• ihsan oktay anar'in kitaplarinda hep adi gecen bir karakter. kitaplariyla ilgili bir roportajda, bu karakterin kendisi oldugunu ve kitaplari kendisine cok eglenceli geldiginden, mutlaka icinde bulunmak istedigi icin her kitabina bir ihsan yerlestirdigini soylemistir. ayrica ihsan oktay anar gercekten uzun ve irice bir adamdir.
  • ihsan oktay anar'ın üç kitabında da (bkz: puslu kıtalar atlası), (bkz: kitab ul hiyel), (bkz: efrasiyabın hikayeleri) mistik ana kahraman. romanlarının 3 ünde de bir yerde olaya girip kafa karıştıran, bişiler anlatan süper bilgi...
  • yeniçeriler kapıyı zorlarken, uzun ihsan efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu...

    "rendekar doğru mu söylüyor? düşünüyorum, öyleyse varım. oldukça makul. fakat bundan tam ersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar. düşünen bir adamı düşünüyorum. düşündüğümü bildiğim için, düşlediğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. böylece, o da benim kadar gerçek oluyor. bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. düşündüğünü düşündüğüm bu adamın, beni düşlediğini düşlüyorum. öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek, ben ise bir düş oluyorum."

    kapı kırıldığında uzun ihsan efendi kitabı kapadı. az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları gerirdi: "dünya bir düştür. evet, dünya... ah! evet, dünya bir masaldır."

    puslu kıtalar atlası'nın arka kapağından...
  • "kusur benim imzamdır" cümlesini alnımın çatısına dövme yaptırmak isterim ihsan efendi'nin.
  • düşten düşmüş bir adam.
  • kitab-ül hiyelde üç kuşak boyunca yaşamış ve estetik yaptırmış bir tolkien elfi olduğunu göstermiştir...
  • amat'ta 53. ortadan kalembaz uzun ihsan olarak boy gostermistir
  • rene descardes e osmanlı dilinde rendekar diyen felsefi insan.
  • suskunlar'da karşımıza bu sefer bir karakter olarak değil, bizzat ihsan oktay anar olarak, yazar, hikayenin yaratıcısı olarak çıkmaktadır.

    --- spoiler ---

    kahin, görebilen tek gözüyle aynaya baktı ve uzun boylu, çekik gözlü o adamı gördü. bunu görmek, kendisi gibi diğerlerinin de içinde yaşadıkları o dünyadaki asıl hakikati görmek demekti. gözün görevinin görmek değil, hakikati görmek olduğunu söyleyen alim aklına geldi. hakikati gören gözün başka hiçbir şey görmesine gerek yoktu. yedikule kahininin yegane gözüne de bu şekilde perde indi. ama kör olmasına rağmen hiçbir şey görmüyor değildi. gözlerinin ona gösterdiği yegane şey, o uçsuz bucaksız karanlıktı. tıpkı sessizliği dinleyen eflatun gibi, kahin de sustu. belki de susmak gerçeği anlatmanın tek yoluydu.

    --- spoiler ---
  • kartvizitinde imparatorluk hiyel nazırı yazan insan.
hesabın var mı? giriş yap