• cumartesi anneleri hakikaten saygıdeğer bir buluştur. bunun dışında ben de "üstadın" pek bir numarasını göremedim açıkçası. hele bir gandhi karikatürü vardı yıllar önce gördüğüm, resmen utanç duymuştum. gandhi'nin ne kadar şahane bir insan olduğunu anlatmak amacıyla çizilmiş bir karikatürde gandhi ayağını bir ayakkabı boyacısı çocuğun zımbırtısının üzerine koymuş, ayakkabılarının boyanmasını bekliyor. ama ayakkabı boyanacak gibi değil çünkü iki parça ipten oluşuyor. sanırım burada sanatçının düşünmemizi istediği şey "yani düşün ne yüce gönüllü adam, ayakkabısı boyanacak türden değil ama gandi süper bi insan olduğu için zavallı ayakkabı boyacısına istihdam yaratmak için öyleymiş gibi yapıyor" türü bir şeyler. peki bir liderin yüceliğini anlatmak için, kendisini halkı ayaklarına kapanmış muamele yaparken çizmek ne derece yüceltici bir görüntü oluşturur? artı bu lideri deli mi dütmüş? niye öyle ipleri çocuğun önüne koyuyor boyasın diye? çocuk ne yapacak bu durumda? dalga mı geçiyor? bi de karşısındaki gandi, bir şey de diyemez? sonra yani gandi'nin olayı halkına osuruktan da olsa bir iş bulun çalışın memleketi kalkındıralım demek midir? nedir? bence bu yaklaşım olsa olsa sanatta "akım derken bokum deme" akımı olarak adlandırılabilir.
  • dünya görüşünü vs bilmesem de gözümde insanın dibi ve koca çocuktur.

    tanımışlığım, etmişliğim yoktu, 2005'ti, yazdı, dikili'deydik. bir restoranda oturmuş, saz söz sohbetindeydik. saat ilerlemişti.

    karnım aç, bahanesiyle içeri biri girdi, restoranın sahibi arkadaşımız, mekanın kapalı olduğunu; ancak bizim yanımıza oturursa, masamızdakilerle karnını doyurabileceğini söyledi. sanki, zaten ben saza söze geldim dercesine teklifi hiç düşünmeden kabul etti. masamıza oturdu, adlarımızı söyledik, tanıştık. memnun oldu. bazı türkülere eşlik etti, bazı türküleri dinledi, masamızdan kendisiyle paylaştıklarımızı, zevkle tüketti. bir ara çantasını açtı, elinde kağıt kalem, bir şeyler karalamaya başladı, sonra bir arkadaşımız istemsiz, yaptığına baktı merakla. adam 3-4 dakika içinde koca a4'ü doldurmuş, hepimizi detaylarıyla resmetmiş veiçine mizahi öğeler eklemişti. epey keyiflendik. bu yeteneğin ne olduğunu sormadık kendisine. sonra ardı arkası kesilmeyen bir şekilde, bizim yaptığımız sanata karşılık verdi. biz ne kadar türkü çığırdıysak, o da o kadar karikatüze çalışması yaptı, hepsi de başarılıydı. ara ara fotoğraf da çekiyordu. dayanamadık, mesleğini sorduk, cumhuriyet'te karikatüristim dedi. adını bir kere daha sorduk, semih poroy dedi. biz vaaaay dedik. yine tanımıyorduk.

    saat iyice ilerlemişti, müsade istedi, biz de kalkacaktık zaten. mail adreslerimizi aldı, masamızda çektiği fotoğrafları daha sonra göndereceğini söyledi. karikatürlerden bazılarını çok istememize ramen vermedi, bazılarınıysa, bu sana, bu sana dedi. arkadaş kendisinden hesap almadı. o da ona iki tane karikatür verdi.

    aylar sonra mail adresimde gönderdiği fotografları gördüm; yine vaaaay dedim.

    güzel adam.
  • nato'nun tartışmalı sırbistan harekatı sırasında çizilmiş bir karikatürünü hatırlıyorum. yıldızlı bir gecede yolda yürüyen bir adam kafasını korumaya çalışarak yürümeye çalışmaktadır. gökteki yıldızlardan biri büyükçe bir nato yıldızıdır.
    karikatürlerindeki sadelik takdire şayandır.
  • ünlü bir karikatürist.
  • yıllardır cumhuriyet'de çizer. baş karakterinin adı "harbi" dir. her cumartesi bantının bir karesini cumartesi annelerine ayırır, elinde oğlunun resmi olan bir cumartesi annesi çizer.
  • çoğu edebiyat dergisinde çalışmaları bulunan çizer.
  • bowling üstadı.
  • şu karikatürü ile beni benden almış. pek bi kıymetli insan.
  • cumhuriyet gazetesi'nde severek takip ettiğim "harbi" karikatürlerini çizen ve 6 aralık 2015 pazar günü itibarıyla seriyi sonlandıran sanatçıdır. harbi'nin son çizimine ise şuradan ulaşılabilir.

    güle güle harbi!

    edit: basit hatalar
  • genellikle birkaç haftayı belli bir temaya ayıran, espri özürlü karikatürist.
hesabın var mı? giriş yap