• osmanlica'da yuz sayisi. olmaz ilac sine i sad pareme eserinde gecer, yani demek isteniyor ki yuz parcaya bolunmus gogsume
  • 37nci ayetinde:
    hz.süleyman'ın emrine verilen "yapı ustası şeytanlar"lardan bahseden ayettir.
    "veş şeyâtîne kulle bennâin ve gavvâsın"
    ayrıca:
    "sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık. onlar süleyman'a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı." sebe 12-13.

    öte yandan söz konusu doğaüstü yardımcılardan eski ahitte bahsedilmez: bunun yerine süleyman bütün bu yapım işlerini hiram usta'ya yaptırır.
    (bkz: hiram usta/@andrew)

    öykünün devamını bakara 102'de buluyoruz:
    "tuttular da süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. halbuki süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve bâbil'de harut ve marut*'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. halbuki o ikisi "biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!" demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. işte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. fakat allah'ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi. kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı. yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa, onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı. hakkiyle bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkin bir şeydi."

    tefsiri:
    "102- süleyman'ın mülkü, yani süleyman peygamber'in hükümet ve devleti aleyhine şeytanların takip ettiği şeytanlıklara ve şeytanların okuya geldikleri efsun ve efsanelere uydular ve onun arkasına düştüler.

    "tilv, tilâvet" iki mânâya gelir. birisi takip etmek, izlemek, bir şeyin arkasına düşmek ki, önceki "tâli" tabirleri bu mânâyadır. diğeri, satır satır okumak demektir ki, bunun içinde bir önceki mânâ da vardır. burada ikisi ile de tefsir edilmiştir. önceki mânâ daha kapsamlı olduğundan ve ikincisine de uygun düşeceğinden daha fazla tercihe şayandır.

    bu şeytanlar nasıl şeytanlardı ve takip ettikleri şeyler nelerdi? bunlar hem cin şeytanı ve kötü ruhlar denilen gizli şeytanlara, hem de insan şeytanlarına şamildir. zira gizli şeytanların eserleri de insan şeytanları üzerinde meydana gelir ve zahirdeki insan şeytanları, o kötü ruhlardan aldıkları, onlardan öğrendikleri şeytanlıklarla işlerini çevirirler. tefsircilerden birçoğunun rivayetlerine göre: süleyman (a.s.)ın mülkünde fitne zuhur edip, hükümetini yitirdiği zaman, insan ve cin şeytanları pek azıtmış, dinsizlik çok ileri gitmişti. fitneyi çıkaran ve daha sonra süleyman (a.s.)'a mağlup düşen ve onun emrine girip, hükmüne tabi olan bu şeytanlar "sad sûresi"nde, "bennâ', ğavvâs ve âherîn" (sad, 38/37-38) namiyle üç ayrı sınıf olarak gösterilmiştir. (anılan âyetlerin tefsirine bkz.) demek ki, bunlar içinde birtakım desiseci sanatkarlar da vardı. işte vahiy kaynağından uzak olan bu şeytanlar, meydana gelen ve gelecek olan olaylar hakkında kulak hırsızlığı ile birtakım bilgiler edinirler ve bu bilgilerin her birine yüzlerce yalan ve pislik karıştırarak gizli gizli yaymaya çalışırlardı. bu işlere alet etmek için kahinleri seçerler ve onlara çeşitli telkinlerde bulunurlardı. bu cinlerin bazı haberleri doğru çıktıkça kahinler bunlara güvenir, ancak onlar bunun yanında binlerce yalan dolan da yayarlardı. derken bu kahinler, bu bilgileri kaleme aldılar, bu konularda kitaplar yazdılar. cin çağırma, sihir yoluyla gönül çelme hakkında türlü türlü sihir ve efsun (büyü) kitapları meydana getirdiler. bu arada geçmiş ve gelecek olaylar hakkında habere benzer efsaneler, masallar, yalanlar ve dolanlar yaydılar. tarih olayları ve gerçekleri tahrif olunarak, halkın duygu ve düşüncelerini yanlış yollara sevk edecek hurafeler yayınlanır ve bunlar arasına bazı bilimsel gerçekler ve hikmetli sözler karıştırılarak, konular çok kötü bir şekilde istismar edilirdi. bu suretle cinler gaybı biliyor diye birtakım kanaatlar genellik kazanmıştı. bu şeytanların yalan ve dolanları yüzünden fitne çıkmıştı. hz. süleyman'ın hükümdarlığı ve devleti bir müddet elinden çıkmıştı. nihayet allah'ın izni ve yardımıyla süleyman aleyhisselâm bunlara galip geldi ve üstünlük sağladı, hepsini hükmü altına alıp, tam anlamıyla kendisine bağlı olarak birtakım hizmetlerde kullandı ve o zaman bütün bu kitapları toplatarak tahtının altında bir mahzene kapattı. hz. süleyman'ın vefatından bir müddet sonra hakikati bilen âlimler de kalmayınca şeytanlardan insan suretinde birisi çıkıp "ey insanlar! bilmiş olunuz ki, süleyman b. davut, bir peygamber değil de bir sihirbaz idi, cinleri, şeytanları, rüzgarları hep sihirle büyüler ve kullanırdı. o neye erdi ise hep sihir bilgisi sayesinde erdi. inanmazsanız, sakladığı kitaplarını bulur, anlarsınız." dedi, o kitapların saklı olduğu yeri gösterdi. orayı açtılar, gerçekten de birçok kitap çıkardılar. o kitaplar sihir ve efsane kitapları idi. bunun üzerine "süleyman sihirbaz imiş, hükümetini sihir ile idare edermiş." diye yalan ve iftiralar yayılmaya başladı." elmalılı hamdi yazır tefsiri

    buradan hermetisizmin esrarlarla dolu dünyasına bir kapı açıyoruz: (bkz: tapınak şövalyeleri)
  • 38-sâd

    kamer sûresinden sonra mekke'de inmiştir 88 (seksensekiz) âyettir. ismini birinci âyette yer alan sâd harfinden alır.

    rahmân ve rahîm (olan) allah'ın adıyla.

    1. sâd. öğüt veren kur'an'a yemin ederim ki,

    2. küfredenler, (iddia ettiklerinin) aksine, birgurur ve tefrika içindedirler.

    3. onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. o zaman feryat ettiler. halbuki artık kurtulma zamanı değildi.

    4. aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve kâfirler: bu pek yalancı bir sihirbazdır!

    5. tanrıları, tek tanrı mı yaptı? doğrusu bu tuhaf bir şeydir! dediler.

    6. onlardan ileri gelenler: yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur.

    7. son dinde de bunu işitmedik. bu, ancak bir uydurmadır.

    8. kur'an aramızdan muhammed'e mi indirildi? diyerek kalkıp yürüdüler. belki, bunlar kur'an'ım hakkında şüphe içine düştüler. hayır! azabımı henüz tatmadılar.

    9. yoksa azîz ve lütufkâr olan rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır!

    10. yahut göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı onların elinde midir? öyleyse (göklerin) yollarında yükselsinler (görelim)!

    11. onlar, çeşitli guruplardan oluşmuş bir ordudur; işte şurada bozguna uğratılacaklardır.

    12. onlardan önce nuh kavmi, âd kavmi, kazıklar sahibi firavun da, yalanladılar.

    13. semûd, lût kavmi ve eyke halkı da (peygamberleri) yalanladılar. işte bunlar da (peygamberlere karşı) birleşen topluluklardır.

    14. onların her biri gönderilen peygamberleri yalanladılar da bu yüzden (kendilerine) azabım hak oldu.

    15. bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan korkunç bir ses beklemektedirler.

    16. rabbimiz! bizim payımızı hesap gününden önce ver, dediler.

    17. (resûlüm!) onların söylediklerine sabret, kulumuz davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. o, hep allah'a yönelirdi.

    18. biz, dağları onun emrine vermiştik.akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.

    19. kuşları da toplu halde onun emri altına vermiştik. hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.

    20. onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş; ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik.

    21. (ey muhammed!), sana davacıların haberi ulaştı mı? mâbedin duvarına tırmanmışlardı.

    22. davud'un yanına girmişlerdi de dâvud onlardan korkmuştu. "korkma! biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster" dediler.

    23. (onlardan biri şöyle dedi:) bu, kardeşimdir. onun doksan dokuz koyunu var. benimse bir tek koyunum var. böyle iken "onu da bana ver" dedi ve tartışmada beni yendi.

    24. davud: andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecâvüz ederler. yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. bunlar da ne kadar az! dedi. davud, kendisini denediğimizi sandı ve rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tevbe edip allah'a yöneldi.

    25. sonra bu tutumundan dolayı onu bağışladık. kuşkusuz yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.

    26. ey davud! biz seni yeryüzünde halife yaptık. o halde insanlar arasında adaletle hükmet. hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni allah'ın yolundan saptırır. doğrusu allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.

    27. göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yaratmadık. bu, inkâr edenlerin zannıdır. vay o inkâr edenlerin ateşteki haline!

    28. yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? veya (allah'tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?

    29. (resûlüm!) sana bu mübarek kitab'ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.

    30. biz davud'a süleyman'ı verdik. süleyman ne güzel bir kuldu! doğrusu o, daima allah'a yönelirdi.

    31. akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu.

    32. süleyman: gerçekten ben mal sevgisini, rabbimi anmak için istedim, dedi. nihayet güneş battı. (o zaman:) onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.

    33. süleyman: gerçekten ben mal sevgisini, rabbimi anmak için istedim, dedi. nihayet güneş battı. (o zaman:) onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.

    34. andolsun biz süleyman'ı imtihan ettik. tahtının üstüne bir ceset bırakıverdik, sonra o, yine eski haline döndü.

    35. süleyman: rabbim! beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi.

    36. bunun üzerine biz rüzgarı onun emrine verdik.onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı.

    37. dalgıç ve yapı ustası şeytanları da.

    38. ve daha diğerlerini de zincirlerde bağlı olarak (onun emrine verdik.)

    39. "işte bu bizim bağışımızdır. ister ver, ister (elinde) tut; hesapsızdır" dedik.

    40. doğrusu onun, bizim katımızda büyük bir değeri ve güzel bir yeri vardır.

    41. (resûlüm!) kulumuz eyyub'u da an. o, rabbine: doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti.

    42. ayağını yere vur! işte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su (dedik).

    43. bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık.

    44. eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir. gerçekten biz eyyub'u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. o, ne iyi kuldu! daima allah'a yönelirdi.

    45. (ey muhammed!), kuvvetli ve basiretli kullarımız ibrahim, ishak ve ya'kub'u da an.

    46. biz onları özellikle ahiret yurdunu düşünen ihlâslı kimseler kıldık.

    47. doğrusu onlar bizim katımızda seçkin iyi kimselerdendir.

    48. ismail'i, elyesa'yı, zülkifl'i de an. hepsi de iyilerdendir.

    49. işte bu, bir hatırlatmadır. doğrusu allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır.

    50. kapıları yalnızca kendilerine açılmış adn cennetleri vardır.

    51. onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler isterler.

    52. yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller vardır.

    53. işte, hesap günü için size vâdolunan şeyler bunlardır.

    54. şüphesiz bu, bizim verdiğimiz rızıktır. ona bitmek ve tükenmek yoktur.

    55. bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek vardır.

    56. onlar cehenneme girecekler. orası ne kötü bir kalma yeridir.

    57. işte bu; kaynar su ve irindir. onu tatsınlar

    58. buna benzer daha türlü türlü başkaları da vardır.

    59. (inkârcıların liderlerine:) işte bu sizinle beraber cehenneme girecek topluluktur (denildiğin de, liderler:) onlar rahat yüzü görmesin (derler) onlar mutlaka ateşe gireceklerdir.

    60 . (liderlere uyanlar ise:) hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin! onu bize siz sundunuz! ne kötü bir yerdir! derler.

    61. yine onlar: rabbimiz! bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşteki azabını iki kat artır! derler.

    62. (inkârcılar) derler ki: kendilerini dünyada iken kötülerden saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?

    63. alaya aldığımız onlar değil miydi? yoksa (buradalar da) onları gözden mi kaçırdık?

    64. işte bu, cehennem ehlinin tartışması, şüphesiz bir gerçektir.

    65. (resûlüm!) de ki: ben sadece bir uyarıcıyım. tek ve kahhâr olan allah'tan başka bir tanrı yoktur.

    66. göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların rabbi (olan allah) üstündür, çok bağışlayıcıdır.

    67. de ki: "bu büyük bir haberdir."

    68. "ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."

    69. onlar orada tartışırken benim mele-i a'lâ hakkında hiçbir bilgim yoktu.

    70. ben ancak apaçık bir uyarıcı olduğum için bana vahyolunuyor.

    71. rabbin meleklere demişti ki: ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım.

    72. onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman, derhal ona secdeye kapanın!

    73. bütün melekler toptan secde ettiler.

    74. yalnız iblis secde etmedi. o büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.

    75. allah! ey iblis! iki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi.

    76. iblis: ben ondan hayırlıyım! beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.

    77. allah: çık oradan (cennetten)! sen artık kovulmuş birisin.

    78. ve ceza gününe kadar lânetim senin üzerindedir! buyurdu.

    79. iblis: ey rabbim! o halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

    80. allah: "haydi, sen mühlet verilenlerdensin.''

    81. "o bilinen güne kadar" buyurdu.

    82. iblis: senin mutlak kudretine andolsun ki, onların hepsini mutlaka azdıracağım."

    83. "ancak onlardan ihlâslı kulların hariç" dedi.

    84. allah buyurdu ki, "o doğru ben hep doğruyu söylerim."

    85. "mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım!."

    86. (resûlüm!) de ki: buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.

    87. bu kur'an, ancak âlemler için bir öğüttür.

    88. onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz.
  • "allah ! ey iblis! iki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi."
    sâd suresi 75nci ayet

    kur'an'da "allah'ın eli/iki eli/elleri" ifadesine tek rastladığımız yer bu ayet de değil. ifade farklı biçimlerde örneğin "allah'ın eli" (fetih, 48/10) gibi tekil olarak, bazan da "ellerimizin yaptıklarından..." (yâsin, 36/71) gibi çoğul olarak farklı ayetlerde yer alıyor.

    yine elmalılı bize bir hadiste "o'nun her iki eli de sağdır." buyurulduğundan ve bir diğerinde allah teâlâ'nın dört şeyi (arş, adn cennet, kalem, âdem) eliyle yaratmış olduğundan bahsediyor.

    ancak ona göre bu ifadelerin her birinde allah'ın şanına layık bir mânâ kastedildiğinde şüphe yoktur (buna rağmen bir açıklama yapmak ihtiyacında bulunması ilginç). yaygın görüş burada iki elin ayrıca birer mânâsı kastedilmiş olmayıp, özel bir itina ile yaratmak mânâsından kinaye olduğudur. bazı tefsirciler ise "elleri ile yaratmak ifadesini kudret, mânâsıyla tevil etmişler.

    peki tüm bu açıklamalar kullanılan ifadenin anlatım bakımından sakıncalarını ortadan kaldırıyor mu?
    kaldırıyor demek için sorgulamaktan vazgeçmiş olmak gerekir.

    sorgulamayı sürdürmek icap ederse şu sorular karşımıza çıkar:

    1) bütün kainatın kudretli yaratıcısı, kendi kudretini ifade etmek için neden aciz insan bedeninin bir uzvuna gönderme yapmak gereği duysun?

    2) bazıları bunu 7nci yy. arap halkı'na anlayabileceği dilden hitap etmek için yaptığını iddia ederlerse de bu açıklama da ikna edici olmaktan uzaktır. zira:

    a) bu açık açık kuran'ın tüm zamanlar için indirilmiş evrensel bir metin olduğuna ilişkin kuran ifadeleri ile çelişiktir. dolayısı ile 21nci yy.da aynı metne bakan bizler görüldüğü üzere bu gelişmiş düzeyde kendi seviyemizde bir ifade beklemekteyiz.
    b) kaldı ki "nous" , "logos" gibi yaratıcılık ifade eden soyut kavramlar antik yunan'dan beri vardı ve kullanılagelmekteydi.
  • bu şarkıdaki

    he lit a match, he laid in bed
    hoping their dreams will bring her back, it's sad

    dizeleriyle... indifference'daki

    i will light the match this mornin' so i won't be alone.
    watch as she lies silent, for soon that will be gone.

    sozlerinin rastlantı sonucu aynı şeyden bahsediyor olduklarını düşünmek eddie vedder'e büyük hakısızlıktır.
  • onca sene geçmiş, biriniz de şu canım şarkının sözlerini buraya copy-paste etmemiş. *

    pearl jam - lost dogs

    all the photographs were peeling
    and colors turned to gray
    he stayed... in his room with memories for days
    he faced... an undertow of futures laid to waste
    embraced... by the loss of what he could not replace

    there is no reason that she passed
    and there is no god with a plan
    it's sad... and his loneliness is proof
    it's sad... he could only love you
    it's sad

    the door swings to a passing fable
    a fate we may delay
    we say... holding on...delivered in our own brace
    he let em as he laid in bed
    hoping that dreams would bring her back
    it's sad... and his loneliness is proof
    it's sad... he could only love you
    it's sad

    holding his last breath
    believing... he'll make his way
    but she's not forgotten
    he's haunted... he's searching for escape

    if just one wish could bring her back
    it's sad... and his lonliness is proof
    it's sad... he will always love you
    it's sad
  • yavas baslatan.. giderek sozlerin icine ceken, sonra hizlandiran.. riff'i tamamen unutturan.. tam tavan yapmisken, aniden fren yaparak duran, kafayi *cot* diye on cama carptiran sarki.
  • daha hizli caldiklari konser versiyonunu dinlerken gaza getirip asabilestiren, lost dogs versiyonunu dinlerken can acitan yurek parcalayan sarki. bu acidan hababam sinifi theme'le ayni kategoride de degerlendirebilirim sanirim.

    net en sevdigim 5 pearl jam'den biri.
  • ks. sjedinjenih americkih drzava. sırpça/hırvatça/boşnakça'da amerika birleşik devletleri anlamına gelen kısaltma.
hesabın var mı? giriş yap