aynı isimde "tetris" başlığı da var
  • filmi genel anlamda beğendim, kaliteli bir yapım, izlemeyenlere kesinlikle tavsiye ederim. çok ama çok eğlenceliydi.

    --- spoiler ---

    fakat amerikalılar on yıllardır işledikleri oğlunun beyzbol maçına yetişemeyen, kızının gösterisine katılamayan baba klişesinden ne zaman vazgeçecek?

    --- spoiler ---

    olay gerçek akıştan alıntı anladığım kadarıyla fakat benim anlamadığım, doğudan oyun beğenip telif satın alan o gözlüklü adam sovyet'de tetrisi görünce hiç telifini almasaydı, oyunun kopyasını edinseydi, ülkesine dönüp çakmasını yaptırsaydı ne olabilirdi? hayır dürüstlük diyeceğim, karakter olarak da dürüst de değiller ki, filmin devamında türlü ipnelikler dönüyor.

    tetris'in yaratıcısı arkadaş alexey, yurtdışında oyun patlayınca nasıl dava açacaktı olum bunlara? ülkesinin hangi malum hukuku buna izin verecekti? patent matent de yok tabi, oyun yurtdışında patlasa adamın belki yıllarca haberi bile olmayacaktı. bu kısmı gerçekten kafamda oturtamıyorum.

    belki telif yasaları belli yıllara kadar çok acaipti tabi. fakat bugün inanılmaz esnek, steam'de ünlü olan oyunların 1500 tane çakma yapımı var ve etik olarak olumsuz bakılmıyor. keza mobilde anlat anlat bitmez. sadece oyunlardaki sanatsal varlıkların mülkiyeti katı bir şekilde korunuyor gibi fakat fikri ve yazılımsal mülkiyet kısmı bulanık.

    lan photoshop'un birebir online çakmasının sahibinin kaşla göz arasında milyon dolarlar götürdüğü, premium üyelik de sattığı bir dünyada yaşıyoruz, koca adobe buna ses çıkaramıyor. konuşturmayın şimdi beni.
  • gerek sinematogrofisi ile gerek müzikleri ile olmuş film.

    --- spoiler ---

    ancak tetrisin haklarını veren şerefli sovyet bürokratı erogl müdürünün ne olduğuna dair bir bilgi verilmemiş filmin sonunda. nikolai belikov sovyetlerin dağılması ve erogl'un kapatılmasıyla amerikaya yerleşmiş.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    tabii film her ne kadar tetris’in şirketler arasında oluşturduğu lisans savaşını anlatsa da (ve sovyet hükümetinin tavrı) film aslında 2012 yapımı argo gibi, zamana karşı yarış ve dışa kapalı bir ülkedeki bir şeyi (argo'da abd vatandaşlarıydı, burada oyun lisansı) dışarı sorunsuzca taşıyabilme gayretini anlatıyor. bunun gerçek hikayeye dayanması ise etkileyiciliği artırıyor.

    --- spoiler ---
  • son aylarda izlediğim en iyi film. özellikle ilk yarım saatinden sonrası nefis kesiyor, bittikten sonra kısa bir ‘oha o neydi gız’ hissi yaşatıyor.

    izleyiniz, izletiniz.
  • filmi taze seyrettim 2023 yılının ilk 3 ayı için seyrettiğim en iyi film diyebilirim.

    hikaye elbette ki abartılıp gerginlik dozu artırılmıştır.ama müzikler inanılmaz güzel kullanılmış tetrisin o muhteşemmüziği ve the final countdown inanılmaz güzel yedirilmiş sahnelere.arada film 8 bit görüntüye geçiyor kısa süreliğine özellikle araba kovalamaca sahnesindeki ani kaza geçişi süperdi.

    kısacası izleyin efendim 10/7 lik bir film 2 saat hiç sıkılmadık izlerken.
  • çok iyi olmuş bu.

    filmde fikret orman da oynuyor.
  • son yıllarda izlediğim -uzak ara- en iyi film.

    bir fenomenin nasıl doğduğunu, telif sürecinin nasıl debdebeli olduğunu ve tüm dünyayı sallayan oyunun ne şartlar altında geliştirildiğini harika anlattı. her 8 bit sahnesiyle, mario-player 1 gibi göndermeleriyle ve çocukken çok isteyip sahip olamadığım gameboy'un da olaya dahil olmasıyla büyüledi.

    dağılmasına ramak kalan 80'lerin sovyet rusya'sının yozluğunu görüp, özgür dünyanın yine kendi dalgasında olduğu zamanları az biraz anımsadım. çocukluğumdaki gamsız zamanlar soğuk savaş, berlin duvarı gibi olaylara denk gelse de kıyısından köşesinden hatırlıyorum bazı şeyleri. dünyanın yazgısı o zaman da yamuktu. façası bozuk, paçası ütüsüzdü. fakat her şeye rağmen tek derdim annemin aldığı el tetrisinde uzun çubuğu beklemekti. çocukluk böyle bir şeydi. dünya yansa, tetris'te seviye geçmeye odaklıydı.

    filmden o kadar keyif aldım ki, türkçe dublajlısına denk gelince 2 kere daha izlemek istiyorum. bmdb (batu movie database) skorum 10/10.
  • izlemesi gayet keyifli bir yapım olmuş.

    düz izleyeci olsam 6-6.5/10 verir geçerim.

    fakat aleksey leonidoviç pajitnov ile öyle bir yakınlık kurdum ki kendimle böyle ağzıma ağzıma vurdu film.

    ülkesini seven ona hizmet etmek isteyen iyi niyetli insanlarsanız. ancak ülkeniz kuruluş ideolojisinden çok uzaklaşmış, özgürlük mücadelesi ile çıkılan yolculuk dikta rejmine dönmüş. her hareketeniz izleniyor, her aykırı hareketeniz cezaya tabi. parti devleti içersinde, bir şekilde güç sahibi olmuş yozlaşmış bürokratlar kendilerini kanun olarak görüyorlar ancak tek dertleri cebini doldurmak, propaganda ile beyinleri yıkanmış milisler sizi düşmanı olarak görüyor ve ellerindeki gücü hayatınızı zindan etmek için kullanmaktan çekinmiyor. ülkeniz bir zamanlar dünyada parmakla örnek gösterilirken, şimdiyse ibretlik olarak gösteriliyor. insanlar fakirlik ve umutsuzluk içersinde. ülkenizi hala sevseniz de tüm bu mevcut durum sizi umutsuzluğa, karamsarlığa ve de sonunda da ruhsuzluğa itiyor.

    anlattıklarım ne kadar yakın değil mi? elbette tüm bunlar sovyet rusya'da geçiyor, bizle hiçbir alakası yok.

    sırf bunun için benden 8/10u tereddütsüz aldı. izleyin, izlettirin.
  • az önce izledim ve çok beğendim. tetris deyip geçiyoruz ama arkasında ne dramalar varmış öyle ya ağzım açık seyrettim.sovyetlerin bu kadar içe kapanık olması,aslında lisans haklarını almamış olmalarına rağmen batılıların almış gibi yapması.

    bazı arkadaşlar bu ne ya çok abartılı olmuş garbaçov bile dahil oluyor demişler ama tetris'i o dönemin gta'sı veya minecraft'ı gibi düşünebiliriz.düşünsenize rockstar'ın gta'yı günümüzde teliflemediğini ortalığı kan götürürdü*

    yalnız henk rogers ve alexey pajitnov şirket kurduktan sonra tetrisden başka bir hit yaratamamışlar o üzücü olmuş ben bu ikiliden başka bir şey beklerdim.

    kısacası en beğendiğim oyun konulu yapıma girdi bu film.aslında tam oyun değil de biyografi gibi diğeri last of us dizisi.
  • beğendiğim film. posterini ilk gördüğümde tetris'in bile filmini mi yapıyorlar diye dalga geçmiştim ama 2023'de izlediğim filmler arasında en beğendiğim bu oldu. film hızlı ve yüksek tempolu bir şekilde başlıyor ve olaya şak diye girmesi sayesinde ilk andan itibaren sizi ekrana kitlemeyi başarıyor. çabuk sıkılan ve dikkat vermekte zorlanan biri olarak bu olayı hoşuma gitti. sonlara doğru temposunu yitirse ve klasik film klişelerine bağlasa da bütüne bakınca film bitince tatmin olmuş hissettiriyor.

    umarım gelecekte bu tarz yarı belgesel- yarı maceralı oyun filmleri daha çok çıkar. mesela jason schreier tarafından yazılan kan, er ve pikseller'i okurken de bu tadı almıştım.
hesabın var mı? giriş yap