1407 entry daha
  • ahmet hamdi tanpınar bir okuldur. saatleri ayarlama enstitüsü ise bu okulun en değerli ve kıdemli öğretmenlerindendir. bu kitabı lise zamanlarımda okumuş ama çok derinlikli okumadığımdan çok fazla içine girememiştim. geçenlerde yeniden okudum. dura dura, altını çizerek... kesinlikle zihinsel bir olgunlaşmanın vaktiyle okunabilecek bir kitap.

    sembolist bir anlatımla saati perde yapan kitap, geçmişle-şimdinin, alaturkayla-alafranganın, dinle-bilimin, gelenekle-modernin çatışmasını konu ediniyor. tanpınar hikayeyi kendine has mizahı ve eğlenceli, ince işlenmiş karakterleriyle zenginleştirmiş. hayri irdal, halit ayarcı, abdulselam bey, nuri efendi, aristiti efendi... bu karakterler arasında en sevdiğim karakter şüphesiz, esrarı çekip kendini mesih ilan eden ve çevresinde hatra sayılır bir kalabalık oluşturan seyit lutfullah oldu. çeşminigar adını koyduğu kaplumbağasıyla kayser'in mücevherlerini ararken kendi felsefesine göre hayatta ''hep'' i elde etmek için ''hiç'' in kısır çölünde yaşamayı tercih etmişti.

    gelelim hikayeye. kitabın anlatıcısı olan hayri irdal, çocukluğundan beri saatlere ihtirasla bağlı birisidir. nuri efendi'nin tezgahından geçen hayri birçok memurluk işi yaptıkdan sonra halit ayarcı'nın peşine takılarak beraber saatleri ayarlama enstitüsünü kurarlar. psikanalizi dini gibi gören doktor ramiz'e göre hayri'nin sorunu bir baba arayışıdır. bulunduğu ortamda kendisine şefkatle yaklaşan herkesin peşinden gider. bu süreçte biz okuyucular hayri'nin zihninde geçmişle yeninin çatışmasını yaşarız. saat bir sembol. nuri efendi saatin şeklindense manası üzerine durur. ona göre saat allah'ı bulmanın yegane yoludur. ''saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. bu da gösterir ki zaman ve mekan insanla mevcuttur'' der. sözdeki güce bakarmısınız... halit ayarcı ise manadan çok şekle önem verir. o hep yeninin ve orijinalin peşinde koşar. bürokrasi çoook önemlidir. zamanın ruhuna uyulmalı, der. nostaljiyi de tabiki bir pazarlama unsuru yapmaktan çekinmez. zaten halit ayarcı'nın saatleri ayarlama enstitüsü bir pazarlama zekasıdır. güzel pazarlanan her şey bürokrasiyle beraber halka yutturulabilir. hayri irdal geçmişindeki nuri efendi'nin öğretileriyle şimdiki halit ayarcı'nın arasında hep ikilemde kalır. hiçbir zaman enstitünün tam olarak ne yaptığını anlamaz ama bir baba arayışı onu halit ayarcı'nın fikirlerine inanmaya iter. boşluğa her düşüşünde çocukluğuna, ıstıraplarına, yoksulluğuna dönmek ister. çünkü orada gerçekten kendidir. yoksul da olsa kendi olabiliyordur ve bu belki de en kıymetlisdir. bu özlemi ve ikilemi hayri irdal'ın evlendiği iki eşinin karşılaştırılmasında da görüyoruz. ikinci eşi pakize sinema perdesindeki aktrislere özenir ve hayri'nin de o aktörler gibi rol yapmasını ister. hayri bazen sırf o mutlu olsun diye rol yapar. vefat eden ilk karısı emine'ninse onu kendi olarak yani gerçekten sevdiğini bilir. hastaneden eve dönükten sonra karısı içinşöyle der: '' her zamanki neşesiyle açık kalbiyle gülüyordu. bu gülüşü bana kaybettiğimi sandığım her şeyi bir anda geri verdi. '' işte gerçek aşkın tarifi buydu. seven insan rol yapmaz karşısındakinin de rol yapılmaını istemez.

    vay be ne yazmışız arkadaş! dediğim gibi tanpınar bir okuldur, yaz yaz bitmez. haftaya da saatler kollektif'in hazırladığı serkan keskin'in tek kişilik performans sergilediği saatleri ayarlama enstitü'sünün oyununa gidiyoruz. sonunda bilet bulduk. öncesi zaten tekrardan okuyayım da gideyim demiştim. verimli de oldu. oyun için de sonrasında bir entry gireriz artık.

    evet, son olarak kitapta sevdiğim, altını çizdiğim bazı yerlerden birkaçını paylaşıyım.

    # hurriyet üzerine :

    benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti. bugün bunu sadece siyasi anlamda kullanıyoruz. ne yazık! onu politikaya mahsus bir şey addedenler korkarım ki hiçbir zaman manasını anlamayacaklardır. politikadaki hürriyet bir yığın hürriyetsizliği anahtarı veya ardına kadar açık duran kapısıdır.

    # mübarek saat ve laik saat:

    sırf ibrahim bey öldüğünde çalışmazken bir anda öttüğü için mübarek denilen saat... babasıyla annesinin yattığı odadaysa uhrevi olmayan laik bir saat vardı.hususi zembereği kurulunca saat başlarında çok moda bir türkü çalardı.

    #şoför:

    "her devrin ve yaşayışın kendisine göre bir insan tasarrufu vardır ki, bütün bir zihniyeti ve inkarı güç realiteleri ifade eder. şoför kelimesi şüphesiz bunların en medenisi, en latifi, en iyisi ve en cemiyetlisidir. iki dudağın arasında bir öpüş taklidine benzeyen ve ilk hecede havaya bıraktığını ikinci hecede adeta geriye alan bu kelimenin türkçe'nin en mühim kazançlarından biri olduğuna bilmem dikkat ettiniz mi? hangi şiveden söylenirse söylensin o daima manalıdır."

    # en sevdiğim diyalog: (olayın öncesi doktor ramiz yine her şeyi psikanalize bağlayarak masadaki herkesin kafasını sikiyor)

    ramiz: psikanalizm devrimizin en mühim keşfidir.
    halit ayarcı'nın sesi birden diken diken oldu:
    -bırak doktor şu psikanalizi. allah belasını versin! biz şimdi rakı içiyoruz.
hesabın var mı? giriş yap