• otobüs kiralayıp mahallece denize veya pikniğe gitmek. evet 90'ların en muhteşem aktivitesi buydu benim için. hoşlandığım kızı mayoyla görecek olmanın yarattığı inanılmaz heyecanın dışında sabahın köründe arkadaşlarla toplaşıp otobüsün köşede belireceği anı beklemenin, köşede belirince koşarak tüm mahalleliye haber vermenin tarifsiz hazzı olurdu içimizde.

    annelerimiz geceden poğaça kek börek yapar, karpuzlar denize atılmak üzere bir yerde biriktirilirdi. kilimler , hasırlar, hasırdan sepetler, kauçuk toplar, darbuka, tef, termos, küçük tüp, hatta geçe kalırız belki diye garanticilerin yanlarında taşıdıkları lüks özenle bagaja yerleştirilir, nereye gidileceği en son çocuklara söylenir, balıkçı hüseyin abi şoförle koyu sohbete dalardı. sabahın yedisinde hortlamış bünyeler otobüste bir miktar şekerleme yapar fakat 302 otomarsan sahile yanaşırken fren yapıp ölesiye yaylanınca yerinden fırlayarak cama yapışıp masmavi denize hayranlıkla bakardı. kalamaki'ye gidilirdi çoğunlukla. yaban domuzlarını görürdük yol boyunca, aslan görmüş gibi olurduk. mahallede kedi, köpek, kuş ve eyüp abinin sarhoş oğlu ilhan dışında hayvan göremediğimiz için dört ayaklı her canlıya şaşırır olmuştuk.

    işte bu organizasyonlardan birine biz ailece katılamadık. nedenini hatırlamıyorum. sanırım annemle babam geceden tartışmıştı. tüm mahalle denize gidiyordu ama biz gidemiyorduk. içimden "en azından çocukları götürelim dese ya komşulardan biri" diye geçiriyordum. herkes sokağa yayılmış eşyaları karınca düzeniyle otobüse taşıyordu. sabah saat 8 civarlarıydı. annemler uyuyor bense balkonda, ağzımı balkon demirine dayamış demir tadını özümseyerek beni almadan gidecek olan mahalleliyi ve benim şansıma yeni modeli çıkmış olan mavi otobüsü izliyordum. hoşlandığım kız yeni şapkasını gösteriyor, hüseyin amca şoföre tekir, barbun, akya ve levrek hakkında bilgiler veriyor, darbukalar tefler kontrol ediliyor velhasıl her şey aynı şekilde olması gerektiği gibi tezahür ediyordu.

    ayağımdaki terliği yere vuruyor, balkon demirine tırnaklarımla çizip vurup sesler çıkararak insanların dikkatini çekmeye çalışıyordum. biri yukarı baksa beni görecek ve ""aa gergin sen de gel hadi" diyecekti elbette. bakmıyorlardı, belki de orada olduğumu biliyor ama görmezden geliyorlardı. ne yaptımsa başaramadım, olmadı. mavi otobüs büyük bir gürültüyle mahalleden ayrıldı, ben de arkalarında bakakaldım. içimi kaplayan hüznü tarif edemiyorum şu an bile.

    dolu dolu olmuş çipil gözlerimi pijamama sildim, bükülü dudaklarımı ve titreyen çenemi de yanıma alıp ablamın bana beş numara büyük gelen terliklerini giyip aşağıya indim. gülüşmeleri hala o boşlukta duruyordu. bir süre oralarda dolandıktan sonra yukarıya çıkıp kapıyı çaldım. annem açıp kızdı bana "ne arıyorsun bu saatte dışarıda" dedi. bir şey demeden ağlayarak odaya gittim ve televizyonu açıp sevimli kahramanları izledim. annem hala neye üzüldüğümü anlamamıştı.

    bütün gün mahallede tek başıma oturdum. hayalet kasabaya dönmüştü adeta, dal kıpırdamıyor çıt çıkmıyordu. kauçuk topumla arsada tek başıma oynadım, çeşme başına tek başına koştum "bir kanım kanımı kapanın anası babası ölsün" diye bağırdım. neden bilmem eskiden su kuyruğunda birbirimizin anne ve babalarının ölmelerini isterdik. çocukken çok acayip şeyler diliyoruz istemeden. inşaatın ilk katından kuma tek başıma atladım, velhasıl akşam sekize kadar tek başıma mahallenin hakimiydim.

    bir ara ablam indi aşağıya beraber seksek oynadık. sonra o da diğer mahalleden arkadaşlarının yanına gitti. nihayet otobüsün sesi duyulmuştu. bir otobüs gördüğüme bu kadar sevineceğim aklımın ucuna bile gelmezdi. herkes otobüsten indi, arkadaşlarımla sarıldık hemen oturup anlatmaya başladılar. hatta "sırtıma dokunma olm yandı her yerim" diye "artizlik" bile yaptılar. varsın olsundu. hiçbirine kırgın olmadığımı fark ettim, hepsini çok özlemiştim. balıklardan bahsettiler, taş sektirme oynadıklarından, karpuzun nasıl suyun içinde çatladığından...

    şimdi bazen karşılaşıyoruz, hepsi evlendi çoluk çocuğa karıştı...aklıma hep o gün geliyor; çocukluğumun en hüzünlü hem de en sevinçli günlerinden birinin aynı güne denk gelmesi...bazen anlatıyorum "yav olm sen bunu nasıl hatırlıyosun" diyorlar. ben çocuk kaldım sanırım...
  • içime ağrılar sokan bir arnavut kaldırımı şarkısı ve klibi, tıfıl tarkan, grup vitamin, komedi dans üçlüsü (biraz 80lere kayalım sorun yok), sezen aksu ve hadi bakalım albümü, sibel alaş'ın adam klibi, sibel tüzün'ün hamamlı klibi, seden gürel'in devasa beyaz şapkalı klibi, mirkelam'ın her gece klibi ve iskender paydaş'ın davul çalışı, metin arolat'ın merve ildeniz'den yoğurt yaladığı klip, serdar ortaç ve karabiberim,

    1994 abd dünya kupası, avrupa kupası maçları öncesi takımlara yapılan besteler, efsanevi efes pilsen basketbol takımı : petar naumoski, tamer oyguç, taner korucu, volkan aydın, ufuk sarıca, conrad mcrea, chicago bulls, 1996 atlanta olimpiyatları, euro 96 ve sıfır çekişimiz,

    beetlejuice, 10 puan 10 puan 10 puan, teleon ,yedi yaşındayken teleonda rastladığım tom cruise'un bi filmi (trende kızın eteğinin altına girip, travma yaratmıştı o yaşta, çocuklara erotik içerikli fim seyrettirmeyin!!), olacak o kadar, cine 5 şifresini çözme denemeleri, kırmızı nokta, krista allen, hayalet avcıları, evde tek başına, televizyon çocuğu, zaga,.................. ve daha niceleri..
  • (bkz: leblebi tozu)
  • 90'larda gol atan bjk takimi.
  • (bkz: bel çantası)

    allah kimseye o mağduriyeti tekrar yaşatmasın.
  • (bkz: tolga abi)
    (bkz: hugo)
    (bkz: hugo'nun amk)
hesabın var mı? giriş yap