• cennette adem ve havva'ya yasaklanmış olan ağaç, tabiat zulmetine örnek olması için yaratılmış idi. yani o ağacın meyveleri düşük titreşimli bir enerji taşıyordu ve onu bünyesine alan canlının beden ve nefsinin(bedenin enerjetik eşleniğinin) titreşimi düşüyordu. bu da hem boyutsal hem de şuur olarak aşağı mertebelere inmek demekti.

    şuur aşağı mertebelere düştüğünde artık tabiat kaydına giriyor ve zorunluluklarla karşı karşıya kalıyordu. peki bunlar nelerdir?

    -geçim derdi.
    -cinsellik.
    -güç ve iktidar mücadelesi.

    "nihayet ondan yediler. bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü."(taha 121). bu ayet, bizlere net olarak şuurun düşüşünün en önemli sonuçlarından biri olan cinsellik kaydından haber vermektedir.

    yine aynı ağaca tevrat veya incil'de bilgelik atfedilmesinin veya onun "iyiyi-kötüyü bilme ağacı" diye vasfedilmesinn sebebi, zıt unsuru yani antitezi taşıması itibariyledir. zira antitez olmadan diyalektik işlemez; dolayısıyla düşünce ve bilgelik de olmaz. çok ilginçtir ki cennette düşünce yoktur. bunun tabii sonucu olarak çatışma ve çelişki de yoktur.

    yeryüzündeki tüm gıdalarda, hayvansal olanlarda daha fazla olmak üzere, tabiat zulmeti vardır. yani beslenen her canlı zorunlu olarak bünyesine düşük enerjileri katmış olur ve bu düşük enerjiler tıpkı balonun yükselişini engelleyen kum torbaları gibi o canlıyı kesif madde alemine bağlar ve kilitler.

    işte bu noktada bizlere oruç tavsiye edilmiştir. oruç, "yemek-tabiata hapsoluş" kısır döngüsünü kırmak içindir. yine aynı sebeple oruç bir nevi cennetin anahtarı hükmünü almış olur. düşük enerjilerden azade kalan beden ve nefsin titreşimi gittikçe artmaya başlar ve bunlara paralel olarak şuur da yükselir.

    cennetin bir diğer anahtarı ise düşüncenin durdurulmasıdır. oldukça zor yöntemlerde ustalaşmayı gerektirir bu yol. tasavvufta düşüncenin durdurulması için kullanılan başlıca yöntem rabıta'dır. rabıta, düşünceyi bir evliya'nın suretine odaklayarak durdurma çalışmasıdır. düşünce durduğu anda tabiat kaydından kurtulma ve cennete giriş söz konusu olur. kendisine rabıta yapılacak olan evliyanın mutlak fenaya ulaşmış bir insan-ı kâmil olması şarttır. olgun bir zata yöneliş aynen hakka yönelmek hükmünde iken, nâkıs bir zata yönelmek ise firavuna tâbî olmak gibidir.

    tefekkürün nihai gayesi de düşüncenin durdurulmasıdır. ilk başta çelişik gibi gelse de, esasen tezat içermez bu hüküm. zira tefekkür nizami ve sistematik düşünme usulüdür ve çelişkileri ayıkladıkça diyalektik bir yükselişle kişiyi cennete taşır; çünkü çelişkiler, antitezler ayıklandıkça zihinde bir durulma söz konusu olur. işte bu nedenle "bir saat tefekkür, yetmiş sene ibadete bedeldir" denmiştir.
  • konuya hakim insanların beni düzeltmesini memnuniyetle beklerim ama bildiğimi zannettiğim kadarıyla islami literatürde ve bakış açısında böyle bir meyve yok..

    yaklaşılması yasaklanmış olan bir ağacın varlığından başka hiçbir şey bilmiyoruz.. bunun dışında adı, cinsi, mahiyeti ve etkilerini bilmemiz (bize bildirilmediği için) ne yazık ki mümkün olmadığından ancak tefekkür edip, düşünüp, kendimizce fikirler yürütüp yoktan kabuller edinebiliriz ki şeytan iğvasına oldukça açık bu konuyu vehimden/zandan ne nispette koruyabileceğimiz konusunda pehlivanlık yapmanın doğruluğu tartışılır..

    "...bu meydanda nice başlar kesilir hiç soran olmaz."

    son olarak belki şu eklenebilir;

    din konusunda nezaket sahibi olan ve hz.adem'den söz ederken allah'ın bir peygamberinden bahsettiğini unutmayan eski insanların bu yasak ağaç ve cennetten uzaklaştırılma konusuna yaklaşımları üç aşağı beş yukarı şöyle idi;

    "levh-i mahfuz'da hz. muhammed'in ismini (nûrunu?) gören hz. adem o nûrun vesilesi olmayı cennet hayatına tercih etti.."
  • jeanne de montbaston'un roman de la rose için 13. yüzyılda çizdiği illüstrasyonlar:

    ~ görsel

    ~ görsel

    ~ görsel

    mevsiminde yenmesi gereken bir meyvedir.
  • "bu gözyaşları silkelenmiştir meyvesi öfke olan ağaçtan."
    (t. s. eliot, "bütün şiirleri"nden)
  • turk telekoma gore eksi sozluk
  • tiyatro sahnesindeki silahtır.
    günahların belki en güzeli, en masumu, kıskançlığın temelidir.
    keşke yasak meyve görmesek deriz ama elimizde mi karşımıza çıkması?
    karşımıza çıkınca kim keşke çıkmasaydı demiş ki?
  • -yasak meyva kalmamış, halk isyanlarda...
    -yasak kurabiye yesinler
  • (bkz: şeftali)
  • dinlere göre insanlığın ilk günahının sebebi. hıristiyanlığa göre günahkar doğmanın sebebi.. öyle ki insanoğlu hâlâ ilk günahın bedelini ödüyor(muş).
  • "adem ve havva yasak meyveyi yediklerinde utandılar! utandılar çünkü kavradılar. kavradılar çünkü ilk önce çıplaklıklarının farkına vardılar."

    meta olgusuyla dunyaya bir gönderme gibi sembolik görülebilir fakat bu çıkarımlardan ziyade bilgiyi, kavramayı, farkına varmayı anlatan ve bunun sonucunda bir nesneleştirme, isim verme eylemine dökülmesi ve metalaştırılması bir yargıdan yola çıkarsak yanlış olmayacağını düşündüğüm andrey tarkovsky önermesindeki meyve

    (bkz: mühürlü zaman)
hesabın var mı? giriş yap