• 16-17 yaslarinda parfumun dansi'ni ilk okudugumda "cok guzel" bir seye taniklik ettigimi hissetmistim. halihazirdaki hayattan, gerceklerden, etraftaki her seyden bagimsiz olarak varolan; icimde bir yerlerde oldugunu bildigim, canliligiyla beni her zaman mutlu kilacak ve de her seye ragmen hayatin ne kadar guzel olabilecegini hatirlatacak "bir sey"'e. ne oldugunu bilmesem de, pratik hayatin siradanligiyla beraber (veya ona ragmen) varolabilecek boyle bir seyin, bir hal-i ahval'in varolusu hayata olan bakisimi derinden etkilemisti. o zaman cok sevmistim bunlari yazan adami. "tum kitaplarini okudum, tom robbins'i cok severim"'den bahsetmiyorum, bildigin sevmek; bir yakinini, babani, sevgilini sever gibi. o siralar kendisinin henuz bir kac kitabi turkceye cevrilmis oldugundan aralar vererek okurdum kitaplarini, yavas yavas, bitmesinler diye.

    sonra aradan yillar gecti, ve ben nedense tom robbins'in yazdigi hic bir seyi okumadim, hem de bu sefer firsatim olmasina ragmen. o arada buyudum elbette ki, buyuyenlerin yasadigi iyi/kotu/guzel/cirkin seyleri herkes kadar yasayarak. yabanci bir cok duyguyla tanistim; kimini cok sevdigim, kiminden nefret ettigim. 2 hafta once skinny legs and all'u elime aldigimda, 17 yasinda parfumun dansi'ni bitirdikten sonra aptallasmis bir sekilde etrafina bakan tipten oldukca farkliydim yani. daha iyi veya daha kotu, daha mutlu veya daha mutsuz degil, sadece "daha farkli".

    ve skinny legs and all'u, yeniden tom robbins tarafindan yazilmis bir seyi okurken, aynen 17 yasindayken hissettigim duygulara bogulurken buldum kendimi. daha basit, daha temel, daha saf olamayacagini bildigim duygulara. mevsimin ilkbahar, havanin gunesli, insanlarin sen sakrak oldugu uzak bir ulkeyi hatirlatan tanidik duygulara. aradan yillar gecmis olmasina, ben degismis olmama ragmen "o sey" tum canliligiyla oradaydi hala. gecen onca zamana ragmen varligini aynen muhafaza etmeyi basarmisti. tipki kipkirmizi bir pancar gibi.

    sonra bu adami neden bu kadar cok sevdigimi hatirladim...

    "o yer icinde bir yerlerde" demisti tom robbins, "oraya gitmekten cekinme". hayalci olarak, cocuksu olarak, ucari olarak hayati ciddiye al. icindeki o saf seye saril. yasadigin dunya seni ondan ne kadar uzaklastirmaya calisirsa calissin, onu elinden geldigince taze tutmaya bak. cunku her sey geride kaldiginda, varolusunun ozunde onu bulacaksin.

    dunya hic bir zaman kusursuz bir yer olmayacak. biz hic bir zaman kusursuz olmayacagiz. dusecegiz, kalkacagiz, egilip bukulecegiz, gulecegiz, sasiracagiz. ama her ne olursa olsun, her ne yasanirsa yasansin, o hep orada olacak ve eger sen istersen, onu her zaman biraktigin yerde bulacaksin. taptaze, kipkirmizi.

    ve o her seyi daha guzel kilacak.

    kimbilir hem birazcik sansliysak, belki de en az bir tom robbins kitabi kadar guzel.
  • "mükemmel aşkı yaratmak yerine mükemmel aşık aramakla vakit kaybediyoruz." demiştir. üstüne bir de still life with woodpecker'ı yazınca tam olmuştur.
  • başlı başına bir 'kokuyu ve pancarı yüceltme' şaheseri olan jitterbug perfume kitabında pancar sebzesine olan algımı büsbütün değiştirmiş olan yazar. eğlenceli tarzıyla pancara tatlı tatlı sataştığı satırlardan yalnızca bir örnek için;

    "dokuz gezegenimiz arasında satürn neşeli olanıdır. ağaçlarımız arasında da komedyen olan palmiyedir. kuşlardan palyaçoluk, ördeğin tekelindedir. meyvelerden ve sebzelerden, domates, shakespeare'in ödlek palavracısı falstaff'ı oynayabilir. şakacı olan muzdur. ama hamlet ya da macbeth rolü için pancar biçilmiş kaftandır."
  • "albert camus, yegane ciddi soru, kişinin kendisini öldürüp öldürmeyeceğidir, diye yazdı.
    tom robbins, yegane ciddi soru, zamanın bir başlangıcı ve sonu olup olmadığıdır, diye yazdı.
    belli ki camus ters tarafından kalkmıştı. robbins ise saatin alarmını kurmayı unutmuş olmalı.
    sadece tek bir ciddi soru var. o da şu:
    aşkı kalıcı kalmayı kim biliyor?
    bana bunun yanıtını verin, ben de size kendinizi öldürüp öldürmeyeceğinizi söyleyeyim.
    bana bunun yanıtını verin, ben de zamanın başlangıcı ve sonu konusunda içinizi rahatlatayım.
    bana bunun yanıtını verin, ben de size ay'ın amacını açıklayayım."

    (bkz: ağaçkakan)
  • "disbelief in magic can force a poor soul into believing in government and business." diyerek göz kırpan algı kapısı çilingiri.
  • “when we're incomplete, we're always searching for somebody to complete us. when, after a few years or a few months of a relationship, we find that we're still unfulfilled, we blame our partners and take up with somebody more promising. this can go on and on--series polygamy--until we admit that while a partner can add sweet dimensions to our lives, we, each of us, are responsible for our own fulfillment. nobody else can provide it for us, and to believe otherwise is to delude ourselves dangerously and to program for eventual failure every relationship we enter.” diyen ve düğüm çözen masalcı.
  • tanrı pan'ın özel kalemi; hınzır pancar mürekkebi.
  • bir röportajında sorulan "tim robbins ile çok karıştırılıyor musunuz" sorusuna "evet. bizi bir harf ve onun fazladan kazandığı bir kaç milyon dolar ayırıyor" cevabını veren süper insan...
  • "politics is for people who have passion for changing life but lack a passion for living it" cumlesini kurmus, okumasi oldukca keyifli yazar.
  • kitaplarında pan'dan perilere, kuşkonmaz yerlerken tanımadığı kadına yaklaşıp "ikimizin de bir dahaki çişi aynı kokacak." diyen abilerden, terlik tüttürüp içen çiftlere oradan kırmızı götlü maymunlara adam ne dünyalar anlatıyor, bu esnada nasıl üsluplar kullanıyor.
    en popüler sözü: "mükemmel aşkı yaratmak yerine mükemmel aşıklar kovaladık." gibi bir şey. bu ne arkadaşım? koskoca tom robbins; birden kadın programına katılmış aşk doktoru. adam büyüklere masallar yazıyor diyoruz, kezbana bir tweetlik malzemeyle tanıtımı yapılıyor. olmuyor.
hesabın var mı? giriş yap