• bugün yayınlanan ve sıcağı sıcağına izlediğim film.

    öncelikle puanım 6,5. pek de umduğum gibi çıkmadı.

    konusunu bir kere daha yazmak gerekirse: amerikalı julia ve kocası iş için romanya/bükreş'e taşınırlar. ancak julia dilini bile bilmediği bu şehirde bulunmaktan oldukça mutsuzdur. bir süre sonra karşı apartmanın penceresinden bir adamın kendisini devamlı gözetlediğini farkeder.

    hitchcock-vari bir film olan watcher, ustanın "rear window" filminden de esintiler taşıyor. "bükreş'te mutsuz bir kadın" havasıyla başlayıp karşı penceredeki gizemli yabancının da eklenmesiyle izleyiciyi paranoya içinde bırakıyor. ancak ağır temposu ve karanlık çekimleri sizi biraz sıkabilir.. finalini de zayıf bulduğumu söylemeliyim.

    sinematografi, atmosfer ve müzik ise oldukça başarılı. oyunculuk da idare eder -ki başroldeki kadının bir önceki filminin de buna benzer konusu olan it follows olduğundan bahsetmiştim.

    yine de izleyip izlememek size kalmış.

    bundan sonrası spoiler:

    --- spoiler ---

    evet gelelim spoilera..lost in translation yaşayan kadına empati yapalım diye duyduğumuz bol romence diyalog bir süre sonra sıkıyor.

    pek bir twist barındırmayan dümdüz finali heyecansız, o tabancanın kullanılması tam bir klişe, boğazı kesilmesine rağmen kadının ayaklanması ise saçmalıktı.

    öte yandan "şehirdeki seri katil yakalandı" diye haber çıkmış ve adam karısının gözüne sokmuştu.. o zaman bizim watcher neden komşu kadının kafasını kesmişti ? katil o muymuş yani ? kocası bu haberi uydurduysa bilemem.

    filmin çekimlerini ise beğendim. yağmurun serpiştirdiği o devasa pencere sahneleri çok güzeldi. kasvetli bükreş'i ve o yalnızlığı siz de hissediyorsunuz.

    bir de romanya'da kapı zili kullanmıyor mu kimse ? herkes bam güm kapıya girişiyor.

    --- spoiler ---
  • gayet başarılı bir gerilim. özellikle kadının takip edildiği ya da edildiğini düşündüğü sahnelerde adamla yüz yüze gelmeden kameranın saptığı sahneler. ayrıca;
    --- spoiler ---

    pencerede adama el salladığı ve cevap gelecek mi diye beklediği sahne, adamın evine gidip kapısını çaldığında kapının açıldığı sahne ve metroda takipçi ile kurbanın karşılıklı oturdukları sahnedeki diyaloglar ve gerilim çok iyiydi. otel odasındaki sahneler ve sinematografi de çok iyiydi.

    --- spoiler ---

    sonuçta hitchcock'a da selamını çakan çok başarılı, ilerisi için ümit veren bir ilk film.
  • hafiften gözlerimin kapandığı, yorgun bir halde evde otururken "seyrederken uykuya dalarım" ya da "uykum açılır belki" ihtimallerine razı bir şekilde seyretmeye koyulduğum gerilim filmi.
    filmin en çok hoşuma giden detayı julia karakterinin (maika monroe) bükreş'te yaşadığı dil bariyeri. okuduğum kitaplarda, izlediğim filmlerde hep arada kalmışlık, sıkışmışlık halini yakıştırdığım bükreş'in atmosferinde iletişim kuramama hali çok iyi buldum. buna ek olarak julia'nın eşiyle olan duygusal iletişim kuramama (daha doğrusu francis'in öküzlüğü) filmin gerilimini artıyor.
    ve tabii ki karakterimizin gerçekten biri tarafından izleniyor mu yoksa paranoyak mı davranıyor ikilemi de türün vazgeçilmez noktalarından biri olarak karşımıza çıkıyor (her ne kadar diğer gerilim noktalarına kıyasla daha zayıf kalsa da).
  • bükreş'de geçen izlenebilir gerilim filmi. bir şekilde sürükleyiciliğini kaybetmiyor.

    --- spoiler ---

    kanal d detayı komik olmuş, romen kanal d' nin halen olduğunu bilmiyordum. film bükreş'in katastrofik havasını yansıtmış. romanya' yı çokça gören birisi olarak romanya'da herkes iyi bir aksan ile ingilizce konuşmaz, çok genç kesim haricinde çok zor ingilizce konuşan görürsünüz. polislerin, hele o tipte olanın ingilizce bilmesi imkansıza yakındır.

    --- spoiler ---
  • bir sahnesinde kanal dnin açık olduğu 2022 yapımlı korku filminin adı.

    bkz
  • 2022 çıkışlı orta karar bir gerilim filmi. julia'nın kocasına sondaki bakışı, dedim dedim inanmadın bak noldu amk şimdi! bakışıdır, son sahneye bayıldım.
  • efes özel seri'nin sunduğu cumartesi korku gecesinde izlenmiş, chloe okuno'nun yazıp yönettiği, hanım veya beyin iş durumundan deniz aşırı bir ülkeye taşınması hâlinde onu takip etmemek gerektiğine dair kesik boğazlı zayıf gerilim.

    korkuların şüphesiz en mel'ûnu olan dört kişilik masada üç kişinin dördüncünün bilmediği dilde konuşmasına sığınan film, bilinmeyen, yabancı, tekinsiz* bir coğrafyada kadın olmanın ruhsal tedirginlik hâllerine derinlemesine eğilecekmiş gibi dursa da dümdüz bir seri katil geriliminden ibaret. t.c.'deki kadınların muhtemelen her gün 4,58 katını yaşadığı taciz ve ısrarlı takip sonrası, kadın karakterin bu sapık herifin ardına takılıp peşine düşmesi ve hatta onu ısrarlı takip etmesiyle bilindik cinsiyet rollerini azıcık da kırması tek müspet yan denebilir. buna ilişkin de it follows'dan bilinebilecek maika monroe'nun "she follows back" tadında etrafta yapılmış espriler delâlet edebilir. ancak bilindik, tahmin edilebilir izleğiyle germek değil de - hiç hazzedilmeyen - ileri sarma dürtüsünü tetikleyen, bunun dışında gerçekten ne sinematik olarak ne hikâye olarak iler tutar yanı hiç yok gibi. bunu

    nitekim filmin açılış bölümünde yönetmenin, kanal d logolu ana haber buluntusuna romence dublaj eklemesiyle çalıştığı coğrafyaya da hâkimiyetini pek amatörce serdeden, kötü bir ilk uzun metraj.

    şerh-i düzeltme: aynı zamanda kanal d romanya diye bir kanal olduğunu bilmeyen cahilleri de ortaya çıkarmış öğretici film.
  • 21 haziran'da yayınlanmaya başlanacak olan korku filmi. ilk olarak ocak ayında sundance film festivalinde izleyicilerle buluşmuştu.

    gerçekten bu yılki sundance oldukça bereketliymiş. birbirinden iddialı bağımsız yapımlar birer birer önümüze çıkmaya başladı.

    yönetmen chloe okuno'yu v/h/s 94 antolojisindeki storm drain isimli kısa filmden tanıyoruz. hani şu kanalizasyonda araştırma yapan gazeteci kadının başına gelenleri anlatan kısa film.

    watcher'da da yine bir kadının hikayesi anlatılıyor: romanya'ya taşınan yeni evli bir kadın gizemli bir adam tarafından sürekli takip ediliyor. işin ilginç yanı, başroldeki kadının bir önceki filmi olan meşhur it follows da yine aynı takip edilen kadın rolünde olması. yönetmenin bilinçli bir tercihi mi yoksa denk mi geldi anlamadım ama hoş bir tesadüf olmuş. it follows 2 : romania izleyeceğiz sanki.

    bugün yayınlanan trailerı için tık

    edit: film r etiketi aldı.
  • son dönemde çıkan en etkileyici gerilim filmlerinden biri. film boyunca tekinsizlik hissini koruyarak sizi ekrana kenetliyor, adeta bir 'watcher' oluyorsunuz.

    ---- spoiler----

    bakış konusu filmin her sahnesine çok iyi yedirilmiş. daha açılışta taksideki sahnede taksicinin dikiz aynasından bakması üzerinden başlayıp, sonraki sahnede çiftin sevişmesinden pencerenin dışına doğru zoom out yapan kameraya geçerken "izlenen" ve "izleyen" olma deneyimini seyirciye yaşatıyor. başroldeki kadın eski bir aktrismiş; bu da kendisinin bakılmak, izlenmek konusundaki hassasiyetini açıklayan bir nokta (metro sahnesinde katil izlediği kişilerden sadece onun kendisini fark ettiğini belirtiyor).

    filmin psikotik bir aurası var. kadın dilini bilmediği, yani sembolik düzenine dahil olamadığı bir ülkede sadece bakış üzerinden yaptığı hayali çıkarımlarla ilerliyor. kadının etrafında herkes o dili konuşurken ve kendisi bir şey anlamazken hissettiği tedirginliği rumence bilmeyen bir seyirci iseniz siz de hissediyor ve içinizden kadınla eş zamanlı olarak "ne dediler acaba" diye geçiriyorsunuz. örneğin apartmandaki yaşlı kadın kapıya dayandığındaki paniğinden "acaba seri katili mi gördü" gibi bir sürü hayali senaryoyla boğuşuyorsunuz, sonra irina gelip "kedisini kaybetmiş onu arıyor" dediğinde rahatlıyorsunuz. sadece bu sahnedeki hissiyat bile aslında sembolik düzene dahil olmayıp hayali düzlemde yaşamanın nasıl bir kaygı olabileceğine dair fikir veriyor. nasıl ki filmi izlerken kadının etrafında dönen her rumence konuşmada "herhalde kadından bir şey saklıyorlar, veya onun hakkında konuşuyorlar" hissi geliyorsa, psikotik yapıda biri için de için zulmedilme sanrıları öyle işliyor.

    ---- spoiler ----

    filmdeki akışı yukarıda bahsettiğim çerçevede takip ettiğimde beni daha fazla içine çekti. gerilim filmi sevenlere öneririm.
  • watcher (2022)

    izleyiciyi şaşırtma endişesi taşımayan, başarılı mekan kullanımı, git gide artan temposu, maika monroe'nin başarılı performansıyla, a. hitchcock'un rear window'unu esin kaynağı alan watcher, chloe okono imzalı, bağımsız sinemanın başarılı korku gerilim örneklerinden biri. konu: yeni evlendiği kocası francis ile birlikte bükreş'e yerleşen julia, hiç dil bilmediği ve arkadaşının olmadığı bu şehirde yalnızdır. taşındıkları evde ise zamanla karşı apartmandan birisinin kendisini izlediğini farkeder. artık sokağa, markete gittiğinde bile izlenildiğini düşünen julia aklını kaçırmak üzeredir. bütün bu yaşananlar julia'nın yalnızlığından mıdır, yoksa gerçekten izleniyor mudur? film, atmosfer olarak başarılı. katil kim topuna girmeden ve izleyiciyi şaşırtma endişesi taşımadan germesi sevindirici. pencere önündeki silüet ve o silüetin yarattığı gerginlik fikri başarılı ve etkileyici. karakterin özellikle takip edildiğini ve izlendiğini düşündüğü sahnelerde o duygu izleyiciye rahat geçiyor. sinematografi ve müzikler de filmin kalitesini arttırmış. her ne kadar finalinin daha iyi olabileceğini düşünsem de, birden fazla unsur konusunda epey başarılı olmuş bu filmi sadece finali yüzünden gömme subjektifliğine de giremeyeceğim. maika monroe'nin oyunculuğunu da epey beğendiğimi dile getireyim. genel kanının aksine, çok beğendiğim ve basit dokunuşlarla kaliteli hale geldiğini düşündüğüm, türü sevenlerin fazlasıyla keyif alabileceği bir film watcher.

    7.4 / 10
hesabın var mı? giriş yap