• istanbul büyükşehir belediyesi'ni yeni tedbirler almaya sevk etmiş yağmurdur.. bugünden itibaren otobüslerde "şoförle konuşmayınız" yazısının yanında "can yelekleri koltukların altındadır" yazısını görebilirsiniz..

    bugünden itibaren istanbul'da belediye otobüsü şoförlerine "kaptan şoför" değil doğrudan "kaptan" diye hitap edilmesine vesile olacak olan yağmurdur..

    büyükşehir belediyesi'nin venedik'ten yirmi adet "belediye gondolu" siparişi vermesini sağlayan yağmurdur..

    avcılar'da bir belediye otobüsü korsanların saldırısına uğramıştır..

    belediye encümeni azalarından birisinin bu doğal afeti lehimize çevirmeye yönelik olarak otobüslerde yakıttan tasarruf sağlayacak olan "yelkenli otobüs" projesini onaya sunduğu gelen bilgiler arasındadır..

    büyükşehir belediyesi ile japonlar arasında haliç'in altındaki altınlardan sonra eskiden kapalıçarşı'nın olduğu mevkideki batık altınları çıkarmak için de gizli anlaşmalar yapıldığı gelen söylentiler arasındadır..

    mecidiyeköy'de lübnan bandıralı bir gemi sintine boşalttığı gerekçesiyle durdurulup yüklü miktarda ceza kesilmiştir..

    taksim-mecidiyeköy arasında vapur seferleri başlamıştır..

    esentepe'de iki moto kurye çarpışmış, kurye elemanları kazadan hafif yaralı kurtulurken deniz motorsikletleri hurda haline gelmiştir..

    mecidiyeköy'de bozulduğu için yolcuları filikalarla boşaltılan bir otobüs demir atmayı unutunca şişli açıklarına doğru sürüklenmiştir..

    maslak'ta köpekbalığı saldırısına uğrayan özel bir bankanın çalışanları maslak etfal hastane gemisi'nde tedavi altına alınmışlardır..

    alibeyköy'de batan bir otobüsün yolcularının büyük bölümü derin sularda kaybolmuştur.. balıkadamların kurtarma çabaları devam etmektedir..

    mecidiyeköy'ü scuba diving merkezi haline getireceklerini açıklayan bir belediye yetkilisi sözlerini bu yıl mecidiyeköy'de deniz turizmi patlaması beklediklerini açıklayarak sürdürmüştür..

    istanbul büyükşehir belediyesi başkanı bundan böyle mecidiyeköy ve maslak arasında dinamitle avlanan balıkçı teknelerine göz açtırmayacaklarını ve çok ağır cezalar vereceklerini beyan etmiştir...

    meclisten çıkan yasayla iett deniz kuvvetleri komutanlığı'na bağlanmış ve iett genel müdürüne köramiral rütbesi verilmiştir..

    (bkz: su dünyası)
    (bkz: gider bu böyle)
  • catidaki bir problemden dolayi evimizin 3 yaninin denizlerle cevrilmesine sebep olmus yagmur. artik bizim salonun marmaraya kiyisi var, icmeye bekleriz.

    (bkz: evi su basmasi)
  • şöyle bir konuşma sonrasında başladığına dair şüphelerim var:

    israfil: ab türkiye'ye yeşil ışık yakmış..
    mikail: e ıslatalım bunu o zaman!
  • 4 saat tıkılı kaldığım dolmuşu panayır yerine çevirmiş yağmur oldu.

    o kadar yağmuru yedikten sonra sıcak bi ortama girince duman çıkar üstten baştan. * bunu gören yakınımdaki yolcuları aldı mı bir telaş ? (ulan altın gününe gelmiş kadınlar gibi hissettim kendimi bak). ve sabah kalktığımdan beri bir kelime bile edesim yok konuşmak istemiyorum ama buna rağmen

    - bu duman nerden geliyor. eyvah ? şöför biieeğğğyyy
    - (kısık bir ses halim yok) benden geliyor benden
    - şöför biiğğeeeeeyyyy duman çıkıyor.
    - yahu benden geliyor diyorum hanfendi.
    - aa nasıl yani.
    - çıkar. (konuşmıyacam gelme üstüme lan !)
    - aman tutuşma sakın eheheheğğğğ
    - (kaşınıyolar ben napayım) yok dumanla işaret veriyorum kabileye. gelsinler alsınlar beni bu kaostan.
    - ahahaayt yolumuz uzun valla
    - malesef.

    trafik rezil heryer göl. uykum var uyumaya çalışıyorum.

    - valla beyefendi en güzelini yapıyosunuz.
    - (bi an titredim) ha ?
    - uyuyarak diyorum en güzelini yapıyorsunuz.
    - hmm yapamıyorum ama artık ?
    - ay pardon eheheh
    - duman çıkıyor bak gene.
    - hahaaayt çağırdın mı gene.
    - hmm

    trafikte geçen 2. saatin sonrasında telefonumda oyun oynamaya çalışıyorum sıkıldım zira.

    - aa nasıl oyunmuş o ? (splinter cell yüklemiştim java oyunu işte)
    - öyle bi oyun
    - bakabilir miyim ?
    - oynuyodum ?
    - bakayım bakayım bi sn. nası gitçez şimdi ?
    - (kabus olmalı bu di mi ?) şunlarla bunlarla.
    - amaan zormuş.
    - uyuyun bence siz. gaste okuyun ?
    - valla hayatım gazeteler içinde geçiyor. yanlış anlamayın ama.
    - kupon gibi yani.
    - nasıl ?
    - yok bişey yok !

    4 saat ulan !! metropolmüş. siktirsin. ondan sonra çok agresifsin thug love. yapma ya ?
  • tünel’den şişhaneye iniyordum. eylül tükenmiş ekim hükmünü sürdürmekte. aslında eylüle daha çok yakışır bu yağmur ama ekime devretmiş sağanağını. tünel'den şişhane'ye inene dek donuma kadar ıslanmışım. saçakların altı istanbulluların hücumuna uğramış, çare yok, deva yok, yer yok, kurtuluş yok! hasta olacağım, napalım ben de içime attım imdatlarımı. istanbul’da mahsurum. yağmur iniyor aşağıya, terkedilmiş bütün kadınların birikmiş gözyaşları tepemize boşalıyor sanki. hınçla ve hızla yağıyor.. sığınıyorum bir saçağın altına ancak dibinde olduğum bir kadınla mecburen temas halindeyim. çok aksi ve küstah sarışın kadın bana ters ters bakmakta. kafamı çeviriyorum arap kızına çalan bir esmer kız camdan dışarıyı dikizlemekte. çok aksi ve küstah sarışın kadın bana "ohaa yani" diyor. bende "pardon yani" diyorum ama parantez içinde tabi. sonra sinirlenmemek için çıkıp gidiyorum saçağın altından. hiçbir saçak ya da korunak yok beni bu ekim yağmurundan koruyacak. mekandan mekana başımı gezdirmekteyim. pabuçlarımın suyla doluyor içi, yağmur çoraplarıma dek sürdürüyor işgalini. kafayı çeviriyorum. bir emlak dükkanı. demli çaylarını içiyor ve konuşuyorlar dışarı bakıp. sucuk olmuş bu oğlana bakıp hayretler içinde yorum yapıyorlar. müthiş ve ıslak bir driplingle nihayet dolmuş durağına geliyorum. ağzına dek dolu dolmuş. dolmuş adı üstünde.. "bana da bir yer açın ağabeyler, ablalar" diyorum. kapı kapanıyor. şükür içerdeyim! ama önümde bir bayan. onunla mecburen temasım var. kıpırdayamıyorum. kadın benden rahatsız, ben ondan rahatsız. tanrı bu yağmuru beni zor durumda bırakmak için yağdırıyor sanki. ve istanbul’un en aksi kadınları sabah sabah beni buluyor.

    "tepeme çıksaydın bari"
    "bayan özürdilerim ama .. yani."
    "çüş be. çüş.. içime gireceksin."
    "bayan ama.. yani. şey.."

    kıpırdayamıyorum ki. istiflenmiş halde ilerliyoruz. türlü türlü sıkıntılar. trafik düğüm düğüm... insanlar söylenmekte... kadınlarda taciz paranoyası... yarım saatlik yol bir saate çıkıyor. nihayet dolmuştan iniyorum. iş yerine geliyorum. iş arkadaşım bayan karşımda.. yağmurdan ıslanmış ve yorgun.

    "günaydın" diyorum
    "günaydın" diyor
    "fena yakalandık yağmura".
    "evet. yaa şekerim, senden bir şey rica edeceğim bana biraz masaj yapabilir misin?"
    "hayır. katiyen. elimi sürmem sana!"
    "ayol ne oldu sana?"
    "hiç! yağmur yağdı böyle oldu"

    sapığa çıkardın adımı yağmur.
    kim demiş yağmurun elleri küçük diye?
    evet, e. e. cummings demişti galiba.
    halt etmiş!
    bakın işte. nerelere uzanıyor yağmurun elleri? nerelere?
  • özenle tuttuğum fizik ve analiz notlarımla gıcır gıcır vector calculus kitabımı hamur eden, şahsımı ise donuma kadar ıslatan yağmurdur amınakoyim.
    ab'nin yaktığı yeşil ışığı da götüme takar, beşiktaş-zincirlikuyu-hisarüstü hattında koşarım artık.
  • yek daldığım yağmurdur.

    dedim ki yavaştan yavaştan ıslanarak azap çekmektense, dalarım orta yerine, enfes olur. denize de boyle girerim ben. sahilde, denize bakarım biraz, birbirimize alıştıktan sonra koşar koşar dalarım foşurt diye.

    kafadan daldım bu 7 ekim 2004 istanbul yağmuruna. üşüdüm. kıyafetten kaynaklanan bir sıkıntı olabilir. yarın sliple deneyecem.
  • büyükşehir belediyesi tarafından "denizi ayağınıza getiriyoruz" sloganıyla ibreyi kendi tarafına çevirmesini beklediğim bereket.
    sonraki aşamalar:
    (bkz: denizi evinize getiriyoruz) *
    (bkz: denizi metroya getiriyoruz)
  • sırılsıklam ıslatan ve düşündüren yağmur:
    "içinden boğaz geçen bir şehirde yağmurdan boğulasınız e mi!"
    kim etti bu bedduayı bize bilemiyorum. ama belediye başkanlarından biri mimar, diğeri başbakanlığa oynayan iki belediyenin sınırları içinde yaşama şanssızlığı içerisindeyim. hatta bu şanssızlıkta boğuluyorum bu sabah. ortaköy' den şişli' ye bir taksi, iki otobüs değiştirerek, ama yine de yolun çoğunu yürümek zorunda kalarak iki saat yirmi dakikada gelebildim. bir yağmurluğum, bir şemsiyem vardı üzerimde. ayağımda kışlık yerden üç santim yüksek su geçirmez ayakkabılarım... çok afedersiniz ama donuma kadar ıslandım... çoraplarım sıkıldığında su akıyordu... çünkü araç değiştirirken indiğim kaldırımlar ve yollardaki dere derinliği en az 15 cm di, arada bindiğim taksinin içine su girmesini sağlayabilecek yüksekliği buyrun kendiniz hesap edin. bir ara mazgallardan dışarı fışkıran suları gördüm yerden en az 60 cm yükseliyordu... üzerinden geçmek zorunda kalan arabaları gördüm...
    yok ben istanbul' un ücra bir köşesinde yaşamıyorum; ben yolları, mazgalları yeni tamir edilen bakımdan geçen, denize uzaklığı olmayan bir ilçede yaşıyorum... ama iskelede vapurdan inen insanların denizin içine inmiş gibi hissettikleri bir ilçe bu aynı zamanda...
    barbaros bulvarı diye isimlendirilen (adı üstünde bulvar!) bir büyük caddesinden bizi denize dökmeye çalışan bir şehir bu istanbul; yettiniz gayri de diyor mu bilemiyorum... yoksa istanbul demiyor mu? şehrin değil mi suç? oturdukları yeri hak etmeyenlerin mi? hadi canım "asrın yağmuruydu" bu. yoksa ne suçu var yağmur suyunu 50 cm yandaki denize dökmeyi başaramayan yerel yönetimin... ya da ihlamur caddesi olarak isimlendirilen caddeden aşağı yağmur deresinin (suyu diyemiyorum artık) şiddetiyle yuvarlanan kaldırım taşlarından kaçmaya çalışan otomobil sahipleri suçlu... ne çıkıyorsunuz yağmurda otomobillerinizle... deniz kenarında yaşamıyor musunuz? yüzme bilmiyor musunuz? paletleriniz yok mu? oh olsun işte... şehir böyle üzerine salar yağmur sularını, denize dökmeye çalışır...
    hakikaten merak ediyorum; kim etti bize bu bedduayı: "içinden boğaz geçen bir şehirde yağmurdan boğulasınız e mi!"
    mö 3000 yıllarında şehir planlaması ve işleyen bir atık su sistemi kurabilen insanların* yaşadığı topraklar üzerinde böyle yaşadığımız için olabilir mi?
    ha bedua; tutacaksa, lütfen önce yüksek koltuklardan başlasın!
  • saat 10:29 seyrantepe

    belediye iyi çalışmış, şehiri güzelleştirmek için etrafa ilginç görünümlü fıskiyeler yerleştirmiş mazgal şeklindeki fıskiyelerden sular fışkırıyor. bu arada tem otoyolu maslak levent girişinde insanların sosyal yaşamarını geliştirmek için bir program oluşturulmuş sanırım bütün arabalar 1 saattir duruyor.

    (bkz: belediye çalışıyor)
hesabın var mı? giriş yap