• poirot'nun yakın dostu, kankası ve bir dönem ev arkadaşlığını yapmış ekürisidir. poirot bu amcaya "mon ami hastings" diye seslenir keyifli olduğu zamanlarda.

    (bkz: hercule poirot)
    (bkz: agatha christie)
    (bkz: the complete battles of hastings)
  • kızıl saçlı bayanlara karşı zaafı olan, poirot'nun gri hücre temelli çalışmasının aksine sürekli bişeyler yapma yanlısı christie karakteri
  • (bkz: east hastings)
  • poirot'nun emekli yüzbaşı ortağıdır.

    alıklığıyla meşhurdur. hayranlık duyduğu poirot'nun gözüne girmek için olmadık öneriler ve tesbitlerle daha da saçmalayıp şapşal duruma düşer. fafkat o kadar iyi niyetli o kadar saftır ki hercules poirot'nun güvenini zekasıyla olmasa da içtenliğiyle ve sempatisiyle hiç bir zaman kaybetmez.

    diğer taraftan arthur hastings, saygısını gizlemediği hercule poirot'nun ters köşeden bakmasına fırsat yaratan mümtaz asistanıdır.

    (bkz: chief inspector japp)
  • yumurta kafalı puaro'nun şapşik ekürisidir. en az, conan doyle'un kitaplarından okuduğumuz holmes'un ekürisi dr.watson kadar şabalaktır bu tip. kızıl saçlı hatunlara dibi düşer.

    evlenerek arjantin'e yerleşmiş olup ara sıra dostunu ziyarete londra'ya gelir. benim de içinde hastings'in bulunduğu a.c. romanlarına dibim düşer. yer bulduğu en güzel a.c. kitabı "the big four" (büyük dörtler) dir.
  • hercule poirot' un; hem ilk hem son vakasında yanında yer almış, iyi niyetli, saf, kadim dostudur.

    aynı zamanda agatha christie' nin sekiz adet romanında anlatıcı rolünü üstlenmiştir.

    yüzbaşı hastings' in kaleminden anlatılan bütün romanları bitirmiş birisi olarak bazı eleştirilerim de olacak saygı çerçevesi içinde.

    sanırım agatha christie bir nevi dr. watson ortaya atmayı denemiş. olmuş mu? hem evet, hem hayır.

    kendisi başlarda çok sempatik geldiği için, romanları normalde "poirot" olarak daraltarak okuyan ben, sonraları "poirot ve hastings" olarak iyice daraltıp sadece bu ikilinin olduğu kitapları okumak istedim.

    romanların anlatımı birinci tekil şahıs şeklinde olduğu için iyice kolay okunuyor. siz ne hissediyorsanız o da onu hissediyor çünkü. "ama nasıl anladın poirot?" , "buna kanıtın var mı poirot?" gibi sizin de içinden geçenleri soruyor çoğu zaman.

    ama romanları okurken kesinlikle araya bir iki hastings dışı roman sıkıştırın derim ben. benim yaptığım gibi "ooo hem poirot hem hastings varmış. dur sekiz kitabı birden yutayım ben." demeyin.

    iyidir, hoştur fakat git gide bu adamın ayarsız saflığı sinir bozmaya başlıyor. adamın saçma argümanları o kadar sıklıkta kendini tekrar ediyor ve can sıkıcı olmaya başlıyor ki...

    " ama poirot, o bir doktor, doktor neden hastasını öldürsün ki? o yapmış olamaz, saçmalıyorsun." gibi, saflığın itici versiyonu olan yorumlarının çokluğu poirot'u kitapta, beni de kitap elimde çileden çıkartır.

    ne gerek var yani? hayır karakter yaşını başını almış bir yüzbaşı. bacak kadar çocuk sorsa bu soruyu, anlarım. hayır yani bir de poirot ile dünyanın olayını yaşamış adamsın.

    verdiğim örnek bir anda aklıma gelen sembolik bir cümledir sadece. kitapları okuyanlar zaten ne demek istediğimi anlamıştır.

    kısacası, bu tarz hareketleri ile bir süre sonra sıkar.

    dr. watson böyle -yani en azından bu derece- bir karakter değildi benim hatırladığım kadarıyla. holmes kadar olmasa da doktorun kafası çalışırdı.

    her şeye rağmen, sadakati ve iyi kalbi ile arthur hastings' e saygımız tamdır.
  • poirot'un kurnazlığı ile hastings'in saflığı tezat oluşturur. zaten agatha christie de bu tezattan hoşlandığı için bu karakteri eklemiştir romanlarına.
hesabın var mı? giriş yap