• oguz duzgun adli bir vatandasimizin (kimdir bilmem) gelistirdigi teoridir. yorumsuz olarak kopyalayip buraya yapistiriyorum:

    (...)
    “adem ve havva dili teorisi” diye adlandırdığımız bir görüşümüzden bahsedeceğiz.az önce bahsettiğim gibi bilim adamlarının çoğunluğu son zamanlarda gen bilimindeki ilerlemelerin de etkisiyle insanlığın “ortak bir dişi ve erkek” atadan geldiğini kabul etmektedirler.bu gerçeği ise binlerce, on bilerce yıl öncesinden dinler ortaya koymuştur..şaşırtıcı bir şekilde pek çok gerçeği binlerce yıl öncesinden bildiren kutsal kitaplar, pek çok alanda olduğu gibi ilk insanın oluşumu konusunda da bize yol gösterici olmaktadırlar..biz kutsal kitapların ilahiliğini ya da gökselliğini bu yazımızda tartışma konusu yapmayacağız..onları bilimsel bir referans olarak kabul edeceğiz..bu kutsal kitapların en eskilerinden olan tevrat’ta ve daha sonraları da incil, kur’an gibi kutsal kitaplarda adı geçen adem ve havva isimlerinden yola çıkacağız.ilk insan hakkında bu denli iddialı konuşan en eski ve ilk insana en yakın yazılı metinlerden biri olarak gördüğümüz tevrat’taki bu birkaç kelimeyi inceleyeceğiz.bu iki ismin ilk insan tarafından kullanılmış sesleri içerebileceğini kabul edeceğiz öncelikle..

    a-d-e-m-h-a-v-v-a

    elbette bu yazdığımız kelime sitillleri kur’an’daki seslerden oluşmuştur..bu isimlerin ibraniceleri de çok farklı değildir aslında..

    a-d-a-m- e-v-a ya da h-e-v-a

    bu kelimeler isim olarak ilk insana verilebildiyse demek ki ilk insan bu kelimeleri oluşturan sesleri çıkarabiliyordu..

    bu kelimelerdeki seslere bir dikkat edelim:

    a= düz, geniş ve kalın bir ses…
    d=dişsi, kapalı bir ses
    e=düz, geniş ve ince bir ses.
    m=dudaksı, kapalı bir ses..

    temel mantık olarak adem kelimesinde kullanılan seslerin en azından birinin erkeksi birinin de dişil olduğunu kabul edeceğiz..

    d=erkeksi bir ses

    m=kadınsı bir ses

    d= +

    m= -

    demek ki dişsi ses olan d sesi erkeksiliği m sesi de dişiliği temsil ediyor.demek ki adem’de dişilik ve erkeklik ve diğer bütün zıtlar potansiyel olarak mevcuttu.erkekliğin en ileri düzeyinde d sesi, aileye başlangıç düzeyinde ise b, m sesleri gibi dudaksı sesler daha belirgindir.burada erkekliği cinsel bir kavram olarak görmüyor zıtlıkların en celalli kısmı olarak görüyoruz.dişillik için söylediklerimizde de cinselliği ifade değil negatifliği ya da ying’in yang’ını ifade etmeye çalışıyoruz.hatta kurân diliyle ifade edilen adem kelimesindeki ae zıtlığı da bu kelimede çekirdek olarak zıtlıkların cem olduğunu ispat eder..havva kelimesine baktığımızda ise

    h=boğazsı, akışkan

    v=dudaksı, akışkan…

    diğer ünlüleri az önce incelediğimizden şimdi incelemeyeceğiz..baştaki h sesinin sonradan oluşmuş bir ses olduğunu var saysak da değişen bir şey olmayacak..v sesi bildiğimiz gibi adem kelimesindeki m sesiyle akrabadır..önce m sesi ya da b sesi oluşur, daha sonra bu sesler v, f gibi seslere dönüşürler..bu durumda asli m sesinden türemiş olan v sesi havva kelimesinde ortaya çıkmaktadır..bu v sesi dişil bir ses yani dudaksı bir ses olarak bizim görüşümüzü ispat etmektedir.v sesi dişildir ama bir o kadar da erkeksidir..zira m sesinden türemiştir..aslında dişillik ve erillik bu noktada iç içe girmiştir..bu da aslında “insan” denilen varlığın ayrımının onun cinsiyetinden değil de yapıp edebildiklerinden, çalışmasının derecesinden, ilminden ve benzeri kesbi yönlerinden kaynaklandığını ortaya koyar..bu da apayrı bir konu olduğu için bahsimizden hariçtir.

    bu adem, adam, edım ve benzeri şekillerde telaffuz edilen kelime, köken olarak hangi kelimeden gelmektedir sorusu kafayı kurcalayabilir..eğer bu kelimenin –em bölümü dişiliği temsil ediyorsa ki aslında babil dönemindeki varlıklara çift isimler verilmesi geleneğinin ta ilk insana ulaştığını da ispat edebilir bu..ad bölümü de erkeksi bölüm olabilir..tabii ki bu sadece bir iddiadır, tahmindir..bu yazımızın bu gibi bölümleri de “deneme” olarak algılanmalıdır..

    havva bir kadın olarak karşısındaki erkeğe adem ya da adam diyerek seslenmektedir..bu kelimeyi söylemek için önce ağız genişçe açılır alt dişe yakın olan dil “d” sesiyle birlikte üst dile değer sonuçta da kelime dudaklarda biter “m” sesiyle…kendinizi su içerken ya da bir lokmayı yerken düşünün adem, adım, ya da edım benzeri bir ses çıktığını fark edeceksiniz..bu sesler açıkça yutkunma sesleridir..havva bu sesleri çıkarmakta çok zorlanmamıştı herhalde..onlar elbette gündelik hayatta yemek yiyorlar, su da içiyorlardı..aslında havva’nın bu yutkunması; onun adem’e yemek gibi, su gibi ihtiyacı olduğunu, ademsiz gayet güçsüz, zayıf olacağını ortaya koyar..sondaki m sesi de tüm dudaksı seslerde olduğu gibi “sevgiyi” de ifade eder. adem ise eşine havva diye seslenerek nefes alıp verirken çıkarılan tabii sesin bir taklidini ortaya koyar gibidir.demek ki adem de eşine havaya, nefese ihtiyaç duyduğu gibi muhtaç olduğunu ifade ediyor..v sesi de dudaksı bir ses olarak onun eşine olan sevgisini ortaya koyar..

    demek ki bu örneklerdeki ve benzeri sesleri çıkarabilme kabiliyeti insanoğluna yaratılıştan verilmiştir..kediler “miyav”, köpeklere “hav”, koyunlara “me” detirten, onların bazı sesleri çıkarmalarını sağlayan çevresel faktörlerden çok öte iç güdü denilen ve mahiyeti bilimce bir türlü açıklanamayan etkiler vardır..işte bu sevk-i tabii ya da sevk-i ilahi diye adlandırılan etkiler sayesindedir ki ilk insan en az 9, 10 sesi çıkarabiliyordu bebeklerde olduğu gibi.ilk dil de zaten onun çıkardığı bu ilk seslerin çeşitli şekillerde kombinasyonundan oluşuyordu..bu ilk dille bir kere ad sesini erkek, güçlü varlık için kullanan havva daha sonra tüm güçlü ve erkeksi varlıklar için de ad sesinden türeyen kelimeler oluşturacaktı..havva’nın çocukları da onun öğrettiği bu dil sayesinde birbirleriyle anlaşabileceklerdi.

    şimdi şu andaki dünya dillerinden bizi bu adem ve havva-eva kelimelerine götürecek örneklere bakalım.

    öncelikle büyüklüğün, güçlülüğün en üst makamında bulunan ilah kavramını karşılamak için dünya dillerinde kullanılan kelimelere bir bakalım:

    go(d)=ingilizce
    (t)engri=türkçe
    (d)ei=latince
    hu(d)a=farsça
    eha(d)
    ka(d)ir
    same(d)
    (t)eala=arapça
    (d)ingir=sümerce
    a(d)on=ibranice

    ilah kelimesini karşılamak için çeşitli dillerde kullanılan bu kelimelerdeki bilhassa “d, t” dişsi seslerindeki benzerlik bu kelimelerin adem kelimesindeki “d” dişsi sesini içermeleri bir tesadüf olmasa gerek..
    erkeksilikleri ile daha belirgin olan kelimelere bir bakalım:

    dady=ingilizce (baba)
    dede=türkçe (baba, büyük baba)
    father=ingilizce (baba)
    peder=farsça (baba)
    brother=ingilizce (erkek kardeş)
    ata=türkçe (baba, dede)
    ced=arapça (dede)
    birader=farsça (erkek kardeş)
    zad= farsça (oğlan çocuk )

    bu ve benzeri kelimelerdeki “d, t” dişsi seslerinin benzerliği de bu “d” sesinin erkeksiliğini bize hatırlatan müstesna ortak dil kalıntılarından bazılarıdır..hatta türkçe’mizdeki dağ, deniz, taş gibi celalli varlıklara verilen isimler de ortak bir dil mantığının izlerini taşır gibi gözükmektedir.

    dünya dillerinde dudaksı sesler de genel itibariyle dişiliği ifade eden sesler gibi gözükmektedir.ilk ortak dilde bu eva kelimesinden mülhem olarak dişil varlıkları ifade etmek için “m, v” benzeri dudaksı seslerin kullanıldığı bilinmektedir..belki de bebeğin “emme” eyleminin bir nevi taklidi yoluyla çıkarılan; “annemsi” ve “kadınsı” kavramları ifade etmek için kullanılan “m” sesine dünya dillerinde belirttiğimiz ölçüler ışığında sıklıkla rastlamaktayız.

    ümm=anne (arapça)
    mam=anne (ingilizce)
    mother=anne (ingilizce)
    mader=anne (farsça)
    aba=anne, abla (türkçe)
    bibi= hala (türkçe)
    umay=tanrıça (türkçe)
    women=kadın (ingilizce)
    meme=meme (pek çok dilde)
    em-=emme fiili..türkçe’de ve diğer dillerde kadınlarla ilgili olarak kullanılan pek çok kelimede bu dudaksı seslere bilhassa da “m” sesine rastlarız..

    adem kelimesinin sonundaki “m” sesi gibi dudaksı seslerin erkekler için de hususileştiği görülmektedir..bu sesin erkeksi bir yönünün de olduğu bu örnekle ortaya çıkar:

    (b)aba=türkçe (baba)
    (b)ava=farsça (baba)
    (p)apa=latince (baba)
    (b)irader=erkek kardeş (farsça)
    (b)rother= erkek kardeş (ingilizce)
    e(b)u= baba (arapça)
    a(b)a=baba (aramice)
    (b)en=oğul (ibranice)
    (b)in=oğul (arapça)
    (b)ar=oğul (aramice)
    (p)ir=ihtiyar erkek (farsça)
    (f)ather=baba (ingilizce)
    (p)eder=baba (farsça)
    (b)ey=erkek büyük

    bütün bu kelimelerdeki bpf seslerindeki ortaklık, manadaki yakınlıkla da birleşince bizi ortak bir dile taşımaz mı?bilhassa b sesi ve onunla akraba olan p ve f sesleri erkeksi kavramları ifade için seçilmişe benzemektedir..ancak yine bir dudaksı ses olan m sesi ize az önce verdiğimiz örnekler de gösteriyor ki dişil varlıkları karşılamak için kullanılan bir ses olmuştur ilk dünya dilinde..

    bugün dünya dillerinde sevme fiilini ifade eden kelimelerde de bir benzerlik göze çarpar:

    se(v)

    lo(v)e

    hu(b)

    lie(b)e

    (b)use=öpücük (farsça)

    ö(p)=türkçe

    (m)aç=farsça (öpme)

    ve benzeri örneklerden sevgi onla ilgili pek çok kavramın da dudaksı seslerle ifade edildiğini görürüz..bu da ilk dünya dilinde bu tarz kelimelerin ortak olduğunu gösteren ayrı birer delil olarak belirmektedirler..

    kaynak: http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=43446

    edit: (bkz: abesle istigal)
  • farklı üç beş dilden işinize gelen kelimeleri işinize gelen yönleriyle seçmek, arada üç beş kademe olasılıksal varsayım yapmak sonucu ortaya koyacağınız iddia tabii ki "bilim"den çok "hoş bir terane" olarak bu kubbede yerini alacak, hatta almayıp eriyip gidecektir.
    ben misal tanrı anlamında gelen kelimeler arasında allah'ı aradım yehova'yı aradım. erkeksi olduğu söylenen kelimelerden "brother" ve "father"'ın "ther" kısmının eski hint avrupa dilindeki dişil ya da eril bütün akrabalık terimlerinde geçtiğinin (mother, sister) bahsini aradım (yoktu) (ki farsça ve ingilizce father ve peder kelimelerini ayrı örnekmiş gibi vermek abestir, bu iki kelimenin eş kökenli olduğunu ortaokulda öğreniyoruz). kadınsı olan kelimelerde "ana" yok. nerde sevgi kelimelerinde ingilizlerin meşhur "kiss"i.
    seçe seçe bütün dilleri ortak bir dile temellendirme "bilimsi"sini biz daha önce de yaptık, ve buna güneş dil teorisi dedik, ve kendi kendimizi birkaç yıl tatmin ettik bu teori ile daha fazla değil. ha siz güneş dil teorisini alıp yeni bir iddia olarak ortaya atarsanız, ben bunu "türkiye'de gerçek bilim yapılamadığı için halk kendini fantazilere vuruyor" diye algılarım.
    mesnetsiz iddia. teori olmanın ışık yılı ötesinden geçemeyen bahis.
hesabın var mı? giriş yap