• filmin konusuna gelirsek: benjamin kayserili ailesinin tüm imkanlarıyla istanbul'da öğrenimini tamamlamış bir gençtir ve her mezun genç gibi elinde diploması ailesinin mübarek ellerini öpmek için memleketine döner. ama kafası karışıktır. bu arada beşik kertmesi elaine de okulunu bitirmiş ve evine dönmek üzeredir. iki ailenin tüm isteği bu iki pırıp pırıl gencin evlenmesidir. ama hesaba katmadıkları bir şey vardır: mrs robinson, yani nam-ı diğer robinson teyze, yaşından beklenmedik bir cilvelenme bir hafifmeşreplik halindedir. kısacası içinde yanardağlar patlamakta, af buyurun ama gavur amı gibi yanmaktadır. ve ateşini de sadece benjamin söndürebilir. benjamin gözlük takmamasına rağmen gözlüğü attım, şimdi ortamların amına koyacam tavırlarına girmeye başlar. ve olaylar gelişir.
  • kafası karışık "i'm just a little worried about my future" repliğinin sahibi benjamin braddock'un * bir scuba dalış kıyafeti ile dış dünyadan izole olmuş, sadece ve sadece ritmik nefes alışverişleri eşliğinde bes metreye yedi metre sembolik burjuva havuzunda su altında kalması ve bizlerin de - düşünsel olarak- scuba kıyafetinin içine sızmamıza izin vermesi beynime sinema tarihinde yabancılasmanın en iyi sembolize edilmiş hallerinden biri olarak kazınmış film.

    ayrıca: (bkz: plastics)
  • itiraf ediyorum: anlamadığım film.

    yönetmen mükemmel bir iş çıkarmış, kabul ediyorum ama, senaryonun ikinci yarısı pek acayip.

    --- spoiler ---

    mrs. robinson ile ben'in bulunduğu sahneler çok başarılı, hikaye ilginç. ama işin içine elaine girince film sarpa sarıyor. hangi ara aşık oluyorlar, niye aşık oluyorlar, anlamak mümkün değil. olaya elaine açısından bakacak olursak: bu adam annesiyle yatmış, hatta annesi "bana tecavüz etti" diyor. adam kızı ilk buluşmada striptiz klübe götürüyor, arkasından koşturuyor falan. sonra pişman oluyor, üzülüyor, kıza iyi davranmaya başlıyor. aynı gün içinde aşık oluyorlar nasılsa. sonra ben'le mrs. robinson'ın ilişkisi ortaya çıkıyor vs... sonra ben elaine'in peşinden gidiyor, toplamda 2 kere 5'er dakika falan konuşuyorlar, sonra "benimle evlenecek misin" diye soruyor ben. kız da iki naz yaptıktan sonra "bilmem, olabilir" diyor. karışıklıklar vs... kız başkasıyla evleniyor ama sonra ben'le kaçıyor. ben dediğimiz de sosyopat tipli bir adam. garip yani.

    ayrıca filmde kullanılan müzikler son derece başarılı olmalarına rağmen yine kullanılış şekilleri garip geldi bana. şarkıları filmin içine dahil etmek yerine, adeta şarkılar için filmin içine küçük klip sekansları yerleştirilmiş gibi. şarkı girince tüm olaylar kesiliyor, dustin hoffman'ın suratını izleyerek 3-5 dakika geçiriyoruz. açıkçası sıkıcı buldum. özellikle son 15 dakikada ben'in arabayla yaptığı yolculuk sırasında sürekli 2 dakika hikaye - 2 dakika şarkı loop'una giriyor film. bu da zaten "yahu bunlar ne ara aşık oldu? niye aşık oldu?" diye kafası karışan seyirciyi iyice hikayeden soğutuyor.

    --- spoiler ---

    ne desem bilemedim yani. neden bu kadar sevildiğini anlayamamış olduğum için suçu kendimde arıyorum. anlamadım işte filmin derdini. etkileyemedi beni. ya da beklentilerim çok yüksek olduğu için hayal kırıklığına uğradım, o da mümkün.
  • yağız delikanlı dustin hoffman abimiz anasina bak kizini al deyişini fazlasıyla ciddiye alır, olaylar gelişir...
  • dustin hoffman'in masum bir ogrenci genci oynadigi cok eskiden trt'de de gosterilen ve soundtrack'inde "sound of silence" olan film..
  • 60 ların sonunda çekilmiş olmasına rağmen çiçek çocuklara, savaşma sevişlere, sağ sol kavgalarına rastlamadığımız, lakin zengin-üst sınıf-beyaz amerikan ailesi klişelerini, geleceğini şekillendiremeyen birey ve ota boka burnunu sokan ailesini, acemi erkek ve alımlı ötesi olgun kadın birlikteliğini, güzel ve masum kızla ona takıntıyla bağlı genç erkeği... görebildiğimiz bir garip komedi filmi. çiçeklerle böceklerle uğraşmayan yönetmen belki de sadece aynı süreçte ötekilerin ne yaşadığını, nasıl yaşadığını ve nelerle uğraştığını göstermek istemiştir.
    zaten üniversiteden mezun olana kadar ne yaşadığını, neden yaşadığını çözemeyen genç erkeğin mezuniyet ertesi bunalımlarını, kararsızlıklarını hem fiziksel özellikleri hem de tavırlarıyla çok iyi seçilmiş iki kadın (mrs. robinson- hayvani içgüdüler, çözümsüzlükler, olgunlaşma / elaine- masumiyet, gelecek, amaç) üzerinden anlatıp, onları benjamin için çok önemliymiş gibi gösteren yönetmen her kadını benjamin'in iç bunalımlarının birer yansıması olan semboller haline getirmiş ve birer dönüm noktası haline dönüştürmüş. yalnız, en son sahnede ben ve elaine'in yüzlerine bakınca dönüm noktaları hiç bitmeyecek ve yol hiç netleşmeyecekmiş gibi geliyor, hüzünlendiriyor...
  • katherine ross'un en güzel, dustin hoffman'ın en dar omuzlu olduğu filmdir. ama harbi yakışmışlar birbirlerine. bir de elaine'nin barda ağladığı sahne iç parçalar.

    --- spoiler ---
    ama elain'in yanardönerliği de sinir bozucudur. insan striptiz klübünden ağlaya ağlaya çıkıp iki dakka sonra yalap şap öpüşmez ki kardeşim. sonra annesinin tecavüz iddiasına karşılık nasıl olur da elin adamının "anan beni baştan çıkardı" demesine inanırsın. bi de düğün sahnesi var. madem benjamini görende hemen fikir değiştirecen ne diye doktorla evleniyon be kızım. çok saf bu kız çok. nereye sürsen oraya gidiyo. yerler seni bu kurtlar kızım. aklını başına topla bi karar ver. öyle her söylenene inanma. bak sinirlendim şimdi. zaten filmin sonunda otobüste otururken de "ulan yanlış mı yaptık bu çirozla kaçmakla" der gibi bakıyon gül gibi çocuğa. akıllı ol kır dizini otur evinde. (bkz: sözlükte gaza gelmek)
    --- spoiler ---
  • dustin hoffman in devlestigi, asik oldum filmine de bir cok sahne armagan eden(bence sener sen daha iyiydi o ayri) tum zamanlarin en iyi filmlerinden sayilan cok basarili bir romantik komedi.
    film genelinde kullanilan ana rahminden izlenimler, kapana koyulmuuluk, caresizlik temasi dustin hofmman in camlarin ardindan bakmasi ile saglanmistir.dikkat ediniz gunes gozlugu ardindan bakar, telefon klubesi ardindan bakar, suyun altindan bakar, akvaryum ardindan bakar, kapana kisilmis, ne yapacagini bilemeyen adam imgelemleri cok basarili bir sekilde olusturulur.

    ayrica filmin en komik sahnesi de emprovize cekilmistir ki, ogrendigimde vay anasini demistim.gulmekten altiniza isetebilecek, aglarken mendilinizi islatabilecek bir eserdir.trtde de nasil oynadi merak ettim.
  • 21 aralık 1967 tarihinde gösterime girmesinden 40 yıl sonra izleme şansına eriştiğim mike nichols filmi...

    --- spoiler ---

    filmden bazı ayrıntılar;

    - ailesi tarafından onuruna verilen partiye katılması için zorlanan ben merdivenlerden isteksiz bir şekilde inerken duvarda bir palyaço resmi bize gülümser
    - ben, mrs.robinsonı evine bırakır ve sonrasında içki içmeye başlarlar... mrs.robinson emirleriyle ben i kuklaya çevirirken duvarda bir alkolik bir de soytarı resimleri yine seyirciye gülümsemektedir
    - ben elaine i hayvanat bahçesine kadar takip eder ve elaine'i yeni sevgilisiyle görür... arka taraftaki kafeste iki maymun birbirine sarılmıştır ve ileride bir goril kara kara düşünmektedir.
    - ben kiliseden elaine i kaçırırken kalanları bir haç yardımıyla uzaklaştırır ve kapıyı haçla sabitleyerek takip edilmelerini önler
    - filmde üç çığlık dikkat çeker
    - ben in evleneceğini duyan annesinin histerik çığlığı
    - ben in annesiyle nasıl yattığını dolayısıyla annesinin kendisine yalan söylediğini öğrenen elaine in trajik çığlığı
    - odasında mr.robinsonla karşılaşan ben in şaşkınlıktan attığı çığlık (artı korkudan tabii : ) )

    --- spoiler ---
  • benjamin'in annesinin bir sahnede korkunc bir kahkaha (veya sevinc cigligi) attigi filmdir.

    benjamin, plastik anne-babasina bir sey soyleyecektir. once babasina soyler. babasi da bunu, 60larda bile rukus sayilabilcek zebra desenli giysisiyle odaya girerken bir yandan yonetmenin "tamam simdi" isaretini bekleyen anneye soyler. iste o kahkahayla ciglik karisimi korkunc ses o anda cikiyor. filmin o anina dek benjamin'in karmasik psikolojisini anlamadiysaniz zaten o anda rahatca anlayabiliyosunuz.
hesabın var mı? giriş yap