• cresol olarak bilinen kimyevi. http://en.wikipedia.org/wiki/cresol

    ayrica bahsi gecen hikayenin sallamasyon olmasi nedeniyle varolan bir bilesimle tasak gecilmesine vesile olmustur.
  • son zamanlarda gelen spam mailler ile tekrar hortlamış kimsayaldır.
  • konu oldugu hikayeye dair hicbir somut kanit yok.
    ama sallamasyon olduguna dair aciklamalar oldukca mantikli.
  • konu olduğu hikayenin sallamasyon olduğunu söyleyenlerin ta amına koyayım. ulan sırf bizim köyden bile hem filistin'deki hem de ingiltere'deki kamplarda ermeni doktorlarca hazırlanmış ingilizlerin kontrolündeki krizollü suya sokulan ve kör olan kaç kişi var. ingiltere'ye götürülen 107 esirden biri de dedemin babası. avradını siktiklerim ermeni soykırımı deyince atlarsınız "ayy eveet hepimiz ermeniyiz" diye ama iş ecdadınıza gelince "sallamasyon, tu kaka" olur. korkmayın lan bu kadar atanızdan dedenizden. yavşaklar. tamam sakinim.
  • kömür katranından elde edilebilen çözücü bir kimyasal. aslında pek de yalan değil yani hikayedeki "o madde".

    (bkz: cresol)
  • (bkz: cresol) fransızca kökenli bir kelime olup doğru yazımı tdk’ye göre krezol dur.

    tanım: kömür katranının damıtılmasından elde edilen, dezenfekte ve tütsülemede, boya imalatında kullanılan, renksiz, yağlı sıvı halde bir tolüen türevi.

    formül: c7h8o
  • “mısır’ın abbasiye hastanesinde ve teller arasındaki feci manzarayı tarif edebilmek benim iktidarım dışındadır. “ingilizler, ermeni doktorları serbest bırakmıştı. bunlar da ellerinde miller, kolları sıvalı, sabahtan akşama kadar ameliyat yapıp türk askerinin gözünü oyuyordu. tahminen iki binden az olmamak üzere askerimizin bir kısmının iki ve bir kısmının da bir gözü oyulmuş, bir çoğununda ayakları ve kolları kesilmiştir.

    esirlerimiz güneş altında çalıştıklarından kızgın kumun tesiri ile göz ağrısına tutulur, mecburen doktora müracaat ederdi. doktor eline bir av geçmiş gibi sevinir, bunları hastaneye yollardı. mehmetçik hastaneye gönderilmemesi için yalvarırsa da zorla oraya gönderilir, on gün sonra gözsüz olarak dönerdi.

    kör edilen askerimizin hali ıstırap vericiydi. otuz kırk asker birbirlerini ceketlerinden tutar, tuvaletlere de, yemek almaya da o şekilde gider gelirlerdi. sabahtan akşama kadar kumların üzerinde sürünürler, yarı aç yarı tok hayatlarını sürdürürlerdi.

    ödemişli ali dayının inlemelerine çok ağladım. biçare elli yaşında olduğu halde silâhaltına alınmış. ödemiş belediyesi karşısında ufacık bir attar dükkânı varmış. eşyasını satmış, bedelini kimsesiz kalan ailesine bırakıp cepheye koşmuş. birkaç cephede dövüştükten sonra esir düşmüş. mısır’a geldiğinde gözünün biri ağrımış, ilaç koydurmak istemiş. bütün yalvarmalarına rağmen hastaneye yatırılmış, cinayet odasında gözünün biri çıkarılmış. çektiği ıstırap sebebiyle diğer gözünü de kaybetmiş.

    antep’in urul köyünden şaban oğlu mehmet, maraş’ın küçüknacar köyünden mehmet, aydınlı ali oğlu mehmet, konya beyşehir’den hüseyin onbaşı, afyon’un çay nahiyesinin cedid mahallesinden hacı oğlu hasan, manastırlı rıza, erzurumlu süleyman oğlu ali ve diğerleri diyorlardı ki; “koğuşlara muayene için geldiklerinde gözümüzde ağrı bile yoktu. gözümüz sadece birazcık kanlanmıştı. hastanede koydukları ilaçla gözümüzü kan kapladı. bizi ameliyathaneye sokup gözlerimizi çıkardılar. çok yalvardık ise de fayda etmedi. ermeni doktorlar hem gözlerimizi çıkarıyor hem zehirli laflarla kin kusup kalplerimizi de ezip yaralıyorlardı.”

    vefat eden askerlerimiz birbiri üzerinde eşek arabaları ile mezarlığa naklediliyor, bir defin merasimi bile yapılmaksızın yine birbiri üzerine hendeklere bırakılıyordu.”

    eyüp sabri, esaret hatıraları, s. 69–82.

    * * *

    aslında ilk ve en keskin eleştirilmesi gereken kesim, biziz, türk gençliğiyiz. herkes kendi başına gelenleri yalanlarla bire bin katıp anlatırken, uluslararası arenada türkiye'yi zora sokmak, cebimizdeki parayı azaltmak için lobi çalışmaları yürütürken... biz, taa macaristandan edirne'ye kadar nüfusu topluca katledilen, avrupa'dan ayıklanan türk milletinin kendi başına gelen akıl almaz felaketlerden haberi bile yok.

    bunun yanısıra, biz hala savaştayız. bu yüzden gerek sözlükte, dolayısıyla hasta adam osmanlı'nın çocuğu türkiye'nin içerisinde ermeni lobisi gık dese gözüyle görmüş gibi inanan, ama türklerin başına gelenlere "hani kanıt?" diyecek yüzbinlerce kansızla beraber yaşıyoruz.

    ermeni lobisi uluslararası her alanda kendi ulusunun yararından önce türkiye'ye zarar vermek için çalışan, 72 kadar diplomatı katletmiş, bu soykırım işine akıl hastalığı boyutunda kafayı takmış, asala liderlerini başbakan seçip heykelini diken bir toplum. hani burada boynu bükük durduklarına kanmayın.

    daha da kanıt isteyenler için bu ve benzeri sayısız anıya eyüp sabri (akgöl)'ün esaret hatıraları kitabından ulaşabilir,

    http://www.nadirkitap.com/kitap-detay.php?kid=1154
hesabın var mı? giriş yap