• istanbul'da gecirdigim 4 senenin ilk 3 senesi boyunca bircok besiktas macina gitmis, bircogundan mutsuz ayrilmis, son sene ugur denemis ve sampiyonluk maci olmazsa bu sene hicbir macina gitmicem demistim. istedigim olmus, sampiyonluk macina kadar gelmisti besiktas. maglubiyet haricinde her sonuc sampiyonlugu garantileyecekti.

    arkadasimla saatler oncesinden yerimizi almistik yeni acikta. onumuzde bi pankartin acildigini hatirliyorum, "futbolumuzda eskiyen 'terim'ler: onur, seref, centilmenlik" gibisinden biseydi, terim sari kirmizi yazilmisti, sonra numaralidan birileri gelip kapatilmasini soylemisti pankartin, kapatmislardi...

    pancu'nun ilk yarida kacirdigi goldeki pozisyonu hala cok net gozumun onunde oturdugumuz yerdeki acidan.

    sergen cok iyi oynuyor, basta pancu ve ilhan'a olmak uzere, isi son vurusa birakan oldurucu paslar atiyordu, ama bu ikisi kacirdikca kaciriyor, besiktas bir turlu golu bulamiyordu. bunun yaninda daha az olsa da galatasaray da arada bir tehlikeli geliyor, sampiyonluk turu son haftaya mi kalacak diye korkutuyordu. artik macin son anlari ve hala durum 0-0... tribunler ufaktan sampiyonluk sarklilari soylemeye baslamis, tek tuk mesaleler yakiliyor... ama bir son dakika surprizinden cekinilmiyor diil, sarkilara bir tedirginlik eslik ediyor, galatasaray geldikce yurekler agizda...

    yine bir galatasaray atagi, kalabalikta bizim defanstan biri arkasi donuk topu uzaklastirmaya calisarak dikmeye calisiyor topu nereye gittigini gormeden, top ceza sahamizin hemen disina dusup sergen'in onunde kaliyor... "yildiz oyuncu", (bkz: #9173481) topu soyle bi kontrol edip onune aliyor kendine has bi ustalikla, bir etrafina bakiyor, karsisina bulent korkmaz i alip topu kendisinden beklenmeyen bi suratle suruyor... suruyor... suruyor... sagindaki tumer'i takip ediyor bir yandan... macin basindan beri defalarca oldurucu paslar atmasina ragmen golun bir turlu gelmemesinden midir nedir artik, tumer'e oyle bi pas veriyor ki, "bu topu bana geri ver, bu isi ben bitiricem" diyor sanki... ve tumer'in geri pasi... ve yeniden sergen... ve yikiliyor inonu...

    tum mesaleler yaniyor artik, sampiyonluk sarkilari hep bir agizdan soyleniyor, herkes sarmas dolas, zafer sarhosu...

    besiktas'in gittigim son maciydi... cok guzel bi final olmus, 4 yil boyunca gidip de uzuldugum tum maclari unutturmustu... besiktas tarihinde yuzuncu yil sampiyonluk maci gibi tarihi bi gece olmasi da ayri bi guzelligiydi...
  • maçtan 3-4 saat önce tribünlerin hınca hınç dolduğu, üç saat önce stada girmeme rağmen anca merdivenlerde yer bulabildiğim maçtı.. üç beşiktaşlı ve bir galatasaraylı arkadaş yeni açıkta merdivenlere serilmişken sıkıntıdan ve stresten hiç tanımadığımız adamlarla batak oynadık maçtan önce.. masa olarak arkadaşın sırtını kullandık.. üç saat çekirdek çitleyerek geçmezdi zaten..
    maç esnasında galatasaraylı arkadaşın içinde patlayan küfürler sonucu yüzünde oluşan sinirli ifadeyi, kaçan gollerden sonra üzüntüyü belli edememesini izlemek eğlenceliydi..

    ilginçtir ki sergen'in golünden sonra o kadar bağırtının arasında ben hiçbir şey duymadım.. hengamede 4-5 sıra aşağılara düşerken, tanımadığım bıyıklı sakallı adamlara sarılırken duyduğum tek şey derinden gelen bir uğultuydu.. su altında gibi duyuyordum.. yavaş yavaş sesler netleşmeye başladı ben de kendime gelmeye başladım.. şampiyonduk.. son gördüğüm şampiyonluk 95'teydi ve ben o zaman 11 yaşındaydım.. pek farkında değildim.. o şampiyonluğa dair hatırladığım tek şey bir programa çıkarılan daum ve dansözdü.. ama şimdi kendimdeydim.. her şeyi hatırlayacaktım.. ve şu an daha dün gibi hatırlıyorum.. o sezonun başlangıcını.. o zorlu ilk iki maçı.. bursaspor ve kocaelispor.. namağlup giderken diyarbakırdan alınan mağlubiyet ile yıkılmamı.. 25 mayısa kadar derbi kaybetmeyen takımı.. o gün maça gidişimi, maçı, golü, maç sonrasını.. hayatımda en mutlu olduğum 3-5 andan birini.. dün gibi hatırlıyorum..

    ama bakıyorum ki 5 sene geçmiş aradan.. bu 5 sene içinde alınan iki türkiye kupası dışında beşiktaş'ın hiçbir başarısı yok.. o da ne kadar başarıysa artık.. 95'ten sonra 8 sene bekleyen ben yine bir o kadar daha, belki de daha fazla bekleyecekmişim gibi geliyor.. çünkü ben bu 5 sene içinde 02-03 sezonundaki yönetimden futbolcusuna kadar olan bağlılığı ve bütünlüğü göremiyorum.. cordoba'yı, ronaldo'yu, sergen'i, ilhan'ı, lucescu'yu, ibrahim altınsay'ı, serdar bilgili'yi göremiyorum..
    lucescu gönderilmeseydi, bilgili istifa etmeseydi her şey daha güzel olacaktı biliyorum.. bunu bilmek de gerçekten çok acı veriyor insana..
  • beşiktaşımın kediyle oynadığı, kediye pozisyon vermediği en sonunda da sergen ve tümerin ayaklarıyla tencerenin kapağını kapattığı şampiyon olduğu lakin saha içine giren olur olmadık insanlar yüzünden tur atamadığı, "koca tribünde bir tane sucu olmaz mı lan !" dediğim eve gelince galon galon su içtiğim gol olunca nasıl bağırdıysam başımın şiddetle ağırdığı, user fault kardeşimle birlikte tanık olduğumuz, süper, unutulmaz maç ...

    (bkz: işte beşiktaş sike sike şampiyon)
  • sonunda sampiyon besiktas tezahüratlarının atılmaya başlanacağı maç.

    (bkz: sampiyonluk turu)
  • beşiktaş şampiyonluğunu ilan ettiği bu maça 100. yıl için özel yapılan nostaljik formayla çıkmıştı. sergen'in son dakikada attığı golde önce yasin rövaşatayla uzaklaştırmış, havalanan topu ahmet dursun kafayla sergen'e indirmişti. sonra sergen-tümer-sergen derken gol olmuştu zaten de bu golde ercan taner'in "sergen attı şampiyonluk geldi" vecizesinden çok golün gelişiminde top orta sahada sergen'deyken dediği "sergen bülent yan yana, sergen bülent" lafı aklımda kalmıştır. o nasıl bir maç anlatmaktır arkadaş.
  • sergen 'in golünden sonra yeni açıkta bulunan ben deniz 3-4 sıraya aşağılara düşmüş yuvarlanmış tokat atmış tokat yemiş bir haldeydim. güzel bir gündü.
  • yanlış hatırlamıyorsam beşiktaşımı evinde izlediğim ilk maç özelliğini taşıyan futbol karşılaşması. babasının görevi nedeniyle gelibolu'da ikamet etmekte olan şahsım, gelibolu beşiktaşlılar derneğinin bu maça otobüs kaldıracağını öğrenir. en yakın arkadaşı ile bulup buluşturulup maça bilet alınır. gelibolu'dan inönüye kadar şarkılar ve marşlar şeklinde yol alındıktan sonra artık barbarostan inönüye doğru inme zamanı gelmiştir. yıllar sonra aynı caddeden yüksek öğretim nedeni ile defalarca kere inilmiştir* ancak her inişti o coşkulu gün gelir akla. daha lise öğrencisi olan biz çömezler büyük şehre gelmenin heyecanı ile yerimiz kapılmasın diye eski açıktaki yerimize erkende kuruluruz.

    mayıs ayında oynandığı için havalar geç kararmakta ve güneş tam olarak park otel ile numaralı arasından batmaktadır. inönüyü bilenler için söylüyorum, verdiğim koordinat tam olarak eski açığın dolmabahçe yönüne tabak gibi güneşin vurduğu anlamına gelmektedir. kısacası hem erken gelen hem de tam güneşe karsı oturan kahramanlarımız 400 kilometre uzaktan geldikler yetmemiş gibi üstüne bir de kızarmış tavuk gibi olmuşlardır.

    çok fazla uzatmak istemiyorum. berabere kalacağımız bir maçta bile şampiyonluğu garantilememizin vereceği heyecan ile 88 dakika nasıl geçti bilmiyorum ancak son iki dakikayı daha dün gibi hatırlıyorum. orta sağda boşuk bulan beşiktaşım, sergen yalçın ile atağa geçmişti. tümer metin'in pası ile golü bulan beşiktaşımın evi olan inönü stadında adeta saniyeler durmuştu. tam arkdaşıma sarılacakken üst tribünden üstümüze adam yağmaya başladı resmen. kimin kim olduğu önemli değildi. herkes birbirine sarılıyordu. yıılar sonra gelen şampyonluğu herkes sevinçle değil ağlayarak kutluyordu.

    aradan 6.5 sene geçmiş olmasına rağmen o günü hatırlayına gözlerimden yaş gelmeye başladı. eminim ki o duyguyu yaşayan türkiye'deki veya dünyadaki ilk taraftar grubu biz değildik. ama zannediyorum ki üst tribünden kafasının üstüne düşen adamın kim olduğuna bakmadan sarılıp ağlayan, bir taraftan da sesi kısılana kadar bağıran tek taraftar o an inönü'de bulunan beşiktaş taraftarıydı. yıllar sonra torunlarına anı olarak anlatabileceğim çok güzel bir hatıra ile dönmüştüm o staddan gelibolu'ya hala göz yaşları ile anımsanacak olsa bile.
hesabın var mı? giriş yap