• rodos 1912 yılında trablusgarp savaşı sırasında işgal edilmiş ve osmanlı devleti önemli bir direniş göstermeden bu adayı diğer oniki ada gibi italyanlara bırakmıştır. italyanlar 10 bin kişi ile işgale başlarken, osmanlı sadece 900 kişi ile adayı savunmaya çalışmıştır, ki başlarında komutan da yoktur. 900 asker teslim olmuş, yani güzelim ada göz göre göre kolayca verilmiştir. on iki adadan olmayan midilli ve sakız'ın kaybedilmesi daha da trajiktir, osmanlı bu adaları kurşun dahi sıkmadan yunanistan'a bırakmıştır adeta.

    rodos 2. dünya savaşı sırasında naziler tarafından işgal edilmiş, almanya 2. dünya savaşı'nda yenilince bir savaş ganimeti olarak nazileri destekleyen italyanlardan alınıp, galip devletlerce bir hediye olarak yunanistan'a verilmşitir.

    lozan'da kaybedildiği iddiası tamamen art niyetli ve kötü bir algı operasyonudur.

    bırakın adaları, izmir bile osmanlı devleti tarafından kurşun dahi sıkılmadan yunan isgal güçlerine bırakılmıştır, ve yunan askerleri kordon'a çıkarken gazeteci hasan tahsin dışında kurşun sıkan bir osmanlı askeri olmamıştır. büyük kurtarıcı atatürk olmasa, güzel izmir de bugün bizim değildi.
  • mükemmel bir tatil - kültür mekanı.

    kesinlikle old town'daki uygun bütçeli pansiyonlarda konaklayın. orta çağ atmosferini sonuna dek soluyun.

    otel tavsiyesi için:

    (bkz: medieval inn)

    kisa kisa

    - rodos rahatlıkla 1 hafta sıkılmadan tatil yapacağınız potansiyele sahip bir ada.
    - fiyatlar bodrum - çeşme - marmaris gibi emsallerine göre çok daha ekonomik.
    - yunanlar son derece misafirperver ve güler yüzlüler.
    - atina üzerinden aktarmalı olarak uçakla ya da marmaris / bodrum hattından birini seçerek feribotla adaya gelebilirsiniz.
    - çok lükse kaçmak istemeyen bütçeperver tatilciler günlük 60 €'ya otel dahil olmak üzere vakitlerini geçirebilirler. (25 € otel + 8 € şezlong şemsiye + 27 € öğle - akşam yemeği kişi başı)
    - casinolardan hoşlananlar için merkezde casino mevcut.

    yapin

    - kim ne derse desin yeni rodos'taki uygun otellerde değil old town'daki küçük pansiyonlarda konaklayın. güne o sokaklarda başlayıp günü o sokaklarda bitirmenin atmosferini ve keyfini yaşayın.

    - merkezdeki elli beach, merkez dışındaki kalithea, anthony quinn, tsimbaki, agia agathi koylarında denize girin.

    - bembeyaz evleriyle lindos'a, plajlarına ve st. paul koyuna 1 gün mutlaka ayırın.

    - mutlaka deniz mahsulü tüketin.

    - bütçeniz varsa araba kiralayın - tekne turuna çıkın.

    - rodos gece hayatına karışın.

    - adaya özgü mastika ve kahveli ouzo satın alın.

    duyduk - yap(a)madik

    - iki seferdir bir türlü uğrayamadığımız, ancak bize adaya yeniden gitmek için sebep veren grand master's palace ve old town müzelerini ziyaret edemedik.

    - yeni rodos'taki akvaryum'u ziyaret edemedik.

    - 3 katlı "dünyaca ünlü olduğu" söylenen colorado club'a gidemedik.

    - yeni rodos'un çok methedilen koykos cafe'sinde ve tamam restaurant'ta yemek yiyemedik.

    - old town'ın arkasındaki meşhur türk pastanesi stani'de börek yiyemedik.

    - su kaynaklarının döküldüğü seven springs ve fazla turistik olduğunu duyduğumuz butterfly valley'e uğramadık.

    - adanın daha az gelişmiş batı kıyısını gezemedik.

    - etraf koyları cam tabanlı botlarla gezdiren turlara katılamadık.

    - çevre adalardan güzel halki'ye, tilos'a ve nisyros'a gidemedik.

    - kilometrelerce kumsalıyla afandou plajı'na, kalithea çevresindeki plajlara, stegna'ya, kalathos'a, lindos'un güneyindeki pefkos'a ve gennadi plajlarına gitmedik.

    - güzel bir dağ köyüne uğrayamadık. (yunan dağ köyleri mimarileri ve yemekleriyle ünlüdür)

    - uzaklardaki güzel ve bakir ada karpathos'a gidemedik.

    yapmayin

    - old town hipokrat meydanı'na bakan restoranlara ve new market'in ön yüzündeki restoranlara uğramayın. hem hizmet kalitesi düşük, hem daha pahalı. bir arka sokaklarda her zaman daha lezzetli ve uygun fiyatlı yiyeceklerle karşılaşacaksınız.

    - araç kiralamayı portun hemen karşısındaki rent a carcılardan değil, murad reis camii'nin oradaki yeni kentteki rent a carcılardan yapın. (%30 daha düşük fiyatlar)

    - ingiliz köyü faliraki'ye büyük güzel kumsallarına rağmen uğramayın. bir özelliği yok ve güzel değil.

    - tavernaya gidip de hamburger söylemeyin, hem yunan garsonu hem yan masada oturan bizleri deli etmeyin.

    - çok koy gezecekseniz deniz ayakkabısı olmadan yola çıkmayın.

    - symi'ye ağustosta gitmeyin, eylülü tercih edin. çok sıcak.

    - ağustos sıcağında lindos akropolis'ine çıkmayın. biz çıkmadık - çıkmayız.

    daha fazlası için:

    http://m-eating.blogspot.com/…odos-symi-4-gece.html
  • türkiye'den ulaşımının kolaylığı nedeniyle kolay ulaşılabilir bir yurt dışı tatili sunsa da otantik bir ada tatili arayan hayal kırıklığı yaşayabilir. farklı ve üstün olan kısmı turizm ahlakı, o kısma yazı sonunda değineceğim.

    önce birkaç öneride bulunayım:

    - merkezde black adder isimli bir bar var, müzikleriyle, kokteyllerinin kalitesiyle, fıçı bira zenginliğiyle ve çalışanlarıyla süper bir mekan.

    - lindos bölgesinde olive street isimli restoran harika. iki öğlen burada yedik, her tabak üzerinde emek var ve saçma turist restoranı değil. çiğ levrek tabağı ve mürekkepli risottoyu öneririm, greek salad da burada çok güzel yapılıyor, çünkü malzemeler çok lezzetli. yine burada satılan ve salataya konulan zeytinyağlarına dikkat, zeytin ağaçları turunç ağaçlarıyla iç içe olduğundan zeytinyağından hafif turunç tadı alınıyor, muazzam.

    - tamam restoran malum en ünlülerden, yedik güzel. ballı bademli keçi peynirini muhakkak tadın. tadacak çok ürün var ama mekan sahibi andreas çok sipariş verince müdahale edip getirmiyor çok gelir diye. adamdan gizlice kızına sipariş veriyorduk tırsa tırsa.

    - nireas diye bir taverna var, ambiyans güzel, lezzet olarak çok fazla bir şey beklenmezse ortamı açısından gidilebilir, deniz ürünleri sınıfı geçer ama tamam ya da olive street düzeyi yok.

    son olarak şunları eklemek isterim:

    benim ilk yunanistan deneyimim oldu ve dikkatimi fazlasıyla çeken bir şey var; adamlar yalandan değil harbi harbi, gerçekten içten misafirperver. hani "turkish hospitality" zırvası var ya, bunun gerçeği buradaydı. turist kazıklamak gibi bir motivasyonları yok, adamlara sipariş veriyorsun "ikinize bunlar fazla şunu şunu getirmiycem doymazsan söyersin" diyor, kulaklarıma inanamıyorum.

    türkiye'de "abi ikinize yetmez bunlar" baskısı olur tam aksine, bir de surat yaparlar siparişi az bulurlarsa. burada "bence bir tane söyeyin iki servis getireyim" falan diyorlar oha.
    bahşiş baskısı hiç yok, ben hep memnun kaldığımdan verdim ama ver diye tepende bekleyen garson yok.

    konakladığımız otel sahibi üşenmedi oturup yarım saat adayı ve yerli halkın gittiği mekanları anlattı tek tek, pek çok akrabasının mekanına bizi yönendirmedi, "şurası güzelmiş" dediğimizde "ha benim kuzenin mekan yanlış anlarsın diye söylemedim" dedi oha noluyor lan? bu nasıl turizm? halbuki kolumuzdan tuttuğu gibi kankasının restoranına sürüklemesini beklerdik biz alışkanlıklarımıza dayanarak. "klimayı açık bırakın dönünce oda soğuk olur" falan dedi, dedik herhalde bizi uyutup böbreği falan alacak bir ara, bu kadar düşünceli olunmaz var bir hesabı dedik.

    yemek yediğimiz olive street isimli mekanda adam bize zeytinyağı hediye etti durduk yere. kısacası genel ahlak ve tutumlarını çok beğendim yunan turizm camiasının.
  • lan arkadaş şimdi başlığı şöyle bir okudum da, yok osmanlıdan iz kalmamış yok türk okulları kapatılmış, türkler asimile edilmiş bilmem ne. yahu bir gökçeadaya, bozcaadaya git bak bakalım rumlardan geriye ne kalmış. 6-7 eylülde canlarını zor kurtardı adamlar halen ötüyorsun bık bık. bu yüzsüzlüğü anlamıyorum ben.
    tanım : zorbanın yurdudur. güzel bir adadır.
  • deniz baykal' ın yeni memleketi. adamlar başlarına gelecekleri bilseler...
  • bu yaz tatilinde palamutbükü'ne gitmeden önce değişiklik olsun diye birkaç günlüğüne gittiğim yunan adası.

    marmaris'ten her gün katamaran var rodos'a giden. yaklaşık 1 saat sürüyor yolculuk. kimse pek değinmemiş ama bence çok pahalı katamaran fiyatları. gidiş dönüş 60 euro ödedik kişi başı ki 3'le çarpınca uçak bileti gibi bir fiyat çıkıyor ortaya. biletinizi internet üzerinden yeşil marmaris lines'dan alabiliyorsunuz.. schengen vizem olduğu için allahtan bir de vize derdiyle uğraşmadım. zaten vizem olmasa gitmezdim büyük ihtimal. ha bu arada, marmaris limandaki free shopa şöyle bir göz gezdirdim, çoğu ürünün fiyatı atatürk havalimanı'ndaki free shop'tan daha ucuz aklınızda bulunsun.

    3 gün geçirdik adada biz. ne yaptık bu üç günde kısaca anlatayım.

    ilk gün feribottan sabah 10 buçuk gibi indikten sonra otelimizi aramaya koyulduk. bu arada feribottan iner inmez zaten old town'ın surlarını ve osmanlı zamanından kalan 2 camiyi görüyorsunuz limandan. neyse, biz old town'a yakın bir otelde kalalım dedik, ucuz olsun diye silvia otel diye bir yerde kaldık. hem limana hem de şehre yürüme mesafesinde gerçekten fakat otel baya bi eski. çalışanları çok ilgili gerçi. ama en azından odaların banyosuna bir el atıp yenileselermiş iyi olurmuş.

    ilk günü otelimizi bulup biraz dinlendikten sonra old town'u gezmeye ayırdık. old town içinde gezerken kendimizi hiç yabancı hissetmedik. osmanlı'dan kalan izler bir yana, sağolsun restoran ve dükkanları işletenler, bizim sultanahmet'tekilerden beter, zorla insanı içeri almaya çalışıyorlar. hah dedim tam türk işte, bi dilimiz farklı.

    araç kiralarına ucuz demiş insanlar genel olarak ama biz 50 euro'dan aşağı araç bulamadık. 3'le çarpınca da malum. zaten yüksek sezon olduğu için baya bi araç sıkıntısı da vardı. uzun süre kalacaksanız eğer adaya gitmeden önce rezervasyon yaptırmanızı öneririm. biz sadece bir gün araç kiraladık.

    adadaki ikinci günümüzü tekne turuna ayırdık. yani adanın meşhur plajlarını tekne ile dolaştık bir günde. tekneler her koyda ortalama 20 dakika yüzme molası veriyor. baya kısa yani, ama 1 günde de hepsini başka türlü dolaşmayı beceremezdik biz. 1 haftalık bir tatil için giderseniz araçla gidip her plaja birer gün de ayırabilirsiniz. ben plajlar içinde en çok tsambika'yı beğendim. lindos zaten çok güzel ama tsambika'nın daha uzun bir sahili var. lindos ise daha bi göl gibi, baya kompak bir koy. ama denizin rengi aynı kartpostallardaki gibi, bildiğin turkuvaz. lindos'ta tepede akropolis var, oraya da çıktık. insanlar genelde eşeklere binip çıkıyorlar ama ben çok üzüldüm o eşeklerin haline, gariplerim o sıcakta dilleri dışarı çıkmış isyan ede ede tırmanıyorlardı. ayrıca abartıldığı kadar uzun bir mesafe de değil. ben romatizmalı bacaklarımla yürüyüp çıktıysam herkes çıkabilir. üşenmeyin çıkın, manzara süper. anthony quin plajı da fena değil, ama tsambika daha güzel. yine meşhur bir plaj olan faliraki ise bizim kemer gibi, uzun bir sahil boyunca bir sürü büyük otel sıralanmış ve bu oteller ingilizler tarafından istila edilmiş bir yer. vakit ayırıp gitmeye değmez açıkçası.

    adadaki son günümüzü araçla geçirdik. adanın batı sahilindeki önemli yerleri gezelim dedik. özellikle kültürel bir tur yaptık yani. zaten adanın batı sahili doğu sahilinin aksine rüzgarlı ve dalgalı bir bölge. deniz pek cazip değil o yüzden. ama yine de sahil boyu büyük otellerle dolu.

    adanın batısında önce ıalisos'a gittik. bence bi bok yok ıalisos'ta. manzarası güzel. eski bir kilise var, bir de kocaman haç var. benim sevgili katolik olduğu için bayılıyor kilise gezmeye o yüzden iyi oldu çıktık haç'ın önünde bi fotoğraf çekildik en azından. ıalisos'tan sonra kelebek vadisi'ne gittik. işte burası muazzam bir yer. hayatımda bu kadar kelebeği bir arada göreceğim aklıma gelmezdi. burada en az 3 saat harcamak gerekiyor. çünkü vadi boyunca tepeye doğru yürüyorsunuz. e yorucu da oluyor ama yürürken sağınızda solunuzda milyonlarca kelebeği görünce yürüdükçe yürüyesiniz geliyor. en tepeye çıkınca tam klopatra'nın manastırına gelmeden kafe gibi bir yer var orada dinlenip bir şeyler yiyip içebilirsiniz. acayip ucuz bir kafe. klopatra manastırı dedikleri yer de bizim büyükada'daki aya yorgi kilisesine benziyor. onun gibi bir ortodoks kilisesi ve deniz manzarası. orayı da turladıktan sonra geri dönüp vadiyi aşağı doğru yürüyorsunuz bu sefer.

    kelebek vadisinden sonra kamiros'a da gittik. orda da pek bir şey yok. antik bir şehir ama baya eski kalıntılar. ama görmüş olduk. sonrasında yorgunluğumuzu suya atmak için kamiros plajından denize attık kendimizi. deniz dediğim gibi hiç cazip değil, dalgalı sevimsiz ama tüm gün yürüyüp yorulduktan sonra suya atmamız gerekiyordu kendimizi.

    gün içinde çok ordan oraya koşturup yorulduğumuz için pek akşam yemeğine vakit ayıramadık açıkçası. akşama pestilimiz çıkmış oluyordu zira. sadece bir akşam old town'da önümüzü kesen yerlerden bir tanesini kırmadık içeri girdik, ahtapot, kalamar yedik. birkaç meze de söyledik, biralarla filan beraber 60 euro hesap ödedik iki kişi. pek ucuz denemez yani. diğer günler de otelin sokağında souvlaki yapan bir yer vardı sağolsun oradan geçindik pek de ucuza maletmiş olduk. dürüm arası soğanlı, cacıklı, patatesli souvlaki 2 euro. bir taneyle doymazsan ikinciyi ye, hadi olsun 4 euro. mis gibi. o souvlaki ler ilaç gibi geldi bize hem pratiklik açısından hem de ucuzluk açısından.

    bir daha rodos'a gidersem, daha önceden organizasyon yapıp lindos'ta bir otel ya da ev ayarlayıp kalabilirim. şirin bir rum köyü, zaten muazzam denizi. böyle ordan oraya orayı da gezeyim onu da göreyim diyince yoruluyor insan epey bi. bir de 3 günlük gezi için cidden masraflı oluyor. kafadan zaten feribot iki kişi 350 tl, araç kirası filan derken ulaşım için 500 tl harcadık. en ucuzu bile olsa 3 le çarptığın için 500 lira da otel ettimi 1.000 lira. ye iç dolaş müze parası şu bu derken 500 lira da öyle harcadık. velhasıl 3 günlük gezi iki kişi için bize toplam 1.500 liraya mal oldu. aynı paraya sonrasında datça'da 8 gün geçirdik. ama tabi yeni bir yer görmüş olduk, gezdik. belki başka bir sefere gezmek için değil tatil yapmak için gideriz rodos'a.

    bu arada ada'nın havası sıcak ama ada olmasından mütevellit tatlı tatlı esen bir rüzgarı var. o yüzden hiç bunalmıyorsunuz. hele akşamları baya baya serin. geri dönüp marmaris'e indiğimizde bir süre sıcaklığa adapte olmakta zorlandık.

    özetle, rodos'a giderseniz:
    lindos'a gidin, lindos'ta akropolis'e çıkmayı da ihmal etmeyin
    tsambika'ya gidin
    old town'ı söylememe gerek yok zaten
    kelebekler vadisine gidin
    tekne turuna katılın, araç kiralayın adayı turlayın
    souvlaki yiyin, ahtapot, kalamar, tzatziki yiyin
    faliraki, ıalisos, kamiros denen yerlerde hiçbir şey yok, vaktiniz kısıtlıysa harcamayın
    benden de selam edin ;)
  • türkiye’de ne hikmetse zorla bulunan taze deniz ürünlerini her tarafında rahatça bulabileceğiniz, her plajına havluyu serip şemsiyenizi dikerek 5 kuruş ödemeden girebileceğiniz, birçok plajında ülkemizdeki sözüm ona klas restoranlardan güzel ve daha uygun fiyata yemek yiyip içkinizi yudumlayarak keyif yapabileceğiniz, dumanaltı olmadan restoranda açık havada oturabileceğiniz, muhteşem italyan dondurmaları bulabileceğiniz, türkiye’den ucuza çok sayıda konaklama imkanı sunan yunan adası.

    bunları gördükten sonra gel de türkiye’de tatil adı altında paranla çile çek.. yapılacak iş değil !!
  • keyifli yunan adası. marmaris, bodrum ve fethiye'den feribotlar var. ben fethiye'den geçtim gidiş, dönüş 75 € para verdim, üzerine 10 € liman vergisi derken belki borajet ile istanbul'dan uçmak daha ucuza gelebilir. bir de istanbul-dalaman uçuşu yapacaksanız. buradan ayrıca bir çok adaya geçmeniz mümkün. ama feribot dışında kapı vizesi söz konusu değil.

    gelelim adaya. ada çok keyifli. daha önce kos'a gitmiştim. kos çok daha ufak, çok daha naif ve eski idi. rodos çok daha büyük. buraya ara ara cruiselar da yanaşıyor. ben eksi şehirde kaldım. 700 senelik pansiyonlarda kalmak oldukça keyifli. ada insanı çok sıcak. hatta hayatımda gördüğüm en sıcak halk desem yalan olmaz. bir iki kelime türkçe mutlaka biliyorlar. güleryüzlüler.

    yemekleri biliyorsunuz. burada yemekler çok güzel. uzo deseniz,bana kalsa rakıdan daha lezzetli. deniz deseniz keza muhteşem.

    ilk gün günlük teknelerle çıkabilir, koyları keşfedip,gitmek istediğiniz koyu hedefleyebilirsiniz. günlük tur için 20 € / kişi fiyat verdiler. biz 40 €'ya araba kiralamayı tercih ettik. aklınızda olsun eski şehre araba ile giremiyorsunuz. ama surların dışında veya hemen kenarında otoparklar var ücretsiz, dolayısıyla sıkıntı yok. anthony quinn, kallithea, stegna, saint pauls koylarını ziyaret ettik. son gün de şehir içinde eski şehre 10 dk yürüme mesafesindeki elli plajında yüzdük. tüm koylar güzeldi.

    benim favori plajım stegna beach idi. burada in cin top oynuyordu. kimse yoktu, adeta tüm kumsal bize aitti. zaten bize söylendiğine göre turistlerden ziyade adalıların gittiği bir koymuş. burada bir taverna (meyhane) bulduk gorgona isimli. en lezzetli yemekleri, en ucuza bu salaş tavernada yedim. uzo da şeker tadıydı.

    lindos'a gittik. saat 10'a geliyordu bir baktık her yer turist. adadaki tüm turistleri toplamışlar lindos'un dar sokaklarına salmışlar. kabus gibiydi, azıcık kızdık kendimize. biz kaleye tırmanmak için ne kendimize ne de lindos taksisi denilen eşeklere eziyet etmek istemedik, kaleyi es geçip kendimizi doğru st.paul's plajının sularına bıraktık.

    hani baktığınızda türkiye'de datça'da bodrum'da pansiyon parasına buralarda kalabilirsiniz. yeme içme 15-20 € adam başı. bizim pansiyonun kahvaltısı çok iyi idi. genelde öğleni geçiştirip akşam yemek yiyorduk, ya da akşamüstü yemek yiyip iki öğünle idare ediyorduk. daha doğrusu idare etmek değil acıkmıyorduk. ama feribot parası, vize parası, araba kirası falan derken pansiyon olayını aşıyor. ama tatil köyüne 1 hafta gideceğinize, 2 hafta yunan adalarını gezin çok daha iyi. çok daha keyifli.

    üstelik kazıklanmak diye bir derdiniz yok. kötü yemek yok, kaçak rakı yok. hizmet var. güzel deniz var. aaaanneee diye bağıran velet yok. çocuk çığlıkları yok. güleryüz var. sıcaklık var. eh uzo var, sohbet var, hava nemsiz kuru sıcak daha ne olsun.
  • marmaris'ten katamaran ile ya da herhangi bir yunan adasina gittikten sonra flying dolphin ile 22 euro ve schengen vizesi ile gidilebilecek adadir.

    ets ya da jolly 'in turlari olmasina ragmen eger ingilizce 'niz var ise kesinlikle tursuz gidilmesi gereken yerdir. zira, eger old town denen kale icine monte edilmis ve tarih kokan muhtesem sehirde kalmak istiyor iseniz bu sart. meydana tepeden bakan sirin tavernalarinda yemek yemek istiyor iseniz duble sart. gece hayati icin ise ingilizler ile dolu barlar sokagi yerine gene old town meydanindaki barlar sokagi ve soho adli gece klubu tavsiye edilir.

    adada gecirilmesi gereken minimum sure ise 5 gun. zira lindos, saint paul, kelebekler vadisi , old town derken gunler eriyor bir anda. 5 gun ise ideal. kalinacak yer anlaminda ise yari yariya bir tercih yapilabilir. ilk yarisinda old town 'da kalinilabilir. bridigette adli bir alman hanim tarafindan isletilen butik hotel cava d'oro oldukca uygundur bu amaca. yalniz adaya gitmeden mutlaka kiralik arabanizi ayarlayin, bridigette size yardim edecektir.

    dunyadaki cennet lindos ise oldukca sirin pansiyonlara sahip. sehrin icinde kalip gunduz muhtesem turkuazliktaki denizin tadini cikarabilir, eseklerle kaleye tirmanabilir, aksam ise kafayi cekebilirsiniz burada. italyan turistlerin yogunlugu nedeniyle buraya kucuk italya denildigini animsatip, saint paul adli bir kilise 'nin bulundugu ve minicik cennetimsi koyunu hatirlatalim.

    harcanan para ise kesinlikle bodrum 'un 3'te biri. arti herhangi bir plaj mafyasi, damsiz girilmeyen barlar ya da otopark degnekcileri bulunmamakta burada. maksimum huzur... maksimum tatil ...
  • hayal mayal anlatır anneannem doğduğu toprakları. 6 yaşında sürgün yemek her çocuğa nasip olmaz. bir başka dil konuşuyordum ben marmaris'e vardığımızda der, hangi dil olduğunu bilmez. kardeşim onun büyük bir şok anında o hangi dil olduğunu bilmediği dili şakır şakır konuşacağını iddia eder ne de olsa insan beyni uçsuz bucaksız bir evrendir. anneannem sığınakları hatırlar, uzun merdivenleri vardı çocuktum merdiven basamaklarını sayardım hep der. evlerini, avlularını, babasının ayakkabıcı dükkanını anımsar. en çok alman işgalinin ardından marmaris'e gelişte gemideki o hengameyi anımsar. marmaris'te büyür, marmarisli olur, bir fethiyeli ile evlenir, finike'de çocuklarını dünyaya getirir.
    tüm bunlar olurken o bir zamanlar italyanca konuştuğunu bile bilmez, önemsemez de. o güneşi anımsıyor, onları topraklarından ayıran gemiyi, sığınakların merdivenlerini, italyan askerlerine * yaptığı şakaları.
    kalkıp burada rodos'u alalım, bizimdir demeyeceğim ama rodos benim için çok hazindir. 6 yaşında bir çocuğun babasını, oyunlarını, çok kültürlülüğünü bıraktığı yerdir. rodos benim anneannemin doğduğu yerdir, ister italyan ister alman işgalinde olsun, rodos onun büyüyemediği yerdir adı ister yunan adası ister türk adası olsun. bunlar mesele değil, zira insanoğlu kaş'la meis'i bile ayırdıktan sonra.
hesabın var mı? giriş yap