zanaat
-
sanatkâr olamayanın mansiyonu.
-
tdk' ya göre tanımı;
1. insanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat,
2. el ustalığı isteyen işler. -
sanat'ta tek ve benzersiz bir ürün yapmaya çalışırsınız. yaratıcılıktır önemli olan. zanaat'te ise usta çırak ilişkisinden gelen/öğretilen el ustalığı vardır. çırak işi ustası gibi yaptıkça hatta onu aştıkça zanaatkar olur.
-
sizin hiç liseden yahut üniversiteden sonra zanaatkar olmuş arkadaşınız var mı?
benim yok.
biz macümle beyaz yakalıya evrilmişiz. aramızda ne bir marangoz var ne bir tesisatçı. hepimiz kalifiye ancak hala küveti akıttığında telefona sarilan şapşikler olarak çok önemli toplantılarımızın vazgeçilmeziyiz.
ve ben bu gerçeği fark ettiğimden beni ilhan irem dinleyip kederleniyorum. valla. asabim bozuldu. -
zanaat sözcüğünün atatürk tarafından, sanat ile zanaat arasındaki farkı belirtmek için türkçemize eklendiği söylenir. osmanlı zamanında her iki kavram için de sanat kelimesi kullanılmaktaymış.
bu bilgiyi de çok değerli tuğrul artunkal'ın dersinde kendisinden duymuştum. -
-
17. yüzyıla kadar zanaat, sanat ile eş anlamlıydı. bir usta da bir sanatçı sayılmaktaydı. daha sonra sanat sözcüğünün alanı daralmaya başladı. sanatçı ile zanaatçı arasında bir ayrım yapıldı çünkü sanat ustalıktan farklı olarak yaratıcılığı ve sınırsız hayal gücünü de gerektiriyordu.
-
işini sanat gibi özene bezene yapan insanların yaptığı iş. usta vardır, usta vardır, ustadan ustaya çok fark vardır. biri merdiven yapar buna merdiven der geçersiniz, diğeri bir merdiven yapar oturur seyir edersiniz.
-
"bu cocugun* okuyacagi yok, adam olmayacak bu, bari verelim bi ustanin* yanina da bir zanaat ogrensin!!" seklindeki ebeveyn diyalogu sonucu beynime kazinmis kelimedir.
(bkz: karnesi bok gibi gelen kardesin sanayiye yolculugu) -
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap