• istiklal caddesi'nde, gönül sokak ile derviş sokak'ı bağlamaktadır. içinde kürkçüler ve dericiler yoğunlukludur.
  • girisi cok kucuk olmasina ragmen pasajin icinden merdivenle alt kata inildiginde, eski giysilerin ve antikalarin satildigi kuf kokusuyla rahatsiz eden buyuk bir magazanin da bulundugu pasaj.
  • istiklal caddesi'nin icine gomulse de kimilerine gore "plaza"dir ayni zamanda. zira, yasatilan bircok kucuk ermeni gazetesine ev sahipligi yapan pasajdir. yazi isleri muduru, kose yazari, sahibi, bir turlu alinamayan reklam muduru ve daha cokca seyinin sahibi tek kisi olsa ve bu tek kisi tum "okurlarinin" mahlasini ezbere bilse de giris yapilan bu guzel "plaza" halen bazi gonullere hayat vermekte ustadir.
  • giri$i, beyoğlu'ndaki rus konsolosluğu'na sırtınızı verince kar$ıda sağ taraftadır. bir kapısı istiklal'e açılır (http://img136.imageshack.us/…3/ciiteesyrie02wr0.jpg) diğeri ise gönül sokak'a açılır. yanılmıyorsam bir tane daha kapı vardı.

    -------------
    ahanda copy paste:

    "istiklal caddesi'ni bir taraftan timoni sokağa (gönül sokak) diğer taraftan da derviş sokağı'na bağlayan suriye pasajı, 1908 yılında inşa edilmiş. altı çarşı, üstü konut olmak üzere üç ayrı bina olarak yapılmış. bu binalar birbirine sonradan bağlanmış.

    1911 yılında burada santral sineması (cine centrale) açıldı. beyoğlu’nun lüks parfüm kokan, tertemiz sinemalarına göre daha ucuz bir sinema idi. oldukça eski filmler gösterirdi. adı 1925’de şafak, 1928’de cumhuriyet olan sinema zafer sineması adıyla kapandı.

    1875’den 1964’e kadar fransızca yayınlanan istanbul (stamboul) gazetesinin matbaası bu pasajdaydı. apoyevmatini adlı rumca gazete hala burada yayımlanıyor. 07.00-21.00 arası açık olan suriye pasajı, kürkçüleri ve dericileriyle hala ayakta…"
  • mekanların nasıl dayandığını anlamadığım,ne zaman gitsem ya boş ya da birkaç kişi oturuyor.çay içip sakin bir ortamda sohbet için birebir.
  • abud efendi yalısı kadar ünlü olmasa da abud ailesinin pek çok üyesine de ev sahipliği yapmış olan tarihî mekân.

    tabii şimdi o gürültünün ve kaosun ortasında geçmiş zamanın izlerini ve seslerini takip etmek artık güç.
  • burada bu kadar az entry olduğuna inanamıyorum hakikaten. bence şehrin yaşayan tarihi mirasına haksızlık ediyorsunuz ey istanbullular!

    tarihi hakkında araştırma yapıp suriye pasajınında dahil olduğu bir edebi eserden referans vererek yazmak idi niyetim fakat bu niyetlerimi bir türlü gerçekleştirememekten mütevellit hiç yazamadığımı farkettim artık olduğu kadar ne yapayım.

    efenim ben bursalıyım istanbul ile özel bir bağım yok, fakat bugüne kadar okuduklarım (bilhassa burada ihsan oktaydan ayrıca söz etmeliyim; yazarın romanları vasıtasıyla kafamda bir galata mahallesi hakeza pera'nın arka sokakları ve bu hanların gizli köşeleri var zihnimde) izlediğim filmler sanırım bir istanbul arka fonu oluşturdu zihnimde. dolayısıyla bu arka fonla gördüğüm gerçek istanbul birbiriyle örtüştükçe mekanlardan ayrıca etkilendim aaa aynen okuduğum gibi aaa bakar mısın aynen gördüğümüz şeklide burası nidaları eşiğinde dolaştım istanbul sokakalarını. onlardan biri suriye pasajı!

    mimari özellikleri ile birlikte kısacık ruhundan sözedip buradan gideyim, hakkını vere vere anlatanlara bırakayım başlığı. girişte burada fotograf çekemezsiniz yazısı ile karşılıyor sizi pasaj. kapısını farkedip içeri girdiğinizde pasajın süsü ihtişamı ve mimarisinin insanı başka bir çağda yaşıyormuş havasına sokan görkemli haline bir şaşırıyorsunuz. özellikle kafanızı yukarı kaldırıp pasajın üst katlarını balkonlarını ve camlarını görmek gerçekten insanın aklını başından alıyor. pasajda ilerledikce karşınıza bir çay evi çıkıyor inanılmaz yüksek sesli 80 lerden kalma bir müzik denk geldi bana öğleye doğruydu içeri girdiğimizde ferdi tayfur ya da ibrahim tatlıses öyle bir müzik hayal edin lütfen tam olarak böyle ve duvarlarda eski türk filmi afişleri ya da kaset çalar afişleri ayrıca bir a4 kagıda yazılı şu not: günlük sıcak çorba bulunur. kendimi belgesel çekiminde asıl mesleği yazarlık olan bir fotografçı gibi hissettim haliyle. zihnimde 80 ler türkiyesi, arkada suriye pasajında olduğum gerçeği, beri yandan ihsan oktay anarın tuhaf roman kahramanları bir taraftan ben burada aslında azınlıkları görmeliydim değil mi sorusu uğur yücel'in arabesk filmi vs. vs... biraz daha ilerledikce çay ocağında oturan orta yaşı devirmiş 50lerinden amcaları görmem ve orada oturmaya çekinip uzaklaşmam.

    keşke oturup bir çay içmeye çekinmeseydim ya da o çorba'dan.

    diyeceklerim bu kadar, bir dahaki sefere umarım.

    hürmetler.
hesabın var mı? giriş yap