• said-i nursi'nin en yaygın eserlerinden birinin de adıdır. besmele'nin faziletinin anlatılmasıyla başlar. "biz dahi onunla başlarız" diye sözünü sürdürür. kitap, nursi'nin "kendi nefsine" anlattığı bu kelamın yazıya geçirilmiş halidir. bu durumu "zira ben nefsimi herkesten fazla nasihate muhtaç görüyorum" diyerek açıklar. 23. söz, eserin bercestesi olarak kabul edilir.
  • risale i nur külliyatı bu kitap içinden çıkmıştır denilse yanlış olmaz. (işaretül icaz da olabilir). ben çevremde gayet dindar birisi olarak bilinirim. ayrıca ilkokulda mahalle camisine gider müezzinlik ederdim ve beni öğretmenim ezandan önce hazırlık yapmam için dersten erken çıkartırdı çünkü zil çalmadan ezan okunurdu ve imam aynı zmanda hatip olup vaaz verdiği için ezan okurdum. lise ve üniversite de neredeyse böyle bilindim. anlatacağım hadiseye kadar çeşitli risale sohbetlerini de takip ettim.

    ancak üniversite sonda arkadaşım beni barlada bir köy evinde okuma programına çağırdı ve ben de bu kitabı alıp okumaya başladım. ve kitabı bir kere bitirdim. bitirdiğimde o güne kadar tamamen imansız materyalist birisi olduğumu öğrendim. inancımı özetlemek gerekirse herşeyi allah yaratmıştı çünkü herşey maddeydi. allah maddeyi mükemmel yaratmakla herşeyi yaratmış olmuştu. yaşanan herşey, kader bir anda yazılmıştı çünkü maddeyi allah öyle yaratmıştı ki bunların hepsi o maddenin yaratılma anında kendisine kodlanmıştı.

    benim allaha imanım varsa bile "allah var işte" şeklindeydi. ben bu sözleri okuyunca o güne kadar yanlış ve saçma bir imanla yani beni yaratanın istediği şekilde olmadığı, hatta imansızlığımı iman sandığımı gördüm.

    birde neden bugüne kadar ben ayıkmadım? hem sohbetlere filan gidiyorum müslüman bir aile ve çevrenin içindeyim? çünkü neredeyse imamların hepsi ve imam hatipliler gerçekten iman meselesini, islam akıl dinidir diye bize anlatmaya çalışacağız derken sebepleri biz de kabul ediyoruz dmeye başlıyorlar, hakikat sanmışlar. muhteşem düzen derken allah maddeyi ne güzel yaratmış diye devam ediyorlar. ablalarım imam hatip mezunu ve onlara bu imani meseleleri sorduğumda verdikleri cevaplar sözler de geçen feylosofane cevaplar.

    en önemli noktalardan biri de taklidi iman hakiki iman. neden eski zaman da taklildi iman cennet için yeterliydi? bunu da okuma programından sonra annemi ziyarete gidince gördüm. sözler de geçen gerçek mümin olaylar hadiseler karşısında nasıl allaha sığınır onu yanın da hisseder? imanına ve allaha güvenir tarzında pasajlar var. annem evet sözlerde tarif edildiğiyle taklidi imanı var ancak kalbinde şüphe yok. benim üzerinde düşündüğüm şeyler hakkında o kadar şüphesiz ve rahat bir şekilde allaha havale ediyor ve olayların allah tarafından halk edildiğine emin ki ben risaleleri üç tur dönsem sözleri yedi yine de o kadar net şeksiz şüphesiz davranamam. belki olaylar yaşadıkları sözler de geçen tabirle hadisat ona bu öngörüyü vermiştir. ben sözleri okuduktan sonra ilkokulu mezunu annemin taklidi ancak kalbine şüphe girmemiş imanının, benim büyük(!)te olsa içine şüphe vesveselerle karışık imanımdan daha sarsılmaz olduğunu gördüm. yani kamaşık ve çarkların olduğu kepçeyi küçük bir vida(şüphe) çalışmaz yapabilir. ancak basit bir çapa yıllarca çalışarak o kepçenin yapabileceği işten daha fazlasını yapabilir. tabi içimizdeki şüpheyi temizlersek o kepçe tekrar çalışır. temizleyemezsek kepçe çürür gider. işte içine bir vidanın girip(şüphe) bozamayacağı çapa(taklidi iman) daha çok toprak kazabilir.

    sözleri okuyalı 3 yıl oldu. belki o zaman yazsam daha iyi ve net olabilirdi ama etkisi hala üzerimde. umarım bu üç aylar vesile olur. tekrar okurum.
  • (bkz: soz) cogulu
  • risale i nur kapsamindaki kitaplardan biri..
  • dün seni düşündüm
    ve bir şiir yazdım
    ne şarabım vardı
    ne de bir sigaram
    bende yazamadığımız öyküleri içtim
    dün seni düşündüm
    ve bir şiir yazdım
    istanbul'a...
    kalabalıkların içinde
    seni aradım
    bambaşka birini buldum sonra
    o sustu
    ben konuştum
    bahar yağmurları gibi yağarlar insanların üstüne
    kimse ıslanmaz ama
    ellerini gökyüzüne açanlar
    tutamaz onları
    sözler...
    süpürgeler bile süpüremez onları..
    sözler...
    doldurdular dünleri yarınları...

    sonra sokaklardaydım
    herşey, herkes bağırıyordu..
    sessizce aralarından geçtim..
    gökyüzü kırmızıydı
    martı çığlıkları korkutucu geldi sensiz..
    dün seni düşündüm
    ve bir şiir yazdım yarınlara...
    kalabalıkların içinde
    seni aradım
    bambaşka birini buldum sonra
    o sustu
    ben konuştum
    çarptıkları herşeyden sekerek
    yerlere düşerler..
    birikirler.. birikirler.. birikirler..
    nadiren kaybolup bir yerlere giderler..
    sözler...
    süpürgeler bile süpüremez onları..
    sözler..
    doldurdular.. evleri sokakları

    zardanadam
  • bumerang hakkında bir entry:

    (bkz: #42748544)

    "kim ne eder, kendine eder"
  • "insan, fıtraten gayet zayıftır. halbuki her şey ona ilişir, onu müteessir ve müteellim eder. hem gayet acizdir. halbuki belaları ve düşmanları pek çoktur. hem gayet fakirdir. halbuki ihtiyacatı pek ziyadedir. hem tembel ve iktidarsızdır. halbuki hayatın tekalifi gayet ağırdır.
    hem insaniyet onu kainatla alakadar etmiştir. halbuki sevdiği, ünsiyet ettiği şeylerin zeval ve firakı mütemadiyen onu incitiyor. hem akıl ona yüksek maksatlar ve baki meyveler gösteriyor. halbuki eli kısa, ömrü kısa, iktidarı kısa, sabrı kısadır."
    (sözler 9. söz 28.)
  • en çok onlara ne olduğunu merak ediyorum. nereye gidiyorlar? birbirimize söylediklerimiz, vadettiklerimiz, seslerimiz, seslenirken kullandığımız sözcüklerimiz, uzayda dolaşıyorlar mı bin yıllarca? biz bir gün unutsak bile bir zaman nasıl olduğumuzun, birbirimizin nesi olduğumuzun kanıtı gibi duruyorlar mı bir yerde?

    insanlar ölüyor, tamam. ilişkiler, arkadaşlıklar, aşklar bitiyor, tamam. uzağına gidiyor, uzağına gidiyorsun, tamam. onlar nereye gidiyor?
  • her giden bir şey aldi benden,
    umudumu, güvenimi, sevgimi.
    şimdi ise bana kalan büyük bir yalnızlık
    koca bır dıyarda kum misali.
  • hırsızlar çalarken ortaktır,paylaşırken kavga ederler
hesabın var mı? giriş yap