• henüz bir tanesinin bile çirkin olduğunu görmediğim bir bayan türü.
  • genelde muhtesem gözleri olur ve cok akilli bakar ismi seda olan hatunlar *
  • bahsi gecen metin kemal kahraman sarkisindaki giris siirinin (ilk 43 saniye) sozleri su sekilde;

    "...
    nereden baksan baska, bambaska.
    yine de sessiz sedasiz gecti zaman.
    siyah giysem siyah oluyorum,
    gozlerimi yumsam kor.
    uykularda tanistik calinti kurmacalarla.
    kelimeler gercegin beceriksiz avcilari... avcılari...
    ..."
    (muhtesem)

    sonrasinda devam eden uzun hava/agit tarzi ezgi de bir o kadar guzel. o kisimda melodisiyle soylenen dortluk ise;

    "...
    kislalar doldu bugun;
    doldu, bosaldi bugun.
    gel kardas, goruselim;
    ayrilik oldu bugun!
    ..."

    seklinde.

    ***

    sirf, "sedasiz gecti zaman"i icin binlerce defa dinleyebilirim bu agiti ben. "nereden baksan baska, bambaska"si icin daha fazla.
  • çocuksu bir havası vardı, nicedir esip gürlemezken bugün bir tenhada usulca ağladı.
    damlarına kar düşmüş bir şehrin; çevresindeki ağaçlarla bağlantısı kesilmiş, perdeleri kapalı, sobasında kuru meşe odunları yanan odasında bayırdan aşağı düşen yoksul ayakkabıların gölgesine gözlerini takarak, buz gölüne dönüşecek tuzlu damlaları serpiştirdi. damlaların birikintisine çarpan soğuk rüzgar haddini bilmeyerek bağıl bir hızla şefkatsizliğini esirgemiyordu. hava gerçekten de çok soğuktu.
    soyut kavramıyla meşgul olunan yılımızın, ilk ayının bu buhranlı günlerinde, odanın uzak köşesinde bulduğu bir kuytuya sokuldu. saçları yüzünün önüne düşerken, o elindeki kalemle kareli bir kağıda ismini yazıyor, hiddetle ve inatla imzasını atıyordu.
    buzulları andıran gözyaşları suyun yüzeyinde dalgalara sebep oluyor, ama yine de basit bir özüre dahi tahammül edemiyordu. nokta atış yapılarak seçilmiş kelimeler ve adresini bulan cümleler aslında onun katında son derece amaçsız ve yersiz kalıyordu.
    güneşin doğuşundan beri salıncaklara tırmanan afacan veledlerin burunlarından akan sıvılar yere düştükçe daha bir sararıyor, ancak yüksek damlarında metrelerce kar birikmiş evin içindeki bu utangaç yaratık bir türlü salınım hareketlerine başlayamıyordu.
    biriktikçe birikiyor, uzun çınarların yaprakları arasına karışarak göğe yükselmek istiyor, bir yandan da bok yemeyip oturmak istiyordu. dursaydı olduğu yerde, ve hiç çıkmasaydı ulu ortalara; o kendine has güzelliği de, bir sır gibi, sadece onu görmeye nail olanların efsaneleştirecekleri anlatılarında kalacaktı.
    varlığı, yokluğa doğru adım adım yaklaşıyordu.
    sonra, bir anda, içinde biriktirdiği yalınlığını dışarılara, uzaklara atma ihtiyacı hissetti.
    yerinden hafifçe doğrulurken önünde beliren basamaklara anlam veremedi. katı bir hali yoktu, sıvı fazla da alakası... dalgalar halinde yayılarak kıyılara çarpan, billur gibi bir yaratıktı. tuzlu, yelli, billur gibi...
    ellerini dizlerine götürdü ilk önce, basit bir varsayım yaparak havada süzülebileceğini hesap etti. yanılmıyordu, farklıydı... yükseldikçe içinde tarifi olmayan bir şeyin de yükseldiğini anladı. bir an gelip de insanlığın hayatına akacaktı, ama henüz vakit de vardı...
    sonra yavaşça perdeleri araladı. yokuştan aşağı inen ayakkabılar, topuklar, köseleler kayganlıkla daha bir hızlanıyor, görece olarak akışına bırakılan her nesneden daha bir yavaş süzülüyorlardı. işte o an hız terminolojisine kendine ait bir sabit ekledi, kendi hızını...
    çok hızlı yayılabilirdi destansı anlatımlara... bir "of!" olup vursa kendini dağlara, yıkabilirdi... bir tebessümle birleşip mırıltılarla dolsa, bütün ruhları besleyebilirdi... ardına bir hıçkırık saklasa, yürekleri dağlayabilirdi...
    hızını kitaplara nakşettirip, doğanın bir kanunu halinde yarınlara kalabilirdi.
    sadece o sokakta izinin kalmasını seçti...
    pencereyi açtığında, karışarak ölümsüzlüğe kavuşacağı soğuk rüzgar yüzüne çarptı. saçlarının arasında uçuşan beyaz tanecikler sert ve amansız bir kışın usta ellerden çıkmış marifetleriydi. beyazlığı daha güzel yapacak olan o iken, beyazlığa karışacak olan adı değil kendisiydi. adı arkada kalacaktı ki dostları onu hatırlasın...
    gözlerini silerken mendile, faz değişimlerinden muzdarip cildinde bir kızarıklık belirdi...
    ağır ağır çıkacaktı merdivenlerden, eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak... şairlerin betimlemelerini o nicelendirecekti, görevi elzemdi...
    ama bir şeyi unuttu o an, allah'ın koyduğu yerde yıldızlar daima yalnızdı...
    ayakları yerde değildi, perdenin arkasındaki ışığın son kalesi, pencere pervazı, istikamet olarak semayı işaretliyordu. kaynağın kuruluğu onun ıslıklarıyla son bulacaktı...
    çocuksu bir havası vardı, nicedir esip gürlemezken bugün bir tenhada usulca ağladı...
    sonra son kuşlar da yükseklerdeki yankıları takip ettiler, tutabilene aşkolacakcı!
    ama tutamadı hiç kimse... yerlerdekiler, göklerdekiler, suyun dibindekiler; tutamadılar, tutmaya yeltendikçe daha beter karşılık aldılar!
    bir ben tutabildim ellerimde, vucudunu değil, kendisini değil, adını sadece!...
    o ağladıkça dilimden adı aktı, dilimden akanlar yeterli yükseklikteyken adı tekrar hafızamda canlandı... çıkan her bir ses onun adıydı, o dalgalarla yayılan güzide bir yaratıktı.
    tutmak imkansız iken, ve tutuşacak orman bizlerde çok iken, ormanların derinliklerinde yankılanan her bir kuş cıvıltısı onun adıyla başlıyor; karanlık göklerdeki en çirkin ve rahatsız edici uğultular onun namıyla son buluyordu. maddenin bittiği yerde özgürlüğüne kavuşuyor, ağlamasına bir anlam katılıyordu...

    çocuksu bir havası vardı, nicedir esip gürlemezken bugün bir tenhada usulca ağladı...
    ve son bulan bir düş gibi, o da sonsuzluğa karıştı...
    bir sesti, çok uzaklara yayıldı!
    feryat, figan...
  • birgün bir kitap okudum ; hayatım değişti diye başlıyordu bir kitap. bende birgün bir çift güzel göz gördüm hayatım değişsin diye düşündüm
    daha sonra,. güzel bir isim olarak kaldı geçmişte.
  • kainattaki en güzel tını, en güzel sıfatların kelimeleşmiş hali.
  • insanın bir sevip bir daha bırakamayacağı kadar güzel bir isim.
  • dört harfli olduğuna bakmayın; sözlüğe göre anlamı sestir hatta başka dillerde başka anlamları da vardır ama siz sözlüğe de bakmayın. benden iyi kimse bilemez bu kelimenin anlamını.
    seda demek; hayat demektir, nefes almak demektir, huzurdur seda, uyanmak için sebeptir. anlamını öğrenince birçok kelime artık anlamını yitirir ama bir o kadarı da anlamlanır.
  • melodisi tekdüze giden bir foo fighters şarkısı.

    sözleri;

    seda can you hear me.
    do you know my face.
    perfect like a circle.
    gone without a trace.

    so long i have known you.
    marks upon your skin.
    i can picture everything.
    can you picture this.

    seda doesn't care.
    she just sits and stares.
    all the secrets bare for the world to see.

    who will stand before you.
    if you don't say my name.
    safe to say we will never know.
    we are both the same.

    i don't mind.
    i can always find you.
    waiting there for me.

    seda doesn't care.
    she just sits and stares.
    all her secrets bare for the world to see.

    seda doesn't care.
    she just sits and stares.
    seda doesn't care.
    she's just dyin' there.
    seda doesn't care.
    she's just lyin' there.
    all the secrets bare for you and me.
  • yurekli kizlar olur boylesi.sevesi gelir insanin ister istemez.bir tanesi haric.*
hesabın var mı? giriş yap