• çok ilgisiz bir şey ararken karşıma çıkan, ilginç ve hoş fikirler içerek bir yazı. şöyle bir aktaralım:

    "şehirlerarası otobüs terminalleri henüz bu günkü septik temizliğine ve ruhsuz floresan aydınlığına kavuşmadan önce garip bir karmaşanın yaşandığı çok hareketli ve renkli mekanlardı. buralarda askere giden delikanlıların, ankara'da annesini tedavi ettiren kasabalı adamın ve akraba ziyaretine gelmiş memleketlilerin ilgisini çekebilecek bir sürü ıvır zıvır eşya ve tabi ki kitap satan attar benzeri dükkanlar olurdu. inanılmaz küçük bu dükkanlarda gazeteden, düşük kalite tıraş takımına kadar her şey bulunurdu. üzerinde şafağa kaç gün kaldığını işaret edebileceğiniz ufak not defterleri ve genç kızların ilgisini çekebilecek üzerinde gül resmi olan hatıra defterleri de dükkanın ufacık vitrinine yan yana konurdu.

    bütün bu eşya hengamesi içinde dikkatimi iki kitap çok çekerdi, üzerinde bruce lee'nin resmi olan "dövüş teknikleri" idi. diğeri ise güzel bir kadın resminin süslediği "on derste etkili kadın tavlama teknikleri" gibi komik bir ismi olan kitaptı. tam hatırlamıyorum ama kadınları baştan çıkarmanın kesin etkili yolları (!) bir, bir sıralanıyordu. hatta kitabın kapağında bu kitabı okuduktan sonra bütün kadınların hayranlığını toplayacak harika erkek olmanın içten bile olmadığı yazılıydı.

    işte tipik bir erkek budalalığı ya da dilerseniz safdilliği deyin.

    erkekler arasında yaygın olan aptalca bir inanca göre belirli bazı metotları kuralına göre uygularsanız bir kadını elde edebilirsiniz. aynı budalaca inanç kadınlar arasında kendini farklı şekilde ifade eder. belirli bazı kuralları uygularsanız, bir erkeği elde tutmanın, onu kendinize bağlamanızın mümkün olduğunu ileri sürerler. hatta bu konuda her iki cins için yazılmış bir çok kitap vardır. millet yemek kitabı alır gibi bu kitapları alıp okumakta ve mutsuz hayatlarının belirli kurallarla mutlu olacakları beklentisine girmektedirler.

    heyhat!
    hayat kitapların bittiği yerde başlar. kadın ve erkek arasındaki o bağlılık ve tutku, o şiir ve o tat kağıda dökülemeyen bir şeyden gelir ki onu şimdiye kadar kimse yazamadı. o olmayınca da istediğiniz kadar metot, sepet vs. uygulayın olmaz.

    konumuzu fazla dağıtmadan çapkınlık olayına dönelim. akıllı bir çapkın, çapkınlığın olmadığını yani belirli oyunlar, kurallar, hileler, varyasyonlarla bir kadının baştan çıkarılamayacağını bilir. piyasada satılan ucuz ve uyduruk mutluluk reçeteli kitaplarda anlatılan oyunları ve hileleri yutan kadın ya çok genç ve saftır ya da bunları yutar gibi görünecek kadar tecrübeli ve kaşardır.

    bir sürü erkek kedi ile çevrilmiş bir dişi kedinin yaptığı gibi seçen her zaman dişidir. akıllı bir çapkın seçilen erkek olmaya çalışır. seçme işlemini bunun ötesinde etkilemeyeceğini bilir.

    zaten bu işi zevk ve keyif haline getirmiş bir çapkın için amaç, kadını baştan çıkarmak değil baştan çıkarma sürecinin getirdiği keyif ve heyecandır. bu açıdan gerçek ve nitelikli bir çapkınlık avcılık ya da amatör balıkçılığa benzer. hiçbir avcı ya da olta balıkçısı avladıkları balık ya da kuşun etini yemek için avlanmaz. avı çekici kılan sonunda elde edilen et değil, bizzatihi avlanma sürecinin kendisidir. beklemek, pusuya yatmak, oltayı çekmek, kovalamak, sessiz kalmak, nişan almak, rüzgarı hesaplamak vs. bütün bu ayrıntı ve detaylar bolluğu avı çekici kılar. bazı durumlarda evdeki gül gibi karısını neden bırakıp da o çirkin kadınla oldu diye başkasını ayıplayanlarla aynı fikirde değilim. ve sanıldığının aksine hareminde 40 tane çok güzel kadını olan padişah şanslı bir erkek değildir. o keyifsiz bir can sıkıntısı içindedir. bir erkek olarak asla bir haremim olmasını istemem.

    analizimizi genişletirsek şunu görürüz; gerçek bir çapkın için nihai amaç kadını yatağa atmak, baştan çıkarmak ya da elde etmek değil bu sürecin getirdiği heyecan ve renktir. amaç sadece seks olsaydı, düzenli bir birliktelik ve hatta evlilik bu açıdan çok daha akıllıca bir çözüm olurdu. bazı ekstrem durumlarda, bir kadınla sevişmek bir çapkın için başarısının ispatı olarak görüldüğü için önem taşır. tabi ki çapkınların hepsinin libidosu çok yüksektir ama gerçek bir çapkın gözünü yatağa dikmez çünkü kadınlar bunu hemen sezer ve kendilerini av ve yalın et olarak gördükleri anda kendilerini çekerler.

    çapkınlığın bir teorisi ve bir de pratiği vardır. gerçek bir çapkın, sağlam bir teoriyi deneyimlerle zenginleştirilmiş bir pratik ile birleştirebilen erkektir. tecrübe pratik ile gelen bir şeydir ama teori en az tecrübe kadar önemlidir. teori, yani genel olarak insan psikolojisi ve özel olarak kadın psikolojisi inanılmaz geniş bir alandır ama kısaca konunun sadece çapkınlıkla ilgili kısmına biraz girelim.

    kadın erkek ilişkilerinin bir biyolojik temeli, bunun hemen üstünde toplumsal katman yer alır. toplumsal katman ise bireysel katmanı taşır. bu üç katman sürekli olarak birbirlerini etkiler ve değiştirirler. sonuçta ortaya modellenemeyen karmaşık bir mekanizma çıkar. bu mekanizmayı kimse çözemedi, başaramadı siz hiç uğraşmayın. sadece şunlara dikkat edin yeter;

    çapkınlık yaparken kadın psikolojisine ait şu üç anahtar kelimeyi aklınızdan çıkarmayın, güç, güven ve ritüel. şimdi bunları sırayla inceleyelim.

    güç:
    kadınları çok fazla ciddiye almak dışında her yönüyle mükemmel bir filozof olan nietszche'nin dediği gibi "kadına mı gidiyorsun? o halde kırbacını unutma". bu aforizma, büyük filozofun diğer bir çok aforizması gibi yanlış anlaşılmıştır. burada anlatılmak istenen kırbaçla kadını döv değildir.

    kadın erkekte gücü ister ve arar. güçten kasıt döven ya da dayak atan yok edici ve ezici bir güç değildir. bir kadının lügatında güç neye tekabül ediyorsa odur. güç, kenar mahalle dilberi için adaleli bir vücut iken, üniversite mezunu entelektüel kadın için keskin bir zeka ya da geniş bir entelektüel birikimdir. kimi kadın için güç, doğrudan para ve iktidardır. gücü nasıl tanımlarsa tanımlasın, her halükarda kadın bu gücü erkekte görmek ister.

    kadınlardaki bu güç isteği sanıldığı gibi kadının güçsüzlüğünden ileri gelmez., milyonlarca yıllık evrimin bir sonucudur. doğa kadına içgüdüsel olarak "taliplilerinin arasında en güçlüsünü seç" der. "sen hamile iken ve sonrasında seni koruyabilecek güce sahip bir erkeği bul" ey kadın!. taş devrinde bu güç kaba kuvvetti ama günümüz yaşamında gücün tanımı çok farklıdır.

    güven:
    güvenden kasıt, erkeğin yalancı, hilekar ya da güvenilmez biri olmaması değildir. güven, kadının erkekte bulduğu gücün devamlılığına duyduğu güvendir. kadın bu güveni duymak ister, daha da önemlisi bu gücün devamlı olacağına dair bir inancı korumak ister. güvenin açılımı da oldukça basittir. kadın üremenin getirdiği zayıflık içinde olduğunda bile kendisini terk etmeyecek güveni verecek erkeği arar. bu tanım açıklamaya gerek bırakmayacak kadar açıktır.

    ritüel:
    kadınların giydikleri elbiselerden tutunda televizyonların üstüne serdikleri dantellere kadar her şeyde kendini gösteren bir ritüel eğilimi vardır. çapkınlık yapmak istiyorsanız biz erkeklere anlaşılmaz ve hatta saçma gelen ritüel konusunda kendinizi ciddi bir şekilde eğitmeniz gerekir. ve hatta bir adım ileri gidip sizde ritüeli sevmelisiniz. kadın ritüel ile kendini, çevresini ve ilişkisini anlamlandırır. ister ilişki olsun ister elbise, kadın yaşadığı ya da sahip olduğu şeyi süsledikçe, ritüele boğdukça sahip çıkar. erkek ise tam tersi, yeryüzünde var olan "şeylerin" işlevselliğine bakar.

    kadın, aile kavramını bu şekilde, ritüeli kullanarak yaratır. tuhaf ama bu açıdan kadınlar ve askerler birbirlerine çok benzer. bütün o marşlar, bayrak törenleri, yeminler vs. bir anlam ve inanç dünyası oluşturur. bu bir anlamda gereklidir. kadın da benzer bir şekilde ritüeli kullanır. dünyayı bu şekilde kendinden kılar.

    dünyaya fonksiyonel bir bakış açısından bakan ve şeyler arasındaki ilişkiyi ritüele değil de fonksiyona göre temellendiren erkek için ritüel ve dantelli sehpa örtüleri gereksiz ve saçma ayrıntılar olarak gözükür. kadın ve erkeğin birbirlerini anlama konusundaki en büyük zorluk buradan kaynaklanır.

    işin ahlaki yönüne gelince... birkaç basit ve yalın kural bir çapkın için yeterlidir. "asla evli bir kadınla olma" ya da "asla aynı işyerinden bir kadınla olma" vb.. bu tür basit kuralların hem ahlaki hem de pratik sebepleri vardır. aklıma gelen bir başka kural da "asla tutamayacağın sözler verme". kadınları kıran ya da üzen, baştan çıkarılmak değil, acemi çapkınların "amaç her tür amacı meşru kılar" ucuzluğu ile yaptıkları basit numaralardır. bunların en başında fütursuzca verilen sözler ve vaatler gelir. gerçek bir çapkın her zaman kendine ve karşısındaki kadına karşı dürüsttür. ne kadar arzulasa da sırf bir kadını elde etmek için evlenme vaadinde bulunmaz. o kişiliğine, etkileyiciliğine ve aklına güvenir.

    pratik olarak belirli bir kural yoktur. çok iyi giyinmek sanıldığı gibi erkeğe yakışmaz ama paspallığında alemi yok. iyi kokmak şarttır. kaliteli bir parfüm az olmak kaydıyla kullanılmalıdır.

    çapkınlık yaptıkça kadınlara dair bazı şeyleri öğrenmeniz gerekir. sanıldığının aksine çapkınlık yapmak için ağzı çok iyi laf yapmak yetmez. aynı zamanda çok iyi bir dinleyici olmanız gerekir.

    bunun dışında kadınca bir sohbeti yapabilecek kadar az çok kadın dünyasını bilmeniz gerekir. mesela burçlar konusunda az, çok bilginizin olması gerekir.

    iyi bir çapkın boşboğaz değildir. sağda solda vukuatlarını anlatmaz. ketumluk bu işte çok önemlidir.

    kadın erkek ilişkilerini anlamsız ve sevimsiz bir satranç oyununa dönüştüren aptalca küçük oyunlar işin tadını tuzunu kaçırır. iyi bir çapkın bu tür bayağılıklara başvurup avın tadını kaçırmaz. bu tür hileler, dansa benzer uyumu ve tabi işin şiirini bozar. oldu olacak kolasına uyku hapı atın, sonuçta aynı şey. bunlar basit erkeklerin işidir.

    sanıldığının aksine gerçek bir çapkın her kadının peşinden koşmaz. her gördüğü kadına asılan ve yalakalık yapan biri çapkın değil sadece erkek türünün yüz karası azmış bir mart kedisidir. gerçek çapkın gerçek avcı gibi kaliteli avın peşine düşer. gerçek çapkınlar bu av motivasyonu ile hareket ettikleri için zaman içinde ister istemez daha büyük avlara doğru bir evrimleşme gösterirler.

    gerçek çapkınları, amatör abazalardan ayıran belirgin fark ise gerçek çapkınların kadınları gerçekten sevmeleridir. erkekler, özellikle ülkemizin erkekleri kadınlar için cinayet işlemekte, seni seviyorum diye sevgilisini elli küsur yerden bıçaklamakta ve sevdiği (!) kadının yüzüne kezzap atmaktadır. her ne kadar bunu sevgi adına yaptıklarını söyleseler de aslında bu çokça öküzlük birazcık da tutkudan kaynaklanmaktadır. türk erkeği kadınına aşık oluyor her türlü ölçüsüzlüğü yapıyor ama sevmiyor. aşk meşk olayları dışında kadını yanında berisinde görmek istemiyor pek. çapkınlar bu kategorinin dışındadır. onlar kadınları gerçekten çok severler ve değer verirler.

    sonuç olarak çapkınlık ne utanılacak bir ayıp ne de övünülecek bir maharettir. usulünce ve adam gibi yapıldığında yaşamı renklendirip güzelleştiren bir, bir...güzel bir şeydir işte.

    neyse... peki ben bu kadar şeyi nereden biliyorum? tabi ki çok kitap okuyarak...

    mehmet emin ari"
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap