• bilinçli duruma veya şuurlu hale gelmek.
  • merak etmiyor değilim
    çocukluğun saflığımı yoksa acımasızlığımı daha baskın hayatlarımızda
    kendini bilmezken bembeyaz bir bulutu andıran insan ruhu ,azcık bilinçlenmeye ,bi kaç abuk sabuk heceyle konuşur gibi yapmaya başlasın anında bir yağmur bulutuna dönüveriyor.
    ahmak ıslatan gibi, hiç beklenmedik bir anda beklenmedik bir yerinden vuruveriyor.
    elinde minik bir sapan sivri sivri taşları yuvarlıyor birbiri ardına
    başın,gözün artık nereye denk gelirse
  • bu dünyaya 1- deneyimlemeye, 2- daha fazla bilir hale gelip öyle ölmeye geliyoruz. daha fazla bilmek, deneyimlemek hep bir eğitim, bilinçlenme* çağrışımı sağlıyor. ölümün kesinliğine karşın bu yaşam eğilimi, 'yoksa ölüm ölüm değil mi,' sorgusu şüphesi üretiyor. aksi, "ölüm sondur ve yokluktur" sopsomut şekilde kanıtlı bile olsa bu yol bunu hissettiriyor. dolayısıyla ruhsal gerçek halini alıyor.

    (bkz: bilinç/@ibisile)
    (bkz: gözü açılmak)
    (bkz: maymun gözünü açtı)
  • neyi neden yapıyor olduğunuzun cevabını verebiliyor, açıklama getirebiliyor olmak, farkındalığın yükselmesi ve perdelerin kalkması. olgunlaşmanın acılı, sancılı, fakat bir o kadar leziz yolu.

    giyinmeyi bilmediğim zamanları hatırlıyorum; bazı parçaları alıp giyince hiç sevmeyişimi, bir kenara atışımı, beni nasıl çirkinleştirdiklerini... kimi renkler vardı ki, imkânı yok gitmiyordu bana. insanların "aaa bak ne güzel olmuşsun! neydi o öyle hep siyah siyah?" demeleri de para etmiyordu. rengin kendisiyle bir alıp veremediğim yoktu; bende güzel durmuyordu. birbirimizin anlamını yok ediyorduk karşılıklı.

    şimdiyse öyle bir hâle geldim ki; 3 katlı ve koleksiyonu zengin bir mağazadan hiçbir şey alamadan çıkabiliyorum. "hayır aradığım bu değil, bunun dokusunu sevmedim, şu detay ucuz görünüyor, şu çok ince, bu çok kalın, hayır onun üstünde sloganvari yazılar var, yazılı giyinmek tarzım değil, etiketler benlik değil" vs. vs.

    ama bu kötü bir şey mi? asla. bana yakışmayan tek bir parça yok dolabımda artık. kenara itelediğim, sevmediğim hiçbir şey yok. kişinin bedeni ve kişiliğine yakışanı bulup giymesi, özgüven arttıran ve iyi hissettiren şeylerden. varsın alışveriş sıkıcı gelsin. her şeyin bir bedeli var.

    yine insanlarla ilişkilerde de evriliyor tutumunuz. içine kapanık bir ergenken "keşke daha çok arkadaşım olsa" dediğiniz zamanları hatırlayıp o ergene acıyorsunuz boşa üzülmüş olduğu için. oysa şimdi soruların cevabı var;

    "insanlar yok, neden? çünkü böyle iyiyim. çünkü kendimle mutluyum. kendini hiç geliştirmeyip eş, çocuk goygoyu ve dedikodudan başka konuşacak konusu olmayan insanlarla neyi paylaşayım? benim anlatacaklarım onlara uymaz, onlarınkiler ise beni aşağı çeker. bu konuşmalar iki tarafa da bir şey katmaz. bense eleştiriden, tartışmadan dahi keyif alayım, bir şeyler öğreneyim isterim"

    gibi mesela.

    mümkün olsa da, bilinçli olmanın verdiği hazzı kelimelerle ifade edebilsem. çocuklara ısrarla bir seferde "onlar çocuk" diyerek yedirilmeye çalışılan 1'den fazla sayıda, üstelik dandik şekerlemeyi engellemek istiyorum, uzun uzadıya açıklama yapmaktan kaçıyorum, zihnimde teyakkuza geçmiş, yorulmuş pankreasları canlandırıp dehşete düşüyorum ve insanlara anlamadıkları için gözlerimi belertiyorum diye "sen normal değilsin" sözünü işitmenin; hiç kendimi savunmayla uğraşamayıp acı acı gülümsemenin verdiği o yapayalnızlık, yabancılık hissini bir tarif edebilsem mesela. veya işlerimi yaparken kimseden yardım istemiyor, anlatmıyor, sızlanmıyor ve hâllediyorum diye -bilinçlenmenin doğal sonuçları- hayretlerle karşılanmamı bir türlü anlayamıyor oluşumu çizebilsem.

    derin bir fiil bilinçlenmek. vardığınız yerde sizden başkası olmuyor. evet biliyorsunuz, hiç de olağanüstü değilsiniz. insansınız ve bütün canlılarınkinden daha gelişmiş bir beyniniz var. hepsi bu. siz bir şey yapmıyorsunuz bile çoğu zaman belki. belki iyi biri olarak bile tanımlayamıyorsunuz kendinizi, iyi ve kötü yok da, düşünen/düşünmeyen ayrımı var size göre; sizin de bildiğiniz tek şey düşünmek. kötü fiillerde bulunamıyorsunuz çünkü düşünüyorsunuz; kötü fiil yaptığınız kişiye ayrı, vicdanınız yoluyla size ayrı zarar verecek. yapmıyorsunuz. iyi misiniz? sonuç olarak evet. bütüne bakınca ise farkınız her şeyi düşünüyor, her şeyi sorguluyor oluşunuz. körü körüne inanamıyor, insanların anladığı şekilde aşık bile olamıyorsunuz (tasavvuf anlamı müstesna, burada fani dilimize onu dolayıp alçaltmıyoruz). aşk bir nevi körlüktür zira. yüksek bilinçle isteseniz de kör olamaz, olsa olsa sağlam şekilde seversiniz.

    derinleşirsiniz, kendi kuyularınıza ine çıka olgunlaşırsınız. iradeniz dışında katlanmak durumunda kaldığınız laf kalabalıkları boynunuza kement takılmış gibi boğar, sıkar artık, can atarsınız kalenize dönmeye.

    açmaz içinizi kimin kimle ne yaptığı. yeriniz çok uzaklardadır.
  • ilk adımı bilinçsiz olduğunu kabul etmektir.
  • kişinin kendisini, çevresini anlamasına yardımcı olan bilgilerin anlıksal olarak biçimlenmesini ifade eden kavram.

    eylemlerimizin ve duygularımızın derin güdüleri konusundaki bilinçlenme, bizi sadece komplekslerden ve ruhsal sorunlardan kurtarmakla kalmaz; aynı zamanda önyargıların ürünü olan kör tepkilerden sıyrılmamıza da neden olur. bu durum, bağımsız bir anlayışı benimseyeceğimiz için sağlam bir kişilik geliştirmemizin de önünü açar.

    bilinçlenmeyi mantık açısından irdelediğimizde ise, bilmeksizin ne olduğumuzun ve ne yaptığımızın "tanınması" anlamına gelir. hemen hemen tüm iç düşünmelerimiz bir bilinçlenme şeklindedir.

    diğer yandan bilinçlenme, "bilgilenme"ye karşıttır. çünkü "bilgilenme" kendi kendimize değil, dış nesnelere yönelir ve bilimsel bulguyu karakterlendirir.
hesabın var mı? giriş yap