• hiç görmediğim bir alettir fakat denildiği gibi ince sarıyorsa bu aslında olumlu bir özelliktir. sarmanın saatlerce uğraşılarak incecik sarılmış olanı makbuldür zira. asıl yediğimiz tombul sarmalar seri üretim, restoran vs eseridir ve sanıyorum ki insanlar bu kaynaklardan görerek yanlış öğrenmişlerdir. egeliler bilir ki; özen gösterilmiş, uğraşılmış, sıkı ve ince sarmalar aşçıya bonus kazandırır ve bir tencere sarma yapmak beş saate kadar sürebilir. bunu yapabilen kadınlar da el üstünde tutulur. en azından benim, köyde üzüm yetiştiren ve her biri asma bahçelerinde büyümüş sülale kadınlarından öğrendiğim budur.
  • hijyenik değildir.
    ben aldım bunlardan bir tane tahtakaleden tezgahtan. 5 lira dedi son 1 liraya bıraktı.
    eve getirdim, anneme sürpriz yapacaktım. kurtaracaktım onu saatlerce iki büklüm oturup herbiri aynı kalınlıkta sarma sarmaya uğraşmaktan.
    büyük bir heyecanla evde sakladım aleti. öyle hemen vermeye niyetim yoktu. ne zaman zeytinyağlı sarma yapmak için masa başına oturursa kapat gözlerini diyerek önüne bırakacaktım. çok mutlu olacaktı biricik annem.
    bir kaç zaman geçti ve o büyük gün geldi.
    annem iç malzemeyi ve yaprakları hazırlamış mutfakta masa başına geçmişti.
    aynen dediğim gibi yaptım. koydum önüne bu yüzyılın icadını.
    annem aldı baktı ve masaya geri bıraktı.
    bu bez ne dedi, yaprağın üzerine yerleştirileceği bez zemini soruyor. bu nasıl yıkanır dedi. bu yıkansa da temiz olmaz dedi. bununla sarma yapılmaz dedi.
    at bunu dedi.
    hiç makbule geçmedi yani, bir kez kullanılmadan atıldı yüzyılın cihazı. çeyizime kaldırayım bari dediysem de dinletemedim.
  • (bkz: anne)
  • kürdan kalınlığında dolma yapmak isteyenler için ideal. işin ilginç yanı bu aleti satan kişilerin etrafında 10-20 metre çapında kalabalıklar oluşmasıdır. yüzyılın buluşu sergileniyo sanki. elin var yapsana, naapacan makinayı.
  • agzina uc pirinc ve bes kat sarilmis yaprak gelmesini isteyenlerin kosa kosa alacagi alet. dolma degil o yedigin, safi yaprak guzel kardesim! *
  • bir gün annenin rahatsizlanip yavrusunu pazara yollamasi ile başlamisti herşey, o yavru o pazarda serengeti bozkırlarında ceylan görmüş bir aslan gibi gözüne kestirmişti makineyi.
    gözünde parlayan o ışık güneşin yansıması değil sık sık yapılacak dolmaların verdiği huşu ile oluşan parıltıydı.
    anası ile yavrusu hemen ertesi güne plan yapmış ve kahkahalar, ay bak bu daha güzel, ay hepsi aynı boy, ay ne kadar pratik, ay biraz da ben yapayım naraları ile bir tencere dolma sarıp afiyetle yemişlerdi.

    yavrunun harcadığı en güzel 20 liraydı.
  • daktiloyu da bu amacla kullanabiliriz:
    önce yaprağı alıp daktilonun rulosuna yerleştirmek lazım eder, daha sonra 'u' halini almış yaprağa malzemeler serpiştirilir. yaprağın bize taraf olan kısmı hafifce bükülerek üstten yine makineye sardırılır ve '0' şekli elde edilir. işlem tamamladıktan sonra kağıt sarmada kullanılan halka saat ve saatin tersi yönünde hareket ettirilerek sarma tamamiyle kapatılır ve sağlamlaştırılır.
  • kubalıların puro yapmak icinde kullandiklari alet.*
  • sarma makinasından çok zımba makinasına benzer, el-aman markasının pazarlarda 5 milyona satıldığı görülmüştür.
  • yapraklarin genelde bir standardi olmadigi icin cok vakit heba eden alet. acemi biri icin dahi kulanissiz, birkac kere sarmakla kazanacaginiz hizla bu aletin eline veriyorsunuz zaten. eger yapraklar ayni boy ve genislikte olacak sekilde paketli olarak satilsa ve alet de sadece o boy ve genislige gore tasarlanmis olsa bir seye yarar ama marketlerde paketle satilan yapraklarda dahi varyans baya yuksek, hele bir de bireyden aliyorsaniz yapragi mumkun degil tek bicim yaprakla karsilasmaniz.
    yav zaten yaprak sarmanin tek espririsi bu mereti sarmak onu da elle yapiverin bir zahmet, bu kadar kolaycilik da olmaz ki canim!
hesabın var mı? giriş yap