• selam yollar arada bir. fransa'da yaşıyor şimdilerde.
  • bir an önce edinmem gereken eserlerin sahibi.
  • tanrının sesini taşıyan kadın..
  • düşmemiş bir uçağın kara kutusundan (sayfa 177)

    her gece bir arkadaşın evine davetliyiz. sevdiğim ne kadar türk yemeği varsa, yaptırıyorlar. çerkez tavukları, börekler, mantılar, dolmalar, balıklar... istanbul'a incecik geldim, paris'e şişman döneceğim bu gidişle. herkesin devamlı olarak sorduğu soru:
    "1962'den beri hala lafınız bitmedi mi? sıkılmadınız mı?"
    erdem cevaplıyor:
    "ne diyorsunuz? alışverişe gittiğinde özlüyorum. bazen, sokakta yürürken veya bir kahvede otururken tülay gösterir, erdem bak ne kadar güzel kız, diye. gözüm görmüyor ki. benim için en güzel, tülayka'm. doyamadan gideceğim bu dünyadan. bir tek isteğim var: sonra, çok sonra olsun. bir uçağa binelim uçak düşsün, beraber gidelim."

    yine aynı kitaptan (sayfa 206)
    sırtımda uzun kollu, yerlere kadar uzanan mavi bir gömlek, kabus gibi bir koğuşa giriyorum. binlerce alet çalışmakta. hasta bakıcılar, karınca gibi oradan oraya koşuyor. hep aynı cümleyi duyuyorum:
    "elimi sıkın, hadi uyanın artık, eliim sıkın, elimi sıkın..."
    erdem'i buldum.
    yavru balaban bakışlı, yayla çiçeği kokuşlu yavrum, kurban olayım sana.
    kolumu okşuyor. elimi eline alıp göğsüne götürüyor.
    "sakın korkma," diyor
    "neden korkayım?" deyip, gülümsüyorum
    sakinim çok sakinim
    "ben istiyorum," diyor.
    "ne istiyorsun bakayım? beni öpmek mi?"
    "evet."
    az sonra bir sürü aletle yanımıza gelip, çıkardılar beni koğuştan
    beynimde şimşekler çakıyor.
    neden istanbul'daki tabancam burada yanımda değil?..
    neden erdem'le uçakta değiliz?
    "okyanusa düşen uçakta?" (17 şubat 1992)

    ve en son (sayfa 210-211)
    hastabakıcılara "lütfen yalnız kalmak istiyorum," dedim.
    bütün tüpleri, oksijeni, herşeyi çıkardım, attım, koynuna girdim. sarıldım. iki saat yattım yanında.
    yataktan çıktım, makası alıp, saçından bir tutam kestim, bir kağıdın içine koydum, kağıdı da cebime.

    paltomu giydim, odanın kapısını kapattım...

    (okyanusa düşen uçak nerde?)

    yavru balaban bakışlı
    yayla çiçeği kokuşlu
    kokar erdem deyi deyi
  • fransa'da toulai disinda "tuly sand" ismiyle de cbs firmasindan plak cikartmistir.
  • olağanüstü sesiyle türküleri yorumlayan, sesi dünyadan gelmeyen gerçek bir sanatçı.doğrul koçum doğrul adl şarkıyla tüylerimi diken diken eden, sesi kadar görüşleriyle de beni etkileyen güzel insan.
  • bugunlerde kalan muzik tarafindan sound of love isimli bir caz albumu cikarilan, daha dogrusu cogunlugu paris'te kaydedilmis eski caz yorumlari bu albumde bir araya getirilen kisi. bugune kadar kendisi hakkinda cok bir fikrim yokken birden zamaninda duke ellington's sound of love gibi bayildigim, ezbere bildigim ve nedense bir kez bile soyleyebilmisligimin bulunmadigi enfes sarkiyi zamaninda soylemis bulundugunu kesfettim. yorumlari gayet sade, gayet guzel. son derece sasirtici, bir o kadar mutluluk verici, yagmurlu bir on kasim surprizi.
  • eşine az rastlanır türden bir sese sahip, öyle ki yudum yudum içiyorsunuz sesini, onu dinlerken...
  • türkiye'nin maria callas 'ı. fransa da aldığı ödülün dışında leziz caz yorumları ve çok sesliliğiyle popüler müziğin mihenk taşlarından.
    (bkz: ne pleure pas)
hesabın var mı? giriş yap