• marguerite yourcenarın yazmak için bir ömrünü verdiği, avrupa'da rönesans çağını, dinler arası çatışmaları, din ile bilimin mücadelesini, yükselen burjuvaziyi, hızla değişen insan düşüncelerini, dönemin tarihsel olayları içinde kendine göre kurgulayarak anlattığı romanı. kitabın başkahramanı zenon, aslında o dönemde yaşamış birkaç bilim adamının ve düşünürün bir araya getirilmiş halidir ve kitapta bize onun kendini ve hayatı arayış yolculuğu sürükleyici ve oldukça ayrıntılı bir tarihsel arkaplanla anlatılır. yolculuğu boyunca karşılaştığı, bazen inançlı, bazen inançsız dogmatik din adamları, döneme uygun yeni mezhep arayışında olan heretikler, şan, şöhret peşindeki silahşörler, mutlak iktidarı arayan krallar, prensler, zenginleşerek burjuvalaşan feodaller, şehirlerde birikmeye başlayan yoksul kitleler tüm bu arkaplanın aktörleridir, en az zenon'un kendisi kadar bu romanın kahramanlarıdır.
  • "çok dinleyelim, az konuşalım diye iki kulağımız, tek ağzımız var."
    - zenon
  • marguerite yourcenarin tamamlanması otuz yılı bulan romanı. asıl adı l'oeuvre au noir, simyacı dilinde maddenin ayrışma çözülme safhasını anlatmakla birlikte insan düşüncesinin önyargı ve yüzeyelliginden tek düzeliğinden kurtulmak için yaşadığı tecrübe anlamını taşıyor. türkçeye müntekim ökmen tarafından çevrilen eser adam yayınlarından çıkmış.
    nereye gidiyorsun sorusuna.. "kendime" diye cevap veren insanın öyküsü zeno. yazarın onu anlatırken dediği gibi.."herşeyi anlamak durumunda kalmış insandır zenon..ancak onun arayışı bir kaçış olmaması ile ayrılır bildiğimizden.."
    öyküsü 16.yy ın karmaşık ve karanlığında geçse de ürkütür benzerlikleri ile..
  • zenon, aslında hareketin imkansızlığını bize göstermeye çalışmıyor. hareketin imkansızlığının kanıtını (yarısının yarısının yarısı... var ya, onu) hepimizin bal gibi anladığını gözümüze gözümüze sokmaya çalışıyor.

    bunu gözümüze niye sokmaya çalışıyor? çünkü bu sayede hareketin, değil mümkün, gayet de fiilî olduğunu doğrulayan beş duyudan öte, bizde bütün duyularımızı veto edebilecek güçte bir yetinin varolması gerektiğine bizi uyandırmaya çalışıyor. (bkz: akıl)

    doğrusu ve kolayı şu ki zenon çakra açmaya çalışan bir nedir? bir uludur.
  • "hayatin amaci dogayla uyum icinde yasamaktir."
    kibrisli zenon
  • mö 333-261 yılları arasında yaşamış ilk stoacı (kitionlu yahut elealı-kaplumbağa paradoksu- zenon değil).

    zenon'un babası mor kumaş boyası tüccarıymış ve çıktığı seyahatlerden dönerken, okusun diye oğluna kitaplar getirirmiş. bunlardan bazısı atina'dan aldığı felsefe kitaplarıymış ki zenon'un hem felsefeye hem de atina'ya ilgi duymasına da bu kitaplar vesile olmuş.

    gel zaman git zaman zenon bir gemi kazasının yol açtığı olaylar silsilesi sonucunda kendini atina'da bulmuş. hazır oradayken şehirdeki felsefe kaynaklarından yararlanmaya karar vermiş ve bir kitapçıya girerek sokrates gibi insanlara nasıl ulaşabileceğini sormuş. tam o esnada da dükkanın oradan kinik krates geçmekteymiş. kitapçı, krates'i görünce zenon'a "bu adamı takip et" demiş. anlatılanlara göre zenon adamın peşine bir takılmış pir takılmış. krates'in öğrencisi olarak çıktığı bu yolda kiniklikten geçip daha sonra stoacılığı kurmuş. daha sonra hayatının o safhasına baktığında zenon şöyle demiş: "geminin battığı o sefer, meğer başarılı bir seyahatmiş."

    stoacılık süreci çok uzun olduğundan onu ilgili başlıkta anlatmak daha mantıklı ama kısaca o sürece değinmek gerekirse,

    zenon, krates'in gözetiminde eğitimine bir süre devam etmiştir fakat hocasına kıyasla işin teorisine daha fazla ilgi duyduğunu fark etmiş ve bunun üzerine yalnızca felsefi yaşam tarzına veya felsefenin teorisine odaklanmak yerine yaşam tarzıyla teoriyi birleştirme fikrini ileri sürmüştür-tıpkı sokrates gibi-. bunu geliştirmek için de zenon, felsefe teorisi öğrenmeye karar verip megara okulu'na gider (hocası krates yakasındna tutup onu oradan uzaklaştırır). daha sonra akademi'de polemon'un öğrencisi olan zenon mö 300 dolaylarında kendi felsefe okulunu kurar. öğretisinin formulü de kısaca: kratesin yaşam tarzı önerileri + polemon'un teorik felsefesi. daha sonra bu formüle megara'daki paradoksları ve mantığı da ekler.

    bu okul birden patlayıverir. takipçilerine başlarda zenoncular dense de sonradan zenon'un derslerini stoa poikile'de verme alışkanlığından ötürü stoacılar olarak anılırlar.

    not: arthur schopenhauer, stoacı filozofların "pratiği teoriye dönüştürmek" bakımından kiniklerin devamı olduğunu belirterek kinizmle stoacılık arasındaki ilişkiyi özetlemiş ve bozuk saat doğru göstermiştir.
  • zenon bir öğrencisiyle konuşuyor, o ne derse öğrencisi sürekli onaylıyormuş.

    filozofun sabrı tükenmiş ve bağırmış: "hiç olmazsa bir kere itiraz et, başka bir fikir söyle de, iki kişi olduğumuzu anlayayım.”

    bilgelik hikayeleri - cevdet kılıç
    insan yayınları
  • zenon, dünyamızın düşüncelerimizin bir yansıması olduğuna ve çevresinin yalnızca kişiye bağlı olduğuna inanıyordu.

    onun felsefesi, acılarımızı kendimizin yarattığını ve bunun beklentilerimizden kaynaklandığını söyleyen budizm'in görüşlerine benzer. zenon'a göre üzülmemeliyiz, olayları gereksiz drama yapmadan algılamalıyız.

    örneğin ölüm; insanın yaşam döngüsünün doğal bir parçasıdır, bu nedenle onu mutlaklaştırmanın bir anlamı yoktur. tüketimcilik, hayattan aşırı ve şişirilmiş beklentiler pek çok acının nedenidir. bu görüşler modern toplumla çok ilgilidir.
  • değişik düşünen bir abimizdir, şöyle ki ;

    zenon’a göre mesafe ve hareketler sonuzca bölünebilir. hareket diye bir şey yoktur çünkü “hareket eden” her şey, sona ulaşmadan önce gittiği yolun ortasına ulaşmak zorundadır. bu ortanın da önce çeyreğine ulaşmalıdır. o çeyrek katedilmeden de mesafenin sekizde biri katedilmelidir. iş bu sonsuza değin gider. neticede, her ilk mesafe aralığı ikiye bölünebileceğinden, katedilmesi gereken kesin bir ilk mesafe aslında yoktur. bu da böyle bir koşunun, başlangıç noktası olmadığı anlamına gelir. dolayısıyla başlangıcı yoksa bitişi de yoktur. öyleyse bu hareket aslında bir yanılsamadır, illüzyondan ibarettir.
  • stoacılık okulunun kurucusu olarak zenon, aynı zamanda roma imparatorluğuna müthiş etki eden bir adamdır. dünyanın gördüğü en kudretli imparatorluğa olan etkisinin konuşulmaması hep dikkatimi çekmiştir. romanın en kudretli dönemlerinde imparatorluğun sayısız düşünürünü, politikacısını, askerini ve hatta en başarılı imparatorunu(bence) (bkz: marcus aurelius) yarattğı okulla etkilemiştir.
hesabın var mı? giriş yap