• kalite kokan, gerçek atatürkçü, cumhuriyet değerlerine bağlı, aydın bir sanatçıdır. yazısını sizlerle paylaşıyorum:

    “sorun, onun gitmesiyle bitmeyecektir. sorun onu iktidara getiren, üst üste dokuz seçim kazandıran, bir sürü yolsuzluk ve yönetim skandallarına rağmen körü körüne peşinden giden halktır. daha doğrusu halkın bir bölümüdür. bu halk yığının anadolu müslümanlığıyla, gelenekle, ahlakla, haram helal kavramıyla, merhametle, şefkatle hiçbir ilgisi yoktur. köyden kente göçle başlayan, ne köylü ne kentli olabilen, bütün değer ölçülerinden kopmuş, vahşi birer yaratık haline gelmiş, talandan yalandan pay kapmaya çalışan ve literatürde lumpen proletarya olarak tanımlanmış olan kitledir bu. akp’ye oy vermiş olanların tümünü böyle yaftalamak doğru değil elbette. içlerinde düzgün ve samimiyetle oy veren seçmenler de olabilir. ama o kitlenin genel karakteristiği budur. bu kesim kendini önce arabesk müzikle gösterdi. güzelim türküleri, geleneksel şarkıları, anadolu’nun büyük şiir geleneğini terk eden insanlar, bir anda mide bulandırıcı seslere, insanın kulağını tornavida gibi delen elektro bağlamalara, içinde hiçbir hakiki lirizm ve hüzün barındırmayan ‘’ben de isterem!’’ saldırganlığına kaptırdı kendini. şehirler kaçak mahallelerle, üzerinde demir filizleri bırakılmış sıvasız çirkin yapılarla, lağım kokan mahallelerle doldu. suç oranı ve özellikle kadına karşı şiddet akıl almayacak ölçülerde arttı. bunun adına ‘’muhafazakârlık’’ denilebilir mi? elbette denilemez. aşağı yukarı sayıları kırk milyon dolayında tahmin edilen bu kitle ıtri, mimar sinan estetiğine de sahip değildir; anadolu’da yüzyıllarca aydınlık bir nehir gibi akmış olan karacaoğlan, pir sultan, dadaloğlu temizliğine de. dolayısıyla bu kesim muhafazakar değil, türkiye’ye çarpık ve ahlak ölçülerinden yoksun bir ‘’modernleşme’’ sunan yeni bir oluşumdur. lafı uzatmadan söyleyeyim. bu kesimin hayatta en çok nefret ettiği model uygarlaşma, kültür, temizlik ve zarafet simgesi mustafa kemal atatürk, kanıyla canıyla savunduğu lideri ise şimdiki cumhurbaşkanıdır. kimse kendini aldatmasın. sayıları çok kalabalık olan bu kesim, ne olursa olsun, hangi skandal patlarsa patlasın sonuna kadar liderini destekleyecek ve cumhuriyet’e karşı çıkacaktır. erdoğan siyasi ömrünü tamamlasa da ona benzeyen başka bir lider bulmakta gecikmeyecektir. çünkü türkiye’nin çürüyen kesimi , bu bozulmayı önce müzikle, sonra hayatımızın her alanına egemen olan lumpenleşme ve arabeskleşmeyle ifade etmeye devam ediyor. gafil aydınlardan (!) destek alan lümpen kültür, örgütlü cehaletle beslenerek kılcal damarlarımıza kadar yayılıyor. bu manzaraya, lumpenlerin ele geçirdiği muazzam para ve iktidar gücünü de eklerseniz geleceğin hiçbirimiz için kolay olmadığı çok açık. erdoğan bu kitlenin lideridir ve onun yokluğunda yeni bir lider bulacaklarına hiçbir kuşku yok. mustafa kemal aydınlığını savunan kitleler birleşene ve kendi aralarındaki çelişkileri gidererek, evrensel değerleri savunan bir türkiye kültürü yaratana kadar acılar devam edecek.”

    zülfü livaneli, 03.11.2014

    düzenleme: yarın sözlüğe gelecekmiş. başka bir şey istesem olacakmış demek, neyse ki güzel bir şey dilemişim. şimdiden hoş geldiniz. sakın gitmeyin ama, bu gitmeler gitmek değil çünkü.
  • kalın kafalı değildir....

    " konstantiniyye oteli " gibi teknik açıdan yazılması çok zor ve ağır bir eseri ortaya koymuştur...

    serenad gibi edebi bir şölen eser yapmıstir...

    son ada gibi tokat bir eseri masaya bırakmıştır..

    müzik kimligini ve derinliğini ise konusabilecek donanimda degilim....

    zülfü livaneli bir değerdir...

    yaşarken kıymetini bilelim.... varolsun.....

    edit: imla duzeltme
  • ukrayna rusya savaşında türklere laf atacak bir şey bulamayınca savaş ismine laf atan şahıs. cevap yazmaya da kapatmış tweetleri. şaka gibi gerçekten, ne düşündün de yazdın, bula bula bunu mu buldun yazacak.
  • milletvekili olduğu dönemde meclis koridorunda rastlaştığı refah partisi kökenli bir milletvekili ile arasında gerçekleşen diyalog:

    m- gençliğimizde, sizin müziklerinizin yasaklı olduğu dönemde gizli gizli şarkılarınızı dinlerdik, çok severdik.
    z- gene yasaklayın, gene dinleyin..
  • yazar, yönetmen, müzisyen, politikacı. arafatta bir çocuk, geçmişten geleceğe türküler, sis, orta zekalılar cenneti, diktatör ile palyaço, sosyalizm öldü mü, livaneli besteleri, engereğin gözündeki kamaşma, bir kedi bir adam bir ölüm ve mutluluk kitaplarıdır. dünyada dahi tanınmayı başarabilmiş bir müzisyendir. tencho (techno değil) ödülünün sahibidir. sis, yer demir gök bakır, şahmaran adlı filmlerin yönetmenidir. kırmızı pasaporta sahip bir diplomat, unesco elçisidir. sabah gazetesi yazarıdır. türkiye'de 500 bin kişiyi konserine toplayabilmiş tek müzisyendir (ankara hipodrom konseri). devasa kolonların bangır bangır sesleri arasında ses teknisyenlerinin dahi bir sorun yok demesine rağmen hatayı sadece duyarak fark edebilmiş müzik kulağı aşmış olan müzisyendir. tüm bunların yanında sabah gazetesinin yönetiminden zafer mutluya komşudur. güzel bir villası vardır. dört katlı. gözümüz yok
  • bir avuç kompleksli insan tarafından yerden yere vurulan sanatçımızdır. burdaki yorumları okuyorum da ne kadar zavalllı kalemlerden çıktığını görüyorum. yok utanmışlar, yok pastadan çıksınmış yok bilmemneymiş. ulan sizin ülkenizden bir sanatçıyı arayıp yalvar yakar ikna ediyorlar, yiğidim aslanım dediğinde tüm stad inliyor, siz hala komplekslerinize yenik düşüyorsunuz. bi kere de sahip çıkın, bi kere de gurur duyun be!
  • candir, hele "evet" cigirtkanliklari yapilan, hukumetten aldigi trt maaslariyla cikip diyarbakirlarda boy gosteren topcularin oldugu memlekette degeri 10 kat daha fazladir bugun. yigidim aslanim'i soylemis u2 konserinde, helal olsun..
  • çocukluğumda peder arabada sürekli olarak zülfü livaneli kasetleri dinletirdi. yetmezdi, şarkılarını çalan radyoları açar, tv'de denk geldikçe izlerdik. kendine has üslubuyla icra ettiği o muhteşem müzikler; yorum, içerik ve enstrümantal açıdan bana hep diğerlerinden farklı gelirdi. di-li geçmiş zaman kullandığıma bakmayın, ara ara yine açar dinlerim(aralık ayındaki konserini de iple çekiyorum).hatta bu yazıyı yazarken de benim için en mükemmel parçalarından birisini dinledim. https://www.youtube.com/watch?v=fv7ydu4ssnc

    siyasete girdiği zamanlara değinecek olursak; dürüstlüğü ve doğruluğu ile bu ülkenin siyasetine kesinlikle fazla geldiğini ve zamanının ötesinde olduğunu düşündüğüm bir insan olmuştur hep. yanlış hatırlamıyorsam kendisi de bir röportajında bu ülkedeki politik mezbaha'nın içerisinde olmaktan duyduğu rahatsızlığa değinmiştir. istanbul belediye başkan adaylığı döneminde en güçlü adayken uğradığı haksızlıklar ve yine son dönemi deniz baykal gibi bizi siyasetten nefret ettiren liderlere denk gelen chp yılları. siyasi çevreler yetmezmiş gibi sanatçı çevrelerden de çok seveni olduğu gibi nefret edeni de olmuştur bu naif insanın. ben yine de bu dönemlere pişmanlıklar olarak değil, kendisini olgunlaştıran ve güçlendiren tecrübeler olarak baktığını düşünüyorum. ne de olsa deniz gezmişlerin arkadaşları olarak, bir nevi onlara borcu olan, politikadan uzak durmanın imkansız olduğu bir siyasi kuşaktan geliyor.

    müzik ve siyasetten sonra gelelim edebiyata. uzun zamandır yüz binleri toplayacak konserler, turneler yapıp parayı kıracak rahatlıktayken(hem de hiç yeni albüm/şarkı üretmeye ihtiyaç olmadan) o ise çok daha zorlu bir yolu tercih edip edebiyat alanında da üretken olmaya vermiştir. aslında kendisini hep tanıdığımız müziğinden bile daha iyi anlatabildiği ve en iyi yazarlar arasına girdiği edebiyat alanında (bilmeyenler için bazı kitapları 40 dile çevrilmiş ve uluslararası ödüller almıştır), son 10-15 yılındaki başarısının tesadüf olmadığını ve geçmişe dayanan bir ilgi alanı olduğunu söyleyebiliriz. kendisi de bunu doğrular. ben de bu vesileyle kendisinin en bilinen kitaplarından kendi seçtiğim beş tanesi ile ilgili olarak sözlüğe entryler yazdım, linklerini aşağıda veriyorum.

    ömrü sağlıklı ve uzun olsun. zülfü livaneli gibi çok yönlü, dünya çapında başarılı ve herkesin saygısını kazanmış insanlar çok nadir gelir. onlar hep var olsun, bizi temsil etsin ve biz de hep desteklemeye devam edelim...

    (bkz: serenad/@budamikullaniliyo)

    (bkz: mutluluk/@budamikullaniliyo)

    (bkz: huzursuzluk/@budamikullaniliyo)

    (bkz: son ada/@budamikullaniliyo)

    (bkz: kardeşimin hikayesi/@budamikullaniliyo)
  • yandaş medyanın haberlerine göre (sabah ve a haber) 1996'da yazdığı bir köşe yazısında başkanlık sistemi hakkında görüşlerini beyan etmiş yazar.

    dikkat edin, tarih 1996. o dönemde akp değil iktidarda, mevcut bile değildi. dönemin durumuna ilişkin bir sistem önerisini düşünerek, naifçe yazmış fikirlerini.

    ilgili köşe yazısındaki şu sözlere dikkati çekerim:

    "iki cümleyi bir araya getiremeyen, hiçbir özel şirketin istihdam etmeyeceği birtakım adamlar, türkiye cumhuriyetleri hükümetlerinin bakanı oluyorlar."

    adamcağız bundan yakınıyor, sizse bu tanıma uyan bir adamın başkanlığına destek verdiğini sanıyorsunuz. peh!
  • nasıl oluyorsa zülfü adından yola çıkarak alevî olduğunu iddia eden hasımları varmış kendisinin. oysa tam adı "ömer zülfü" olduğu için, adamın bizatihi adı bize alevî olamayacağını söylemektedir. zira aleviler çocuklarına ömer, bekir, osman ve ayşe gibi bazı adları zinhar vermezler. tarihî mevzular. hz. ali'ye yapıldığını düşündükleri haksızlıklar filan.

    livaneli'nin alevilere itici gelmemek için ömer adını hiç kullanmadığı da söylenmiştir, bir eleştiri olarak. onu isveç'ten, adının yeni yeni duyulmaya başlandığı dönemden tanıyan bir kürt yazarın hatıratında okudum bunu, ama 20-25 yıl önceydi, adamın adı aklımda kalmamış.

    buradan sözlüğünüz aracılığıyla mezhepçilere seslenmek istiyorum, livaneli sünnî oolum! hatta bir kardeşi ülkücü kökenli ve çiller'in avukatı ve dyp yozgat vekil adayıydı, bir diğeri (kızkardeşi) yine dyp'den aday adayı olmuştu filan, tam siz kafadalar yani. zülfü insan olmaya karar vermiş, nefret etmeniz normal.

    ha ben de çok sevmem ama ben fazla hırslı (on parmağında on bir hırs; bütün dallardaki bütün oskarlara, bütün nobellere aday) olduğu için sevmem. etnik, dinsel, mezhepsel, şu bu kimliğinden dolayı değil. fazla hırslı olmanın da kimlikle veya siyasî görüşle ilgisi yok.

    edit-ek: gelen mesajlarla öğrendiğim iki bilgi ekleyeceğim.

    - livaneli'nin ilk plağı ömer zülfü adıyla çıkmış. yurtdışındayken. yani başlarda ömer'i kullanmama gibi bir tavrı yokmuş. (teşekkürler ahmetfirat)

    - livaneli gürcüymüş. gürcülerde de zaten alevi olmazmış. islamı seçen gürcüler sonradan (17. yüzyıl ve sonrası) seçtikleri için, çoğunluğun ve devletin tercihi olan sünniliği benimsemişler haliyle. (teşekkürler kase)

    - iki yıl sonra gelen yeni katkı: tunç okan'ın otobüs (1975) filminin jeneriğinde de (filmin müziğini yapan olarak) adı ömer zülfü livaneli şeklinde geçiyormuş. (teşekkürler ben smyrna)
hesabın var mı? giriş yap