• düğün yemeğine gittik geçen pazar. ilkokul 4. sınıfa başlayacak çocuklarımızın anaokulundan başlayan arkadaşlığına koşut arkadaşlığımızın sürdüğü bir aile ile aynı masayı paylaştık. yanlarında da öğretmen arkadaşları bey var, ilk defa karşılaşıyoruz. yemek sırasında güzel bir sohbet sürerken konu okulların açılması ekseninde dönüyor. beylerin hepsi öğretmen ve çocukların hepsi öğrenci, biz yancı kontenjanından sohbete katılımcıyız. o ilk defa karşılaştığımız, ilkokul öğretmeni olan zat, arkadaşın 9 yaşındaki oğluna dönüp;

    - görkem, cuma günü kura çekildi, sen kurada çıktın ve nevin hanımın sınıfından ayrıldın, öbür sınıfa verdiler seni.

    diyor. görkem için masaya bomba düşmüş durumda. çok sevdiği nevin hanımdan, arkadaşlarından ayrılmak zorunda olduğunu, hem de aynı okuldaki çok güvendiği bir öğretmenden duyuyor. çenesi titremeye başlıyor. adamın yüzüne bakıyorum, pis bir sırıtma görüyorum, masa buz gibi kimse bir şey söylemiyor ama adam ısrarla devam ediyor.

    - valla ciddi bu iş, kurada çıktın sen. ama bakalım ben bir konuşucam sen de bir ara istersen nevin hanımı. ama faydası olmaz herhalde, çünkü kura bu, iş ciddi.

    görkem'in babası "şaka yapıyor görkem, sen de hemen inanıyorsun" diye gereksiz bir çemkirmeye çeviriyor işi ama görkem hala pür dikkat ve titreyen çenesi, dolan gözleriyle o öğretmene bakıyor. güveniyor ona çünkü ve kafasından kim bilir neler geçiyor o an. ağzımda lokmalar büyüyor, arkadaşlarla samimiyet derecesini bilmediğim ve hiç tanımadığım birine "geri zekalı mal, aptal, beyinsiz" desem direk ne olur onu hesap ediyorum. biraz yumuşayarak çıkıyor cümle ağzımdan;

    - ne yapmaya çalışıyorsunuz ki? bir çocuğun umudunu ve güvenin kırmak ne kazandırır size?

    diyebiliyorum. lokmalar ağzımda acılaşıyor, eşimle bakışıp kaşıklarımızı bırakıyoruz. görkem'e dönüp "olmaz öyle şey oğlum, senden habersiz sınıf değişikliği yapılamaz zaten" diye gevelemeye çalışıyoruz. mal hala çocuğa dimdik bakıp tebessümle "bakacağız artık bir şeyler yapılabilir mi, ama iş ciddi görkem" diye kusuyor. aptallığını kusuyor, insanlara ve çocuklara kinini kusuyor, belki hiç farkında değil cahilliğini kusuyor ama bombok ediyor masayı.

    çocuğun gözlerinden yaşların süzülmesiyle anne babası ve biz durumu açıklamak için hep bir ağızdan açıklamaya, çocuğu teselliye, adamı da eleştirmeye koyulunca şaka yaptığını söylüyor. biraz da bi zahmet rahatsız oluyor, masayı terk ediyor. arkasından yorum bile yapamıyoruz. yemeklerimizi yarım bırakıp çıkıyoruz mekandan. ilk rastladığımız bakkaldan çocuklara bir sürü balon, çikolata, sakız alıp keyiflendirmeye çalışıyoruz. görkem gözyaşı kurumadan çocuk kahkahaları atmaya başlıyor. bize inanmaya çalışıyor ama arada gözünden bir bulut geçiyor, koskoca öğretmen yalan mı söyleyecek?

    insanların çocuklara bu yaklaşımının bittiğini sanıyordum. çocuklara güya şaka yapıp, aslında nerdeyse çocuklardan kendi aşağılanarak, kandırılarak geçmiş çocukluklarının öcünü almaya çalışanlar azalarak bitti sanıyordum. çocukların kalplerine kelimeden kılıçlar saplayabilen ruhsuzlar bitmiştir diyordum. bitmemiş.
  • step1: sabah kalkar kalkmaz çocuğun yorganını üzerinden çek.
    step2: sinirle uyanan çocuğu bakkala ekmeğe falan gönder.
    step3: kahvaltı esnasında kumanda elinde avrupa ligi özetleri izleyen çocuğun elinden kumandayı alıp trt 2 haberlerini aç.
    step4: ''eeh sikerim böyle aşkın ızdırabını'' deyip yemek sonrası dışarı çıkmaya hazırlanan çocuğun bütün t-shirt ve pantolonlarını yıka, pazar gününü sabote et.
    step5: eve hapsolan ergenin odasına kapanıp dvd-dizi-porno keyfi yapmasına ramak kala kapısını tıklatmadan aç ve elektrikli süpürge ile 45 dakika odasını temizle.
    step6: artık iyice ebeveyn işkencesine maruz kalan çocuk balkonda sigara içme hazırlıkları yaparken elde gazete ile balkonu bas.
    step7: intihara yeltenen çocuğu kolundan çekip ''kalk çöpü indir önce de sonra ne halin varsa gör'' de.
    step8: bu stepleri haftada bir tekrarla..
  • anne baba konumunda bulunan sözlük okur-yazarlarının gereğinde başvurabileceği, sonuca ulaşma konusunda rakip tanımayacak çocuk yetiştirme kılavuzudur efendim..
    aklıma ilk gelen maddeyi ekleyerek giriş yapıyorum.

    anaokulu müsameresinde giymek üzere tüm yaşıtları gibi spiderman kostümü isteyen çocuğunuzu, "napıcan lan elin örümceğini, aha sana yerli süper kahraman" diyerek boink burhan kostümü giydirip etkinliğe götürün. yetmezmiş gibi bütün olan biteni kameraya çekin, kaydettiğiniz görüntüleri eve gelen tüm misafirlerinizle beraber çocuğun yanında izleyerek kendisiyle dalga geçin.
    hatta ilkokula başladığında aynı video görüntülerini sınıfa götürüp bütün arkadaşlarının izlemesini sağlayın.
    minik psikopat daha okulun ilk günlerinde beklenen arızayı çıkartacaktır. hayırlı olsun.
  • çocuğunuza öyle bir davranın ki size anne/babalık etmek zorunda hissetsin kendini. dertlerinizi ona anlatın mesela, babasını/annesini ona kötüleyin. bacak kadarken daha "bu evin erkeği sensin" düşüncesini kafasına vura vura beynine işleyin. sonra da karşısına geçip eserinizi seyredin.
  • küçük birey ilkokul çağına kadar evden dışarı çıkartılmaz, televizyon seyrettirilmez, insanlarla olan irtibatı minimuma indirilir. neredeyse ebeveynleri dışında hiç insan görmeyen minik yavruya güzel türkçemiz farklı bir şekilde öğretilir. mesela yatağı gösterip "bu ne?" dediğinde "armut", halıyı gösterdiğinde "çökelek", suya "pimpirik", pencereye "puçiki" denilir. bu şekilde dil eğitimini tamamlayan çocuk, 6 yaşına geldiğinde evden çıkarılır ve ilkokula gönderilir.
  • -ebeveynlerin ruh sağlığının bozuk olması ve bunun farkında bile olmamaları ön koşuldur.
    -aile içinde diyaloğunuz olmasın. konuşmayın birbirinizle, pek fazla bişey paylaşmayın. ama her gün tartışın. en basit konularda bile. nefret edin birbirinizden, ölmenizi isteyin ama boşanmayın da. sonra bu yaşadıklarınız, yaptıklarınız çok normalmiş, hiçbir şey olmamış gibi hiç bozmadan devam edin hayatınıza. gerçi size bişey olmaz zaten. manyaksınız ya etkilenmezsiniz çok. çocuk evliliği, hayatı falan böyle bişey sansın. huzurun anlamını evinde öğrenemesin. kendinizi acındırın ama, bırakıp da gidemesin. başkalarının yanında yapmayın tabi bunları. herkes bilmesin ne gerek var. bizim için önemli olan çocuk burada. siz ona odaklanın.
    -ebeveynlerden biri ilgisiz olsun, biride ilgilenmenin bokunu çıkarsın ki çocuk ikilemin, çelişkinin kucağında büyüsün. dengesizlik yaşamının ortasına kurulsun. uçlarda yaşasın, iki uç arasında gidip gelsin.
    - kendini tanıyan insan mutlu olur. sorumluluk vermeyin ki kendini tanıyarak büyümesin. bişeye ihtiyacı olduğunda hemen önüne getirin. onun yapmasına fırsat bırakmayın. her şeyi kolay elde edilir zannetsin. ilerde de birileri hep önüme bişeyler sunacak nasılsa diye düşünerek dünyadan bi haber büyüsün. gerçek hayatla karşılaştığında afallaması için şarttır bu.
    -sadece maddesel ihtiyaçlarıyla (yeme, içme, barınma vs.) ilgilenin. sevginizi belli etmeyin ki;
    * sevilmeyi bilmediğinden sevmeyi de beceremesin, bunu evde öğrenmezse başka nerede öğrenebilir ki?
    * ilerde birileri onu gerçekten sevdiğinde şaşırsın, inanamasın. paranoya yapıp altında başka şeyler arasın onu sevenleri de kaybetsin böylelikle.
    * sevgiye ihtiyacı olduğundan en küçük bir ilgi gördüğünde hemen yavru köpekler gibi peşinden gitsin. sonra gerçek sevgiyle çıkar ilişkilerini birbirinden ayıramasın.
    -övmeyin, övünmeyin çocuğunuzla. başkalarının ne dediği, onun ne düşündüğü ve ne hissettiğinden önemli olsun. herhangi bir konuda yanında olmadığınızı ona hissettirin ki yalnız olacağını iyice anlasın.
    -beceriksiz ve geçimsiz olduğunu sık sık vurgulayın ki kendine güvenmesin. bilinç düzeyinde bunu kabul etmese de bilinçaltında kabul edecektir sürekli söylerseniz. suçluluk duygusunu da beslemiş olursunuz böylece. başarısız olacağını ve kimseyle anlaşamayacağını düşünerek büyüyünce, ilerde hayatında yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunda hep kendinde bir eksik ya da kusur arayacaktır. kendi suçu olmadığını bildiği halde. acaba ne zaman hata yapıcam, ne zaman sahip olduğum şeyleri kaybedicem diye düşünürken içinde bulunduğu an'ı yaşayamayacaktır hiç. hayatında güzel bir şey olduğunda nasıl olsa bitecek diye daha bitmeden yasını tutmaya başlayacaktır doğal olarak. hatta daha ileri gidip nasıl olsa bitecek korkusuyla kendi bitirecektir.
    bakın bu madde çok önemli; “hiç bir şeyi yapamayacağı, beceremeyeceği, kimseyle anlaşamayacağı hususu” hatırlatın sürekli. neme lazım unutur falan. bişeyi her gün söylerseniz oluyo zaten. düşünce gücü çok önemli hakkaten.
    -bütün bu aşamalardan sonra, coca colanın ramazan temalı reklamına ya da son derece aptal bi türk filmine bile ağlayabilecek kıvama gelecektir. onu öyle görünce çocuğunuzun karşısına geçip, aklından şüphe ettiğinizi söyleyin. şaşırmış gibi yüzüne bakın. “hastasın. sen niye böyle oldun çocuum, her dediğini yapıoruz halbüsü, alla alla, seni ben doktora götüreyim” deyin. öyle inandırıcı olun ki kendi bile inansın buna, kendi bile acısın haline.

    bakın, hiç de zor değilmiş. manik depresif yavrunuz ellerinizde bile!
  • mevzubahis birey çocukken kendisi için bir takım kurallar koyun. ama koyduğunuz kurallar canınız istediği zaman geçerli olsun. mesela; ''en geç 19:00'da evde olacaksın yoksa götünü keserim!'' diyin. bireyimiz 20:00'da kafasında elli bin tane bahane ve götü üç buçuk atarak eve girdiğinde sanki hiçbir şey olmamış gibi davranın. hatta yüzünüzde büyük bir tebessümle karşılayın. ama bir sonraki seferde 19:05 olsa dahi acımayın, götünü kesin. ne zaman ne yapacağınızı hiç bir zaman tahmin edemeyerek her seferinde şaşıran bireyimizin ruh sağlığı gün geçtikçe bozulacaktır.

    buradan bu entryi yazmamda emeği geçen anneme teşekkür ediyorum.
  • çocuğunuzun doğum günü partisi için bütün arkadaşlarını çağırmasını sağlayın. hazırladığınız doğum günü pastasının üstüne sönmeyen mumlardan koyun. minik kurban, mumları üfleme merasimi sırasında başarılı olamayınca da "salaak, salaak" şeklinde tempo tutun, diğer arkadaşlarının da tezahürata katılmasını sağlayın. bu görüntüleri de videoya kaydedebilirsiniz.
  • "boşanırsak çocuğumuz için iyi olmaz" diye kötü giden evliliğinizi sonlandırmamakta ısrar edin. anlaşamadığınız bir insanla aynı evi paylaşın, gece gündüz kavga edin. evde sürekli gergin bir ortam olmasını sağlayın.
  • topluma ruh sağlığı bozuk bir sürü birey hediye etmek için, saçma sapan evlilikler yapıp gerçek anlamda ebeveyinlik edemeyeceğiniz çocukları dünyaya getirmeniz yeterlidir.
hesabın var mı? giriş yap