• anlam olarak güncellenmesi gereken kelimelerden. misal kadın 2 günlük yola mahremi olmadan gidemez denir ve tahminen bu yol deveyle gidilmesiyle ölçülmüştür. şimdi ise, kadın 3 saatlik kıtalar arası yola gidemez mi yani. gidemez ise kuala lumpur'a deve nerden kalkar bilen var mı yiğitler.
  • sefer halinde olan.
  • an itibariyle "oyle uc kurusa vapurda cay keyfi olmaz" der gibi cayin bardagini 1.25 tl'den satarak beltur'un yerine gectigini ogrendigim isletme.

    not: kol boregi 3.25 tl.
  • oldukça yaratıcı bir isme sahip olduğunu düşündüğüm gemi/feribot kantin ismi.
    bilerekmi yaptılar öğrenemedim ama, bir kelime içinde 2 anlam barındırmaktadır.
    yolculuğu tanımlayan sefer ve deniz yolcuğunu tanımlayan feri(ferry, ferryboot) kelimelerini birleştirerek akılcı ve özgün sonuç çıkardıklarını düşünüyorum.
  • mustafa nejat sefercioğlu'nun, şiirlerinde kullandığı mahlası.
    soyadı ile ilgili nükte yanında dünyanın faniliğine, insanoğlunun bu dünyaya sefer için gönderilmiş bir gezgin olmasına telmih vardır.
  • çayın ve suyun gereksiz pahalı olduğu vapur gıda-içecek firması.
  • çeşitli yerlerde yiyecek içecek hizmeti veren bta firmasının vapur ve feribotlardaki adı. suya 1,25 lira isteyince beltur'un değiştiğinin farkina vardım.

    (bkz: bta)
  • kişinin herhangi bir nedenle ikamet ettiği yerden kalkıp başka bir yere gitmesi veya gitmek için yola koyulması, arapça'da sefer veya müsaferet olarak adlandırılmakta olup, bu şekilde yola çıkmış kişiye de seferî veya müsafir denilir.

    önceki fakihler yolcu olmanın tanımında iki farklı kriteri göz önünde bulundurmuş; kimi gidilecek mesafeyi, kimi de bu mesafe katedilirken harcanan zamanı ölçü almıştır. hanefîler'in çoğunluğunun kabulüne göre yolculuk, orta bir yürüyüşle üç günlük bir mesafeden ibarettir. bir kişinin günde ancak altı saat yolculuk yapabileceği kabul edilince üç günlük yolculuk on sekiz saatlik bir zamana tekabül etmiş olmakta ve buna göre karada böyle bir yürüyüş ile, denizde ise mutedil bir havada yelkenli bir gemi ile on sekiz saat sürecek bir mesafe "sefer süresi" sayılmıştır. seferîlik belirlenirken yolun yalnız gidiş mesafesi esas alınır, dönüş mesafesi hesaba dahil edilmez. yolculuk yapan kimse süratli gider ve bu mesafeyi daha kısa sürede katederse, bu mesafe hesabına göre yine yolcu sayılır.
    daha sonra bu üç günlük yol veya on sekiz saatlik yolculuk asrımızda değişik ince hesaplarla kilometreye çevrilmiştir. bu çevirmenin de asıl sebebi, çağımızda hızlı ulaşım araçlarının ortaya çıkması sonucu, üç günlük süre ölçütünü uygulamanın neredeyse imkânsız hale gelmiş olmasıdır. bu hesaplara göre, kişinin yolcu sayılacağı ve yolculuk ruhsatlarından istifade edeceği mesafe, küçük bazı farklılıklarla 85-90 km. arasında tesbit edilmiştir.

    yolculuğun getirdiği yorgunluk ve bedensel sıkıntılar vardır. bunun yanında yolcunun, yolculuğun amacıyla ilgili endişe ve korkuları, geride bıraktığı işi, eşi, ailesi ile ilgili endişeleri bulunabilir. buna bir de yol güvenliği endişesi eklenirse yolcu için tanınan ruhsatların mânası daha iyi anlaşılır. hal böyle olunca, yolculuğa çıkan kişinin zaman kaybına tahammülü yoktur. o bir an önce işini bitirmek ve normal yerleşik hayatına dönmek arzusundadır. o halde onun yolculuk esnasında zaruri ihtiyaçları dışında oyalanmaması gerekir. işte yola çıkan kişinin bir an önce normal yaşantısına, evine, işine dönme doğal arzusunu çabuklaştırmak için dinimizde, bazı kolaylıklar getirilmiştir.

    yolculuk durumu, genel olarak meşakkat ve sıkıntı içerdiğinden bu durumdaki kişi için bazı kolaylıklar getirilmiştir. bunlar yolcuya tanınan ruhsatlardır. bunların başında ramazan ayında yolculuk yapan kişi için tanınan, orucu yolculuk anında tutmayıp sonraya bırakma ruhsatıdır. normalde bir gün bir gece olan mest üzerine mesih süresi, yolcu için üç gün üç geceye çıkarılmıştır. ayrca yolcu olan kişinin, dört rekatlı farz namazlarını ikişer rekat olarak kılmasına da izin verilmiştir. buna kasrü's-salat denir.

    yolculukta dört rekatlı namazların kısaltılarak kılınmasının câizliği konusunda âyet ve peygamberimiz'in uygulaması bulunmakta olup ayrıca bilginler bu hüküm üzerinde icmâ etmişlerdir.
    namazların kısaltılmasına ilişkin âyet şudur: "yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, eğer kâfirlerin size kötülük etmesinden (fitne) korkarsanız, namazları kısaltmanızda bir sakınca yoktur" (en-nisâ 4/101). bu âyette kısaltmanın korku şartına bağlanmış olması, bir önceki âyette allah uğrunda hicretten ve bir sonraki âyette savaş durumunda peygamberimiz'in nasıl namaz kıldıracağından bahsedilmesi, bu âyetin savaş vb. gibi olağan üstü durumlara ilişkin olduğu, olağan dışı olmakla birlikte sıradan yolculuklara ilişkin olmadığı izlenimini verse de, öteden beri seferîlik konusundaki hükümler bu âyetle irtibatlı olarak ele alınmıştır.
    bunun yanında umre, hac ve savaş için yaptığı yolculuklarda hz. peygamber'in namazları kısaltarak kıldığına dair şöhret derecesini aşmış haberler bulunmaktadır. ibn ömer, hz. peygamber'le yaptığı yolculuklarda, hz. peygamber'in iki rekattan fazla kıldığını görmediğini; aynı şekilde hz. ebû bekir, hz. ömer ve hz. osman'ın da böyle davrandıklarını ifade etmiştir.

    yolcunun dört rekatlı farz namazları kısaltması mecburi midir, yoksa kısaltma konusu tamamen yolcunun tercihine mi kalmıştır?

    hanefîler, namazların kısaltılması hükmünün allah'tan bir bağış olduğu yönündeki rivayeti esas aldıkları için, kısaltmanın bir ruhsat değil bir azîmet hükmü olduğunu ileri sürerek bu konuda yolcuya tercih hakkı tanımamış ve kısaltmanın vâcip olduğunu söylemişlerdir. onlara göre yolcunun bilerek dört rekatlı namazı ikiye indirmeyip dört olarak kılması mekruhtur. bununla birlikte kişi, iki rekat kılıp teşehhütte bulunduktan sonra iki rekat daha kılacak olsa farzı eda etmiş, son iki rekat da nâfile olmuş olur. ancak selâmı tehir etmiş olmasından ötürü kötü bir iş yapmış sayılır. seferî olan kişi, şayet birinci teşehhüdü terketmiş veya ilk iki rekatta kıraatte bulunmamış ise farzı eda etmiş olmaz. bu görüşün bir devamı olarak, seferde iken kazâya kalan dört rekatlık namazların normal duruma dönüldüğünde yine ikişer rekat olarak kılınması gerektiği söylenmiştir. hanefîler'in bu konuda, hz. ömer'den nakledilen seferde namazların kısaltılması hükmünün bir hediye olduğu şeklindeki ifadenin dışında, hz. âişe ve ibn abbas'ın şu sözlerini de delil almışlardır: hz. âişe "namaz ikişer rekat olarak farz kılındı; sonra hazarda ziyade olundu, seferde ise olduğu gibi bırakıldı" demiş, ibn abbas da "allah teâlâ namazı peygamberimiz'in dili ile hazarda dört rekat, seferde iki rekat olarak farz kılmıştır" demiştir (buhârî, "salât", 1; müslim, "salâtü'l-müsafirîn", 1).

    mâlikîler'e göre, seferde namazı kısaltarak kılmak müekked sünnettir. şâfiî ve hanbelîler'e göre ise yolculukta namazları kısaltarak kılmak bir ruhsat olup, kullanıp kullanmamak kişinin tercihine bırakılmıştır.
    seferî kimse bir beldede on beş gün ve daha fazla kalmaya niyet edince mukim olur ve artık namazlarını tam kılar. eğer on beş günden az kalmaya niyet ederse seferîliği devam eder. şâfiî ve mâlikîler'e göre ise, yolcu bir yerde dört gün kalmaya niyet ederse namazlarını tam kılar. hanbelîler'e göre dört günden fazla veya yirmi vakitten fazla kalmaya niyet ederse namazlarını tam kılar.

    kaynak: http://www.diyanet.gov.tr/…boku.asp?sayfa=57&yid=33
    edit: imla
  • tostunun gereksiz pahalı olduğu vapur gıda-içecek firması.

    ama oldukça lezzetliydi hakkını vermeliyim.
  • erasmus veya yüksek lisans gibi sebeplerle yurtdışına çıkıp sevgilisinden ayrı kalanların sevgililerini aldatmalarına bahane olarak söyledikleri söz.
hesabın var mı? giriş yap