• isterse dandik olsun, kalitesiz olsun, ne olursa olsun, adam sikmeyen bir firmadır.

    sitindirik bir elektrik motorundan oluşan, başkaca da hiçbir özelliği olmayan mikser denilen ve tüm işi hamur mamur karıştırmak olan aleti 16 (on altı) ytl.'ye satarlar.

    aynı özelliklere sahip, üstelik ithal falan da değil %100 yerli üretim olan bir marka ise (niye gizliyorum lan. vereyim markasını da: mesela arzum, mesela beko), en ufak bir artısı olmadığı halde 65 (altmış beş) ytl.'dir. yani dört katından bile fazla bir fiyatı vardır. inanmayan açsın hepsiburada.com'a baksın.

    nedir lan şimdi? mikser işte. televizyon olsa, çamaşır makinesi olsa programı var, görüntü kalitesi var, şu özelliği var, bu özelliği var, bilmemnesi var dersin. altı üstü ucuna elektrik verince dönen bir motor, üstünde motorun devrini ayarlayan bir potansiyometre, yanında da iki adet farklı mikser ucu. ikisinde de aynı ekipman. ikisinin de yaptığı iş tamamen aynı. istersen ikibin liralık mikser al getir, onun da karıştıracağı hamur aynı olacaktır. biri daha iyi karıştırmayacaktır. birinin karıştırdığı hamur daha güzel olmayacaktır (mikserden bahsediyorum, yediyüz çeşit fonksiyonu olan mutfak robotuyla kıyaslamayın). peki nedir yani seni dört kat pahalı yapan? titanyumdan mı ürettin mikser uçlarını, altın kabloyla mı sardın o motoru? niye dört kat lan? hadi sinbo uyduruk dandik ve 16 lira. sen de yap kalitelisini, olsun 26 lira. bilemedin 30 lira. niye dört kat? eminim ki dört tane sinbo mikser alsam, biri bozuldukça diğerini kullanmaya başlasam, yine senin dört kat pahalı mikserinden daha uzun süre kullanırım sinbo'yu aynı işi yapmak için.
  • müşteri memnuniyeti konusunda pazarlama derslerine konu olması gereken marka. evde bi baskülleri vardı. üzerinde zıplar, eylemsizlik ve momentum deneyleri yapardım. bir gün açılmaz oldu. ekranında "c" harfi çıkıyor ve tepki vermiyordu. teknik servisi aradım adresi aldılar.

    meğer yurtiçi kargoyla anlaşmaları varmış, 10 dakika sonra evden baskülü aldılar, yaralı bir güvercin gibi sarıp sarmaladılar. öyle ihtimam gösteriyorlardı ki gözlerim doldu. en son baskülü mavi kamyonlarına attılar ve gittiler. yanaklarımdan aşağı yaşlar boşaldı.

    bi hafta on gün oldu olmadı. bugün yine yurtiçi kargodan geldiler. ellerinde kocaman bi kutu vardı. açtım ki içinde yepisyeni bi baskül. siyah. janti. "sizin baskülü kurtaramadık" dediler. ama pil kapağı, ekranı ve camı malatya'da başka bir basküle hayat ışığı olmuş. çok sevindim.

    velhasılı kelam, sinbo çok kral bir satış sonrası servis sunmaktadır. helal olsun.
  • ucuz vantilatör dünyasında bir lider.

    misal siemens'in aynı tip vantilatörleri 125 milyon iken sinbo'nun 30 milyon (hem de zaman ayarlı heheh). aynı fiyata al 4 tane sinbo, aerodinami test tüneli gibi bir ortam oluştur kendine. bağla boynuna muşamba masa örtüsü uç uzak diyarlara.
  • normalde arabada uyuyacağımı düşünüyorum ama sağanak yağmurun jipin tavanından sızıntı denemeyecek şekilde üzerime akması, kelebek camlarından giren ve korku filmi efektlerini aratmayan rüzgar eşliğinde gelen soğuk sayesinde telefonuna ulaştığım tek pansiyonu arıyorum.
    belki de 10. tuşlayışımda numarayı bilmem kaçıncı kez çalıyor, şu saatte haliyle uykulu gelen ses tüm odaların boş olduğunu söylüyor. ertesi gece için anlaşıyorum, zira zaten sabaha çok az kalmış ve her şey yolunda gitse bile çamurla ağırlaşmış yoldan pansiyonun olduğu yere ulaşmam çok keyifsiz geçecek 3-4 uzun saatimi alacak gibi duruyor.
    en azından açık olduklarını öğrenmiş oluyorum ve devam edeceğim rota kesinleşiyor.

    aslında meteoroloji yağmur için 2 gün sonrasını işaret ediyor olsa da soğuk ve rüzgardan bahsediyordu. yola çıkarken baktığım gökyüzü beni yanılttı ve buraya mevsime göre hayli hazırlıksız geldim...
    bir şekilde hava tolere edilebilirdi ama her an yolda bırakacak hissi yaratan karburatör arızasının verdiği tedirginlik ile devam ederken gevşek zeminde patlayan ön lastik işin tadını iyice kaçırdı.
    normalde elim alet çantasına gittiğinde keyiflenen bir yapım olsa da o gün duygularım biraz farklı idi...

    neyse ki sağ salim pansiyondayım, işletmeci zaten yorgun ve gerilmeye müsait sinirlerimi test eder şekilde ukala davranıyor. önce çok iyi bildiği halde gece vakti arayanın ben olup olmadığımı soruyor, karşılığında kartına 12 ay açık olduğu belirtilen pansiyonun telefon numarasının hemen yanına parantez içinde 7x24 yazısını kimin yazdığını soruyorum. cevap olarak odaların klimalı olduğunu ve neredeyse üç geceliğe denk gelen fiyatını söylüyor.
    kısa konuşmamız her ikimizin de cevapsız kalan sorularının ardından fiyat ve klima bilgisini almamla son buluyor. kimliğimi ve nakit parayı peşin istiyor.
    ödüyorum ve odaya geçiyorum.
    ıslak kıyafetlerimi değiştirdikten sonra klimayı açabilmek için uzaktan kumandayı aramaya başlıyorum. 15 dakikanın sonunda pes edip sormak için telefonu kaldırıyorum ama hat kesik...
    "neyse" deyip resepsiyona iniyorum, kumandayı istediğimi söylüyorum, alay eder gibi kışın gecelik 7,5 tl klima kullanma ücreti aldıklarını söylüyor.
    çekmecedeki 8-10 kumandanın arasından oda numarası yazanı seçip bana veriyor.
    7,5 lirasını ödüyorum.
    odaya çıkıp hemen ısınma niyetindeyim ama o da ne. klima açıldığı an 22 derecede gayet serin üfleyen bir ayarda çalışıyor ve bu ısıyı yükseltmek mümkün değil.
    biraz kurcalayıp tekrar pes ediyorum ve resepsiyona iniyorum.
    derdimi anlattığımda, gülümseyerek "evet" diyor, çok oynandığı için sabit ısıya ayarlamışlar. tamam ama neden derece 32 falan değil de 22 olmuş?
    üşüyorum...
    bu derece seçimi yazdan kalmış olamaz zira yaz ayları için çok yüksek, demek ki bu aklı evvel kış hazırlığını çoktan yapmış ve gelen müşteriye 22 dereceyi uygun görmüş, üstelik de üzerine para alarak...

    birden aklıma bagajdaki sinbo elektrikli ısıtıcı geliyor, elime aldığım boş sırt çantası ile soluğu jipte alıyorum.
    5 dakika sonra sinbom ile odadayım ama kullanabileceğim topraklı prize elektrik gelmiyor, biraz kurcalayıp pes ederek tekrar resepsiyona iniyorum, derdimi anlattığımda her odada durumun aynı olduğunu, telefon şarjını banyodaki normal prizde yapabileceğimi öğreniyorum.
    tekrar araca gidip alet çantasındaki uzatma kablosunu aynı yöntemle odaya çıkarıyorum. depo olarak kullanılan yan odanın kapısını leatherman'imle çok zorlanmadan açıyorum ve prize taktığım uzatma kablosunu deponun tuvalet penceresinden çıkarıp kendi banyo penceremden odama alıyorum.
    sonrası sıcacık bir gece...
    işte çok yakan bu sinbo ısıtıcı o gün bu gündür ikizi ve aynı marka saç kurutma makinası ile beraber bagajdaki aluminyum kutuda hazır bekleyerek, uyduruk pansiyonlardaki kofti işletmecilere ceza kesme enstürmanlarım olarak görevlerini kusursuz şekilde icra ediyorlar...
  • saçını kendi kesmek isteyenlere tavsiye edilebilecek marka.alalı 3 ay oldu gayet sorunsuz olarak traş ediyor,verilen parayı çıkarttı şimdiden.

    edit: 6 ay oldu tık demedi hala,gelişmelerde devam edeceğiz.
    edit2: ne kadar zaman oldu hesaplamadım ama, hala çalışıyor, tavsiye etmeye devam ediyorum.ilk entry zamanından hesaplasın merak edenler..
    edit3: 3 sene olmuş. vay anasını. alet inatla çalışmaya devam ediyor. bozulsa gidip şarjlısını alıcam aynı markanın, bozulmuyor meret.
    edit4: 5 seneyi devirdik, hala kesmeye devam ediyor, ben son 2 senedir berbere gidip traş oluyorum ama ense ve favori düzeltmede kullanıyorum ara sıra..

    edit5: cihaz hala çalışıyor ama daha profesyonel bir makina aldım, remington, küçük ve şarjlı, değişebilir başlıklı, sinboyu bu anlamda emekli ettik, yeni cihazın şarjı boş olursa emektarı çıkartırız yerinden..
  • kimi ürünler vardır, yaptığı iş bellidir. o işi yapabilmek için gereken ekipman da bellidir.

    ne demek istediğimizi örneklerle açıklayalım.

    mesela bir kettle. işi su ısıtmaktır. suyu ısıtabilmek için iki ucuna elektrik verince ısınan bir rezistans ve suyun ısındığını anlayınca elektriği kesen bir termostat yeterlidir. dünyanın en mükemmel, en pahalı, en kaliteli kettle'ını da alsanız ekipman aynıdır. ne eksik, ne fazla. ha görünüş olarak, malzeme kalitesi olarak fark vardır elbet ama işi yapan kısım birebir aynıdır.

    mikser. ucuna elektrik verince dönen bir motor ve bu motorun devrini ayarlamaya yarayan bir potansiyometre. dünyanın en mükemmel, en pahalı, en kaliteli mikserini de alsanız ekipman aynıdır. ne eksik, ne fazla. ha görünüş olarak, malzeme kalitesi olarak fark vardır elbet ama işi yapan kısım birebir aynıdır.

    fritöz. mantık kettle ile çok benziyor. bunda da iki ucuna elektrik verince ısınan bir rezistans ve ısındığını anlayınca elektriği kesen bir termostat var. fark ne? su konan yerine yağ konuyor ve termostatı istediğiniz dereceye ayarlayabiliyorsunuz sabit değil. dünyanın en mükemmel, en pahalı, en kaliteli fritözünü de alsanız ekipman aynıdır. ne eksik, ne fazla. ha görünüş olarak, malzeme kalitesi olarak fark vardır elbet. hatta bazılarında çıkabilen ve yıkanabilen yağ haznesi, zaman sayacı gibi ek özellikler de vardır. ama işi yapan kısım birebir aynıdır.

    neyse uzatmaya gerek yok. sonuçta bu ürünlerin hepsinde işi yapan asıl kısım ve yapılan iş aynıdır. sinbo'da da aynıdır, pahalı ve çok kaliteli denilen markada da aynıdır. bilgisayar gibi, televizyon gibi, üstün elektronik aletler gibi yaptığı iş sonucu elimize aldığımız ürün farklı değildir. bir televizyonda ucuz ürün ile pahalı ürün arasındaki fark, bana görüntü kalitesi olarak yansır. bir bilgisayarda ucuz ürün ile pahalı ürün arasındaki fark bana performans olarak yansır. ama ucuz bir mikserin karıştırdığı hamur da, pahalı bir mikserin karıştırdığı hamur da aynıdır. pahalı mikserle karıştırılmış kek daha iyi kabarmaz. ucuz kettle suyu az ısıtıyorken, pahalı kettle daha çok ısıtmaz. ikisinden de aynı kaynar suyu alırsınız.

    hah bu durumda benim, aynı işi yapan daha kaliteli ürün için vereceğim fazladan para, sadece görünüşe ve dayanıklılığa verilmelidir. bence bu tutar da cihazın asıl işi yapan kısmından daha pahalı olamaz. yani sinbo bir mikseri 15 liraya satarken, daha kalitelisi de maksimum ama maksimum 30 lira olmalıdır. 70 lira olmamalıdır. çünkü tek fark görünüşü ve dayanıklılığıdır. ve bu farkın dört katından fazla olması demek, açık açık müşteri sikmektir.

    sinbo şahane bir firmadır. çoğunlukla yaptığı iş pahalı ve kaliteli denilen ürünlerle aynı olan işi yapan ürünler satar ve bunları çok uygun fiyatlara satar. fiyatları neredeyse diğerlerinin dörtte biridir. başka bir deyişe, maliyetlerinin yakın olduğunu düşünürsek diğer ürün, fiyatıyla sinbo'ya göre dört kat uzun ömür vaadetmektedir. lakin eminim ki sinbo'ya göre dört kat daha uzun süre kullanılamaz.
  • "sinbom"

    aluminyum değil plastiksin
    devrildiğinde ise elastiksin
    metal dedektörüne bile ötmezsin
    sinbom sana olan aşkım su götürmez bir gerçek.

    demin pervanene dilimi sürttüm
    sen olmasan terden ismail türüttüm
    lakin gece açık unutmuşum ve üşüttüm
    bir vantilatöre olan saygımı kelimelere dökemeyecek kadar hisliyim şu dakikada

    arçeliğin yarı fiyatısın
    siemens'e ise beş başarsın
    kettle'ına bakıp hisleniyorum bazen
    bozuldukça yenisini alırım diyorum çevre kirliliği olmasa oh ne ala memleket, ama kafamı takıyorum işte o mevzuya, ki bozulmadın da lan hiç aferin aslında

    fiyatına olan sevgim yüksek boyutlarda
    duruşuna saygım da benzer hudutlarda
    çok da götünün kalkmaması arzusundayım,
    ürünlerini kullanırken kendimi hırdavatçı gibi hissediyorum ya hadi neyse
  • valla bi ara 20 tl'ye ütü satıyorlardı onu hatırlıyorum. kârını, vergisini, taşımasını, bilmem nesini düşsen, demek ki adamlarda 10 tl'ye ütü imal edecek teknoloji var ki tebrik etmek lazım.
  • baskülü kilo verdiğimi söylüyor. teşekkürler sinbo.
  • özetle, motorlu plastikler üreten bir firmadır.
hesabın var mı? giriş yap