*

  • 1960'larin ikinci yarisinda kurulmus plak sirketi.
    sahibi hilmi coskun'dur. 250'den fazla farkli sarkiciya plak yaptilar, ancak firmanin agir toplari sukran ay ve suat sayindi.

    80'lerden beri yeni produksiyon yapmayan firma eski plaklardan derleme albumler yayinlamaktadir. ancak bu toplama albumlerin buyuk cogunlugu 86'dan once ciktigi icin tekrar telif odeyip cd olarak basmak yerine eski kasetleri yeniden cikarmayi tercih ettiklerinden dolayi ayla dikmen, kamuran akkor, ayla algan gibi sarkicilari temiz kayitlarla dinlemek mumkun olmamaktadir.
  • hayatımda karşılaştığım en güzel tesadüflerden birine sebebiyet veren; bir zamanlar fırtınalar gibi eserken şimdi eskisi gibi olmayan, biraz değişen plak firması.

    entry'ye bahis olan konuya gelmeden evvel, kendilerinden kısaca bir bahsedelim ki türk müziği için önemli bir yer kaplayan coşkun plak'ın serüvenini, temel taşları ile öğrenmiş olalım. kendi internet sitelerinde yer alan bilgilerden derleyeceğim bu arada söylediklerimi, başlıca kaynağım bu olacak yani; peşin notumu düşeyim.

    sevgili suser'lar, hikâye, 1950'lerin sonuna doğru kapalıçarşı'da taş plak satmaya başlayan hilmi coşkun ile başlıyor. o dönemlerde hilmi abi, "param olsa da ben alsam!" ya da " taş plağın en taşı burada!"* veya "dönemin bütün meşhurları bunları dinliyor!" gibi teşvik cümleleri ile ekmeğinin peşindeyken, takvimler 1963 yılını işaret ettiğinde, yapımcı olmayı düşünüyor ve amblem olarak kanaryayı seçtiği, pembeli beyazlı plakları ile hafızamıza kazınan coşkun plak firmasını, dinleyicilerin karşısına çıkartıyor. ilk sanatçısı ise, çapkın'ı ile tanıdığımız baki çallıoğlu (bu eserin youtube videosunun başka bir firma adına yüklenmesi ise oldukça ironik). evet, candan erçetin'in çapkın'ı bu, doğru duyuyorsunuz.

    kuruluşu takip eden ve dolu dolu yaşanan üç yıl neticesinde, coşkun plak iyice büyüyor; tüm bireyleri ile birlikte, 2+1 evden 3+1 eve geçmeye karar veriyor. sonrasında, o zamanlar şimdiki gibi popüler olmayan ve hepi topu birkaç müzik firmasının yer aldığı doğubank'ta alıyor soluğu. evet, o doğubank, hani elektronik ihtiyaçlarınız için koşa koşa gittiğinizden bahsediyorum. ancak hikâyemizin dönüm noktası ve bu entry'nin yazılma sebebi, şükran ay'ın 1967'de çıkan ve ortalığı epeyce kasıp kavuran, hani söz vermiştin bana içmeyecektin ile bıçak yarası değil yürek yarası (neyse ki bu doğru kanalda) şarkılarını içeren 45'liği sonrasında şirketin, kendi üretimine karar vermesi ve bu üretim için fabrikasını kurmaya niyetlenmesi oluyor. hilmi abi'nin işlerle birlikte görüşünü ne denli büyüttüğünü ise şöyle örnekleyeyim size.

    şükran ay'ın plağı o kadar fazla talep ediliyor ki, artık mevcut üteticiler, üretimi karşılayamıyor. hilmi coşkun ne yapacağını düşünürken, "üretimi neden biz yapmıyoruz ki?" diye bir fikir atılıyor ortaya. bu fikir, hilmi abi'nin kafasına fazlasıyla yatıyor. 1968 yılında faaliyete geçen fabrika içinse, o dönem istanbul il sınırları içerisinde pek göze batmayan bir yer seçiliyor: şimdiki gaziosmanpaşa, o zamanki adıyla taşlıtarla. ilçenin, hâlâ yerleşimin bulunduğu ve 90'larda cd üretimi sona erene dek fabrikasına ev sahipliği yapan küçükköy semti, fabrikanın yükseldiği yer oluyor. burada açılan plak fabrikası, 60'ların sonundan itibaren türkiye'nin en büyük plak üretim tesisi hâline geldiği gibi, harici firmalara da bolca plak üretiyor ve zamanla, ürettiği materyali değiştirse bile, az önce de bahsettiğim gibi faaliyetlerine devam ediyor.

    ismi, firma ile birlikte anılacak kadar işbirliği yapan değerli şükran ay'ın, sadece coşkun plak etiketi ile çıkardığı plak sayısı, 200'ün üzerinde bugünkü kayıtlara göre. keza firma, birçok farklı türde, 3000'den fazla albüm yayınlamış bu zamana dek, kendi belirttikleri değerlere göre. bu albümler sayesinde, hem hâli hazırda herkesçe tanınan sanatçıları müzikseverlere ulaştırmışlar hem de müzikseverlere ulaşmak isteyen nice gençlerin elinden tutmuşlar.

    şükran ay ile gelen başarı, firmanın statüsünü de değiştiriyor zamanla tabii. bir şahıs firması olan coşkun plak, 70'lerin başında birkaç büyük adım atıyor. ilk olarak, 1971 yılında, 'coşkun plak sanayi ve ticaret ltd. şti.' olarak değiştiriyor ismini ve daha kurumsal bir yapıya bürünüyor. ardından, 1973 yılında, ingiltere merkezli ve gramofona bakan köpek logosu ile tanıdığımız his master's voice ya da burada bildiğimiz adıyla sahibinin sesi firmasının isim haklarını satın alıyor ve uluslararası arenaya açılıyor. sahibinin sesi'ni uzun uzun anlatmama gerek yok sanırım, müzikle ilgisi olan hemen herkesin logosunu en az bir kez gördüğünü düşündüğüm bu firma, yıllar boyu; zeki müren, münir nurettin selçuk, perihan altındağ, celal ince, mualla mukadder, gönül akkor, celal güzelses, ahmet sezgin, nida tüfekçi, abdullah yüce, berkant, selçuk ural, ertan anapa gibi birçok önemli ismin insanlara ulaşmasına yardımcı olmuş.

    keza zeki müren'in dost bildiklerim'i (bkz: #97296470), müzeyyen senar'ın yüzden fazla eseri, ayla dikmen'in ne yazık ki havuçlu tarçınlı kek ile anılan anlamazdın'ı, barış manço'nun dağlar dağlar'ı ve kızılcıklar oldu mu'su, şenay'ın hayat bayram olsa'sı, metin ersoy'un bu gemide ben de olsaydım'ı, sezen aksu'nun gülümse albümü, safiye ayla'nın çile bülbülüm çile'si, nigar uluerer'in bir ihtimal daha var'ı, ayla algan'ın koca öküz'ü, mustafa kandıralı'nın oyun havaları plakları ve fikret kızılok'un, edip akbayram'ın, moğollar'ın birçok plağı da coşkun plak etiketi ile yayınlanıyor yıllar boyu.

    60'lardaki kuruluşu sonrası hâlâ faaliyetlerini sürdüren ve muhtelif cd'lerde, kasetlerde bugün bile görebileceğimiz ancak günümüze dek üç kez el değiştiren coşkun plak, arşivindeki kayıtları mevcut formatlara çevirmeye, süregelen çalışmaları neticesinde devam ediyor. ancak, sürekli değişen ve gelişen müzik endüstrisine dair içerisinde bulundukları durumu da, dilerseniz kendi sözleri ile size aktararak bilgi faslına bir son verelim: "bu çalışmalarımız sırasında sanatçı ve telif ücretlerini kuruşuna kadar ödemeye hassasiyet gösterdiğimiz halde, bazı eser sahiplerinin ve mirasçılarının yersiz memnuniyetsizlikleri sonucu lüzumsuz hukuki süreçler içerisine çekilmekteyiz. bu olumsuz gelişmelerle huzursuz olsak da çalışmalarımıza müteşekkir kalan birçok sanatçımız ve müziksever sayesinde de mutlu oluyor, kendilerine anlayışları, sanata olan duyarlılıkları ve duruşlarından dolayı bu vesileyle takdir ve teşekkürlerimizi sunuyoruz."

    bu uzuun girizgâh sonrasında, eğer unutmadıysanız, entry'nin girişindeki tatlı tesadüfe değineceğim şimdi de.

    bir ay kadar evvel, yine nostalji damarımın tuttuğu bir akşam, hakkında girdiğim entry'nin de büyük teşvikleriyle, vesikalı yarim'e gitti aklım. her zamanki gibi keyif alarak, hemen hemen tüm repliklerini oyuncularından önce söyleyerek yine filmi tamamladım; sabiha'yla birlikte manavdan ve o dünyadan ben de uzaklaştım giderek. filme beni koşturan ve az buçuk ne anlama geldiğini de gösteren, değerli sözlük suser'larının takdiri ile debe'ye giren entry de şuydu: (#96006914) sizlere ileteyim.

    filmi izlememi takip eden günlerde, yine hakkında birkaç kelime kaleme aldığım (#96475662) kalbimi kıra kıra düştü aklıma. arşivi şöyle bir karıştırdım, hafızamın beni yanıltmadığı üzere, filmdeki hâliden çok azıcık değişmiş olan kaydı çıktı karşıma. özenle zarfından çıkardım, yerine yerleştirip iğneyi üzerine oturttum usulca. şükran ay bana seslenirken, hem hikâye hem senaryo, gözümün önünden geçti, hem film şeridi hem kitap sayfası gibi.

    birkaç kez dinledim, tadına da tam varmadan hoparlörü kapattım zaten. 45'likten dinleniyor yahu, sabaha kadar replay tuşuna basacak hâlim yok, değil mi?! her zaman ulaşılamıyor oluşu, sınırlı yüz vermesi mutlu ediyor bu meretin de. kendisine erişebilmek için zaman yaratmak, tüm koşulları uygun hâle getirmek, ruhen hazır olmak gerekiyor; 33 ya da 45 yazan butonlara basabilmek için. her neyse, şarkı sona erince, zarfına yerleştirmek adına plağı kaldırdım yerinden, itinayla firmanın zarfına yerleştirdim ama gözüme, daha önce dikkat etmediğim bir not çarptı: "türkiye'nin en üstün ve kaliteli plâk fabrikası olan coşkun plâk fabrikasında imâl edilmiştir. küçükköy-ist. 21 62 01."

    kalakaldım bir anda... filmin, 1968 yılına ait olduğunu biliyordum ve bu, yarım asır demekti. hemen teyit ettim birkaç yerden ve bir dostumdan, plak da 1969 yılında basılmış; küçükköy'de, taşlıtarla'da! daha önce defalarca dinlediğim coşkun plak ürünleri, bu fabrikanın tedrisatından geçmiş meğer.

    bir bebek olarak ilk geldiğim ev, çocukluğumun geçtiği sokaklar, ilk gençliğimi harcadığım kaldırımlar, her bir köşesini ezbere bildiğim ve hâlâ hayata katıldığım yer olan küçükköy; yıllar evvelinde insanlara ulaşan ve bugün, özenerek koruduğum birçok değerli hazinemin doğduğu yermiş aslında...

    satın aldığımız ya da elimize geçen herhangi bir şeyde, illaki bir plak olmak zorunda değil, kitap veya benzeri, tarihi değeri olan nesnelerde taşınan tarih, hepimizi cebzediyor genelde. üzerlerinde taşıdıkları yaşanmışlık, bize tecrübe getiriyor, dinlerken ya da okurken veya hayatımıza herhangi bir şekilde dâhil olurken. sahip oldukları anılar, bizim belleğimize de kazınıyor, aşılama yöntemi ile ürün veren ağaçlar gibi.

    en sevdiğim türk filminden yadigâr kalan bu şarkı, tam yarım asır sonra, başladığı yere geri dönmüş; kalakaldığım anda fark ediyorum. hâlinden hiç şikâyet etmeden, yaptığı yolculuğun ve dokunduğu hayatların ardından baba evine geri dönmüş. aynı anda hem yeni hem eski hatıralarıyla, anlatacağı onca hikâyeyle, görmeyi umduğu yepyeni öykülerle geri dönmüş.

    not: bu kadar kelimeyi bir araya getirmeme vesile olan o plak zarfını da şuraya iliştireyim sizler için.
hesabın var mı? giriş yap