• " sigaramin dumanina sarsam, saklasam seni
    gitme gitme gittigin yollardan donulmez geri
    gitme gitme el olursun sevdigim, incitir beni

    yoklugun ah yol yol olsa uzasa, unutmam seni
    gitme gitme gittigin yollardan donulmez geri
    gitme gitme el olursun sevdigim, incitir beni

    aksam vakti, sardi yine huzunler
    kalbim yangin yeri, gel kurtar beni senden
    aksam vakti, dolastim sokaklarda
    yirtik bir afis, seni gordum duvarda

    sigaramin dumanina sarsam, saklasam seni
    yoklugun ah yol yol olsa uzasa, unutmam seni
    gitme gitme gittigin yollardan donulmez geri
    gitme gitme el olursun sevdigim, incitir beni

    gitme gitme gittigin yollardan donulmez geri
    gitme gitme el olursun sevdigim, incitir beni" **
  • 12 eylül günü sabahı fırındaki ekmek kuyruğunda sıradan 10 cm dışarı taştığım için bacaklarıma mavi bereli bir askerin copla defalarca vurduğu yıl.
  • "cezaevi müzesine gittin mi hiç?" diye soruyor.
    anlıyorum, ulucanlar cezaevi'nden söz ediyor.
    "gittim" diyorum.

    sincan f tipi zindanı kullanılmaya başlamadan önce kardeşimi, kuzenimi, arkadaşlarımı görmek için defalarca gittiğimi söylemiyorum ama.

    o benim paketten bir sigara alıp yakıyor. anlatmaya devam ediyor;

    "şimdi darağacının olduğu yer var ya, herkes idamların orada yapıldığını sanıyor. kimse asılmadı aslında orada. idamları giriş kapısının berisindeki büyük avluda yaparlardı. ben 4. koğuşta kaldım. koğuştan arkadaşımdı necdet adalı. onu götürüp nizamiyenin orada astılar mesela. çok yandım müdür ben adalı'ya.

    bazı günler kötü rüya görüyorum uykumda. uyanınca duygulanıyorum. aklıma o zamanlar geliyor.
    kalkıp cezaevine gidiyorum. arabaya, otobüse binmiyorum; yürüyorum ulucanlar'a kadar.
    biletimi alıp giriyorum. 4. koğuşa gidiyorum, sağa sola bakıp ölen, işkencede sakat kalan arkadaşlarımı arıyorum. yalnız hissediyorum kendimi.

    restore edeceğiz, müze yapacağız diye çok değiştirmişler her şeyi.
    halbuki aynı bıraksalardı insanlar orada gerçekten yaşananları daha iyi anlarlardı.

    uzun masalarımız vardı. dikdörtgen şeklinde, büyük tahta masalar. komün halinde yaşıyorduk. devrimci yol'dan, devrimci sol'dan yatanlar; bir de biz. ben halkın kurtuluşu davasından girdim oraya. fraksiyonlarımız farklı olsa da her şeyimiz ortaktı ama. annem sigara, ekmek getirirdi. onlara da geliyordu bir şeyler. ortak yeyip içerdik.

    gardiyanlar pek karışmıyordu bize. nasıl olsa gariban, emir kulu diye biz de onlara dokunmazdık. biliyorduk, şimdi gözetleme kulesinin olduğu yer var ya, hilton diyorduk. zenginler, mafyalar kalırdı orada. işte oradakilerden güzel avantalanırdı gardiyanlar. ama ses etmezdik. gariban derdik.

    derken 12 eylül oldu.

    gardiyanlar aslan kesildi, bir vahşileştiler ki o kadar olur.

    darbe akşamı koğuşa geldiler. necdet asılalı daha dört gün olmuş, zaten acımız var. geldi bunlar coplarla, yanlarında da jandarmalar var. ama onlar arkada duruyor. bizi sıraya dizdiler, sözde sayım yapılacak. gardiyanların başında kınalı dedikleri bir adam vardı. ben adam diyorum ya, sen anla. insanlıkla ilgisi kalmamış darbenin gücünü alınca. o gece öyle bir işkence gördüm ki, işte rüyalarıma girenlerden biri odur. kadınlar koğuşunda da kötü şeyler oldu. hamile bir yoldaşın karnına karnına vurmuşlar bilerek. of...

    ben sekiz sene yattım.

    çıktıktan sonra gözlerim hep o gardiyanı aradı. diyelim kızılay'da geziyorum; her gördüğümü ona benzetiyorum. diyelim düğüne, bayrama gittim. kalabalığın içinde kınalı'yı seçmeye çalıştım. baktım ki takıntı yapıyorum bu meseleyi, ne yapacaksın görüp de, dedim kendime. suratına mı tüküreceksin? tükürmen için yüzüne bakman lazım. yüzüne bakılacak varlık insandır. o insan değil ki! böyle düşünerek rahatlattım kendimi.

    şu işlerimiz biraz azalsın da, bir gün uzun uzun anlatırım istersen."

    böyle deyip susuyor. benim içim ağlıyor; o kimbilir ne halde?
  • 12 eylül darbesinin yaşandığı ve bu sürece kadar türkiye'nin en kötü dönemini yaşadığı yıl. 24 ocak kararları, tariş ve çorum olayları, aydınlara ve profesörlere yapılan suikastler, kurtarılmış bölgeler, her gün ölen onlarca insan, manşetlerde hergün görülen ölüm haberleri, üniversite çıkışlarında panzerlerin beklemesi, bombalı paketler, mezhep farklılıkları gibi sorunlar 77'den beri anarşi ortamı yaşayan türkiye'nin içinde büyüyerek bu hale gelmiştir. 1979'da yaşanan yokluk demirel'in bir anda iktidara gelivermesiyle son bulmuştur.* akşamları korkudan evden çıkamamak, büyük umutlarla eurovision'a gönderdiğimiz petrol'ü evde siyah beyaz televizyonda izlemek, süleyman demirel'i 24 ocak kararlarını açıklarken görmek, turgut özal'ı ilk defa o dönem tanımak, avrupa'nın en küçük ülkelerinden lüksemburg'un bizden hazinesi beş cent e muhtaç ülke diye bahsetmesini duymak gibi olayları da bu sene yaşamışızdır. ayrıca '80'den 81'e girerken yılbaşı akşamı trt de izleyiciye kıyak çekerek nesrin topkapı'yı programına çıkartmıştır.
    biz de bu gelişmeler olurken dünyada da john lennon'un öldürülmesi, iran'da esir alınan amerikalıların serbest bırakılması, ronald reagan'ın abd başkanlığına seçilmesi, polonya'da binlerce kişinin grev yapması gibi birçok önemli olay olmuştur.
    müzik alanında ise devrim sayılabilecek bir yıldır bu. disco çılgınlığı bu tarihten sonra müzik dünyasını terkeder, electro müzik gary numan ve kraftwerk gibi isimlerle ağırlık kazanır. spandau ballet ve bir yıl sonra duran duran'ın başlatacağı furya new romantics akımı yine bu yılda popüler olmuştur. punk müzik sıkıntılı bir sürece girmiş, ortaya post punk denilen tür çıkmıştır, joy division'un solisti ian curtis intihar etmiştir. oldskool rap ise sugarhill gang, crash crew, spoonie gee, positive force, kurtis blow, funky four plus one, grandmaster flash and the furious five gibi isimlerle yavaş yavaş popüler olmaya başlamıştır. rock alanında en büyük kayıp ise hiç kuşkusuz led zeppelin'in efsanevi davulcusu john bonham'dır. def leppard, pink floyd, black sabbath, kiss, van halen en büyük ilgi gören isimlerdir.
  • ezginin günlüğü'nün pek bir duygulu şarkısı... iç burkar ama dinlemeden durulmaz... eylül olaylarından bahseder, eylül civarı kopan aşk halkalarından..
  • ezginin gunlugunun belkide en guzel parcasi.

    "aksam vakti, sardi yine huzunler
    kalbim yangin yeri, gel kurtar beni senden.."**
  • istiklalde bangir bangir calan sarkilarin kirk yilin basi ise yaramasi sonucu, kendisine kavustugum dehset guzellikteki ezginin gunlugu sarkisi. gercekten akillara zarar gonullere ziyafet bir sarki.
  • gönül rahatlıyla "ablam" diyebileceğim, iş sayesinde tanıdığım, iyi ki de tanımışım dediğim, iyi niyetli, gönlü zengin, eşsiz insan. evimi düzmeme (bkz: ev düzmek) yardım etmiş, her derdime derman bulmaya çalışmış, böylelikle ablalık sıfatını sonuna kadar haketmiştir kendisi. en çok kullandığı kelime öbekleri, "sen beni kandırıyosun", "sen beni korkutuyosun", "ayy o uçan ne böcek mi", "yaa bu bilgisayara bişi oldu yardım et" gibi şeylerdir. süperdir. anlaşıldığı gibi her türlü haşarattan korkar. hatta korkmak değil nefret eder, kin güder. açık sözlüdür ve her şeyi merak eder. garip saplantıları vardır ***. aynı zamanda kendisi gibi süper de bi eşi vardır. (bkz: koca yerine eş demek). burdan sözlük yardımıyla kendisine hayat boyu mutluluk diliyorum.
  • az önce aldigim habere göre faresi dogurmus olan yazar..
    ayrica kendisi bir tane fareyi bana çok görmüstür. halbuki kendim için de istemiyorum ki ben onu, evdeki kedi için.
    pazarliklarima kanmamistir ayrica. "bak" dedim "bi kutu mama 3 ytl falan, sen bana 5 ytl ye sat o fareyi". ama nee mümkün laf anlatmak. yok efendim caniymisim de, yok efendime söyleyeyim kalpsizmisim de...
    hiç yakistiramadim.
  • insanoğlunun bu şarkının güzelliğine denk bir şarkı daha yapabileceğini sanmıyorum..
    120 yıl da mühlet veriyorum..
    (bkz: na buraya yazıyorum)
hesabın var mı? giriş yap