• 80lerde voliyi vuran herkesin -doğal olarak- rahmetle andığı zat.
  • memleketin ahlak yapısına ve kültürüne verdiği zararla yaptığı icraat ne olursa olsun affedilmesi mümkün olmayan politikacı. terör, irtica, dış borç, enflasyon gibi belaları başımıza sarmış; yarattığı kaymak tabaka ve arkasını yasladığı abd tarafından çok sevilen kişi
  • kabul, zamanında bu adam için demedigim şey, etmedigim küfür kalmadı. ama şimdi cevreme özellikle de çevremdeki 85 ve sonrası dogumlu kızlara bakarken turgut özal'ı takdir etmemenin mümkün olmadıgını görüyorum. güzel kadın sıkıntısından sürünen bu ülkeye uzun vadeli bir ufuk açmış şişman da haberimiz yokmuş. özal'ın baslattıgı devrim sürerse 20 yıl içinde iskandinavya'dan seks turisti alırız gibi geliyor bana. aferin lan şişman.
  • sadece tck nın 141-142 ve 163. maddelerini kaldırması bile onu rahmetle anmam için yeterlidir...demokrasi en çok ihtiyacımız olan şeydir... her türlü ekonomik uygulamanın önündedir bana göre... gerisi laf kalabalığıdır...
  • 1990 daki korfez savasi sirasinda almanlar, turkiyeye silah yollama konusunda tereddute dusmuslerdir. helmut kohl, yollarsak da zaten bunlarin kullanilmasi icin once bizim meclisimizden (bundestag) onay alinmasi gerek demistir. bunun uzerine ozal almanyaya korkak demistir, bununlada yetinmeyip, "almanlar galiba parayi bulunca kavgaci ruhlarini kaybettiler" demistir.
  • bugün türkiye'de x varsa diye söze başlayan insanlarının adamıdır.
    cemal süreya, 99 yüz adlı kitabında özal hakkında yapılabilecek en güzel tespitlerden birini yaparak şunları yazmış;
    "...
    petrolü olmayan bir ülkenin yamani'sidir; onun sakalsızı, gözlüksüzü, soylu sayılmayanı, biraz da yahudisi. yahudi bakışlı müslüman.
    "binbir gece" kişisidir. bilindiği gibi, binbir gece masallarının birkaç kaynağı vardır: arap, iran, hint. bu masallarda, özellikle de bütün bir yakındoğu geleneğinde, mahşer duygusunu eğlence öğesinden de geçiren, cesareti ikiyüzlülükte de onaylayandavranışlar öne gelir.
    binbir gece masalları'nın ana teması, ölümü erteleme, ama yalnız bir gün için erteleyebilme kaygısına dayanır. o "bir gün" her gün sürecektir. erotik vakit geçirme yolları, tiryakiler. kahire hırsızları, sihirli lambayı kapmak isteyen alaeddin'ler. sultanahmet cinleri, ağulu çaylar, tahtakale maymunları, harun reşit dönemindekileri aratmayan dolandırıcılar, bankerler, uzak ülkelerde olağanüstü sinbad yolculukları...
    evet, kafadanbacaklı bir sinbad, ama en az onun kadar akrobat. anadolulu sinbad: dev parmak çocuk! yani hep masal...
    "
  • karısının yani zamanın first lady'sinin en yakın arkadaşlarından birisi fatih ürek'tir. kızı ünlüler çiftliği'ne katılmıştır. oğlu.. vs.. vs..., kardeşi hede hödö.... saymakla bitmez bu ailenin sıfatları. of ki of!
  • "yararlari da oldu zararlari da, ama zararlari yararlarinin uc katindan bes eksik oldu, yok yok yararlarinin uc bolu besiyle zararlarini kapatabilir, kalaniyla findik fistik alabilir" ekseninde yorumlarla pek de objektif sekilde tanimlanamayacak devlet adami.

    zira bakis acimiz bu eksendeyse, dogru bir tesbit yapabilmek icin sadece ozalin icraatlarinin degil, onun zamanini etkileyen ama koku cok oncelerde bulunan birtakim olusumlarin da etkileri en ince ayrintilarina kadar hesaplamali, faydaci (bkz: utilitarian) bir ahlak temelinde, bunlari sonuclarina gore sasmaz bir dogrulukla degerlendirilmeliyiz. sayet boyle bir tarih analiz kabiliyetine sahip olan, bu tarz bir teknik donanima ve bilgiye erisimi olan varsa, bir zahmet buyursun bir muddet evimde misafir olsun, bana da bu isin sirrini anlatsin, tum masraflarini karsilarim.

    ne yazik ki boyle bir bakis acisina yaklasmak icin bile, oncelikle ozalin sorumlu oldugu olusumlarin bir listesi yapilmasi gerekir ki daha bunda bile bir mutabakat saglanmis degil. bunun en bariz ornegi olarak, hala onemli sayida egitimli insanin, ozal'i elestirirken (daha dogrusu yerin dibine sokarken) abd'den dem vuruyor olmasi. vallahi onlara kalsa turkiyeyi abd'ye satan da ozal, emperyalist usagi yapan da o...

    bir insanin bazi konularda derin bilgi sahibi olmasi gerekmez yorum yapabilmesi icin, hatta bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak da, daha fazla bilgi sahibi olmanin bir onkosuludur, insanin dogasindadir. fakat, kendi tarihini bilmeyen ve buna ragmen tarihi hakkinda atip tutan, bunu da kokusmus bir milliyetcilik/vatanseverlik ekseninde yaparak sacmaliklarini mesrulastirmaya calisan insanlarin, yekpare bir boktan pek de farki yoktur. zira tarihini merak etmeyen, imkani oldugu halde ogrenmeye yeltenmeyen, ama cagdisi dusunceler ugruna bu konularda demogoji yapanlar, gecmislerinden bu kadar kopmalarinin cezasini, kocaman bir boka donuserek odemeye mahkum olmalilar.

    bu baglamda, tarihini bilen hangi akli basinda insan, ozali ulkesini abd'e satmis olmakla suclayabilir? turkiye abd iliskilerinin bu eksende, 50-60 senedir devam etmekte oldugu hic mi bilinmiyor? soguk savas doneminde ozal mi vardi? ismet inonunun yardimcisi ozal miydi? abd'den aldigimiz ilk kredilerin altinda onun mu imzasi var? natoya girmemizin, cok partili sisteme gecmemizin, israille iliskilerimizin mimari turgut bey midir? hatta daha da abartalim: konu amerikan usagi olmaktan acilinca, adi hep ozalla birlikte anilan adnan menderesin bile bu saydiklarimizin bir kisminda sorumluluk derecesi ne kadardir? bir anlasmanin altindaki imza sizin bile olsa, bu imzanin sizin alternatiflerinizin oldugu anlamina gelir mi?

    [edit: ve unutmayin ki menderesin kaderini, abdye karsi tutumu belirlemisti. bir basbakanin sonsuz gucu olmadigi gibi, turkiyenin sovyetler degil de abd ekseninde kalmasinin iktidarlari asan bir konu oldugunu hatirlatir onun yasami. sadece turkiye gibi vaktinde supergucler ve onun da oncesinde great powersarasinda sikismis ulkeler degildir, gostermelik gucu bulunan basbakanlara, baskanlara sahip olan. nitekim jfk harfleri de ulke politikalarinin, cogu zaman yoneticilerden de ustun oldugunu, en guclu ulkenin yoneticisi olmanizin da bu politikalar tarafindan daha da cok sinirlandirilacaginiz anlamina geldigini hatirlatmalidir.]

    dolayisiyla abd turkiye iliskileri ozali da asan bir konudur, hem tarih hem de kuvvet acisindan. bazi seylerin onun doneminde vuku bulmus olmasi, en nihayetinde pek de buyuk degisikliklere yolacmayabilir; ozal olmasaydi da bugun televizyonumuz olacakti, ozal olmasaydi da bugun yolsuzluklar, kisa yoldan kose donmecilik kulturumuzun icinde olacakti. (hele ki bu sonuncusunu ozala baglamak ne kadar da abes. uretim toplumu olmamis, hicbir zaman tam anlamiyla endustriyellesmemis topluluklarda zaten burokrasi ve askeriye en buyuk gecim kapilaridir, dahasi basari kavramiyla da ozdeslesirler. devletten gecinmecilik efendim, kisa yoldan kose donmecilik, rusvetcilik, vs, bu ulkenin ve toplumun hayatinda, ozaldan cok seneler once temelleri atilmis olgulardir]

    abd'den once de turkiye bagimsiz miydi? hayir, osmanli ozellikle 1800lerden sonra great power statusunu kaybederek, avrupali guclerin finansal ve ruslarin da askeri etkisi altina girmisti. o kicikirik ruslar kisa sure icinde, avrupaya acilip onlarin idari ve askeri yapilanmasini benimseyerek (yani "avrupanin usagi" olmalari) osmanliya bariz bir ustunluk kurdular son 200 senede. bunlarla mucadele edebilmek icin, hayatta kalabilmek icin osmanli da "avrupanin kopegi" oldu, tanzimatlar yapildi. nasil ki cokpartili sistem abdnin bir dayatmasiydi, osmanli parlamentosu da avrupanin ve rusyanin etkisiydi. simdi bu kadar muazzam tarihsel akimlarin ve kuvvetlerin etkilesiminde, donemin gorevlilerinin ne kadar etkisi olabilir? donemin ozallarini mi suclamamiz lazim bizi avrupa yalakasi yaptilar diye, ruslar kendi ozallarini mi suclamalilar "evet denizciligi ve endustriyi bize deli petro getirdi ama ulkeyi de batiya satti pezevenk" diyerek.

    bagimsizlik, ozellikle turkiye gibi zamaninda son derece gucsuz olan bir ulkenin bagimsizligi, abd ve rusya gibi devlerin kacinilmaz baskisini dusununce, romantik bir hayaldir. yok kuvayi milliye ruhu, yok ataturk olsaydi gosterirdi abdye gibi abuk retoriklerle bir yere varilmaz. birlik beraberlik, ulus bilinci guzel seyler fakat ayni zamanda birtakim bariz tarihsel, ekonomik gercekler var. 1940larda 50lerde istedigimiz kadar kuvayi milliye ruhuna sahip olalim, bir sekilde bir tarafta olacaktik ister istemez. ataturkun 1.dunya savasi zamaninda ve sonrasinda uyguladigi sahane diplomasi (kendinden buyuk gucleri birbirine karsi dengelemek) eninde sonunda ekonomik, ticari ve askeri guc ile desteklenmezse, ancak bir yere kadar idare ederdi.

    ayni sekilde ozalin da durumu buna benzerdi. turkiyeyi kucuk amerika yapmaya calismasi ve bunu sadece uretim ile degil tuketim ve imaj ile yapmaya calismasi, bu yeni duzenin bu kadar temelsizce, bu kadar gormemislikle "benimsenmesi", elbette istenecek birsey degildi. ama ulkenin dis politikasinin abd eksenine girmesinden ve hatta cikamamasindan ozal sorumlu tutulamaz. hatta bu kulturel erozyonun temeli dahi, daha az bir dereceye kadar, ozalin disindaki sebeplerden kaynaklanmistir. sanirim buradaki en temel sebep turkiyenin cok gec endustriyellesmesi ve dahasi, osmanli elit tabakasinin son 200 yilda avrupa kulturunu benimserken (rusyadaki gibi), halk tabaninin ve milletlerin yerinde saymasi ve yuzyillar oncesinde yasamaya devam etmeleridir (rusyadakinin aksine). yani hem ekonomik hem de kulturel altyapinin, 21. hatta 20.yya ayak uyduracak bir duzene gecis icin yeterli olmadigi barizdi fakat tarihin dongusu bizi bekleyecek degil, tarihsel kuvvetler bizi sekillendirirken ve hem dis politikalarimizda hem de ic politikalarimizda alternatiflerimizi hizla tuketirken, bizim bu eksik altyapimizi olusturmamizi bekleyecek degil.

    iste boyle bir ortamda ulkeye kapitalist duzen de bu sekilde, yani carpik ve paldir kuldur geldi. elalemin 150 senede sindirdigi vahsi kapitalizm evresini biz on senede gecirdik, her mahalleye bir zengin, benim memurum isini bilir hep bunlarin urunudur. dolayisiyla bunlari ozalin agzindan duymus olmamiz, bu kavramlarin turklerin yasamina temelden girmis olmasinda onu tek (hatta en buyuk) suclu yapmaz. zira bugun basbakan cikip taoculugu oven konusmalar yapip, politikalar izlese kimse taocu olmaz. ancak taoculuk veya dombililik, toplumsal ve -kisa donem de olsa- tarihsel birtakim surecler icinde kulturunuzde ve ulke politikanizda yer etmisse, basbakanin da bu tarz aciklamalari bu gidisati hizlandirabilir.

    tekrar rusya ornegine donersek, onlarin halk tabanina daha cok yayilmis olan batililasma sureci son 18.yydan itibaren onlara ustunluk sagladi fakat bu birikimlerinin avantajlarinin cogunu da komunist duzenin basarisiz olmasiyla kaybettiler. nitekim bize cok benzer sekilde, 90li yillarda, cokus ertesinde konsantre bir kapitalist evreden gecmek zorunda kaldilar ve 15 sene once dogru duzgun banka bulunmayan, kisisel servet olmayan ulkenin baskenti moskova, bugun dunyada en fazla dolar milyarderinin yasadigi sehir (38 veya 39). gelir dagilimindaki bu ucurum ve kapitalizmin bu kadar kisa surede sindirilmeye calisildigi bir ulkenin kulturunde meydana gelen yozlasma bakimindan, turkiyeye kismen de olsa paralel bir ornektir.

    butun bunlar ozal'i sevmeyenleri yola getirmek icin soylenmis seyler degil elbet, sadece "ozal yapti, tek basina bizi amerikan usagi yapti, sanli tarihimiz emperyalizme peskes cekildi" tarzda elestirilerin gorundukleri kadar oturakli olmadigini anlatmak derdim. gerci bu konuda da en guzel ve yalin cevabi, cetin altan bugunku yazisinda vermis. ozellikle son iki paragrafi, benim onlarca entryde anlatamadigimi ozetlemis:
    http://www.milliyet.com.tr/…/02/19/yazar/altan.html
  • sayesinde turkiye caga degil, cag turkiye'ye atlamistir. kimi olumlu icraatlarinin olmasina ragmen, su anda turkiye'de yasanan sikintilarin cogunun baslangic noktasi olmus icraatlari sebebi ile, su andaki basi bozukluktan ziyadesi ile sorumlu tutlabilecek bir kisidir.

    daha ayrintili bir sekilde dile getirirmek gerekirse;

    disaridan daha ucuzunu buldum diyerek ulkedeki tarim ve hayvanciligi desteklemeyi durdurmus, yani tarim ve hayvanciligin modern sartlar altinda ve bilim isiginda gelisme imkanlarini ortadan kaldirmis daha dogrusu oldurmus ve nihayetinde verimli topraklara, uygun iklime ve bolca suya sahip olmamiza ragmen turkiye'yi israil'den domates, amerika'dan pirinc, avrupadan et ithal edecek hale getirmis, uc bes capulcu diyerek hafife aldigi teror orgutune karsi gerekli onlemlerin alinmasini geciktirmesi yuzunden -ki bu atalet hali orgutun guclenmesi icin de firsat olmustur- turkiye'nin her acidan zarara ugratilmasina on ayak olmus, bir koyup uc alacagiz* diyerek birinci korfez savasi sirasinda turkiye'yi amerika'nin masalarindan biri haline getirip ucun birinin alinmasini* saglamis, "benim memurum isini bilir" veya "anayasayi bir kere delmekle bir sey olmaz" gibi laflar ederek ahlaki ve hukuki yozlasmayi resmen yasallastirmis ve bu anlayis ile yaklasik 10 yil boyunca turkiye'yi tek basina yonetmistir.

    sonuc olarak herhangi bir plan program yurutulmeden tamamen sagliksiz ve duzensiz bir gelisme sonrasi mutlu bir azinlik zenginlesirken, cogunluk fakirleserek mutsuzlasmis, issiz ordulari peydah olmus, bir tarim urununden, basit bir elektronik alete kadar turkiye tamami ile disariya bagli bir hale getirilmistir...evet ozal olmasaydi belki cep telefonlarini uc yil sonra elimize alir veya ozel televizyonlari bes yil sonra seyretmeye baslardik. ama en azindan su anda avrupa ve amerika karsisinda tamamiyla diz cokmus bir halde olmazdik...

    tabii siyaseti veya politikaciligi meslek haline getirmis, dedemi, babami ve beni yonetmis ve buyuk ihtimalle cocuklarimin basina da eksiyecek sahislari ve onlarin dahil oldugu zihtiyeti de turkiye'nin su andaki durumuna katkilarindan dolayi bu vesile ile sevgiyle(!) aniyorum...
  • yeni adresimde bir ayrıntı şu ara. adnan kahveci nereye düşer bakmak lazım.
    (bkz: adana'ya taşınmak)
hesabın var mı? giriş yap