aynı isimde "zaman" başlığı da var
  • satın almak eylemi para ile yapıldığından, türkiye'nin en çok -beleşe- dağıtılan gazetesidir. zira her apartman kapısında 2-3 tane görüyorum, akşam da aynı yerde oluyorlar genelde parasını cinler ödemediğine göre satılan/satın alınan demek hayli saçma.

    edit: okuyanlar veya okuması beklenen insanlar tarafından para verilmediğinden satmak ve satın almak eylemleri gerçekleşmiş sayılmaz. bilmem ne lokantasının patronuna 5 zaman aboneliği iteleyip, o gazeteleri dağıtabilirsiniz bu bir şey ifade etmez.

    zöge: oh evet daha hızlı lütfen.
  • aynı zamanda türkiye'nin en çok sattırılan gazetesidir.
  • türkiye'nin en kullanışlı gazetesidir.
  • türkiye'nin en çok zorla abone yaptırılan gazetesi. bunun yanında kağıdı su ve yağ geçirmez. bir de filmlerdeki öpüşme sahnesini sansürlemek için ekrana tutulur. onun dışında bir işlevi yok.
  • çok güzel gazete. şahane çalışıyor. bir istihbaratçı ve güvenlikçi titizliğiyle çalışıyor. yaziişlerini, özellikle editörlerini ve fotoğrafları seçen sayfa sekreterlerini ibreti alem için, haberlerini de dezenformasyon 101 konulu ders için örnek toplamak amacıyla özenle takip ediyorum. çok sevimli, "ne yapmamalı" konulu dersler dizisinin her gün vukuat dolu dünyası.

    bu günkü dezenformasyon 101 konulu dersimiz şu şekilde. http://zaman.com.tr/…anbul-ve-ankarada-ayni-ogrenci

    evet, haberde görüyoruz görsel yönetmen yine çalışmış. olay muhtemelen öğleden sonra yapilan haber toplantısında editörün "öğrencilerin şiddet çağrışımı yapan çirkin solcu fotoğraflarını bulalım", üç gün önce bir arkadaşlarının polis dayağı yüzünden çocuğunu düşürmesini, arkadaşlarının sokak ortasında dövülmesini ve okula çevik kuvvet sokulmasını protesto eden öğrencileri alkışlayarak kendince protesto eden burhan kuzu'yu şu zavallı halinden kurtaralım uyarısıyla başlıyor. üste çikalim, zeytinyağı olalım kafası sayfa sekreteri ya da muhtemelen görsel yönetmenin servise düşen fotoğraflardan seçim yaparken "aha işte buldum çirkin provokatör solcuyu" diye linkteki haberi çatmasıyla devam ediyor. öğrenciler arasında provokatör var diyerek yüzyillik islamcı, polis, medya bilmem ne kara propagandasına gizlice selam çakiyoruz..

    ama tutamıyorum kendimi, be hey şaşkın, ankara'dan otobüsle protesto için istanbul'a gitmeye çalışan, ancak yaka paça otobüsten indirilip dövülerek gerisingeri ankara'ya gönderilen çocuklardan birini, beş gün sonra mülkiye'deki protestoda görünce niye şaşırıyorsun. "aha buldum hem istanbul hemi de ankara'da görülen kadrolu eylemci provakatörü amirim!" diye haber yapmanın bile bir yolu var ertürk yöndemi var. e düz gerzek misiniz, kasıtlı mısıniz, ikisi birden misiniz o konuda şüpheliyim ve o saçları karışık gözleri ışıltılı gencin de biraz iyi beslenmesini rica ediyorum. bu haberleri yapanlara yumurta ziyan etmesin, yumurtaları yesin, bunların suratlarına tükürsün kafidir...
  • 2001 yılında ekonomi %11 küçüldüğü zaman sürmanşetten savaştan çıkmış gibiyiz diye manşet atmıştı bu cemaat bülteni.

    http://arsiv.zaman.com.tr/…onomi/ekonomidevam.htm#1

    bugün aynı gazete, %13.8'e varan ve cumhuriyet tarihinin rekorunu kıran küçülme hakkında ana sayfayı geçtim, ekonomi sayfasında bile manşet yok. anasayfada manşette bulunan türkiye süper güç oldu manşeti için ise söyleyecek söz bile bulamıyorum. tarihe geçsin diye de aha buraya koyuyorum. türkiye %14 küçülürken zaman gazetesi manşeti.

    http://yfrog.com/11bultenj

    daha da ilginç olanı ekonomi sayfasında bile esamesi geçmiyor. ekonomi sayfasının manşetinde memura yapılan zam haberi var. hakikaten insanları aptal hatta koyun yerine koymak diye buna denir herhalde. demek ki bugün merkez medyayı bir şekilde alaşağı etseniz memleket krize girse haberimiz olmayacak.
  • istanbul'a ilk taşındığım yıllarda apartmanımıza sürekli iki tane zaman gazetesi bırakıyorlardı. beleş. ben de kendime bunu vazife etmişim gibi her sabah iki zaman gazetesini alıp insanların beynini zehirlemesinler diye en yakınımızdaki çöp kutusuna atıyordum. sabah işe erken gitmem gerektiği için apartmandaki herkesten önce ben buluyordum gazeteleri, herkesten önce de ben çöpe atıyordum. dünyanın en basit işiydi benim için. ve o zamanlar birisi bana çıkıp sorsaydı, yahu 500.000 (atıyorum şu anda) tirajlı gazete, sen ikisini çöpe atsan ne farkeder, atmasan ne farkeder diye, apartmandaki iki komşumu işaret eder ve "onlar için fark etti" derdim. böyle de manyak bir zihniyet vardı.

    gel zaman git zaman ( hehe) bu zamanların arkası kesildi. veya apartmandaki hıyarın birisi benden önce kalkmaya başladı veya ben işe geç gitmeye başladım öyle birşeyler oldu. ya da zaman gazetesi yönetimi bizim apartmanı uzaktan takip etmeye başladı. veya zaman gazetesi arzuladığı piyasa penetrasyonunu tutturdu ve artık öyle beleş promosyon gazeteleri dağıtmamaya başladı. ya da semtimiz zaten öyle bir hale dönüşmüştü ki herkes zaten paşa paşa (bu paşa paşa mecazi anlamda yoksa paşalar zaman gazetesi alıyor anlamında değil, gerçi son trende bakarsak onlar da almıyorlarsa çok şaşarım) zaman gazetesinin abonesi oldu.

    tiraja da baktım 1 milyonlara ulaşmış. hatta şimdi evinden çıkamayanların evine gazete servisine başlamışlar. onun da ekonomik açıdan bence bir mantığı yok (motorsiklet, benzin, eleman parası falan filan maliyetini çıkarmaz iki kuruşluk gazetenin ama yine cingöz bir hesapları vardır) neyse eğer tirajın bu hale gelmesinde benim de çorbada bir tuzum olduysa ne kadar mutluyum anlatamam veya ne kadar kerizmişim ki anlatamıyorum. allah beni kahretsin. don kişotun yel değirmenlerine verdiği mücadele benimkinin yanında solda sıfır kalır. halbuki bıraksaydım da insanlar zaman gazetesini alıp okusalardı, kendi kendilerine doğruya yanlışa karar verselerdi ne süper olurdu. ne kadar demokratik bir yaklaşım olurdu. benimkisi işte faşizan kafa, nato mermer hesabı. beynimiz yıkanmış bir kere. geçenlerde bir arkadaşın evine gittim, baktım posta kutularında yine zaman gazetesi var. topladım hepsini. arabaya oturdum. bu kez okudum önce. gerçek bir demokrat gibi. gazetenin baskısına baktım. yazılanlara, yorumlara filan. kalitesi bayağı atmış gazetenin. ama hala aynı bokun soyu. onlarda da bir nebze ilerleme yok. isterlerse today's zaman diye ingilizce yazsınlar, isterlerse esperanto dilinde yazsınlar tüm dünyaya dağıtsınlar. gene hepsini çöpe attım.

    yaptığım şeyin pratikte bir faydası olmadığını biliyorum. ama beni mutlu ediyor. bu da benim siyasi duruşum olsun amına koyim. sanki sizin yaptığınız her hareket mantıklı da. tirajdaki artışa bakılınca aramızdaki adı konulmamış savaşı belki zaman gazetesi kazanmış gibi gözüküyor. ama sadece şimdilik.
  • ben galiba çok yalan gördüm. gazetesinde, dergisinde, televizyonunda, sokağında, yolunda yolağında çok yalan gördüm. her gördüğüm yerde o yalanın nereden kaynaklandığını ve nelere yol açtığını düşündüm. belki bu nedenle yalana karşı tuhaf bir tolerans geliştirdim sanırım. bir başkasının ölümüne, hayatına, zarar görmesine neden olmadıkça bu toleransı korudum. tanıdığım, anladığım, nedenlerini ve sonuçlarını görebildiğim yalanı, tüm alçaklığına ve zavallığına rağmen anlayışla karşıladım, öfkelenmeden "olur," dedim "gel buyur otur, konuşalım". yalanın anlaşılacağını gördüğü zaman yaşadığı paniğin, daha büyük yalanlara, daha zararlı durumlara ve ilişkilere yol açacağını bildiğim için belki emin değilim. korku, yalan ve panikle belki yüzyüze başetmek daha tehlikeli olmasına rağmen daha kolay, "gel otur" dediğin zaman gelmesi daha kolay. ama bu karşınızda olmayan çevrenizi, arkadaşlarınızı, ilişkilerinizi, düşüncelerinizi, dünyanızı saran bir yalan olduğunda daha zor bu toleransı korumak.

    dedim ya çok yalan gördüm, hepimiz gördük. şimdilerde gazete köşelerinde, hatta köşelerinde bile değil, manşetlerinde okuduğumuz yalanlar hepimizi şaşırtıyor artık. çok yalan gördüm ama böylesini az gördüm diye bakıyorsunuz, arşivlerde 12 eylül sonrası gazetelerinde gördüğümüz, özal'ın iktidarının son yıllarındaki sivil diktatörlük tartışmalarının olduğu günlerde yayınlanan gazetelerde, uzan televizyonlarında, dönemin sabah'ında, hürriyetinde gördüğümüz yalanlar gibi bunlar da. yalan'ın anlaşıldığı zaman yaşadığı panik buram buram tütüyor.

    ahmet şık ve nedim şener'in tutuklandığı gün "bu mu gazetecilik" diye bir manşet atıp oda tv bilgisayarlarından çıkan kaynağı belirsiz "ergenekon talimatları"nın özetini verererek şık ve şener'i zan altında bırakan, üniversetelerdeki gençleri, öğretim üyelerini, akp'yi eleştiren herkesi suçlayan renkli, güzel manşetler ve küçük spotlar http://www.zaman.com.tr/…tikleri-cikti&habersayfa=1

    ikinci beş yıllık ergenekon medya planları, http://www.zaman.com.tr/…medya-plani-hic-degismiyor

    devrimci karargah örgüt şeması diye karga gıdıklayan şemalar, http://medya.zaman.com.tr/…rimci-kararga-sema-b.jpg

    bilgisayarlarımızdan çıkan kitap hazırlıklarının hain notları, gül haç derneğine üyeliğimizi gösteren dökümanlar, darbeci makaleler, cuntacı tezler, ordu yanlısı doktora tezleri, çok fena şemaları zaman gazetesinde okuyoruz. gönderdiğimiz mailler tapinakçı iktidar heveslerimızı gösteriyor doğuyor. hepimiz foucault sarkacından fırlayan tapinakçı darbeci gizli şovalyeler oluyor hapse tikiliyoruz.

    panikle hazırlanmış haberler, pirelerden develer, kuklalardan gülyabaniler yapılıyor. hepsi burada yarın ve öbür gün zaman gazetesinde ve ertesi gün ondan kopyalayan yeni şafak, taraf, sabah vs. benzerlerinde...

    yalanın panikle büyümesinin en güzel örneği zaman gazetesidir artık. bir sonraki yalancı çobana kadar.
  • gazete olmadığından eminim, fakat ne olduğunu artık kestiremiyorum.

    sözün bittiği noktadalar. akıl alır şey değil. şu ifadeye bakar mısınız:

    "2 temmuz 1993'te gerçekleştirilen pir sultan abdal şenlikleri sırasında madımak oteli'nde yangın çıkmış, aralarında otel görevlilerinin de bulunduğu 37 kişi ölmüştü. "

    tabi canım, şenlik sırasında elektrik kontağından çıkan kıvılcım sebebiyle yangın çıktı, 37 kişi öldü. kimse oteli yakmaya çalışmadı, kimse oteli taş yağmuruna tutmadı.

    zaten her sene katliamı ananlara "provokatör" yaftasını bir güzel yapıştırırdı, şimdi iyice uçtular.
    haberin devamında

    "yazıcıoğlu'nun talimatıyla aralarında aziz nesin'in de bulunduğu yaklaşık 40 kişinin hayatını kurtarmış ve parti binasına geçmelerini sağlamışlardı." diyor.

    aziz nesin'i de muhsin yazıcıoğlu'nun kurtardığını öğrendim ya, ölsem de gam yemem artık.

    ardından "etkinlikleri izleyen sivaslılar, bazı miting katılımcılarının yazıcıoğlu'na yönelik bu hareketini nankörlük olarak niteledi." diyerek bir güzel belirsiz kişiler üzerinden eylemcilere giydiriyor.

    yazıklar olsun.

    http://www.zaman.com.tr/…okasyonuna-karanfilli-anma
  • yine belirtiyorum çok güzel bir yayın. çok güldürükçü, lacancı entelektüel, medine vesikalı demokrat, network demokratli ağ toplumlu enformasyon neferi ve çağdaş mizanpajli lacivertli portakal renkli çağdaş bir yayin. yalniz gazete olma konusunda biraz sıkıntıları var.

    dezenformasyon 101'e devam ediyoruz. buyrun: http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=969211 (bu sefer haberimizin altinda imza var. hemra köse. not edin, yarin öbür gün yine görürsünüz)

    harikulade bir haber. saçma sapan örgüt isimleri ve bağlantıları konusunda siyasi şubenin yeni dönem politikasıyla uyum içinde, haberin genel temasi şu: ergenekon yumurta çiftliğinden alınma yumurtalarla burhan kuzuya atılan yumurtalar aynı, solcular ergenekoncu, darbecilere karşı hadi türk polisi görev başına..

    o değil de özellikle şu bölüm güzel: "yumurta atma ergenekon örgütünün tarzı: yumurta atma türkiye'de ergenekon terör örgütünün de kullandığı bir eylem türü. 1. ergenekon iddianamesine de giren yumurta atma girişiminin ilki 20 haziran 2006 tarihinde atatürk havalimanı milli güç platformu ve büyük hukukçular birliği tarafından 'ermenistan katolikosu 2. karakin'in ülkemizi ziyaretini' protesto eylemi sırasında gerçekleşmişti."

    yumurta atmayi örgüt eylem standartı olarak belirleyen, oradan da ergenekon'a bağlayan ve artik dezenformasyonu da geçen, kuyruk kuyruğa yalana bağlanan ve yeni tip polis fezlekeleriyle uyum içinde notlarla yapılan bir haber örneği olarak not düşünüz bunu. siyasi şube polisleri bile eskiden bu kadar saçma tutanaklar yazmaz, ifadeler imzalatmazdı ama bu yeni moda olduğu için, yolda kazayla bakkaldan aldığınız yumurtaları da düşürmeyin, iki sene haybeye içerde yatmayın diye söylüyorum bu zaman haberine dayanarak.

    ama zaman zaten şahane gazete ve eskiden hürriyet bile daha örtülü ve az buçuk bilgiye dayanarak çaktırmadan yapardı bu işleri, artık zaman yapıyor, kör gözüm on parmağımı buluyor ve demokrasi ilerliyor, demokrasi büyüyor, referandum, vesayet, evet falan derken, minare yıkıldı, mihrap yerinde, üstüne dikilen çok şekilli yeni minarenin yanından sesleniyorum: zaman'ın yeni minare kılıfı promosyonunu kaçırmayın. yarın ve her gün yine bayinizde.
hesabın var mı? giriş yap