• eminem'in yeni revival albümünün ed sheeran ile düeti ve üçüncü teklisi.

    teknik kısımlara girmeden,

    river berbat olmuş bir ilişkinin kürtaj ile son bulmasını anlatıyor.

    hikayemiz şöyle: bir adam karısını aldatıyor. karısı bunu öğreniyor. daha sonra adamdan intikam almak için bizim eminem ile yeni bir ilişkiye başlıyor. em kullanıldığını biliyor ve misilleme olarak o da kadını kullanmaya başlıyor. bir yerden sonra işler sarpa sarıyor.

    adam kadının yaptığını öğrendikten sonra da kadını terk ediyor. bu da em ile ilişkilerinin bittiği zamana denk geliyor.
    daha sonra em bıraktığı ve kullandığı kadının evliliğinin bittiğini ve kendi çocuğuna hamile olduğunu söylüyor ve olayın ciddiyetine varıyor.

    ed sheeran -ki em ile ilk ortak işleri- güçlü bir nakarat ve günahlarından arınmak isteyen bir adamı canlandırıyor.

    nehir ise bir incil göndermesi.

    bendeniz tarafından yapılan şarkı çevirisine ise buradan ulaşabilirsiniz.
  • bbc one'ın 2015 yapımı 6 bölümlük mini dizisi.

    üzerimde yarattığı etkiye dair söze nasıl başlasam bilemedim ama diziye stellan skarsgard* var diye başlamıştım. benim gibi cinayet suç araştırma dizilerinin ölü soğukluğundan uzak duran biriyseniz 6 bölümlük şu iş için skargard varlığı ikna edici olabiliyor. iyi ki de olmuş çok başka bir iş.

    dizi inanılmaz bir gerçekçiliğe sahip ve bunu halüsinasyonlar gören bir karakter üzerinden götürüyor. harikulade işlenmiş bir esas karakter var. iyiliğe, kötülüğe ve vicdana ait manifestleriyle hayatta var olmaya çalışan bir karakterden bahsediyorum.

    karakter işlenişi kadar olmasa da kurgu başarılı. yaratılan sorularla, soruların yanıtlanması arasındaki ayar çoğu dizide olmayan bir incelikte işlenmiş. sözler, ikilemler, gri londra'yı bir anda ısıtan ve insanı tezatıyla şoklayan müzikler.

    her şeyi bir yana bir de işin alt metnine konuşlandırılmış londra'nın istenmeyen göçmenleri var. etnik çeşitliliği, ait olamamışlığı, alt kültürü ele alan mesajları güzel yedirmiş sahneler mevcut.

    nerede konuşacağız bir daha lan az daha öveceğim özgürce.

    --- spoiler ---

    şahsımın diziye bu kadar bağlanmasında etkili olan river'ın yaşamı, büyük oranda john milton'ın "the mind is its own place and in itself can make a heaven of hell, a hell of heaven." sözüyle özetlenebilecek bir hayat. dış dünyada o kadar yalnızlaştırılmış ki kendi zihni ona yeni insanlar sunmuş. dış dünyayla bağını çözdükçe sevdiği insanlardan bile uzaklaşmış. tam da bu noktada stevie* ile olan o yoğun dillendirilememiş bağdan konuşmak gerek. river ve stevie birbirine tutturulması beklenen yapboz parçaları gibi, öylece kalıyorsunuz izlerken.

    yaşanmamış ama yaşanmışlıktan çok daha fazla değer taşıyan o yemek sahnesi... mesela river hiç sahip olamadığı anneye, stevie ise hiç sahip olamadığı oğluna atıf yapar bu sahnede. tam da river'ın özetlediği gibi; "it should be more than one word for love."

    river'ın yaşadıkları o kadar sahici ve onarılmaz geldi ki günlerdir etkisindeyim dizinin. iyi ki izlemişim be. hof.

    --- spoiler ---.
  • izlandalı indietronica gruplarından múm'un a river don't stop to breathe adlı şarkısında bolca ve en güzel şekilde geçmekte olan;

    ''a river don't stop to breathe
    the water don't stop to dream no dreams
    the river flows like you and i
    a lover don't stop to breathe
    the lovers flow like you and i

    leave us these moments, they're the only thing we have
    let us wash silent to the river's cursed mouth
    a river don't stop to breathe

    a river don't stop to breathe
    the water don't stop to dream no dreams
    the river flows like you and i

    leave us these moments, they're the only thing we have
    let us wash silent to the river's cursed mouth
    a river don't stop to breathe, a river don't stop to breathe
    a river don't stop to breathe, a river don't stop to breathe''

    youtube
    spotify
  • harika bir polisiye dram dizisi. oyunculuklar süper. konu içeriği bir polisiyeden fazlası; iç dünyalarımızın gizemi, farklılıkların önemi, göçmen olmanın zorlukları ve insan ilişkileri vs

    --- spoiler ---

    john river karakteri halüsinasyonları olan üstün zekalı, sosyal yönü zayıf farklı bir karakter. bu aslında onun zenginliği, kontrol edebildiği sürece çözüme gitme yolu. iş ortağı, dostu ve aslında aşık olduğu kadını kaybetmek hayatı yeniden sorgulamasına ve geçmişi ile yüzleşmesine kadar gider. stevie ile olan diyalogları olumluya yönelmesini sağlarken, halüsinasyon karakterlerinden en çarpıcısı gerçek bir karanlık, kötü karakter olan thomas cream ise onun karanlık tarafı ile yüzleşmesini sağlıyor ki benim de favori karakterim bu. ingiliz yapımı olarak kendilerini eleştirmeleri, göçmenlerin duygu ve düşüncelerini aktarabilmeleri diziye ayrı bir güzellik katmış. john river'in parçalanmış ruh yapısını toparlayanlar ise onu sevenleri olmuştur, oysa ki onun mottosu 'we're born alone, we live alone, we die alone'dur. katil tahmin edilebilir bir karakter. kan bağı her zaman sevgiyle örülmemiştir.

    --- spoiler ---
  • big little lies dizisinde duyup aşık olduğum leon bridges şarkısı. dizideki her şarkı ayrı ayrı çok güzel gerçi. sözleri ise şu şekilde;

    been traveling these wide roads for so long
    my heart’s been far from you
    ten-thousand miles gone

    oh, ı wanna come near and give ya
    every part of me
    but there is blood on my hands
    and my lips aren’t clean

    ın my darkness ı remember
    momma’s words reoccur to me
    "surrender to the good lord
    and he’ll wipe your slate clean"

    take me to your river
    ı wanna go
    oh, go on
    take me to your river
    ı wanna know

    tip me in your smooth waters
    ı go in
    as a man with many crimes
    come up for air
    as my sins flow down the jordan

    oh, ı wanna come near and give ya
    every part of me
    but there is blood on my hands
    and my lips aren’t clean

    take me to your river
    ı wanna go
    go on,
    take me to your river
    ı wanna know

    ı wanna go, wanna go, wanna go
    ı wanna know, wanna know, wanna know
    wanna go, wanna go, wanna go
    wanna know, wanna know, wanna know
    wanna go, wanna go, wanna go
    wanna know, wanna know, wanna know

    take me to your river
    ı wanna go
    lord, please let me know
    take me to your river
    ı wanna know
  • "bu dünyaya herkes ayak uyduramaz." diyen john river'ın eksantrik öyküsü. dizinin konusu (ufak tefek hatalarına rağmen) iyi de, atmosferi ve renkleri başlı başına o kadar muhteşem ki; grinin, yeşilin ve özellikle de canım mavinin harikulâde tonlarını kullanmışlar. o yüzden, kasvetli ve depresif havası bile rahatsız etmiyor insanı. ingiliz yapımı olmasına rağmen iskandinav yapımı izliyormuş gibi de hissediyorsunuz. tabii bunda stellan skarsgard'ın da etkisi var. ah, bir de öylesine müthiş müzikleri var ki, bestecisi harry escott'ın ellerine sağlık, questionnaire'ı fonda her duyduğumda dağıldım gittim! dizi müziklerine en son forbrydelsen'de bu kadar kaptırmıştım kendimi.

    --- spoiler ---

    dizinin ana karakteri river, genelgeçer kurallara göre "normal" biri değil, ne kadar çabalasa da olamıyor. o çabayı göstermesi için onu teşvik eden yegâne insanı da kaybedince iyice dağılıyor, kendisinden kurtulmak isteyen kodamanlara gün doğuyor. aslında dikkatli, prensipli biri: "ben iyi bir memurum. ama bu dünyada bu yeterli değil. bu dünyada selam verip, biraz gülümseyip, biraz da içip 'günün nasıldı' diye sorabilecek bir durumda olman gerekiyor. bu dünyada hiç kimse farklı ya da tuhaf olamaz. ya da hasarlı. yoksa seni kilitleyiverirler." diyecek kadar her şeyin farkında. ama insanlardan kaçıp sığındığı hayaletler onu en azından gözlerden ırak olabileceği kadar huzurlu bırakmıyor.

    ortağı stevie'nin öyküsü ise river'dan daha derin, daha hazin. lakin o, toplumun gözünde normal sayılabilecek şekilde takılmayı biliyor, river'a da bunu öğretmeye çalışıyor ama geçmişin hesapları onu da farklı yönden içine çekip boğuyor.

    --- spoiler ---

    dizide birbirinden sarsıcı, o kadar anlamlı replikler geçiyor ki...

    "korkman gereken kişi, tamamen güvendiğin kişidir."

    "kafandaki kan basıncından nefret edersin, çünkü sana, o ölüyken senin yaşadığını hatırlatır. bu, bir tür delilik."

    "eski günahların büyük gölgeleri olur."

    "hiç olmadığını düşündüğün zaman gücünden vazgeçersin."

    "tek başınayken yalnız hissediyorsan, kendine küssün demektir."

    "artık etrafta hiç ağaç kalmamış. oksijen yok. temiz hava yok."
    (river'ın bu tepkiyi verdiği sahnede aklıma canım istanbul'un getirildiği hâl geldi, coğrafyalar farklı olsa da dertler aynı diye düşündüm.)

    "- tek başıma olmayı severim.
    - ben de. tek başınayken, olduğun gibi davranırsın."

    ayrıca shakespeare'in bir sözü de geçiyor; son iki maddesini o kadar kendimden buldum ki, mottom yaptım:
    “herkesi sev, birkaçına güven, hiç kimseye yanlış yapma."

    dizide göze batan, saçma gelen noktalar yok değil; river'ın "ilhamla" şıp diye olayları çözmesi ya da ira'nın eşinin hastanede river'a döktürdüğü tirat mesela. ayrıca finaldeki dans sahnesi yüzünden bile diziden soğuyabilirdim de, river'ın insanlara güven konusunda sarf ettiği tüm o sözler o kadar haklı geldi, karakterden o kadar etkilendim ki, o kusurları görmezden gelerek diziye 9/10 puanı gönül rahatlığı ile verdim.
  • son opeth şahaseri.
  • joni mitchell'ın river albümünde yer alan şarkısı. kadın şarkı yazarlığı açısından bir dönüm noktasını temsil eder. kesinlikle dünyanın en güzel şarkıları listesinde yer almayı hak eder. baş yapıttır. umutsuzluğu, çaresizliği ve kaybedişi simgeler. oraya kar yağar, burada güneş açar; bu durumları anlatır işte. bir ek bilgi: almost famous'ta da kullanılmışlığı vardır.
    *

    it's coming home christmas
    they're cutting down trees
    they're up putting reindeer
    and singing songs of joy and peace

    i wish i had a river
    i could skate away on

    it don't snow here
    stays pretty green
    i'm gonna make alot of money
    then i'm gonna quit this crazy scene

    i wish i had a river
    i could skate away on

    i wish i had a river
    so long
    i would teach my feet to fly
    oh i wish i had a river
    i could skate away on
    i made my baby cry.

    he tried hard to help me
    you know, he put me at ease
    and he loved me so naughty
    made me weak in the knees

    oh i wish i had a river
    i could skate away on

    i'm so so hard to handle
    i'm selfish and i'm sad
    now i've gone and lost the best baby
    that i ever had
    oh i wish i had a river
    i could skate away on
  • texas hold'em da beşinci sokak adıyla da bilinen ve yere en son açılan kağıt. turn açıldığında elde per bile yokken semi bluff le son kağıtta floş, renk falan yakalayıp bala göte potu kazanma ihtimaline ithafen, nehirde balık tutmayı akla getirsin düşüncesiyle bu kağıda river denmiştir, diye sallayasım geldi çok fena.
  • --- spoiler ---

    s01e02 -- john river hislerimize tercüman olmuştur.

    "i'm a good officer. but in this world that's not enough. in this world, you have to be able to nod and smile and drink a pint, and say, "how was your day?". in this world no one can be different or strange or damaged. or they lock you up. so what do i do now?"

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap