• (bkz: barbie)
  • rosina kisisi sayesinde tanidigim hatun kisi. her gordugumde bir seyler atistiriyor olmasina ragmen kilosunun benim yarim kadar olmasi dehsete dusurur beni.

    gecenin bir vakti cay esliginde insani korkuya salan hikayeler anlatmasi yok mu perisan eder insani.

    ah unutmadan, sekip zicrar, donup ziplar bu hanimefendi meslek icabi*.
  • barbie bebek gibi diye tabir edilebilen bir sıfat olarak kullanılabilen sözcük öbeği
  • bu oyuncaklar, küçük yaşta duruma göre kıyafet seçebilme yeteneğini geliştirmek için pratik yapma aracıdır.

    bir barbie bebek için ne kadar kıyafet alırsanız alın, yetmez. çünkü o gerçek bir kadındır. aerobiğe giderken taytını, koşuya giderken eşofman ve bandanasını, alışverişe giderken pardesüsünü, yemeğe giderken kürkünü, dansa giderken fırfırlı etekini ve dantelli çorapını* giymezse, bu oyunun ne anlamı kalır? 6 yaşımda kullanmama izin verilen bir elle çalışan dikiş makinesi sayesinde, artık kumaşlardan, 7 bebeğime yüzlerce kıyafet diktiğimi hatırlıyorum.

    bu oyunlarla büyüyen dişi bireyin önünde iki seçenek vardır:
    ya bunu meslek haline getirecek ve en kötü ihtimalle mahalle terzisi, en iyi ihtimalle kostüm tasarımcısı ya da modacı falan olacak; ya da bunu hayat amacı haline getirecek ve kendisi bir barbie bebek olacaktır.
  • bu bebeklerin erkek olanları ise amerika'nın türk erkeklerine attığı en büyük kazıklardan biridir. uzun araştırmalardan sonra adlarının paul ve ken olduğu saptanmış bu iki (afedersiniz fakat) lavuk sarı saçlı mavi gözlü ve siyah saçlı siyah gözlü olmak üzere iki halde, taş gibi bir vücutla ve bilimum giysiyle, arabayla, sörf tahtasıyla satılmaktadır. lavuk olmalarının nedeni ise her ne kadar orjinalleri 15 cm boyunda ve plastik olsa da bilinçaltına bir ideal erkek imgesi yerleştirmeleridir. çocukken paul ile ken ile zaman geçiren, sörf tahtalarını ayaklarındaki yuvarlak boşluklara oturtup o sahil benim şu sahil senin dalgaların üzerinde kah düşüren kah kaldıran, cicili bicili elbiseler giydiren, onları pek lüks kırmızı spor arabanın sol koltuğuna oturtup barbieyi de sağ koltuğa oturtan zihniyet elbet murat 131'e binmek istemeyecek, elbet belgrad ormanında piknik yapmayı reddedecektir. hatta öyle ki bir çocuğun gelişimi için son derece mühim bir oyun olan doktorculuk oynamayı bile engellemektedir bunlar. zira, "haydi doktorculuk" oynayalım dendiğinde bir elindeki paul'e bir de karşısındaki osman'a bakan şahsın cevabı elbette olumsuz olacaktır...

    (bkz: yüzeysel analiz)
  • (bkz: harbi bebek)
  • kanımca tikky kızların arasında solaryum ve sarı saçın popüler olma sebebidir bu bebekler. küçüklükte sürekli, genellikle yanık tenli ve platin sarısı saçlı olan "barbie"nin güzel olduğu aşılanan kızlarımız güzel=barbie diyerek yollarına devam edip bu formatlarını kazanmaktadırlar.
    (bkz: fikir kudurması)
  • bizimkilere aldırmak için delirdiğim oyuncak.

    ben de istedim bu bebekten. insan gibi söyledim bizimkilere. barbie alın bana dedim. tamam dediler beklettiler beni hep. e noldu? 900 lü hattan postayla eve getirttim ben de. iyi mi oldu şimdi? bir sürü telefon parası ödediler.

    ben naptım o bebekle? bütün gün dizlerini kollarını kıvırıyordum. o zaman ilginç bir şeydi bu. kolu bacağı kıvrılabilen bebek. başka da bir şekilde oynayamadım. ne işi var koskoca barbie'nin ev gezmesinde. barbie ler mama da yemez. öyle oturuyordu bütün gün.
  • en unlu satilik kadin.
  • sokakta bulunan kızların birçoğudur barbie bebek. bari birisine benzemeye çalışıyorsun ünlü bir hanım kızımıza benze. gidip oyuncak bebeğe benzemeye çalışırsan tıpkkı oyuncak gibi kolun bacağın kırılır.
    ayrıca bu kızlarımız çok çirkin. normalde güzeller fakat o saçlar, dudaklar, küpeler, kolyeler, elbiseler derken son derece itici olmaktalar.
hesabın var mı? giriş yap