• bunu kasten yapmıyorum. ne zaman biri aldatsa, yalan söylese bana bir şey oluyor. bu insan güvendiğim, güvenmeye çalıştığım, değer verdiğim biriyse donup kalıyorum. millet de sanıyor ki cool, alakası yok!

    normal şartlarda en azından cevap vermem gereken bir konuda cevap vermiyorsam iki seçenek var:

    1) karşımdakine çok değer veriyordum, yaptığı şeyle beni dondurulmuş bezelye gibi şokladı, kıpırdayamıyorum

    2) karşımdakini insan olarak ciddiye almıyorum, lay lay lay

    iki numara genelde iş ilişkilerinde olur, karşılıklı olarak birbirimizi önemsemediğimiz insanlara tepki vermem. uğraşamam, kendimi yormam. bazı insanlar önemsemediğimi bildikleri halde tepki almak için çıldırıyor, var öyle bir iş arkadaşım. tepki olarak kızılcık sopasıyla döveceğim bir gün.

    bir numara büyük problem. çünkü zamanla iki numaraya evrilebiliyor. arkadaşlar, sevgililer, flörtler, stephen king falan bu kategoride. bana yalan söyleyen, aldatan, hakaret eden, kasten kıran veya benzer ölümcül günahlardan birini işleyen ama çok önemsediğim insana karşı tepkisiz kalıyorum. tek kelime edemiyorum. planlı programlı değil, yeni nesil tabirle 'kal geliyor.' bunun sebebi de kendime "tepki versem ne işe yarayacak" sorusunu sormam. mesela söylediği yalan söylenmemiş olacak mı? aldatmış olması gerçeği yok olacak mı? beni kandırmaya çalışması? hakaret? yoo. o halde neden tepki vereyim? umursamadığım biri olsaydı zaten lafımı söyler geçerdim, sevdiğim bir insanla o yorucu tartışma sürecine girmek en az yaşanan olay kadar üzücü geliyor. bunu yaparken düşünmesi lazımdı, neden ben onun yerine düşünüp onu affetmek için uğraşıyorum?

    sonra ne oluyor? zaman geçiyor, haftalar bazen aylar geçiyor, çıt çıkmıyor. benim tepkisiz kalmam karşı tarafta "bu zaten beni ciddiye almıyormuş" hissi yaratıyor. zaten beni çok da sallamadığından konuyu orada kapatıyor. ben de "bana değer verse böyle yapmazdı, en azından sonrasında bir açıklaması olurdu" diyorum. karşılıklı olarak insan ilişkileri sözleşmemizi feshetmiş oluyoruz. bu kişi aylar, bazen yıllar sonra 2 numaralı kategoriye geçiyor.

    demem o ki, karşınızdaki insan size tepki vermiyorsa kendi kendinize çıkarımlar yapmadan önce bir düşünün, belki de gerçekten bir haltlar yemişsinizdir.
  • verilmeyen en sert cevap.
  • insanın bazı olay ya da durumlara tepki vermek istemesine rağmen esiri olabildiği hede.

    evet geçiyoruz ekşi itirafa:

    hiçbir zaman hiçbir şeye gereken tepkiyi vermiyorum. belki mutluluk karşısında daha iyi olabilirim tepki gösterebilmekte ama çok üzülsem de çok sinirlensem de o an aklımdan geçenleri kesinlikle söylemiyorum. ve insanlar beni bir boku kafaya takmayan, süper cool biri zannediyorlar. oysa evde ağlayarak yastıkları yumrukluyorum. en sevdiğim insan durduk yere 'hadi eyvallah ben gidiyorum hayatından' dese 'dur amk nereye gidiyosun' demem, demiyorum. yani acayip derecede fakir ama gururluyum. napalım allah da beni böyle yaratmış.
  • degisik varyasyonlari olan bir davranis bicimi. 'seni onemsemiyorum' demek olabilecegi gibi, 'seni o kadar cok onemsiyorum ki, bunlari gormezden/duymazdan geliyorum' demek de olabilir. kisiden kisiye ve hatta zamandan zamana da degisir anlami. korkakliktir bazen, tepki verdiginde gelinecek durumdan korkmaktir. sert tepki veremeyecek kadar cok sevmek, tepki vermesi gerektigini anlayamayacak kadar ayaklari yerden kesilmis olmak, kaybetmekten korkmaktir belki de. bazen de cok yorgun olmaktir, artik gucu olmamak, caba gostermek istememek. tepkisizlik garip bir tepkidir aslinda ama ne yazik ki anlatabildiklerimiz karsimizdakinin anlayabildigi kadardir.
  • tepkisizlik en büyük tepki değildir.

    tepkisizlik, ölümdür.
  • andre maurois tepkisizliği bir yazısında şöyle anlatmış;

    "ünlü virtüöz piyanonun basina oturmus ve salonu hincahinç dolduran seyircilerin önünde, konserine baslamisti.
    ancak tuslara basip çaliyor görünmesine ragmen,
    telleri önceden sökülmüs olan piyanodan hiçbir ses çikmiyordu!
    dinleyiciler, birbirine göz ucuyla bakarak ne yapmalari gerektigini arastiriyorlar,
    fakat nedense tepki gösteremiyorlardi.
    iki saat süren sessiz konserden sonra ünlü virtüöz,
    oturdugu yerden kalkarak, büyük bir ciddiyetle onlari selamladi.
    salon sürekli alkis sesleriyle çinliyordu.
    ingiltere'de yasanan bu olaydan sonra piyanist,
    kendisiyle röportaj yapan televizyon spikerine:

    "insanlardaki tepkisizliğin nereye kadar varacağını öğrenmek istedim, meğer sınırı yokmuş..."

    diyordu..."
  • kanımca dört büyük nedeni vardır:
    1. verilecek tepkinin büyüklüğünden çekinmek
    2. verilecek tepkinin gereksizliğini ve konuyu uzatmaktan başka bir işe yaramayacağını kavramak
    3. verilecek tepkisi olmamak, konuyla hiçbir ilgisi bulunmamak
    4. fiziksel yorgunluk nedeniyle tepki verecek enerjiyi bünyede bulamamak
  • olaylara, kişilere, konulara, hayata karşı zamanla alınmaya başlanan tavır. yanlış tavır. ama bazen aksini başaramadığınız tavır. eskiden çok üzüntüye sebep olan, çok ağlatan olayların zamanla ağlatmaması, alışmak ama istenmeyen türden bir alışmak. spesifik olaylara ve kişilere üzülmeyi ya da tepki vermeyi bırakmak.bırakmak ama bileklerde, parmak uçlarında, göğüs kafesinde sürekli bir baskıyla yaşamaya başlamak..bileklerin üzülmesi, parmak uçlarının, göğüs kafesinin üzülmesi, bizim yerimize, biz olanı biteni tepkisizce izlerken dışardan. dışardakiler bizi tepkisiz bilirken ya da biz gerçekten tepkisizken..dün olmuş olaylar 100 yıl önce olmuş gibi gelirken, şaşkınken, söyleyecek söz bulamazken ya da gerçekten söylenecek söz yokken..bakakalırken giden geminin ardından..
  • zamanında hayatınızın içine sıçmış olan bir eski sevgili sayesinde edinmiş olabileceğiniz yetenek.

    öyle insanlar vardır ki sizden gelecek olumlu ya da olumsuz herhangi bir tepki için her türlü girişimde bulunurlar. halbuki siz çıkarmışsınızdır o insanı hayatınızdan çoktan. öyle çıkarmışsınızdır ki, sanki hiç var olmamış gibidir artık sizin için. ne bir ortak anı, ne paylaşılmış onca zaman, hiç birini hatırlamazsınız bile. hatta hatırladıklarınız içinde o çoktan solup gitmiştir, o anının içinde o yokmuş gibi anlatırsınız yaşadıklarınızı.

    böyle insanlar yıllar sonra hortlayabilirler. üst üste ararlar, mesaj üstüne mesaj atarlar. her yerden size ulaşmaya çalışırlar. her şeyi söylerler. sizi çok özlediklerini, vasiyetlerini yazdıklarını ve sahip oldukları her şeyi size bıraktıklarını, çok pişman olduklarını... ölüm var, nereye kadar bu inat, diye sorma cesaretini dahi gösterirler.

    bilmezler ki bu bir inat değil. bu, seni yok saymak sadece.

    evet, ölüm var. sen, o boku yerken de ölüm vardı.
  • sizinle ugra$an insanlari en kolay sinir etme taktigi, ardindan suratiniza yerle$en bir tebessum de olayin tuzu biberi olmakta tabii ki...
hesabın var mı? giriş yap