• şöyle demiş:

    pazartesi (24 şubat 2014) günü itibariyle, "selam ve tevhid terör örgütü" soruşturması kapsamında üç senedir dinlenen 2 bin 800 kişinin arasında adımızın geçtiğini öğrenmiş bulunuyoruz. nitekim gazetelerde yayımlanan dinlenme listesinde adımız geçiyor.

    bendeniz yaklaşık dört yıl önce trt'den dinlenmek üzere emekli olmuş...tum. hakikaten de dinlenmişim!

    oysa dört senedir sürekli koşuşturuyorduk.

    dinlenmiyorduk.

    meğer dinleniyormuşuz.

    (bu arada dinlenen telefon hattımız hâlâ kullanımda. ve şu an dinlenmiyor. dostlara duyurulur.)

    hoş dinleseler nolacak.

    biz, melamet hırkasını taşa çalmadık lakin nasib olursa onu da çalmış oluruz.

    çalmak deyince bu arkadaşların artık gına getiren "büyüüüük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu!" bağırtısını kesmelerini tavsiye ederim.

    rahmetli annemin bi lafı vardı : ele öğüt veren hoca, kendi .öt veren hoca" (bağışlayın)...bu cayırtı bana bu sözü hatırlatıyor. benim ağzımı açtırmasınlar. asıl yolsuzlukların ne zaman nerelerde ne kadar yapıldığına ilişkin belleğimde hayli bilgi ve veri var.

    ayrıca her zaman hırsızlar olur.

    yapılmışsa zaten belirlenecek, soruşturulacak, yargılanacak ve cezalandırılacaktır.

    ama bu arkadaşlar milleti kendileri gibi geri zekalı mı sanıyorlar.

    sandıkları kesin, sözümona hükumeti yıktılar yıkıyorlar. oysa kamuoyu araştırmaları ve kişisel gözlemlerimiz öyle demiyor. halk saldırılan hükumete ve parti'ye desteğini artırarak sürdürüyor.

    dolayısıyla bütün bu saldırılar bumerang etkisi yaratıyor.

    kendilerine dönüyor.

    sorunun yolsuzluk olmadığı o kadar âşikar ki.

    gelelim dinlemeye...(dinlemeye gerekçe olan) söz konusu "selam ve tevhid terör örgütü" soruşturmasını iki savcı yürütüyormuş. dosyalar onlardan alınmış.

    (es-selam hakk'ın esmâsından. tevhid ise varlığın temel dinamiği. bu iki güzelim kelimeyi kirlettiklerini düşündükçe...)

    öngörü şöyle imiş : 17 aralık'tan itibaren kısa bir süre içinde hükumet yıkılacak. yerine başka bir hükumet kurulacak. dinlenen kişiler soruşturma kapsamına alınacak.

    tutuklanacak. cezalandırılacak.

    iki savcıyı tanımıyorum. paralel yapı, câmiâ, cemaat, hizmet hareketi vs. mensubu veya bağlısı mıdır bilmiyorum. ama bu soruşturma onlara izafe ediliyor.

    bendeniz zaman gazetesinde beş-altı sene haftada bir 'köşe yazısı' yazdım.

    iki yıl kadar da yorum sayfasında periyodik yazılar yayınladım.

    câmiâdan çok dostum var(dı).

    hâlâ birkaç dostum olduğunu sanıyorum.

    onları tenzih ediyorum.

    köken olarak yeni asya fraksiyonundan geliyorum.

    1976 senesinden bu yana onları tanırım.

    yıllardır içlerindeydim lakin irfan bakımından bi arpa boyu yol dahi gitmediğimi farkettim.

    kitap okuyarak kişi insan olsaydı bendeniz çoktan olurdum.

    olmuyormuş meğer.

    hakikat bambaşka imiş.

    neyse konumuz bu değil.

    rahmetli babam fanatik bir chp'li idi. gerçi son yıllarında rahmetli özal'a oy vermişti.

    şimdi dönüp bakıyorum da rahmetli babamın (siyasî görüşü bi yana) pek çok konuda çok daha sağlıklı düşündüğünü görüyorum.

    bu arkadaşların yıllardır "iman-kuran hizmeti"yle meşgul olduğunu, memleketlerini sevdiğini, yurtsever olduğunu düşünmüştüm.

    şimdi böyle düşünmüyorum.

    rahmetli babamın (zaman zaman alkollü içki içmesine, chp'ye oy vermesine, namazlarını çoğu zaman ihmal etmesine rağmen) bu arkadaşlardan çok daha ahlaklı, inançlı ve yurtsever olduğuna inanıyorum.

    allah'tan korkan, kuldan utanan biri telefon dinlemez. röntgencilik yapmaz. bu ülkede vergi veren yurttaşların parasıyla maaş alıp onların özel ve özerk olan yaşamlarını merak etmez.

    tesbit etmez.

    takip etmez.

    ayıptır günahtır.

    suçtur.

    ne insanlığa, ne hukuka, ne adalete, ne de insanlığa sığar.

    demek ki bu arkadaşların ahlakı, insanlığı bu kadarmış.

    yazık!

    "selam ve tevhit" ile "terör örgütü" tabirlerini bir araya getirmez.

    bu kudsi kelimeleri kirletmez.

    memleketine, milletine hainlik yapmaz.

    memleketini yöneten hükumetin başkanı ölsün diye geceleri beddua etmez, kahhar esması çekmez, fetih suresi okumaz, kapı kapı ablalarını dolaştırıp filan partiye oy vermeyeceksiniz, filan partiye vereceksiniz demez.

    memleketini, milletini seven kişi, bu ülkeyi yıllardır sömüren yağmacı-talancı sermayedarlarla yoldaşlık etmez.

    "israil, abd, ingiltere dost, iran düşman" demez.

    "cihanda ulül emre itaat, yurtta ulül emre isyan" etmez.

    bunu vicdanı olan kabul etmez.

    türkiye yıllardır bu kanemicilerin sömürüsüne maruz. iç ve dıştaki şebekeler ittifakla ülkele saldırıyor.

    bendeniz elliiki yaşına geldim. darbeler, kronik enflasyonist ekonomi, yanlı ve kirli medya dezenformasyonu, adaletsizlikler, özgürlüksüzlükler, işkenceler hasılı tatsız, çirkin bir ortamda kaldım.

    ülkemin özgür, demokratik, müreffeh olmasını istiyorum artık.

    bendenizden geçti, evlatlarımız böyle bir ülkede yaşasınlar diliyorum.

    kaç zamandır bu parazit, gereksiz ve çirkin gerilimin içindeyiz.

    bu ülkeyi bu hainliği yapanları tarih bağışlamayacak.

    seküler, lâdinî bir kişi olsaydım, "mütedeyyin" diye bu arkadaşları görseydim asla

    mütedeyyin olmak istemezdim.
    bundan ala hainlik de olmaz.

    bu arada bendenize telefonla (dinlenen hattımdan) elektronik iletiyle, mesajla destek veren dostlarıma teşekkür ederim.

    bu arada bir dostun twiti güzeldi :

    "yalsızuçanlar'ı dinlemek için bir çok yerde ücretsiz söyleşileri var oralara gidebilirdiniz.."

    bir başka dostum twiti daha da güzeldi :

    "cenab-ı hak dışında herkesi dinlemişler. o'nu dinleselerdi bütün bunlar olmazdı."
  • türk edebiyatının oyunbozanı oğuz atay sempozyumunun mütevazı yıldızı.

    her zamanki mütedeyyin esnaf kılığı ile, biraz gecikmeli olarak masaya yerleştiğinde, onu daha evvel görmeyenleri biraz şaşırttı, bunu gördüm.

    ama asıl hayret ve hayranlık, dünyanın tüm düşünce iklimlerinden beslenmiş dağarcığı, metinlerarası göndermeleri, ezberden yaptığı iktibasları, atay'ı anlamlandırışı ve kendi atay'ını anlatmasıyla geldi.

    bir çok analitik akamedik incelemeden daha isabetli, nostaljik bir duyarlılıkla, eski bir şarkıyı mırıldanır gibi atay'ı anlatanlardan daha kifayetli bir konuşmaydı onunki.

    seneler sonra, bu sempozyumdan akılda bir şeyler kalacaksa, sanırım o, yalsızuçanlar olacak... (en azından benim için)
  • "yaklaştıkça seni göremiyorum...ışık artıyor körleşiyorum...seni göremiyorum
    artık...sana bakamıyorum...gözlerim kalmıyor...hiç ses kalmıyor...hiç gölge yok
    burada...hiçbir şey yok...herşey yok oldu...sadece sen kaldın...sadece sen.

    sen sırrımsın. sırrımı sende gözetiyorum. sen kendini bende seyret. bende kim ben olduysa onu bende gözet.
    artık harfi, sesi, sözü bırakıyorum.
    burası sadece sensin "
  • türk edebiyatının oyun bozanı oğuz atay sempozyumunda kafayı karakterlere takmadan tehlikeli oyunlar dan yaptığı alıntılarla beni usulca hüsamettin tambay'ın evine götürmüş kişidir kendileri..yetmedi üstüne benim altını çizdiğim yerleri okudu..oha falan oldum be..
  • risale i nur ahlakının ilginç bir tezahürü. erdem ve vakar insanı.

    bulduğu rüya sineması teoremiyle sinema dili üzerine çok etkili düşünceler ortaya koymuştur. sinemanın tarihini 100 yıllık bir süreç içersinde aramaktan ziyade geleneksel, klasik islami metinlerden bulduğu zaman ve mekan fenomenlerini işleyerek kurani okumalar yaparak sinemanın ilahi bir arkaplana sahip olduğunu özetle ispatlıyor.
    teoremine adeta yıllar öncesinden çektiği aşkın filmler ile hizmet eden andrei tarkovsky sadık yalsızuçanlar için bir başvuru kişisidir. etik olarak kaygılarına ortak, dili ve inancı ile bir sanat dayanışmasıdır bu arada kurulan bağ.

    televizyonculuğunun da kendisine tanıdığı imkanlarla (trt ankara) belgesel filmler hazırlamış yanlış hatırlamıyorsam kırkambar isimli belgeseliyle televizyonculuk ödülü almıştır.

    benim gözümle hakiki bir modern zamalar dervişidir sadık yalsızuçanlar. içkin ve oldukça sembolik öyküleri onun gördüğü dünyadır. onun hissettiği dünya, normal alıcıları ve duyargalarıyla meseleler karşısında hantallaşmış insanın gördüğü dünyadan hayli farklıdır. yazdığı öykülerin mana problemli gibi görünmesi, okuyucuyu bölük pörçük bırakması da hissedilen dünyanın günümüz insanı (okuyucusu) karşısında ne kadar müphem bırakıldığını yüzümüze vurur.
    özellikle son yazdığı öykülerde bu metin-okuyucu yabancılaşması "nihilist" dünya düzeni ve insanının, derviş birkalemden dökülen kelimelere mutantan bir ifade ile yaklaşmasına neden olmaktadır. aslında mutantlaşan günümüz insanından başkası değildir.
    sadık yalsızuçanlar'ın düşüncesine göre bugün klasik metinler ile modern insanın kurduğu ilişki, modern bir insan olarak yazdığı kendi öyküleri ile yine modern insanın kurduğu ilişkiden farklı değildir.
    örnekleyecek olursak mevlana'nın mesnevi'de kullandığı dil, sadık yalsızuçanların öykü dilinden başka bir dil değildir.
    insan olarak ömrü hayatımda bir kez daha belki de eşine rastlanamayacak biçimde bir mütevazilik, erdem ve hikmet sahibi şahsiyeti ile kendisine gıbta etmemi sağlamış bir kişidir. engin kültürü, ve bu kültürü hazmetmiş insani ilişkileriyle yüzünüze tuttuğunuz bir aynadır.
    evet, aynadan başka bir şey değildir, sadık yalsızuçanlar, mevlana'nın tabiriyle...

    son kitabı yapı kredi yayınları'ndan sırlı tuğlalar adıyla yayınlanmıştı.
    timaş yayınları bünyesinde de şark klasikleri'ni yenibir dille okuyucuyla buluşturdu.
    daha sayamadığım çok kitabı var... kitapçılara bi sorun...

    (bkz: rüya sineması)
  • sakin, dingin ve suphesiz ki bilge adam.
    su anda bir videosunu izliyorken, gecen gun izledigim baska guzel bir videosunu paylasmak istiyorum: https://www.youtube.com/watch?v=xtkexlz-37s
    guzel...
    kendisi de konusmasi gibi guzel.

    surekli asktan, siirden ve tasavvuftan soz etmesi de guzel.

    gezgin kitabini okumustum ankara'da ogrenciyken, o da guzeldi.
    muhtemelen diger bir cok kitapi da guzeldir ama hersey bu kadar guzelken, gidip de muhsin yazicioglu anisina muhsin başkan adinda bir kitap yazmis olmasi cok kotu.
    sadik abi gibi hayatinda guzellikler olan bir insanin, milliyetci ve saibeli biri hakkinda kitap yazmasi yakisik almasa da yaptigi guzellikler hatirina goz yumulabilir. zira, biz de -kendisinin surekli bahsettigi- vefaya onem veririz.
  • an itibarıyla, tahta köprü programında, o benzersiz ve lezzetli üslubuyla hazreti ali efendimizi, kulluğu ve insanı anlatmaktadır.
  • aşağıdaki metinleri bir makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "sinemamız toplumumuzun aynası, toplumumuz sinemamızın yansıtıcısı olarak, bugün de karşılıklı ilişkisini sürdürmektedir."

    "sinemamız doğudan bakıyor batıya ve ne durduğu ne de baktığı yere ilişkin sarih bir fikre sahip değil henüz."

    not: "doğu batı arasında sinema" başlıklı, şubat/98'de yayımlanmış bir makaleden, yazımı korunarak alınmıştır.
  • hiç isimli eserindeki "günah kalbin zorbasıdır" cümlesiyle vaktiyle beni kendisine bağlamış türk yazar.
  • bu sene tobb etü'de dünya edebiyatı dersini vermektedir.
hesabın var mı? giriş yap