• yahya kemal'in, ölüm âsûde bahar ülkesidir rinde ve bir arslan esniyor gibi engin vakar ise/rind'in belaya karşı kayıtsızlığındadır şeklinde yoğun tanımlarına konu olmuş insan tipi. genelde zeki ve yaratıcı olurlar. büyük oranda tembeldirler. aslında, yaşamda var olduklarını uğraştıkları işte deli gibi çalışarak göstermekten başka seçeneği olmayan ortalamalar ölçüt edinildiği için tembel addedilirler. zihinsel çabaları bedenlerinden çok çok önde gider. işret'e düşkünlükleri çoğu kez, ayik olmayi istememek'ten ileri gelir.

    (bkz: şevki bey)
  • kadıköy'de bulunan şekilli tekel.

    insanı zorla kendinden soğutuyorlar. iki tercihiniz var: ya dükkandaki abiyle aynı fikirde olacak ve bir kadıköy esnafı olarak şüphesiz ki yıllarca süren insan ilişkileri sonrası içkiden siyasete her konuda aşmış bir bilge olduğunu kabul edeceksiniz. ya da ruhunu oradaki şişelerden birine sakladığına inandığım kadının size "git buradan yoksa her şeyi yakarım" diyen bakışları altında bir şeyler satın almaya çalışacaksınız.

    kardeş gidiyoruz geliyoruz, nazikçe kısa ve öz sorular sorup alışverişimizi yapmaya çalışıyoruz. yahut çeşit sahibi bir dükkanın sahibisiniz önerilerinize, bilginize kulak veriyoruz. ya soru sorunca adamın sinirlenmesine katlanıcaz, ya da sanki biz bir şeyler satmaya çalışıyormuşuz muamelesi yapan diğer kadını, ki gerçekten hoş değil o tavır. bütün sempatimizi, hissiyatımızı ısrarla baltalıyorlar.

    bilgililer mi? evet ama bu yeterli değil işte her zaman. tabii ki etrafımızda dört dönülsün bilmem ne bunlar değil beklenti. ama şu diyalog da olmamalı:

    - xxxxx purosu var mı?
    - yok.
    -...
    -...
    -...
    -...

    yok ama bu var, buna yakın şu var, onun bir üst segmenti bu var fiyatı şu. bunlar nerede? o nasıl bir "yok"luk.,

    diyeceksin ki o zaman oradan alışveriş yapma? artık yapmayacağım zaten. sonunda bütün sempatimizi de süpürdüler sağ olsunlar.
  • güzel fikrin yanlış insanlarca işletildiği mekan. altı üstü olmeca gold'un fiyatını sordum '' o tekila değil, bunu içen tekiladan anlamaz, meksikalılar adını bile bilmez bunun, alacaksan bundan al başkası yalan...'' ne demek ablacım bi de ağzıma sıçsaydın?

    altı üstü tekila lan gider 10 lira fazla veririm afranızı tafranızı çekmem. öyle de yaptım zaten çıktım gittim. bir şeyi bilmek başka satmak başka.
  • toplum duzenine uymayan,karsı gelen kisi.
  • kadıköy'de pek çok yerde bulamayacağınız içki ve tütün mamüllerini satan dükkan. sahibi ilginç bir adamdır. her türlü konuda konuşabilirsiniz ancak fikrini değiştirmeye gönülsüzdür ve konudan konuya atlar. hem o, hem de kızı (sanırım kızı orada çalışan kız) içkiler veya başka bir konu ile ilgili aynı görüşü paylaşmazsanız biraz geriliyorlar. buna rağmen pek çok konuda oldukça bilgi sahibi, her türlü soruyu cevaplamaktan üşenmeyen personele sahip ve raflarını sürekli yenileyen bir dükkandır.
  • her rind bu bezmin nedir encamı bilir
    dünyamızı nagah zalam örtebilir
    bir bitmeyecek sevk verirken beste
    bir tel kopar ahenk ebediyyen kesilir ..

    (bkz: yahya kemal)
  • rind: kalender olarak da bilinir, tasavvufta dunya ile ilgisini keserek tanri'ya farkli bir sekilde yonelmis dervis. rind, tasavvufun bicimsel kurallarini bir yana birakmis, tanri'ya ask, sevgi ve cezbe ile ulasmayi hedeflemis, amac edinmistir. dunyaya ve dis gorunuse hic onem vermeyen rindler halkin gozunde serseri bir kisiligi temsil ederler. tasavvuf edebiyatinda rindlik ask, gonul adamligi, ic dolulugu, aldirmazlik, kayitsizlik, parayi asagilama, makam ve mevkileri kucuk gorme, pejmurdelik, guzel olana gonul baglama, yasamdan zevk alma, hep neseli olma gibi ogelerle yansitilir..
    ankaralı profesyonel ruhlu amatör bir gruptur.. vakti zamanında deprem idi bu grubun adı ki şimdilerde unistar yarşması ikincisi olarakta nam yapmış bulunmaktalar. sahne performansları süper bir gruptur aynı zamanda.
  • rind kişi sonsuza dek var olmayacağını bilir. gelenekten ayrı ibadet eder, her neye inanıyorsa. kabul görenden farklı yaşar. yalnızdır kafasının içinde, dolayısıyla çok düşünür. çocuk bedeniyle koşarken, çarpabileceği beton duvarlar yoktur zihninde.

    kimi zaman yusuf hayaloğlu'nun adı bahtiyar şiirini besteleyen ahmet kaya gibi bir müzisyen/ozan.
    kimi zaman rakı masasında taş plaktan müzeyyen senar'ın yorumladığı kimseye etmem şikayet'i dinleyen mustafa kemal atatürk gibi bir lider/devrimci
    kimi zaman,
    "geçmiş günü beyhude yere yâd etme
    bir gelmemiş an için de feryat etme
    geçmiş gelecek masal bunlar hep
    eğlenmene bak ömrünü berbat etme"
    dörtlüğünün sahibi ömer hayyam gibi bir şair/bilim adamıdır

    her rind tanrısının biriciğidir. izlerken keyif alır 'boyalı kuş'unun hemcinsleri arasında debelenmesinden.
  • rind kavramı iran edebiyatı yoluyla yayıldı. daha çok x.yy'dan sonra kullanılmaya başlandı. genellikle lügatlarda dinsiz,başıboş,vurdumduymaz,sarhoş,densiz gibi olumsuz anlamlarda geçen bu kavram, gerçekte görünüşe değer vermeyen, kendi iç dünyasına dönük, insanın değerlerini özünde bulan kimseyi niteler. rind, gönül gözüyle gören, bütün oluşları, varlık türlerini, evreni kendi iç dünyasının ölçülerine göre değerlendiren, yorumlayan kimsedir. her türlü baskıdan, değişmez sayılan inançlardan, katı gelenek ve göreneklerden özellikle şeriatın sıkıcı kurallarından uzak kalır.

    türk ve iran edebiyatında rind, şeriat kurallarına sıkı sıkıya bağlı, ibadet ve zikrin dışında bir şey düşünmeyen kaba, sofu ve zahit örneğinin karşıtıdır. rindin gönlü herkese açıktır, hoşgörülü, yumuşak huylu bir kişiliği vardır. edebiyatta, özellikle divan şiirinde rind denince insanı bir anlam varlığı olarak değerlendiren, bilgiye önem veren arif anlaşılır. divan şairlerinin çoğu kendini rind sayar, rindane bir söyleyişle şiir yazdıklarını ileri sürerek övünürler. iran edebiyatında ömer hayyam ve hafız şirazi rindin iki büyük örneği sayılır.

    rindle meyhane arasında sıkı bir bağlantı kuranlar da vardır. onlara göre rind olmanın yolu meyhaneden geçer, insan meyhanede olgunlaşa olgunlaşa rind olur.
  • "neşeli çocuklardır rindler, düşlerinde yaşıyormuşcasına umursamaz ve kayıtsızdırlar. hüzünden çok neşeye, inançtan çok oyuna, ergenlikten çok çocukluğa yakın sayılırlar. büyümüş de küçülmüşlerdir sanki.

    rindler, dervişler güruhu, eski deyişle ibn’ul-vakt’ler, yani sadece ânı yaşayan şehrin aylakları gerçekte boş zamanın çocuklarıdır, ağustos böcekleri gibi daimi tatildedirler, sürekli istirahatte. kültürü onlar yaratırlar, çünkü içinde yaşadıkları topluma dışarıdan bakmayı bir tek onlar becerebilirler. tembel ve laubali görünmeleri de bundandır. "

    alıntı kaynağı
hesabın var mı? giriş yap