• sonunda acı çekmekten korkmaktır. kaybetmekten korkmaktır. bazı insanlar hayatı çok çok dolu dolu filan yaşamazlar. birisini severlerse onu kaybetmekten çok korkacaklarını bilirler. yoksa insan sevmekten neden korksun.

    yanlış kişiyi sevmekten korkarlar. sevmekten değil. ben anlamamışımdır hayatım boyunca. sanırım yedimde neysem yetmişimde de oyum ben. ve hep düşünmüşümdür insanlara bakarken; nasıl olup sık sık aşık olabildiklerini anlamakta zorlanmışımdır. ya da hadi bir deneyelim edalarıyla birilerini sevmeye çalıştıklarını.

    sevmek risk almaktır baya. nasıl olup da belki de hiç haketmeyecek birisine bu payeyi vermiş olmakla ilgili endişe duymazlar insanlar diye düşünmüşümdür.

    evet sanki harcadıkça tükenecek bir şey sevgi. bitmesinden de korkarım. yanlış sevgi biter, biterse de terkedersin. yanlış insanı üzersin. bundan da korkar insan. hatta bırak sevmeyi sevilmek zaten başlı başına sorumluluk ister; ya sen onu sevmiyorsan.

    sevmek bence de dünyadaki en korkutucu şeylerden birisi. kendini bir köprünün trabzanlarından sarkarken bulabilirsin ya da sarkan birisini inmesi için ikna etmeye çalışırken. her halükarda can sıkıcı. bir sevgi, bir hata, hayata tüm inanacını silip atabilir de. bu riski almaya değecek insan, hayatta kaç tanedir ki?
  • "bizler...
    gökyüzündeki mavilikleri görmeye hasret... her bakışta gözlerimizi kısmak zorunda olmak güneşe, ne zor... ne ağır... oysa, o güneşin parlaklığına inat tüm gücümüzle açabilsek gözlerimizi kapatmamacasına. ve izin versek de girse o sıcaklık yüreğimize, hissetsek, benimsesek, bir parça yapsak o sıcaklığı... ne zor... ne anlamsız... bir kere izin versek kelebeklerin üzerimizden uçmasına, bir kere farketsek güzelliklerini, hayatımıza katacakları yaşama sevincini... ama biz bundan korkuyoruz işte... birileri gelecek, yüreğimize, hayatımıza yerleşecek ve biz ondan vazgeçmek istemeyeceğiz... işte bundan. bundan bütün kaçışlar, bütün mağrurluğumuz... bize göre güçsüzlüktür çünkü birilerine bağlanmak, sevmek, hayatında bir parça olduğunu ve onsuz herşeyin boş olacağını hissetmek... işte bundan tüm kaçışlarımız... bize göre güçsüzlüktür çünkü bunun adı. ama bilmeyiz ki; hayatımızda olması için savaştığımız zaman asıl güçlü oluruz... o zaman anlarız değerini sevginin ve paylaşımın... ve o zaman değer bulur yaşamak... savaştığımız sürece varız. oysa... gitme diyecek kadar bile yürekli olamayız... istesek de yapamayız bunu... dedim ya; umarım birgün kaybettiklerimiz için acı duymayı öğreniriz. çünkü o zaman değerini anlarız elimizdekilerin. ve o zaman belki mutluluğun, elimizden, bir balık kayganlığında kayıp gitmesine izin vermeyiz... avuçlarımızı sımsıkı kapatmayı öğreniriz belki birgün... "
  • bütün kış özlemiyle yaşadığın o akdeniz sahiline ulaştığında suyu ayağınla "acaba çok soğuk mudur" diye kontrol etmektir.
  • birini çok sevdim, o da ağzıma sıçtı diye yapmayacağım şey. ne yani siz gittiğiniz film kötü çıktı diye bir daha sinemaya gitmeyecek misiniz?
  • psikoloji bozan bir hissiyattır.

    bu korkuyu edinebilmek için içe dönüp, hissedilenin naifliğinin, saflığının farkına varılmış olması gerekir.
    aslında korkulan şey kaybetmek korkusu değil, günün birinde sahte bir şeye gerçek şeyler hissettiğini farketmek korkusudur.
  • önce verip sonra verip hep verip sonra hiç alamamaktan korkmaktır.
  • yıpranılmışlık belirtisidir . tekrarlardan korkmaktır.
  • hasan hüseyin korkmazgil'in "akarsuya bırakılan mektup" şiirindeki dikenli tel. kanar dokunursan.

    "incecikti
    gül dalıydı
    dokunsam kırılacaktı
    dokunmadım
    kurudu"
  • siz sevmekten değil daha çok sevilmemekten korkuyorsunuz.

    "sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma! çünkü aşk; onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır aslında...."

    nazım hikmet ran
  • bir küçük çocuk gibi sobanın sıcaklığı cezbederdi beni belki de. ama ne zaman dokunsam elim yandı, izi kaldı. diyorlar ki denemekten korkma, çok karamsarsın. her yaklaştığımda yanarken ben, nasıl güvenirim bir daha?
hesabın var mı? giriş yap