen dinleyicileri bundan pek etkilenmediler, zira albüm ilk haftasında 1.2 milyon satmayı başardı.

    medya swift'e olan tavrını önce şarkı ve albüm puanlamasında gösterdi, sonra da sosyal medyada yazdığı her satırda. iki ay önceki teksas saldırısına ilişkin yazısını "silah kullanımının yaygınlaşmasına ilişkin sesini çıkarmadığı" için eleştirirken, doğum günü mesajını "herkes kötü bir yıl geçirirken trump destekçisi swift'in iyi yıl geçirmesi gayet normal" olarak yansıttılar. time taciz skandalını gündeme getirirken çoğu kişinin konuştuğu swift'in neden kapakta yer aldığı oldu.

    albüm metacritic'te 71 puan toplayarak swift'in en düşük puanlı albümü oldu. piyasanın en önemli albüm şarkıcılarından biri olan swift, kariyerinde ilk defa bir albümü için bir eleştirmenden 30 puan aldı. albümü diktatöre benzeten eletşirmen "...swift'in sesi pahalı," diyor. bir albümün diktatör gibi olması ya da bir sesin pahalı olması ne demek bilmiyorum ama bu yorumun müzikle alakası olmadığını gayet iyi biliyorum. yine başka bir eleştirmen this is why we can't have nice things şarkısının nazi vari olduğunu söylüyor, ne demekse artık. bunun gibi puanlamayı albüme yönelik değil, swift'in seçimle ilgili kararına ilişkin yapılmış eleştirilere rağmen albüm 71 puan toplamayı başardı.

    hater dediğimiz profesyonel nefretçilerin ise ciddi bir bahaneye ihtiyaçları yok. buldukları her şeye sarılıyorlar zaten. şu sıralar mümkün olduğunca swift'in trumpçı olduğuna dair bir algı yaratma derdindeler çünkü ellerinde bir tek bu kaldı. 2010'dan beri bekledikleri o düşüş bir türlü gelmedi. seçim sonrası medyanın swift'e yüklenmesi ve özellikle look what you made me do'nun kötü eleştiriler almasının ardından reputation'ın başarısız olacağına gerçekten inanıyorlardı ama olmadı. albüm streaming'in %40 etkilediği bir dönemde 1.2 milyon sattı. o beklenen büyük düşüş bu sefer de gelmedi. mecburen trump meselesine geri döndüler ve ellerinden geldiğince bu fikri yaymaya çalışıyorlar.

    swift ise kendini geri çekmeye devam ediyor. geçen hafta boyunca birkaç işe yaramaz yeni yıl programına katıldı. muhtemelen yakında end game'in klibi gelir ama grammy'ye ya da brit'e katılıp katılmayacağı merak konusu. katılsa bile performans sergilememe ihtimali çok yüksek. ingiliz medyası bu şekilde olmadığı için belki brit'e katılabilir (gerçi katılsa bile en işe yaramaz şarkıları söylüyor ama olsun).

    yukarıdakilerden bağımsız olarak şu trump meselesi ile ilgili birkaç şeyi belirtmek gerekir. bir şarkıcı ve amerika birleşik devletleri başkanlık seçimlerinin aynı cümlede kullanılması bile bende gülme isteği uyandırıyor. beni hayrete düşüren ise oralarda bir yerlerde hillary clinton'ın seçimi gerçekten swift yüzünden kaybettiğini düşünen, buna inanan bir kesimin olması. düşünebiliyor musunuz? bazı insanlar bir şarkıcının (evet, doğru okudunuz, bir şarkıcının), amerika birleşik devletleri başkanlık seçimini etkileyebileceğine inanıyor. (bkz: insan hayret ediyor) gerçekten bir şarkıcının yükselen aşırı sağ, mülteci krizi, ekonomik problemler, statükolaşma ya da vergi düzenlemeleriyle ilgili sorunları insanlara unutturup seçimin sonuçlarını değiştirebileceğini düşünenler var. (bkz: insan gerçekten hayret ediyor)

    şarkıcıların tamamı seçimi % 0.1 oranında etkilemişse şaşarım. ortadoğu krizi ve avrupa başta olmak üzere yükselen milliyeçliğin önüne geçme fikrini bir yana bırakın, 2016'da artan terör saldırılarıyla gaza gelmiş aşırı sağı hiçbir şey durduramazdı. bütün bunları yazmak bile çok saçma geliyor bana.

    abd'de 40 milyon albüm satmış swift'in clinton'ı desteklemesi belki kariyeri boyunca 7 milyon albüm satmış katy perry'den daha etkili olurdu ama bu bile tek bir parametreyi değiştirmezdi. zira swift'in ve diğer şarkıcıların clinton'a yapabileceği şey popüler oyu artırmaktı ki clinton popüler oya zaten sahipti. clinton güney eyaletlerden yeterince delege çıkaramadı ve bu durumu değiştirecek hiçbir şarkıcı yok.

    üstelik hatırlamak gerekir ki swift eminem'i geride bırakarak en fazla hater sayısına ulaştı. onun yirmide biri kadar hater'a sahip olmayan lady gaga ya da beyonce bile hiçbir şey yapamadı. ha, bütün bunların gündemde olması ve seçim sonrasında hala konuşulan tek şarkıcının swift olması nefret grubunun bir başarısı. gerçekten medyaya unutturmamayı başardılar. o dönemde hangi şarkıcının ne yaptığı çoktan geride kaldı.

    bütün bunlara rağmen seçimlere bulaşmaması akıllıca bir karardı. eminem gibi güçlü bir albüm şarkıcısı 300 bin bile satamıyor. katy perry arka taraftaki konser biletlerini 10 dolar'dan satmasına rağmen altı bin kişilik arenaları dolduramıyor. böyle bir dönemde swift ilk ciddi stadyum turuna çıkmaya hazırlanıyor.

    swift her zaman bir albüm şarkıcısı oldu. onun olayı hot 100 değil, billboard 200 ve reputation şu durumda bile iyi gidiyor ama albümün tıpkı 1989 gibi hot 100'da başarı elde etme şansı var. mesela red'in yoktu. üç pop şarkısı hariç neyi seçersen seç bb100'da çok fazla ses getirmezdi. konsept albümdü ve bb200 ile sınırlı kalırdı. buna karşılık rep "i did something bad", "end game", "this is why we can't have nice things", "don't blame me", "getaway car", "delicate" ya da "dress" gibi ses getirecek şarkılara sahip. ancak görünen o ki swift klip yayınlamakla yetinip kendini geri çekecek ve tura odaklanacak. durum bunu gösteriyor.*

    not: swift, vogue uk'ye kapak olsa da röportaj vermedi. onun yerine bir şiirini yayınladı. bu çekimi yapmaması daha mı iyi olurdu diye düşünmüyor değilim. tık tık tık
  • bazılarının hoşlanmadığı, nfs'e ayrı bi olay katan güzellik.
    (anet'ten)

    - abi çektim nette oynayayım hevesim kursağımda kalmasın dedim,
    yirmibilmemkaçıncı bölüme geldim, devam etmek için reputation diye bişey
    istedi. sordum soruşturdum araba ne kadar janjanlı olursa o kadar çok şey
    oluyomuş.. .
    cillop gibi alev kırmızısı 206'yi palyaço arabalarına çevirdim a.k. yine de
    yeterli janjan olmadı. 1x 'de duruyo nası 2x 'e alacam.
    sinir oldum ya ben istemiyom arabamda reklam meklam kime ne ya??

    -ön-arka tampon,yanlara eteklik, arkaya kanat, altlara neon, yeni jantlar vs.
    döşe hemen arıtırsın reputation puanını. galiba sırf decal yapıp bıraktın.

    -yok be abi araba pe**venk arabası gibi oldu afedersin orasan ışık buradan
    fosfor.. maymuna döndü.. nası olsa save var, bi baştan döşesem mi acep?

    (bkz: hiç bu açıdan bakmış mıydınız)
  • sonunda spotify'a teşrif buyurabilmiş taylor swift albümü.

    amerika’da tam gece yarısı, bütün yasal müzik platformlarında yayınlandı.
  • taylor swift'in 10 kasım'da yayınlanacak olan altıncı stüdyo albümü.

    şarkı listesi:

    1. ...ready for it
    2. end game (featuring ed sheeran and future)
    3. i did something bad
    4. don't blame me
    5. delicate
    6. look what you made me do
    7. so it goes...
    8. gorgeous
    9. getaway car
    10. king of my heart
    11. dancing with our hands tied
    12. dress
    13. this is why we can't have nice things
    14. call it what you want
    15. new year's day

    ön satış rakamları 400 bin olarak açıklandı. ilk hafta satışlarının ise 1.2 milyon ile 1.5 milyon arasında olması bekleniyor. kaynak kaynak kaynak

    albüm ilk hafta spotify dahil streaming platformlarında yer almayacak.
  • çıkalı 10 ay olmasına rağmen hala döndüre döndüre dinlediğim albüm. taylor swift yaşadıklarını albümlerine yansıtan biri olduğu için bu dönemde ne yapacağını çok merak etmiştim çünkü 2016 yılı kendisi için çok olaylı geçti. calvin harris ayrılığı ardından yaşadığı this is what you came for mevzusu, ayrılık soğumadan tom hiddleston beraberliği, kim-kanye olayı, squad parçalanması,yeni sevgilisi derken look what you made me to geldi ve sanki tüm kredisini bu şarkıya çektiği klibe kullandı. ben bu albümde calvin harris e sağlam saf sokar derken tabiri caizse mal gibi aldım. aslında bu da bir mesaj 'albümümde bulunmayacak kadar önemin yok'. 'better man' şarkısı ya da belki 'dancing with our hands tied' da dokundurmuş sanki. bir de king of my heart da range rover araba markasını kastederek. onun dışında 'look' malum ve 'this is why we can't have nice things' kanye west ve karlie kloss a yönelik olduğunu düşünüyorum ve 'getaway car' malum kör göze parmak sokar gibi tom hiddeston ve diğer geri kalan şarkılar şuan ki sevgilisine ve 'itibarına' yönelik.

    kendisi sinir bozucu şekilde sessiz kaldı sadece şarkılarını yayınladı , kliplerini çekti bir iki yılbaşı etkinliği ve snl den başka bir yerde gözükmedi ne bir ödül töreni ne de talk showlar bu alışık olmadığımız bir durum. attığı adım kendisine negatif olarak geri dönüyordu ve red den hemen önceki sükunetine geri dönmek istiyordu anladığım kadarıyla. 'eski taylor öldü' tabiri de kendisine negatif bir etki yarattı ve tekrar kabuğuna çekildi.

    kendisinin şarkı yazma ve şarkıyı kafasında oturtma ve şarkılarının hazırlanışına müdahele etmesine (kötü anlamda değil), fikir vermesini gerçekten takdir ettim.

    'ready for it' gibi gaz veren albümün sound u hakkında bilgi veren şarkı ile başlaması hoşuma giderken, bu şarkıya klip çekmesi saçmaydı çünkü yayınladıktan 4 ay sonra klip geldi zaten insanlar bu şarkının b.kunu çıkardılar.

    'end game' de ed sharen in daha çok öne çıkmasını sevsem de klibi gerçekten çok fostu. billboard hot 100 de en yüksek 18 numarayı gördü.

    'i did something bad' i ilk dinlerken dikkatimi çekmişti klip çekerse patlar ama taylor dinleyen biri olarak bu şarkıyı harcayacağını biliyordum. albümün açık ara en iyilerinden.

    'dont blame me' de aynı şekilde albümde dikkat çeken şarkılardan klip çekilseydi ya bu şarkı ya da i did something bad harcanacaktı görünen o ki ikisi de harcandı gidişat bunu gösteriyor.

    'delicate' albümü dinlerken dikkatimi çekmeyen bu şarkı , klibi yayınlandıktan sonra o kadar sardı ki ya da end game in fos klibinden sonra ilaç gibi geldi, dansını doğaçlama sanmıştım ilk baş fakat çalışılmış, provalarını da yayınlamıştı.

    'look what you made me to' klibi yeter asdfggh.

    'so it goes' keith urban ın albümdeki beğendiği şarkılardan biri olduğu ile ilgili tweet atmıştı benim için albümdeki sevmediğim ve atladığım tek şarkı.

    'gorgeous' albümün genel sert sounduna uymayan bu şarkı flört dönemini özetleyen şeker mi şeker bir şarkı. canlı performansındaki kafa salladığı abidik gubudik hareketler hakkında yorum yapmak istemiyorum.

    'getaway car' albümdeki 1. favori şarkım, şarkının konusuna (met gala) uygun bir klip çekerse şahane olur.

    'king of my heart' adının tüm kekomançiliğine rağmen nakaratı ve kilit kısmına bayılıyorum asdffggg.

    'dancing with our hands tied' albümdeki diğer favorim. taylorun dediğine göre kendisi bu şarkıyı kaydederken ağlamış. tur da listeden çıkarmasına gıcığım , arada akustik olarak söylemesine de ayrı gıcığım aynısını 1989 de wonderland e yapmıştı.

    'dress' geçmiş albümlerinde dress kelimesini çok kullanıyordu şaşırmadım asdfgh.

    'this is why we can't have nice things' umarım şarkının adını doğru yazmışımdır , kanye west ve karlie kloss a yönelik olduğunu düşündüğüm ve bence albüm döneminde en son bu şarkıya klip çekip 'reputation' dönemini kapatacak, kahkaha attığı kısım çok iyi.

    'call it what you want' malum 2016 dönemindeki fırtınadan sonra içine kapandığı dönemi anlatan oldukça iyi bir şarkı.

    'new years day' reputation gibi sert sound a sahip bir albümü böyle yumuşak kapatması bana 1989 dönemini clean ile kapatmasını anımsıyor.

    albümü zamanla dinleyerek sevdim ve 'so it goes' u her seferinde atlıyorum, 1989 gibi tanıtımını iyi yapsaydı 1989 a yakın bir başarı elde ederdi. 1989 ile kıyaslayamam çünkü style, out of the woods, all you had to was stay, i know places e haksızlık ediyormuşum gibime geliyor. kişisel favorim elbette 'speak now'.
hesabın var mı? giriş yap