• yaptıkları her yorumdan sağ görüşlü oldukları belli iki kişinin arasında ki söyle bir konuşmaya şahit olmama neden olan olay.

    a- acaba pkk mı? yoksa hizbullah mı?
    b- ne hizbullah'ı olum tanga giyen kadınların olduğu yerde(bostancı)hizbullah'ın ne işi var.
    a-sol görüşlüdür kesin.
  • nümayişe sahne olan ev edresinin ergenekon savcıları tarafından emniyete verildiği iddia edilen çatışma.
    devrimci karargah diye adı geçen (ki bana kolpa gibi geliyor bu orgut,kokusu cikar) örgütün lideri olduğu da öne sürülen ve evde ölü geçerildigi soylenen (gormedik) orhan yılmazkaya'nın,
    içlerinde muzaffer tekin'in de olduğu 4 ergenekon tutuklusuyla telefon görüşmelerinin tespit edildiği de iddia ediliyor. (bu ne hiz,ne ara tespit ettiniz)
    çatışmada kullanılan silahların poyrazköy'deki kazıda ele geçen silahlarla ilişkili olduğuna dair bir iddia var.
    valla bu kadarı benim için bile fazla.
    inşallah yalandır.

    http://www.hurriyet.com.tr/…em/11524746.asp?gid=229
  • içişleri bakanı beşir atalay'ın söylediğine göre önceden planlanmış bir operasyonmuş...

    (http://haber.turk.net/…n-onceden-planlandi-_2265878)

    şimdi beşir'ciğim. güzel abim. sayın bakanım. bir dinle hele:

    politikacılar olsun bürokratlar olsun meslekleri gereği kimi zaman yalan söyleyebilirler kelime oyunlarıyla gerçeği eğip bükebilirler. napalım, bu işler böyle. hoş değil, doğru da değil ama bir şekilde kanıksanmış bir durum bu. biz de zaten sizi dinlerken bu gerçeği göz önüne alarak dinliyoruz. aslında ne demek istediğinizi ya da neyi sakladığınızı çözmeye çalışıyoruz. bu konu üzerinde toplumda belli bir mutabakat sağlanmış, siz kafanıza göre bir şeyler söylüyorsunuz biz kafamıza bir şeyler anlıyoruz, hatta yorumcu, siyaset koridorlarının deneyimli ismi falan diye ortalarda dolanan sırf aradaki encoding işini kendine meslek edinmiş kelli felli adamlar var. ordan ekmek yiyorlar.

    lakin beşir'ciğim bu yalanlar söylenirken bu çarpıtmalar yapılırken söz konusu politikacı bürokrat herneyse kendini ya da bağlı bulunduğu kurumu zor duruma düşürmemek, becerebiliyorsa da mevcut durumu kendisi için avantajlı bir hale getirmek için uğraşır. işine ne geliyorsa nasıl geliyorsa onu söyler. ha adice falan orası ayrı mesele ama mevcut paradigma içinde değerlendirildiğinde doğrusu da budur, mantıken de böyle yapılması icap eder.

    peki hal böyleken sen naaptın abi? kalktın, baştan sona fiyasko olan bir operasyon için önceden planlanmıştı dedin. istanbul'ün ortasında bir evde sıkıştırılmış yeri belli 1 tane teröristi yakalıycam derken 1 başkomser, 1 sivil vatandaş ve terörist ölmüş, 6-7 tane polis yaralı, ortalık yangın yerine dönmüş, ne olay yerinin çevresinde doğru düzgün bir önlem alınmış, ne adam gibi bir operasyon düzenlenebilmiş. sen, valin, emniyet müdürün ve en kıdemsizine kadar olayın içindeki bütün emniyet güçleri basbayağı batırmışısınız işi. yani belli ki ortada bir plan falan yok. beklenmedik bir şekilde gelişmiş olay siz de bunu idare etmeyi becerememişsiniz. ve sen kalktın planlıydı dedin abi. oldu mu şimdi? ben söyliym: olmadı!

    peki ne demen gerekiyordu beşir? bunu da sen söyle. iyi düşün, acele etme...

    hayır ya planlı bir operasyondu demiycen abi allahallah. hala plan diyosun. teröristler aniden saldırdı hazırlıksız yakalandık haince pusu kuruldu falan diycen. plan mlan ağzına almıycan böyle şeyleri. ismail türüt müsün abi sen? ne planı? gafil avlandık, devletimiz büyüktür. hesabı sorulacaktır. o kadar. plan dediğin anda bittin bak demedi deme. sonra sorarlar adama "bre bu nasıl plandır beşir?" derler. "3 kişinin ölmesi 7 kişinin yaralanması da plana dahil miydi beşir?" derler. dalga geçerler, arkandan gülerler üzerler seni beşir'cim. tamam mı canım. plan yok unut planı plan yok.

    kusura bakma biraz sert çıktım ama seni sevdiğimden seni düşündüğümden inan. neyse ya bu geçti artık olan oldu bi dahakine daha dikkat edersin e mi canım. unutma bak; plan yok..

    öperim gözlerinden.
  • taktik analiz acisindan merak uyandiran a$agidaki sorulara hala cevap gelmeyen catismadir:

    - maksimum 3 ki$i tarafindan savunulan bir apartman dairesi var. genel turk mimarisinde eger katta tek daire dusturu izlenmemi$se (ki genelde izlenmez), bu apartman dairesi en fazla 2 cepheye hakimdir demektir. yani kalan diger 2 cepheden apartmana yakla$ilabilir. diyelim ki iceridekiler tum kati kontrol altinda tutuyorlar, eger ellerinde kamera yoksa 3 ki$i ayni anda sadece 3 yonu kontrol edebilir. hala bo$ bir giri$ bulunmasi mumkun. kameralar varsa da helikopterle tepeye bir tim indirip asansor bo$lugundan iceri girilebilmesi mumkun. bu cati$ma bir baskin sonucu ortaya ciktiysa zaten apartman icinde bubi tuzagi bulunmasi bana meteor carpmasi kadar ihtimale sahip olsa gerek.

    - diyelim kapida bubi tuzagi var, adamlarda da rehine yok. c2 diye bir icat var, plastik patlayici. yapi$tiriyorsun kapiya, detonatoru koyuyorsun icine, blast radius di$ina cikip dugmeye basiyorsun - big badabum - celik kapi 5 milyarlik kale degilse aciyor sana orayi, olan bubi tuzagi da zaten paramparca oluyor.

    - sonra bir ba$ka icat var, adi flashbang, boyle atinca ses cikartiyor, parlak i$ik veriyor gecici korluge yol aciyor. salla iceri, zaten amcik gibi olmu$tur adamin kafasi o kadar silah sesine, istersen kafasindan istersen gotunden vur adami.

    istanbul gibi bir buyuk$ehire (ki bunun ecnebicesi "metropolitan" kelimesidir - kisaca "metro") hala bir acil mudahale veya tactical tim yaratmayi aklina getiremeyen bir emniyet muduru ve polisine techizat alip egitim verdirmek yerine kreasyonunu yenilemeyi tercih eden bir emniyet te$kilati'ndan daha fazlasini beklemek cok mu acayip, bilemedim. evet abicim, oturdugum yerden atip tutuyorum - ama birazcik kafayi kullanmak icin olay yerinde olmama gerek yok zaten. yazilanlarin hic birisi taktik inisiyatif denen ve olay yerinde olmayi gerektiren ilkeler degil, bunlar standart capulcu sinifindaki adamlar icin geli$tirilmi$ "rules of engagement".

    son donemlerde gozumde gittikce guven ve itibar kaybeden turk polis te$kilati'nin yeni bir beceriksizligi olmu$tur. bunun bir benzerini ucagin kapisini tekmeleyerek acmaya cali$irken ayagi kayip yere du$en spor ayakkabili gobekli misir komandolarinda seyrettiydik onceden.
  • ne olup bittiğini en az otuz kırk sene sonra öğrenebileceğimiz -ki o da şüpheli- sürüsüne bereket olaydan biri (failleri şüpheli bütün bombalama eylemleri gibi).

    hani kayseri'de okunamayan istiklal marşı videosunda vardı ya, iyiiiiice sıçıp batırdıklarının farkına varınca son cümleye geldiklerinde "hakkatıpnmilltmnstiklal" diye hızlı hızlı bitirip kurtulma çabaları vardı. şu çatışmadaki ses kaydında da yaşasın sosyalizm falan laflarının sonları hep aynı vurguyla bitiyor. bi iş verdiler, elime tutturdular bu metni, okuyayım bitsin de gideyim motivasyonu çok belli. etrafı polislerle sarılmış, muhtemelen ölümle sonuçlanacak bi eyleme girişmiş arkadaş ama jack bauer'dan daha sakin bi şekilde okuyor da okuyor. hatta bauer heyecan falan yapıyor, bunda hiç ruh yok.

    peki tahmin yürütmek istesek neye varacağız. mesela bütün olay mı tezgah, yoksa sadece bu ses kaydı mı..
    devrimci karargah dedikleri abuk organizasyon da mı tezgah, yoksa abuklukları cidden örgütün suçu mu.. yani bu örgüt cidden var mı, yok mu..
    eğer bu olay bi tezgahsa o zaman amaçlanan ne.. ergenekon'la alaka niye.. 1 mayıs öncesi olmasının bi sebebi mi var..

    ama tabii en önemli soruyu da kendime soruyorum. acaba fazla mı yüksekten uçtum, yanılıyor muyum, bütün bu olanlar gerçek mi.. dedim ya, otuz kırk sene sonra belllllki öğreniriz.
  • cibuti'de bile olmayacak anlar yasandi 6 saat boyunca. "olur böyle vakalar türk polisi yakalar" savı laf-i güzaf'tir artik. güvenlik gücleri bugün profesyonelligi degil, acemiligin ve becereksizligin ne menem bi'sey oldugunu gözler önüne serdi, tüm kamuoyu da canli izledi. 16 yasinda hayati yasamadan hayata veda eden mazlum şeker'in kani kurumadan yapilmasi gereken en dogru davranis -demokrasi varsa bu ülkede- icisleri bakani, vali ve emniyet genel müdürünün hemen ve simdi istifasidir. sayet yanit "yok ya, burasi türkiye" ise o zaman bu siyasal yapinin adinin konulmasi gerekir.
  • bir kez daha şehitlik mertebesinin ne tehlikeli olduğunu göstermiş çatışma.
    “şehit” olmayı göze almış insanlar; bir taraftan yaşam hakkına zerre değer vermeyenler, diğer taraftan gözünü kırpmadan gencecik bedenleri ölüme yatıranlar için.
    her şeyden kötüsü de “yaşasın devrim ve sosyalizm. yaşasın halkların kardeşliği. yaşasın türk ve kürt halklarının mücadele birliği” demenin yolunun hala silaha sarılıyor olmaktan geçmesi, bunu söyleyebileceklerin de olsa olsa terörist olması.

    not: ne olduğunu çözmeye aklım çokça ermese de zamanlama içime kurt düşürmüyor değil.
  • devrimi sikilesice insan bozuntusu ve beyinden yoksun biri olarak (tek bi entry'ye bu kadar küfrü sığdırabilen yeteneklere ayrıca hastayım) bu saldırıya "benim devrimcim şöyledir böyledir" temelli bi itiraz getirmiyoruz, kaldı ki sol terör örgütlerinin varlığından ve ileride de var olacağından da dem vurduk. ama bu saldırının bi tezgah olduğu, bu fikre de hangi sebeplerden vardığımızı anlatıyoruz. biri kalkar dediklerimizi çürütürse de kabul ederiz ama ortada çok belli abukluklar varken, çürütme zahmetine katlanmadan küfre sarılmanız zaten beklenmedik bi davranış değildi.
  • olaydaki abukluklardan bahseden kimsenin "devrimci polise kurşun sıkmaz" cümlesini sarfetmedikleri halde karşı eleştirinin bu minvalde geldiği çatışma.. tabii söylemediğimiz şeyleri söylemişiz gibi aksettirince saldırması daha kolay oluyor doğrudur. tartışma ahlakları bu kadar n'aparsın..
  • benim de daha ilk eylemlerinden ve bildirilerinden beri kafamda bir yere koyamadığım bir örgüt söz konusu olsa da, derin mahfiller bir örgütü yönlendiriyorsa bu en tepeden (belki orada bile sadece bir-iki kişiyle) yapılacağı ve sıradan militanların bir şeyden haberi olmayacağı için söz konusu tartışmalardan ayrı yaklaşmak istediğim bir çatışma. ergenekon bağlantısı, şu, bu doğru bile olsa alt kadroların motivasyonları diğer örgütlerdekinden farklı olmayacaktır. ayrıca bu ülke on kişinin bir evde "ölü ele geçirildiği" operasyonlar da görmüştür. bir kişiyi öldürmek için onca mizansene (önceden kaydedilmiş ses vb) ihtiyaç duyulmaz buralarda.

    ön not: aşağıdaki alıntıyı sadece bilgi olsun diye konuyla ilgili başlığa aktarıyorum. bir de özel haber. henüz ana akım medyaya yansımadı. bu yollardan geçmiş... yok yok, okul boykotundan söz etmiyorum, basbayağı "teslim ol çağrısına ateşle karşılık" vermek üzere elde silah beklemiş (ama neyse ki sokağa dalan polislerin başka yere geldiğini görmüş) biri olarak bu kişiyi anlayabilirim, ama bu sadece ona acımama ve çok tekrarladığım "terörün ilk kurbanı teröristin kendisidir" lafımı bir kez daha hatırlamama yol açar. kendisinin ve başkalarının ölümüne yol açmasını hiçbir düzeyde tasvip etmiyorum. tasvip edenlere de "e birader yorulmadınız mı tribünde oturup klavyelerinizle alkışlamaktan, buyrun sahaya, biraz da siz ölün de biz alkışlayalım" demek istiyorum. (canları çok tatlıysa kardeşlerini, çocuklarını, yeğenlerini de sahaya indirebilirler. başkalarının kardeşlerinin, çocuklarının, yeğenlerinin "kahramanca" ölümünden devrimci romantizm devşirebildiklerine göre kolay olmalı onlar için).

    bu yollar çıkmaz sokak. ha bu çıkmaz sokakların bugün hâlâ insanlarımızı yutabilmesinde resmiyetiyle ve gayrıresmî oluşumlarıyla devletin katkısı nedir, onu başka gün başka başlıkta ayrıca konuşuruz.

    ertesi gün editi: orhan yılmazkaya'yı şahsen tanıyan bir arkadaşımdan (iznini almadığım için sadece bu arkadaşımın aşağıdaki biyografide geçen, orhan yılmazkaya'nın çalıştığı yerlerden birinin sahibesi olduğunu belirtmekle yetineyim) ses kaydının bu kişiye ait olduğunu doğrulatmış bulunuyorum. kendisi de zaten kaydı dinleyene kadar bunun ancak bir isim benzerliği olabileceğini düşünmüş. (bu arkadaşın da işyerinin de bu tür şeylerle ilgisi yok). bir bilgi daha verdi: iki yıl kadar önce bir dönem orhan'ın annesi sık sık bu arkadaşları arayıp orhan'ı görüp göremediklerini, kendilerini arayıp aramadığını sormuş. bu da aşağıdaki "iki yıldır ailesiyle görüşmüyordu" bilgisini doğrular nitelikte. örgütün bu olayla ilgili bildirisini de okudum şimdi. açıkça yazmasa da ortalarda olmadığı dönemde orhan yılmazkaya'nın pkk kampında olduğunu o bildiriden çıkarmak zor değil. pkk batı bölgelerindeki faaliyetlerinin kendisinin işine yarayacağını düşündüğü örgütlere böyle eğitim olanakları sunar. kendi mantığı içinde normaldir. filistinliler de deniz gezmiş'leri ve daha nicelerini eğitmişti aynı mantıkla. ayrıca bu örgütle ilgili operasyonda dün gözaltına alınanlardan biri de (m. yeşiltepe) eski bir arkadaşım. kendisi devrimci yol davasından (otantik devrimci yol geleneğini sürdürmek isteyen kanattan) yatmıştı, bu örgütle ilişkisi var yok bilemem. velhasıl arkadaşlar bu örgüt bildiğiniz örgüt işte! ergenekon gibi yapıların bazı eylemlerinde sadece bir "imza" olarak kullandığı tit* gibi "adı var kendi yok" örgütlerden değil, artık emin oldum. varsa bir ergenekon manipülasyonu (ki bunu da çok kolay söylememek lazım) bu ancak tepe noktalarda bir yere sızma yoluyla olur. örgüt gövdesinin ruhu bile duymaz. diyelim ergenekon birini o örgüte öldürtmek istiyorsa "bizim amcaoğlunun komşusuymuş" diye istihbarî bilgi getirir o kişi; ya da falanca askerî birlikte kazandığım kilit noktada bir sempatizanımız var der önce, bir süre sonra onu kendilerine yardım etmeye ikna ettiğini söyleyerek silah-bomba getirmeye başlar. illegalitede adı ne arkadaşın, nereli, hangi birlikte diye sorulmaz. yani öyle bir bağlantı varsa bile herkesi, tüm örgütü işin içinde görmemek lazım. ama bütün örgütlerin de böyle sızmalara açık olduğunu, sızdırılan elemanın arkasında öyle "devletlû" bir destek varken örgüt içinde hızla yükselmesini sağlamak için pek çok yol yöntem bulunduğunu, türkiye'de sanki 12 eylül benzeri bir ortam varmış ya da devrim kapıdaymış gibi böyle illegal silahlı külahlı işlere girmenin bu yüzden de çıkmaz sokak olduğunu bir kez daha vurgulamak lazım.

    ve son bir ek: sesteki heyecansızlık/coşkusuzluk için şundan olabilir diye düşünüyorum: az sonra öleceğim diye düşünen insan, bu iradî bir seçim de olsa panik yapabilir. insanî bir durum. o paniği bastırma, belli etmeme çabasını biraz abartmıştır belki. ya da konuşma tarzı öyledir. cümle düşüklükleri de var mesela, ama adam kitap yazmış biri. heyecansızlık değil fazla heyecanı bastırmaya çalışma ihtimali daha yüksek.

    ========== alıntı =========

    öldürülen terörist yazar çıktı - özel haber.

    bu sabah çıkan çatışmada öldürülen yılmazkaya, almanya doğumlu.

    http://www.gercekgundem.com/?p=188177

    gerçek gündem - haber merkezi / bir başkomiser ve bir vatandaşın hayatını kaybettiği, 7 polis ve bir gazetecinin de yaralandığı operasyon sonucunda hücre evindeki terörist ölü ele geçirildi. 6 saat süren çatışma sonucunda öldürülen teröristin kimliği de ortaya çıktı. almanya doğumlu, çanakkaleli orhan yılmazkaya'nın istanbul üniversitesi siyasal bilgiler mezunu olduğu bildirildi.

    siyasal mezunu çıktı

    istanbul bostancı’da bir terör örgütüne ait hücre evine düzenlenen operasyonda öldürülen orhan yılmazkaya’nın, çanakkale’nin bayramiç ilçesi’nden olduğu öğrenildi.

    anne aysel ve baba hikmet yılmazkaya’nın uzun yıllar almanya’da işçi olarak çalıştıktan sonra ülkeye kesin dönüş yapıp, yaklaşık 10 yıl önce istanbul beşiktaş’a yerleştiği, orhan yılmazkaya’nın ise istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi mezunu olduğu ortaya çıktı. anneannesi ve dayısı halen bayramiç’te yaşayan, almanya doğumlu yılmazkaya’nın son iki yıldır yakınlarıyla hiçbir şekilde irtibata geçmediği belirtildi. yılmazkaya'nın diğerd akrabalarının ise istanbul beşiktaş'ta yaşadığı öğrenildi.

    5 yıl önce eşini kaybettiğini aktaran anneanne ayşe öztürk, torunu orhan yılmazkaya’nın üniversite yıllarında kendisini hiç aramadığını, dedesi öldükten 1 yıl sonra, yani 2005 yılında, bayramiç’e gelip mezarını ziyaret ettiğini söyledi.

    orhan yılmazkaya kitap yazardı

    öte yandan gerçek gündem.com'un ulaştığı bilgilere göre, bu sabah saatlerinde öldürülen devrimci karargah örgütü üyesi orhan yılmazkaya, istanbul üniversitesi'ni bitirdikten sonra siyasi faaliyetlere başladı. yılmazkaya, 1994 yılında kapanarak adını değiştiren sosyalist iktidar partisi (sip) saflarında siyaset yaptı. sip'nin kapatılması ve yerine türkiye komünist partisi'nin kurulması kararının alınması üzerine, yılmazkaya arkadaşlarıyla yollarını ayırdı. yılmazkaya'nın ''tkp'ye katılmadığı'' öğrenildi.

    1999 yılında terör örgütü lideri abdullah öcalan'ın kenya'da yakalanarak türkiye'ye getirilmesi üzerine başlayan eylemlere destek vermek için çalıştığı radyo umut'ta terör örgütü pkk'nın bildirisini canlı yayında okuyan yılmazkaya, radyonun 1 yıl kapatılmasına sebep oldu. radyo umut'un sahipleri, kapatılma kararının ardından radyoyu devretti.

    orhan yılmazkaya, bu sırada çeşitli kitaplar da yazdı. çitlembik yayınları'ndan çıkan kitaplar arasında ''türk hamami'' adlı bir eser de var. yılmazkaya'nın bir süre pkk'ya yakınlığıyla bilinen demokrasi gazetesi'nde çalıştığı da ifade edildi.

    orhan yılmazkaya kimdir?

    1970 doğumlu orhan yılmazkaya, 1987'de kabataş erkek lisesi'ni, 1994'te istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi'ni bitirdi. gazeteciliğe 1994'te sabah gazetesinde başlayan yılmazkaya, radyo umut, demokrasi gazetesi, tesisat ve doğalgaz-petrol-lpg dergilerinden haber müdürlüğü ve yayın yönetmenliği, çitlembik yayınları'nda editörlük yaptı.

    çeşitli dergilerde incelemeleri ve edebiyat yazıları yayınlandı. orhan yılmazkaya'nın türk hamamı isimli kitabı aralık 2003'te çitlembik yayınları'ndan türkçe ve ingilizce olarak yayınlandı.

    yılmazkaya içerikmarket yayıncılık bilişim halka ilişkiler ltd.'de yöneticilik yaptı. yılmazkaya patent dünyası dergisinin yayın yönetmenliği görevinde de bulundu.
hesabın var mı? giriş yap