• modelini hatırlamıyorum tam ama kullandığım modelinin solaklar için neredeyse atışının imkansız olduğu silahtır. sebebi de bu silahın sağ omuza yerleştirilecek ve sağ göz ile nişan alınıp sağ elle tetiklenecek şekilde dizayn edilmiş olmasıdır.

    tugay'da subay denetlemeleri vardır ve taburdan biri ben olmak üzere atışı iyi iki asteğmen ve iki astsubay ile bir teğmen toplam beş kişi seçilmiştir. daha önceden bir çok kere g3, mp5 ve tabanca atışları yapılmıştır fakat rpg ilk kez denenecektir. heyecanla gidilir, fakat daha silah ilk ele alınıldığında anlaşılır dizayndaki tek taraflılık. tabur komutanına durum aktarılır, tabur komutanı da durumu kabul eder, "tamam sana attırmayız" der. gene de teğmenin verdiği eğitim takip edilir, herkesin atışları seyredilir ve sadece meraktan iyice bir kurcalanarak sağ elle boşta tetik düşürülür. yok, imkanı yoktur.

    ertesi gün denetleme sırasında sıra bu atışlara gelir, atışta hakemlik yapan kurmay binbaşı ile tabur komutanı konuşmuştur ve ikna edilmesi ile tamam denmiştir. agrali miles uzaktan tepe arkasından, yanına gönderildiği diğer bölükler ile atışları seyretmektedir. tam o sırada tugay komutanının arabası gelir. "dikkat" çekilir atışlar durur ve tugay komutanı diğer komutanların yanına gider, bir kaç dakika birşeyler olur, atış sırası bizim taburun sırasıdır, atışları takip eder ve o sırada bir anda yüz küsür metre mesafeden tugay komutanının sesi gök gürültüsü kıvamında giderek yükselerek duyulmaya başlanır.

    : - ne demek solak adam atış yapamazzzzzzzzzzzzzzzzzzzz... savaşta ne yapıcak bu adammmmmmmmmmmmmm...

    neden bahsedildiği ve başa gelecekler anlaşılmıştır, akabinde "atğm. agrali miles" diye tabur komutanı binbaşımız seslenir tepenin üstünden. kulaktan kulağa iletilmesine gerek yoktur zaten kulak orda olduğu için duyulmuştur ve koşa koşa "gene yeni maceralara yelken açıyoruz" diyerekten o 100 küsür metre mesafe 8 saniyenin altında dünya rekoru derecesi ile alınır.

    soluk soluğa tugay komutanına tekmil verilir.
    : -asteğmen agrali miles emredin komutanım.

    tugay komutanı yanında müdürden azar dinleyen ilkokul talebesi gibi duran tabur komutanını ve diğerlerini fırçalamaya devam eder.

    bu sırada diğer dört atış önceden yapılmış, ikisi kaçmıştır ve atışı kaçıranlardan biri de tanıdığım en iyi nişancılardan biri olan ve bizi eğiten teğmendir ki; yüz kere atsa doksandokuzunu vuracağına emin olduğum insandır ve bu durum kendim ile beraber tüm taburun bilhassa tabur komutanının moralini bozmuştur.

    hemen atış pozisyonuna oturulunur, tugay komutanının söylenmeleri eşliğinde silah sağ omuza alınır, fakat şöyle bir terslik vardır, hedefi nişanlama aparatına bakıldığında uzağı görmesi bayağı bir zayıf olan sağ gözüm ile hiç bir şey gözükmemektedir. o panikle, "acaba sol omzumdan atabilir miyim" diye teğmen'e sorma hatam hemen iki metre gerimdeki tugay komutanının adeta kükremesi ve elimin ayağımın boşalması ile bambaşka bir hal alır. akabinde uzağı seçemediğimi fısıltı ile söylediğim anda şöyle bir mucize gerçekleşir. teğmen kendi gözlüklerini çıkarır, "bunları bir dene" der ve inanılmaz bir şekilde görüntü netleşir. artık tamamdır. karşıdaki tank şeklindeki branda çok net olarak nişan aparatının içinden baktığımda karşımdadır. eğitim fişeği veya her ne ise attığımız silaha doldurulur, teğmen tamam istediğin zaman atabilirsin anlamında omzuma dokunur.

    artık tribünlerden çıt çıkmamakta, kale karşıda, top da bendedir, hedefe kilitlenilir, zangır zangır ellerin titremesi yavaş yavaş senkronize edilerek tam tetik düşürecek iken kulaklık takmadığım aklıma gelir. bu silahlarda kulaklık takmamak konusunda çok uyarılmış olmamıza rağmen artık geriye dönüş yoktur, seyirci golü beklemektedir ve hedef tam ortada görülmüş iken tetik çekilir. sonrası er ryan'ı kurtarmak filmindeki çıkartma sahnesi gibi kulakta muazzam bir çınlama ve ağır çekim kıvamında gidişi izlenen, havada süzülen ve direk brandanın tam merkezinden delip geçen bir atış.

    arkasından rüya gibi gelişen, uğultu ile zar zor algılanan alkış sesleri arasında arkamı döndüğümde sırtı diğer komutanlara dönük yumruğunu sevinçle oley diye sıktığını gördüğüm teğmenim ve arkasında tabur komutanı ve bölük komutanının gururla gülen aferin diyen gözleri. ama asıl hepsinden önemlisi tabii ki hemen iki adım atıp karşısında tekmil verdiğim gururla dikilen tugay komutanı.

    yanındaki kurmaylara dönmüş: - bak nasıl da atıyormuş istenince solak adam o silahı.
    +: -aferim asteğmenim.
    -: -sağolllll.

    yüz kere atsam muhtemelen doksandokuzunun bundan kötü olacağı o atışın sonrasında bir kaç saat kulak çınlaması yaşasam da askerlik anlamında uzun bir süre o atışın ekmeğini yedim. başka bir entry'de girebileceğim diğer maceralar ile beraber o atıştan sonra tugay'da kurmay binbaşılar filan da dahil bir çok kişi beni tanır oldu, "sen şu atışı iyi olan asteğmensin di mi?"

    edit : lav silahı diye aklımda kalmış ve öyle yazmıştım ama meğerse rpg imiş attığımız silah, çok uzun zaman geçti, karışmış haliyle. özür.
  • ks. role playing game.. insanlarin bir dm etrafinda toplanip sanal maceralara atildigi oyunlar.. oyunda esas amac oyundaki karakterini en iyi $ekilde canlandirmaktir.. frp, rpg oyunlarin en populer tarzlarindan biridir..
  • ks. rocket propelled grenade.. bazuka gibi bir silah.. assault gorevlerinde pek cok kullanilir.
  • bir arkadaş bu tür oyunları ilk defa anlatırken, o kadar heyecanlamıştı ki kalpten gidiyordu, şerefsizim...

    "şimdi hacı, böyle kendin oynuyorsun, ama multiplayer internet üzerinden, questler var görev yani, maden için yer altına inip tüm questleri, yani quest derken hem yer de hem gökte ınhhhh, mission complete derken ınhhh ınhhh, çok güzel böyle level 40, armored soldier'ı yenersen +10 experienece ınhhhh, yani ınhhhh, pizza ağır geldi galiba, ınhhh, master of ...... valla ınhhh"

    köpükler saçmıştı şerefsizim, hey gidinin dungeon master'ı, konuşturmıycan bırak oynasın...
  • rpg bir çeşit oyundur kabul ediyorum, ama sadece multiplayer oyunlarda değil; yazım üzerinden, karaktere bir kurgu hazırlayıp, diğer karakterlerle etkileşime sokarak da yapılabiliyor. tabi kaleminizin güçlü olması lazım.
  • role playing game olanının ne demek olduğunu sözlükte sanırım 10 yazardan 9'u yanlış biliyor. rpg bir oyunda element çeşitliği değildir; mekaniktir.

    oyun türleri (genre denen şeyler yani) sinemada olduğu gibi sadece macera-dram-fantastik vs vs konu temaları olarak ayrılmazlar. oyunun oynanış mekaniği esastır, shooter-yarış-rpg-turn based-spor-strateji gibi türlere ayrılırlar. ahada wikinin tanımı da budur. bir oyunda atıyorum bir aşk hikayesi anlatılacaksa bu first person shooter da anlatılabilir strateji oyununda da. bunun en basit örneği star wars'u işleyen her çeşit oyunun yapılmış olmasıdır. kotor, tie fighter, battlefront, empire at war gibi.. farklı tür oyunlardır ancak hepsi star wars'dur.

    tanım: role playing game (adı üzerinde) oyuncunun hikayede birden fazla farklı rolü canlandırabildiği oyun türüdür. aha da wikinin tanımı da budur.

    bir hikaye anlatılmalıdır ki oyuncu o hikaye içinde birden fazla farklı role bürünebilsin.. dolayısıyla rpg hikaye anlatımının en belirgin ve en önemli olduğu oyun türüdür. misal mass effect 2 inventory'ı kaldırdığında rpg'liğini azaltmamıştır, tersine oyuncuyu itemlerle boğuşmaktan alıp hikayedeki seçimlerine odaklayarak rpg'liğini daha çok vurgulamıştır.

    yazarlarca yapılan yanlış bence türü tanımıyla değil de gidip belirli platformlardaki (pc) bu türün ataları olarak bellenmiş belirli örneklerinin (diablo, fallout 1-2, baldurs gate) taklidi olarak görülmesiyle, beklenilmesiyle mümkün oldu. şöyle ki mesela izometrik kamera kullanmak ile bir oyunun rpg olup olmamasının aslen hiçbir alakası yok ama bu kavramın izometrik kamera demekmiş gibi kullanıldığı oluyor, bu sadece geçmişte yaşamaktan dinozorlaşmış bazı rpg oyuncuların kuruntusu. bununla beraber modern oyunların teknoloji sayesinde aynı anda birden çok oyun türüne ait mekaniği kullanabilmeye başlaması da bu kafa karışıklığının üstüne tuz biber ekti. misal fallout new vegas hem rpg hem de fps hem de sandbox game'dir, mass effect hem rpg hem de tps'dir. neyse o ayrı konu.
  • eskilerin repege yenilerin arpici dedigi oyun
  • rus menşeli bir tanksavar silahı. "rutnoy provitankoviy granatamyot" kelimelerinin kısaltmasıdır. ama amerika hemen "rocket propelled grenade" gibi bir isim türetmiştir bu silaha.
  • saat olmuştur gece 01:00. 3-4 saat önce girdiğiniz uzun ve zorlu bir zindanı, boss’unu kesip tamamlarsınız.

    sonrasında ulaştığınız köy/kasaba/şehir ve rahatlatıcı müziği işte benim için rpg’lerin en keyifli anıdır. hiç keşfetmeden kasabanın oteline/hanına gider save game’e tıklar, oyunu kapatır ve gerçek hayatta uyursunuz.

    yeni güne, veya oyuna devam edeceğiniz zamana keşfedecek yepyeni bir kasaba ve görevler ile başlarsınız.
  • 1980'lerden beri cikan butun bilgisayar rpg oyunlarinin incelendigi crpg book projesinin yeni versiyonu cikti, ucretsiz indirmek icin buyurun link;

    https://crpgbook.files.wordpress.com/…ok_2.0_hq.pdf

    "ne yapicam bu kitapla ya?" diyorsaniz, hem oyun ve rpg tarihini arastirmak acisindan en kapsamli kaynak hem de cogu kisi gibi sizin de kafanizda arada bir rpg oyun gelistirmek fikri kasiniyordur, iste oyle zamanlarda bu kaynak kitaba bakarak sizin fikriniz daha once yapilmis mi, benzer oyunlar neler, hangi teknikler ve mekanikler kullanilmis onceden ogrenebilirsiniz.

    artik rpg kavrami iyice corbaya dondu bu arada (evet mercimek corbasi). normalde rpg'nin acilimi role playing game yani rol yapma oyunu (aynstayn gibi adamim vesselam) olup 70'ler ve 80'lerdeki masaustu oyunlar icin kullanilmaya baslanmis bir tanim. bu oyunlarin fantastik olan versiyonlarina ise fantasy role playing yani fantastik rol yapma (nobel bekliyorum su an) kisaca frp de deniyor.

    daha sonra bilgisayarlar gelistikce bilgisayar oyunlarindaki rol yapma oyunlarina ise computer role playing game yani bilgisayarli rol yapma oyunu (istesem atom profesoru bile olurdum), kisaca crpg dendi.

    bu tanim 90'larla beraber rpg ile karisti, bilgisayar oyunlari icin kimi crpg kullanirken digerleri sadece rpg kullanmaya basladi. hatta bazilari direkt frp bile dedi.

    bu da yetmezmis gibi rpg tarzindaki bilgisayar oyunlari da alt dallara ayrildi. basini diablo oyununun cektigi kesip bicerek yeni ozellikler kazanma ve yeni esyalarla guclenme tarzi rpg oyunlarina action role playing game yani aksiyonlu rol yapma oyunu (vallahi bu oglan cok zeki), kisaca arpg dendi.

    bu sirada asiri uzak doguda yasayan japonlar (evet su kucuk ve sapik adamlar) rpg oyunlarina kendi tarzlarini yerlestirildiler, bu ture de batida japanese role playing game yani japon rol yapma oyunu, kisaca jrpg dendi.

    internet denen seytan icadinin gelismesiyle insanlarin uzaklara gittim gelirim diye, tabancam doldurdurdum vururum diye, hic aklima gelmez olurum diye, olum ver allahim ayrilik verme diye turku tutturup "biz birlikte oynamak istiyoruz" diye isyan etmesi bir oldu. tabii ki bu isyankar gebeslerin istegini yerine getirmekte gecikmeyen firmalar yeni bir tarz olusturdu, bu tarza massively multiplayer role playing game yani cok oyunculu cevrimici rol yapma oyunu(valla mi lan?), kisaca mmorpg dendi.

    artik masaustu rpg oyunlarina tabletop role playing game yani masaustu rol yapma oyunu (bol bol balik yerim zekami korumak icin, balon baligi), kisaca trpg denmeye basladi.

    bir de bunun trpg'yi fazla abartip kilik kiyafet kiyinip ciddi ciddi rol yapanlar tureyince buna da live action role playing yani canlandirma rol yapma oyunu (ceviz de yemek lazim), kisaca larp dendi.

    tabii tarzlarin birbirine karismasi da baslayinca is oyle cigirindan cikti ki hangisinin ne oldugunu kimse bilmiyor artik. genel olarak rpg diyilip geciliyor, sokaktaki vatandas soruyor bu hangisi diye, "ne yapican amcacim alici degilsin nasilsa, kafani yorma bosuna" diye gecistiriliyor konu.

    neyse olur da bilmeyenler olur bir kac ornekle hangi hangisi ornekleyeyim;

    trpg: shadowrun, dungeons and dragons tarzi masaustu oyunlarin hepsi

    crpg: ssi oyunlari, istanbul efsaneleri lale savascilari, arcanum, fallout, fallout 2 icewind dale, baldur's gate , the elder scrolls ii daggerfall, the elder scrolls v skyrim, planescape torment, pillars of eternity, disco elysium, shadowrun returns tarzi bilgisayar oyunlarinin hepsi

    arpg: crusader no remorse, crusader no regret, diablo, diablo ii, diablo iii, path of exile, grim dawn, wolcen lords of mayhem tarzi bilgisayar oyunlarinin hepsi

    jrpg: chrono trigger, ni no kuni, earthbound, dark souls, final fantasy serileri tarzindaki bilgisayar oyunlarinin hepsi,

    mmorpg: ultima online, world of warcraft, guild wars 2 tarzi bilgisayar oyunlarinin hepsi,

    tabii aslinda bu ayrimlar da tamamen muglak cunku her tur biraz oburunden de iceriyor. yani yine corba oldu olay (evet yine mercimek corbasi).

    asil isin kotusu ise gunumuzde artik bilgisayar oyunlarindaki gercek manada rol yapma kisminin yalan olmasi. yani artik olay skill yukseltme, level atlama, item toplama ve daha guclu olma uzerine odaklanmis durumda. o yuzden aslinda bugun rpg diye satilan oyunlarin ezici cogunlugu aksiyon oyununa sos katilmis kalitesiz isler. o sosu siyirdiginizda aslinda altinda basit arcade oyunlarinin ilerledikce guclenme mekanigini skill ve item kilifina burundurmekten baska birsey olmadigini gorebilirsiniz. gercek manada rol yapip karakter gelisimi sagladiginiz kaliteli rpg cok cok az.

    tabii bir de gorsel stil farklari var, cogu eski oyun top down veya izometrik gorsel stildeyken, gunumuzde first person camera ve third person camera kullaniliyor. bazen nostalji amacli cikan indie oyunlarda top down ve izometrik gorsel stili de kullanilmiyor degil.

    herneyse, her seye ragmen rpg tarzi candir, strateji ve adventure turuyle beraber oyun gecmisimin tamamini olusturur. diger iki turde oldugu gibi rpg turunde de kaliteli oyun bulmak artik cok zordur. zaten artik kafa beyin mi kaldi, zaman mi kaldi allasen, kicimizdaki killar kadayif olmus sen hala repege diyon ya.

    istanbul efsaneleri lale savascilari bunca yilda bizim kulturle/bizim cografyayla alakali yapilmis yegane crpg oyun, baska hic bir oyun yapilmadi bize ait. aglanacak bir durum bu gercekten.

    aslinda soyle bizim kulturle, bizim cografyayla, bizim mitolojiyle ilgili bir izometrik rpg olsa nasil olur? rol yapma agirlikli mi (crpg) olsa iyi olur yoksa aksiyon (arpg) agirlikli mi? kotu mu olur? iyi mi olur? olmaz mi? (beni gaza getiremezsiniz! gelmem! asla gelmem! gelsem bile gec gelirim. gelmem diyorum... afedersiniz geliyorum galiba... yok yine gelemedim.)

    not: "niye mud'dan bahsetmedin lan it?" diyen olursa, mud mu kaldi moruk, git kerevizini enginarini ye tansiyon ilacini al da yat allahin yaslisi seni.
hesabın var mı? giriş yap