• türkiye dağcılık federasyonu* başkanı.
  • tavşanlar bu amcayı hiç sevmeselerde o yine tdf'nin başına geçmiş.
  • yüzüncü yıl üniversitesi öğretim görevlisi. yeni türk edebiyatı alanındaki çalışmaları ile bilinir. en son korkulu ustalık adlı kitabıyla turgut uyar'ın yazılarını derlemiştir. 25 nisan 2009 tarihinde düzenlenecek ihsan oktay anar sempozyumu nda konuşmacılardan biridir. diğer kitapları:
    geçmiş zaman olur ki... (anılar)
    ercüment ekrem talu haz: alaattin karaca
  • turk at yarisciliginin en cok kosu kazanan at sahibidir.
  • tff'nin en yetenekli en usta dağcısıdır. dağcılık bilgisi denizler gibi engin kelebek gibi de narindir. ayrıca kondüsyonu da müthiştir öyle sadece tecrübe değildir chris sharmadan tam 2 dk önce çıkmıştır realization'ı yaman adamdır alaattin karaca. iki a iki t ile.
  • adam bildiniz çoşmuş.diyor ki;
    "ağrı’da rota, patika yollar, kamp yerleri bellidir. ağrı dağına solo tırmanış yapmaya çıkanın yanında mutlaka uyku tulumu, çadır, yiceği vardır. bu mevsim dağda hava elbette soğuktur. bir iki defa dağa çıkmakla dağcı olunmuyor. bilgisayar mühendisi olan bir gencin tek başına bu mevsimde ilk kez gittiği ağrı’ya solo tırmanış yapmasını anlamak mümkün değil. ’taş düştü, buzulda kaydım ayağım kırıldı, yolumu kaybettim gibi sorunlar’ çıkabilir. federasyon olarak ağrı dağı’na çok sayıda kış tırmanışı düzenledik. ’donuyorum’ diyene ilk kez rastladım. sakın bir şaka olmasın. yoksa bunun altında medyatik olma niyeti mi var?"

    lan ya donduysa?
  • emre varol'un dağ kazasıyla ilgili olarak, muhtelif okuyucu yorumları tadında vahim açıklamalar yapabilmiş *başgan.

    bu demecin cümle cümle incelemesi dağ delisi tarafından gayet güzel yapılmıştır.
    ***
    dün gazetelerde ağrı dağına tırmanırken uygunsuz koşullardan dolayı rotayı kaybeden, bunun üzerine bir vakit sonra arkadaşlarından yardım isteyen emre varol adlı dağcı ile ilgili “donuyorum” başlılı haberler yayınlandı (*). anladığım kadarıyla varol 5,000 metre civarında kaybolduğunu anladıktan sonra aşağı inmeye başlamış ve “kum kampı” olarak bilinen mevkiye varıp çadırını kurmuş (yardım ekipleri varol’u çadırının içinde beklerken bulmuşlar) yardım ekiplerini beklemeye başlamış. bir dağcılık platformunda okuduğum kadarıyla hava durumu helikopterin havalanması için de uygun değilmiş. neyse ki bölgede bulunan bir grubun müdahalesiyle kurtarılmış (link). büyük geçmişler olsun ve acil şifalar. umarım önümüzdeki günlerde varol’dan başından geçenleri anlatan detaylı bir rapor gelir, böylece herkes olayı değerlendirme şandı bulur ve bir takım dersler çıkarır.

    olay üzerine türkiye dağcılık federasyonu (tdf) başkanı alaattin karaca’nın dha tarafından dağıtılan haberde bir demeci var:
    “ağrı’da rota, patika yollar, kamp yerleri bellidir.
    ağrı dağına solo tırmanış yapmaya çıkanın yanında mutlaka uyku tulumu, çadır, yiceği vardır.
    bu mevsim dağda hava elbette soğuktur.
    bir iki defa dağa çıkmakla dağcı olunmuyor.
    bilgisayar mühendisi olan bir gencin tek başına bu mevsimde ilk kez gittiği ağrı’ya solo tırmanış yapmasını anlamak mümkün değil.
    “taş düştü, buzulda kaydım ayağım kırıldı, yolumu kaybettim gibi sorunlar” çıkabilir.
    federasyon olarak ağrı dağı’na çok sayıda kış tırmanışı düzenledik.
    “donuyorum” diyene ilk kez rastladım.
    sakın bir şaka olmasın. yoksa bunun altında medyatik olma niyeti mi var?” diye konuştu.

    isterseniz demeci cümle cümle inceleyelim:
    1-”ağrı’da rota, patika yollar, kamp yerleri bellidir”
    ağrı dağında patika yollar zirveye kadar değil 4,200 metreye kadar çıkıyor. rotanın geri kalanı buz ve buzul alanları üzerinde devam ediyor. diğer taraftan isteyen her dağcı bir dağ üzerinde yeni rotalar keşfetme özgürlüğüne sahiptir. bu patikası ve kamp yerileri olmayan bölgelerden geçmeyi gerektirebilir.

    2- “ağrı dağına solo tırmanış yapmaya çıkanın yanında mutlaka uyku tulumu, çadır, yiceği vardır.”
    bu da garip bir cümle. dağcılar genellikle yanlarına uyku tulumu, çadır ve yiyecek alır. bu ağrı dağı için özel bir durum değil. bunu bir kenara bırakın, tırmanıcının kondüsyonu yerindeyse yanına hiçbirşey almamayı da tercih edebilir. ağrı dağının son etabında dağcı yanındaki malzemenin büyük bir kısmını son kampta bırakıp zirve tırmanışını daha hızlı yapmayı tercih edecektir. bu ve önceki cümle, öyle bir kamuoyu oluşturmuş vaziyette ki, haberi okuyan herhalde şöyle düşünecektir: “adam kabak gibi ortada olan rotayı kaybetmiş. zaten yanına ne uyku tulumu, ne yiyecek ne de çadır almış! e ona da böylesi müstahak!”

    3- “bu mevsim dağda hava elbette soğuktur.”
    bir önceki kamuoyundan devam edersek: “adam bu mevsimde hava koşullarını bile bilmiyor! istanbul bile buz gibi, adam ağrı dağının tepesinde… içim ürperdi.” ayrıca şunu unutmayalım bir dağcılık platformunda okuduğum kadarıyla hava durumu helikopterin havalanması için de uygun değilmiş.

    4- “bir iki defa dağa çıkmakla dağcı olunmuyor.”
    işte bu çok kilit bir cümle. yuvarlak bir cümle. sn başkan burada emre varol özelinde konuşmuyor gibi gözüküyor ancak bir sonraki cümle gerçek niyeti gösterecek. tdf başkanı emre varol’un dağcılık geçmişi hakkında söz sahibi, onu değerlendirebilecek bir insan olarak kendini konumlandırıyor. peki kaç dağa çıkmakla dağcı olunuyor? dağcılığın böyle bir ölçütü mü var? verev ki dağda kaybolan kişi bir çoban. o zaman n’olacak? kaybolunur mu, kaybolunur!

    5-”bilgisayar mühendisi olan bir gencin tek başına bu mevsimde ilk kez gittiği ağrı’ya solo tırmanış yapmasını anlamak mümkün değil.”
    bu cümledeki mantık hataları benim tampon belleğimi aşıyor! bilgisayar mühendisi bir gencin kış dağcılığı yapmasını anlamak niçin mümkün değil? birisi ya dağcı ya da bilgisayar mühendisi mi olur? dağlara solo gitmek için sosyal bilimler ya da spor akademisi mezunu mu olmak gerekmektedir. bu durumda dağcılık federasyonu eğitimlerine ya da faaliyetlerine herhalde bilgisayar mühendislerini ancak yazın dağa gidecekleri şartıyla almaktadır. ağrı dağına solo tırmanmak elbette kolay değildir, hatta uludağ’a da ya da başka herhangi bir dağınki. ancak bunu değerlendirebilecek olan yine bireyin kendisi olmalıdır. eğer olayın detayları hakkında tam bilgi sahibi olmazsak kalkıp böyle ad hominem ithamlarda bulunur, sonra rezil oluruz.

    6-”taş düştü, buzulda kaydım ayağım kırıldı, yolumu kaybettim gibi sorunlar çıkabilir.”
    burada tdf başkanı, bir önceki cümledeki mantık hatasından sıyrılır gibi. bu sefer tek başına dağa çıkmanın kendine has tehlikelerinden ve acil durumlarda meydana gelebilecek etkilerinden bahsediyor sanırım. fakat ilk cümlede söylediği “yol bellidir, kaybolunmaz” sözünü de çürütüyor. sorunlar çıkabilir. uluocak’ın söylediği gibi, “dağcılık tehlikeli biçimde yapılmaya müsait bir spordur.”

    7-”federasyon olarak ağrı dağı’na çok sayıda kış tırmanışı düzenledik. “donuyorum” diyene ilk kez rastladım.”
    e yani? varol, tırmanacaksaydı tdf ile mi tırmanmalıydı? ayrıca türkiye dağcılık federasyonu eğitimi ve/ya faaliyetleri hipotermiye karşı bağışıklı mıdır?

    8-”sakın bir şaka olmasın. yoksa bunun altında medyatik olma niyeti mi var?”
    bence bu sözün alt okuması şudur: “ağrı dağında kaybolunmaz. kimse donamaz da. ben donuyorum diyeni duymadım. tdf ile gitseydi bir problem olmayacaktı. ama kendi başına gitmeyi seçti… ” şimdi lütfen elinizi vicdanınıza koyup cevap verin, bir dağ kazası yaşanıyor. bu konuşmalar yapılırken kazazede diğer tarafta kim bilir nasıl bir ruh hali içerisinde.

    umarım yukarıdaki demeç uzun bir konuşmanın haberde çarpıcı gözüksün diye kırpılan bir kısmı ya da habercilerin çarpıtmasıdır. çünkü tdf başkanının ülke dağlarında yaşanan bu olay üzerine ötekileştirici ve azarlayıcı bir tutum içinde olması korkutucu. tdf başkanına bu sözler yakışmıyor. umarım kendisi derhal düzgün bir açıklama yapar.
    kaynak;
  • türkiye'de dağcılık sporunun başına gelmiş en kötü şeydir. bu adam teknik malzemeleri birbirine vurarak sağlamlığını anlatmaya çalışan bi adam, düşünün. o yüzden, dağda kaybolmuş ve yardım istemiş dağcılıkla ilgilenen arkadaş için de böyle saçma sapan konuşması normal bence. şaşırmadım hiç. onu başımıza getiren kader utansın.
  • 1963, çorum doğumlu eğitmen, köşe yazarı, eleştirmen. dergah dergisi mayıs sayısında emrah serbes'in müptezeller'ini eleştirmiş. yer yer hak versem de özellikle bakır'ın (kitabın ana kişisi) yazma sıkıntısını anlattığı metni, tanpınar'la kıyas etmesini manasız buldum. bununla beraber kitabı derinlikten yoksun bulması da yersizdi, zira yeraltı edebiyatı'nda farklı bir derinlik algısı var.

    yine de bakır'ın bunalımını yapay bulmasına katıldım. harbiden kardeşim, çakmak gazıyla kafa olmadan müptezel olunmuyor mu yani?
  • son yazılarından birinde, carlos maria dominquez'in kâğıt evi'ni* yorumlamış olan karar yazarı. edebiyata dair yazılarını, bilhassa kitap yorumlarını okumayı seviyorum, diğer mecralardan da takip etmeye çalışıyorum kendisini; lakin bu kitabın en can alıcı noktalarını yazıda dökmesine biraz içerledim, ah be hocam, iyi ki yazınızı kitabı okumadan önce okuyanlardan değilim, neden şöyle merak uyandıracak noktaları almadınız da okurun sayfalarda adım adım çözmesi gereken ince detayları bir spoiler uyarısı eklemeden fâş ettiniz diye gıyabında sitem ettim.*
hesabın var mı? giriş yap