• şizofren ağabeyin inanç hakkındaki görüşlerini de kapsayan diyaloglar bütünü:
    a*: hesap günü diye bişey var, her şey hesaplanıyo o gün, yıldızlar, yer çekimi ne olacak, cennet cehennem, hangi yıldız kaç ışık yılı uzakta olacak..
    s*: e ama sonsuz yıldız var, sonsuz samanyolu, yani sonsuz hesap günü olması gerekmez mi?..
    a: işte onu diyorum artı sonsuz eksi sonsuz gibi, şu anda hesap gününde yaşıyoruz, hesapla hesapla bitmiyo, başka iş güç yokmuş gibi!..
    s: haa!

    s: peki sen cennete ve cehenneme inanıyor musun bu hesap günü içinde?
    a: mesela sen bi yüzbaşısın, senin inancın albaydır, inanç böyle bişey..
    s: sen asker değilsin, senin inancın nedir?
    a: bence allah beni yarattığını söyleyerek bana karşı üstünlük taslıyor, benim gerçekliğimi inkar ediyor, benim gerçek olduğumu anlamıyor.. o müslüman cennete gidecek, sen dinsiz kafirsin, senden üstün olduğunu düşünüyo işte.. bu yüzden satranç ortaya çıkmış, kimin kimden üstün olduğu ortaya çıksın diye..
    s: oeehh! işte bu üstünlük bütün topluma yayılmış ama, daha çocukken bile bize öğretilen kelimeler, inşallah, maşallah, allaha ısmarladık, allah rahatlık versin..
    a: işte tuzaklar var, satrançta da var tuzaklar, ya da bir savaşta askerler koşuyorlar, mayına basıp patlıyorlar, ya da nasıl çanakkale savaşında gemiler mayınlara çarpmış..
    s: nasıl kurtulacaz bu tuzaklardan peki?
    a: bu tuzakları göremezsin, bu tuzaklardan kurtulmanın tek yolu kendine inanmaktır..
  • evde cümbür cemaat arkadaşlar toplanmış, harala gürele geyik dönmektedir, muhtemelen gürültüden rahatsız şizofren ağabey salona gelir:
    a*: bakın arkadaşlar şimdi burası tuvalet..
    s*: ney? yok abicim salon burası*?..
    a: şimdi bu kapı açık olduğu zaman burası tuvalet olur, tuvaletin de kapısı açık çünkü.. misal benim odamın kapısı kapalı, orası sadece benim odam, eğer siz de salonda oturmak istiyorsanız kapıyı kapatmalısınız, yoksa burası tuvalet olur..
    s: hmm..
    a: (kapıyı kapatır ve sahneden ayrılır, ortamda bir süre sessizlik hakim olur..)
  • evinde temizlik yapılmasından hoşlanmayan, daha doğrusu temizlik yapan kadının bütün düzenini alt üst etmesinden rahatsız, şizofren ağabey ile girilen dialog:
    a*: ben istemiyorum temizlik, kadını almayalım eve.
    s*: olur mu, bak bok götürüyo evi, zaten birkaç saat sürecek, gel biz dışarı çıkalım, bidi bidi*..
    a: ne kadar bu temizliğin bedeli?
    s: x ytl..
    a: bak benim cebimde x ytl var, bu da evin temizlik değerine eşit, demek ki hiç kimse bu ev pis diyemez tamam mı?..
    s:...*
  • babacığım, canımın yarısı sizofren hastasıdır, ilaçlarını almadığı zaman sık sık halisunasyon görmektedir. hastalık farkedildiğinde artık çok geç olduğundan, tedavisi mümkün değildir.tüm aile fertleri bu gerçekle ve babacığımın 2 adet alman ajanıyla birlikte yaşamaya alışmıştır. anne,baba,3 kardeş ve 2 ajan olmak üzere toplam 7 kişi yıllarca birlikte yaşanmıştır. o dönemlerde evde sık sık şu şekilde diyaloglar geçerdi.

    a *- ... ( oturmuşum, kitap okuyorum )
    b*- kızım kalk ordan..
    a - niçin baba ? bişey mi oldu ?
    b - kalk dedim işte, bir kere de soru sormadan dediğimi yap
    a - ama baba ortada hiçbirşey yokken benim rahatımı bozuyorsun.
    b - kızım bir sorun var ki kalk diyorum değil mi ? sen görmüyorsun işte ben görüyorum *
    a - tamam baba kalktım, nereye gideyim şimdi?
    b - şu tarafa otur.
    a - tamam böyle iyi mi?
    b - iyi, güzel, sen rahatına bak
    a - peki baba..

    aradan 10 dk. geçer

    b - kızım kalk ordan,
    a - ama baba biraz önce yer değiştirdim ya...
    b - kızım ne diyorsam yap önce sonra tartışalım
    a - tamam baba tamam, benim yerimde gözleri var değil mi ? *
    b - yaahuu illaki söyleteceksin, evli barklı adam işte ama senin yerinde değil, sende gözü var şerefsizin.
    a - ne ? bende mi ????!!!!
    b - evet kızım deminden beri sen nereye otursan, gelip yanına oturuyor şerefsiz.
    a - anladım babacığım, ama sende bunu bana baştan söylemiyorsun ki, ben hemen kalkayım
    b - tamam bir daha söylediğimde itiraz etme olur mu ? kalk dediysem kalk!
    a - tamam babacığım anlaştık ..
    b - canım kızım, aferim...
  • sıradan bir diyalog:
    a*: bilgi alışverişi diye bişey var, mesela biri edebiyat kitabı yazıyo, bir başkası matematik kitabı yazıyo, birbirlerinin kitaplarını okuyorlar bilgi alışverişi oluyo..
    s*: sen nasıl yapıyosun bilgi alışverişi?
    a: ben dışarı çıkıyorum dolaşıyorum, matematik alıyorum karşılığında..
    s: karşılığında ne veriyorsun?
    a: insan birşey düşündüğü zaman yüzünün şekli değişir, yüzünden anlaşılır değil mi, işte karşımdaki yüzümün şeklinden ne düşündüğümü anladığı için karşılığında bir şey düşünür ve yüzünden anlaşılır, işte bu bilgi alışverişidir..
    s: aslında evet..
  • elektronik eşyalara, saatlere ve yüzüklere karşı zaafı olan şizofreni hastası ağabey ile gezmeye çıkılmış, saatçi dükkanının vitrinine takılır:
    a*: ben şu saati alıcam
    s*: yuh ikiyüzellimilyon o saat*, hem bir sürü saatin var senin..
    a: olsun alıcam, var param..
    s: öylemi*, ya boşver şimdi gezmeye çıktık, gel çay içelim, saat almaya çıktığımızda saat alırız, ben seni eminöne götürürüm, hem orda daha ucuz, daha çok çeşit var, bidi bidi*..
    a: eminönüne mi gidecez? o zaman ordan dünya maketi alır döndürürüz, saate gerek kalmaz di mi?
    s:...*
    aklı başında her insanın kafa patlatıp düşünmesi gereken bu muhabbetin üzerine bir kez daha saygı duydum şizofreni ağabeyime, bu da beni ne ilk şaşırtmasıydı ne de sonuncusu olacak..
    p.s. çaylarımızı içip biraz oyalandıktan sonra gitti onuncu saatini aldı..
  • - vay ahmet abi naber ya? şizofren olmuşsun abi çok üzüldüm gerçekten
    - biz şizofren değiliz
    - hımm geçmiş olsun size

    ayrıca (bkz: kendisiyle halay ceken sizofren)
  • bir başka sıradan gün:
    a*: ben fotoğraf makinesi alıcam, gidelim mi birlikte yarın, şöyle iyi bi marka olsun istiyorum sony falan..
    s*: olur da öyle sony falan almaya gerek yok, bir sürü iyi marka var daha ucuza, dijital bi makina alırız sana ufak bişi, işini görür..
    a: olur yarın bakalım..

    ertesi gün:
    s: hadi gidelim bakalım şu foto makinalarına..
    a: ben fotoğraf makinesinden vazgeçtim, bisiklet aldım..
    s: ney? (hakkaten gitmiş 10 yaşında çocukların bindiği boyu dizime kadar gelen ufacık bir bisiklet almış)
    s: e buna nasıl biniyosun sen, ufacık bişi bu, hem göbeğin var senin dizlerini nasıl kaldırıyosun, biz en iyisi geri verelim bunu, bidi bidi*...
    a: yok, boyu yeterli, bugün iknci viteste kullandım, yarın üçüncü vitese çıkacağım..
    s: (hey allahim yarabbim!) ya öff, bari buna uzun bi sele borusu alıp takalım, dizlerin kollarından yukarda kullanma..
    a: gerek yok, ama far ve ayna takabiliriz..
    s: puaaahahhah!...
  • şizofren ağabey yılbaşı ertesi elinde bir adet tam yılbaşı bileti ile gelir:
    a*: bak bu bilet mercedes mclarendan daha değerli..
    s*: *haa, milli piyango bileti mi, amorti falan çıktı mı bari?
    a: bak göstereyim..*
    s: hmm*, hassktr, bütün rakamlar aynı sadece son rakam farklı, kaç para bu, nee 500.000 ytl, tek numarayla kaçırmışsın olm*..
    a: * işte bak benim biletimin son rakamı "0", listedeki rakam "9", o yüzden benim biletim daha değerli, mclaren bu..
    s: ... * * * ne diyeyim, sen öyle diyorsan doğrudur..
  • şizofren olmayanı da ayaküstü şizofren edebilir.

    29 senedir şizofreni hastası olan insanla, gecenin köründe inmişiz beşiktaş sahiline, denizi seyrediyoruz:

    - denizin üstüne ev yapalım mı?

    - denizin üstüne ev yaparsan batar lan, batar!

    - ?#£$½[{

    - ben şimdi yorgunum ya, yeni iğne oldum, çok fena halsizlik yapıyor.
    o yüzden bundan böyle iğne olduktan 10 gün sonra gezmeye çıkacağım.

    - yandık o zaman anasını satayım. seni 9. gün çağırsak gelmezsin.

    - gelirim.

    - hehe. 8. gün?

    - gelmem.
hesabın var mı? giriş yap