• özellikle iyi eğitimli gençler çok iyi okusun. 100 üzeri avrupa, 10 üzeri orta doğu şehri ile ticari ve arkadaşlık bağım var. düzenli seyahatlerim oluyor. ona göre okuyun;

    - avrupa'da alt ve üst makası çok açılmasın ister devletler. eğer çok nitelikli iseniz orada daha az kazanırsınız. eğer ülkemizde asgari ücret verilen işlerdeyseniz orada daha çok kazanırsınız.

    - çocuk vs düşünüyorsanız bazı ülkeler bir tık avantajlı olabilir. doğa seviyorsanız avantajlı olabilir.

    onun dışında benim mükemmel cv'm var para kazanamıyorum diyenler gitmesin. tanıdığım aşırı üst düzey alman ve italyanlar ülkemize geliyor transfer olup.

    ara: gini katsayısı, 1e 12 kuralı etc.

    - diğer bir konu ev fiyatları. expatistan iyi bir fikir verir ama burada evi ve yazlığı olan gitmeyebilir. satıp orada alamıyorsa mantığı yok.

    daha çok örnek var. uzatmayalım. istediğim yere yerleşebilirim. gitmiyorum. deprem, şeriat durumları aklımı çeliyor sadece.

    parası olana türkiye mükemmel ülke. gece 2 gibi acıkırsan telefonla yemek ayağına gelir. parası olmayana eziyettir türkiye.
  • yurtdışını fetişize etmemiş, rasyonel biri olması muhtemel kişidir. son 3 senede özellikle avrupa'ya giden nitelikli meslek sahiplerinin çoğu türkiye'de kazanacağı paradan daha azını kazanıyor, üstelik harcamaları dövizle. tersinden coğrafi arbitraj.

    bunun tarihte örneği var mı bilmiyorum. resmen ilk defa bir nesil daha kötü ekonomik şartlar için göç etti.
  • türkler farkında değil ama sosyal hayat türkiye'de aşırı canlı. ülke tam bir para yeme yeri. istanbuldaki mekanlar, çeşme/alaçatı kopmaları, kapadokya partileri, antalya gezmeleri, bodrum'da vur patlasın çal oynasın, marmaris'te cam gibi deniz... ohoooo. parası olan insan için cennet. ayrıca kimse aşırı yoğun değil, batıya nazaran herkeste bol zaman mevcut... hadi git wisconsin'de kar küre şimdi. haftasonu da aktivite olsun diye tek arkadaşınla ormanda yürüyüş falan yaparsın..
  • kim nereye giderse gitsin, nerde kalirsa kalsın. ama bu sanki hayatin tek parametresiymis gibi konuşmayın. gina geldi artık. neredeyse kuzey kutbunda yaşıyorum, hani hiç bir bok olmadı.
  • türkiye'de çalıştığım firmadan yaklaşık olarak 20 kişi ayrıldık, yurtdışına gittik. 5 farklı ülkede farklı firmalarda çalışıyoruz.

    imkanı olanın gitmesinden yanayım, eğer yeni bir şeyler denemek istiyorsa.

    ilk 6 ay size şehir ve çevre farklı geliyor, sonra bir boşluk hissi geliyor bilmediğiniz şeylerden dolayı. 2 seneye doğru yaklaştıkça artık alışıyorsunuz. bu sefer tatile bile gittiğiniz memleketiniz, özellikle istanbul size o kadar yabancı geliyor ki anlatamam.

    evet buralarda aksiyon, kaos, kaotik ortam yok. evet en büyük etkinlik dağa taşa tırmanmak :). restoranlar, kafeler bizdeki kadar dolu değil. bayram öncesi istanbul'a geldim, daha bismillah pasaport kuyruğunda kavga, havabüs'e bindim 2. kavga vs. insan belli yaştan sonra güven, huzur ve az insan istiyor.

    evet bazısına mantıklı gelmeyebilir, evet bazısına zor gelebilir vs.

    her ülkenin ve çevrenin kendine halis güzellikleri var, memleket güzellemesine gerek yok bence.
  • yurtdışına yerleşip çalışmak doğru meslek ve doğru ülke ile beraber muhteşem bir olaydır ancak her büyük ve güzel şey gibi bir bedeli var. doğup büyüdüğünüz yeri, kültürü, havayı, suyu, yemeyi, içmeyi, aileyi, eşi dostu bedel olarak kapıda teslim edip başka bir hayata sıfırdan giriş yapıyorsunuz. bu hiç de küçük bir bedel değil. gurbet hakkında boşuna dokunaklı şarkılar yapılmıyor, faturası büyük.

    ben bu faturayı severek ödedim ancak böyle bir alışverişe girmek istemeyen insanı da anlarım. bazen memleketinde bir kumsalda on yıllık, yakası kaymış şort tişörtle oturup ayın denizin üzerinde sakince batışını izlemek new york'da yüksek bir kariyerden daha kıymetli olabiliyor. almanya'da istediğin kadar zengin ol tepende alev alev yanan, kemiklerine kadar ısıtan güneşi parayla satın alamıyorsun.

    ben yurtdışına gittim ve geçmişe dönsem yine tereddütsüz giderim. ama yukarıdaki nedenlerle imkanı olduğu halde yurtdışına gitmeyen adamı can-ı gönülden anlıyorum.
  • benim. şu an'a kadar hiç pişman olmadım.

    muğla'da yaşayıp home office çalışıyorum. akdeniz ikliminde bu cennet doğa'ya yakın olmak, iş ve para kazanmayı araç olarak konunlandırmaya çalışıp asıl amacımı doğa'ya yakın olarak iç huzurla doldurmaya çalışmak bana iyi geliyor.
  • geçen yaz almanya'dan iş teklifi alıp gitmeyerek aralarına katıldığım insan tipi. eşimin mevcut işini bırakıp orada iş bulmasının çok zor olması, gideceğim şirketin birkaç yıllık bir startup olması ve geleceğini tam olarak ön görememem, aynı anda türkiye'de başka bir şirketten de fena olmayan bir teklif almış olmam ve biraz da rahatımın yerinde olması sebebiyle bu kararı aldım.

    sonuç: eşim işinde çok mutsuz, fırsatını bulursa ayrılacak. gitmediğim alman şirketi hayvan gibi yatırım aldı ve uçtu gidiyor. teklifini kabul edip çalışmaya başladığım şirkette işler çok kötü, herkes huzursuz. bir de üstüne her gün mecburen köprü trafiği çekmeye başladım.

    yani özetle kafamı sikeyim...
  • yüksek maaş tekliflerine rağmen istanbul’a bile gitmiyorum, yurtdışını hiç çekemem.

    en güzeli ege…
  • tuzu kurudur, vize kuyruklarinda beklemiyordur.

    herkesi fakir saniyorsunuz, meksika'ya tek gidisli biletle gidip sinirdan multeci olmak icin turkiye'de tamamen umutsuz, sifiri tuketmis ve butun baglarini koparmis biri olmaniz lazim, yoksa cok aci cekersiniz.
hesabın var mı? giriş yap