• -- mevzuya hasbelkader bir giriş niteliği taşıyor bu entiri. --

    creatio ex nihilo 'da demiştim ki; "creatio ex nihilo hikayesinin tevrat, incil ve kuran ı kerim'de ortak olması, ibrahim'in tanrı ve din algısı gereğince makuldur, zira tek tanrılı inanç sistemi, kötülük dünyanın güzelliği için zorunludur ifadesini doğurur. bu şu nihil'den yaratım'ın (creatio) kaçınılmaz sonucudur." (bkz: #11015222) yani anlaşıldığı kadarıyla; ya da benim özellikle üzerinde durmak istediğim kadarıyla; kötülük problemi (yani latincesiyle malitia) bütünüyle creatio ex nihilo'nun yani hz ibrahim 'in tek tanrılı dininin evren anlayışının evrenle birlikte yarattığı bir sorunudur. bunu ben kısaca; "evreni hiçten yaratan ilahi kudretin iyi ile kötüyü belirleyip, kullarına 'madem ben yarattım, iyi ile kötüyü ben belirlerim buna sen uyarsın' demesidir." benim kısalta kısalta bu hale getirdiğim bu özet, dogmatik bir yapıyı gerektirir. tek tanrının olduğu üç semavi dinde de dogmatiklik işte bu yolla creatio ex nihilo 'ya bağlanır, onun sonucu haline gelir. tabi "madem tanrı her şeyden sorumlı, o halde kötülüğün kaynağı nerededir?" sorusu ise şimdi benim creatio continua'da işlemeyeceğim, creatio ex nihilo 'nun ya da kötülük dünyanın güzelliği için zorunludur ifadesinin konusudur. benim bu başlıkta asıl söylemek istediklerime geçmeden önce bunları belirtmem farzdı, zira günümüzde çok büyük bir çoğunluk hiçten yaratıma inanıyor ve tek tanrılı dinin sadık veya sadık değil (pius) birer mensubudur. şüpheler elbette ki vardır evren oluşumyla alakalı olarak, ama bu şüpheler yaygın kanaatleri bastırabilecek ölçüde değildir.

    yeni çağ din dışı avrupa'sında ve rönesans'ta (kimilerine göre xiv. kimilerine göreyse xvii. yy.'da başlayan, ernst cassirer, edouard jeauneau gibi düşünürlere göre - ki ben de farklı düşünmüyorum- orta çağ'a epistemoloji ve ontoloji bağlamında borçlu, hatta faruk akyol hocamıza göreyse, gelmiş geçmiş en entelektüel akademilerin bulunduğu orta çağ'ın yakınından bile geçmeyen) uyanan insan (bkz: yeni çağ felsefesi) adım adım descartes'çı şüpheyi önce "varlık nedir?" sorusundan "varlığa yönelen ben kimim?" sorusuyla hazmedip, kantçı bir bakışla "varlığa yönelen ben bunu nasıl yapıyorum?" sorusundan hareketle, evre evre mekanik-bilim'i geliştirmiştir. o mekanik-bilim, marx'ın darwin'den evrim teorisini, kant'tan transandantal işleyişi borç almasıyla insanlığın sermayeciliğe ulaşmasına sebep olmuştur. bunun sonucu insani - ahlaki değerlerin yok olduğu (yanlış anlaşılmasın, adım adım değişen yeni dünyanın kendi insani değerleri belki de buhranları vardır. benim kastettiğim kilisenin değer yargıları ve modern dünyaya kadar ulaşagelen felsefe akımlarının ahlak pratiğine yönelik söylemleridir. örneğin; epikurosçu "az'la yetinme" bilgeliği gibi.) ve seri üretim'le birlikte insanın bilgelikten ziyade, daha konforlu bir yaşam için yaşama arzusuna hapsolması, ortadan kalkmış olan, insanı bilgeliğe veya ibrahim'in tanrısına götüren değerlerin yerine artı değer'in hakim olmasıyla, o hapis yaşamın şöyle bir etkisi olması kaçınılmazdı; felsefenin insana dair en nadide soru(n)ları olan "ben kimim? ben nereden geldim? evren nereden geldi?" 'ye kilisenin veya hz muhammet'in cevaplarının da etkisini yitirmesi ve ardından creatio ex nihilo 'nun yerine tıpkı pagan ilkçağında hakim görüş olan creatio continua'nın insanın gündemine sağlam bir biçimde yeniden girmesi, hatta kimi bilim çevrelerinin creatio ex nihilo'ya kayan görüşleri hurafe ve saçmalık olarak nitelemesi mevzubahistir. bu yolculuk, descartes'ın sonunda tanrıya bile uyguladığı; şüphesiyle başlamıştır.

    unutmamalı ki şüphe, pers mitolojisinde kötülüğün kaynağıdır. dünya iyi bir yerken, zerdüştlük'teki ahura mazda'nın aydınlık ve ışık tanrısı olarak (bkz: #655444) iyi ve tek olması, hiç bir kötülükten sorumlu olmaması (bkz: #4321223) söz konusuydu. yani kötülüğün olmadığı bir dünya, böyle bir dünyada bir şey asla yoktur. o olmayan şey "şüphe"dir. iyilikten şüphe etmemek, iyiliğin bekaasını sağlar, varlıksal dayanağıdır. ama ne zamanki bu iyilikten şüphe duyuluyor, verilen kurbanların işe yaramadığı düşünülüyor, işte o zaman angra mainyu ahura mazda'dan doğuyor; yani karanlık ve kötülük kendini gösteriyor. işte pers mitolojisinde olduğu gibi; 'tanrının evreni hiçten yaratmadığı hatta tanrı diy bir yaratıcının bile olmadığı' düşüncesi çok doğal bir şekilde ibrahim'in creatio ex nihilo'yu savunan dinlerinin kabul edemediği bir şeydir; yani pers mitolojisinde angra mainyu 'ya benzeyen bir gücün insanların kafasını bulandırmasıdır onlara göre; yani şeytancadır. bu niteleme, dinlerin varlıklarının garantisidir.

    seçimde mağlup olmuş baskınoranvari konuşursak; bahsedilen dinlerin ezberini bozan bir evren düşüncesi söz konusudur: "creatio continua" yani türkçesiyle "sürekli yaratım", "devinim". oysa ilk ezberi bozulan hiç'ten yaratım düşüncesi değildir, zamanında pagan roma'sında ilk hiristiyanların, daha hiristiyanlığın ilk palazlandığı yıllarda yakıp yıktıkları pagan tapınakları (tarihçi edward gibbon bunu tarihin gördüğü en büyük yıkımlardan, kültür vandallıklarından biri sayar, şu entirimde bahsetmiştim bundan: #10102459) aynı zamanda bu başlıkta incelediğimiz "sürekli yaratım" inancının ezberinin bozulmuşluğunu da gösteren tarihi resimlerdir. yani insanlığın baskın kabullerinin terazisi bir bu kefede bir diğer kefede ağırlık kazanmaktadır. (sadece evrenin oluşumu konusunda değil, her konuda) bir aletheia galip gelmektedir, bir doxa. aletheia'dan creatio continua'ya dair pozitif çıkarımlarda bulunan modern bilim anlayışının yukarıda çizdiğim resimdeki köklerinin, sebeplerinin, izlediği yolların dökümü aslında başa dönüşü göstermektedir yani.

    şimdi gelelim creatio continua'ya dair yunan filozoflarından bildirilere;

    * homeros - hesiodos 'un evrenin doğuşu üzerine anlayışları:
    (bkz: evren/@jimi the kewl) (bkz: theogonia/@jimi the kewl) (bkz: pandora/@jimi the kewl)

    * thales 'e göre evren şöyle işler; -aristoteles'in bildirdiğine göre;- ilk felsefeyle uğraşanlardan thales de diğerleri gibi bütün nesnelerin ilk temelinin bir madde olduğunu düşünüyordu. ona göe bu madde suydu. bütün şeyler ondan çıkar, ilk olarak meydana gelir ve yok olarak sonunda ona döner. temel varlık olduğu gibi kalır, yalnız halleri değişir. yani su var olanların ilk başlangıcı olduğundan, bundan dolayı bu şekildeki yaradılış, olduğu gibi kaldığından hiçbir şey meydana gelmez, hiçbir şey yok olmaz. yani sürekli bir yaratım söz konusudur, işleyen ise devinimdir. bununla birlikte thales'e göre; her şey tanrılarla (daimonlarla) doludur.

    * anaksimandros'a göre evren şöyle işler; mitolojik düşünüş zamanların ve kuşakların birbirini kovalayışına, dünyanın meydana gelişine çevrilmiştir. ancak anaksimandros hem thales'ten farklı olarak belli bir özden deil, sınırsız olan apeiron'dan hareket ediyor, böylelikle mitos düşünürlerden farklı olarak bizim substantia algılayışımıza yaklaşıyor. sınırsız şey, sonsuzluğa uzanıyor. sonsuz, öncesiz ve bitimsiz maddenin sonsuz olarak yeniden kendine kendisinden şekil verdiği ileri sürülüyor. walther kranz'ın antik felsefe'sinde (çev. suat yakup baydur, sosyal yayınlar) bu hususta goethe'nin mephisto'sundan alıntı yapılıyor: "doğan her şey ölmeye mahkumdur." var olan nesnelerin başlangıcı apeiron'dur demiştik. var olanlar nelerden meydana gelmişlerse, zorunlu olarak yok olup onlara dönerler, apeiron yaşlanmaz, ölmez, yok olmaz. soğukla sıcak öncesizlikten beri vardır, meydana geliş asla bitmez.

    * ksenophanes'e atfedilen doğa ve alay şiirleri adlı eserinde; "hepimiz topraktan ve sudan doğduk zira. topraktan gelir bütün şeyler ve toprağa döner sonunda. kaynağıdır deniz suyun, kaynağıdır yelin. ne bulutlar olurdu zira, büyük pontos olmasa, ne ırmakların akıntısı, ne de gökten yağan su, fakat büyük pontos'dur doğurtucusu bulutlarla yellerin ve nehirlerin. (w. kranz, a.g.e.)

    * herakleitos'a göre ise devinim temel hususlardan biridir;

    "her zaman var olsa da logos
    insanlar kavrayamıyorlar onu
    duymadan önce de
    bir kez duyduktan sonra da.
    ..

    her şey bu logos'a göre
    olup bitse de
    insanlar
    hiçbir şey yaşamamış gibiler.
    ..

    beni değil
    logos'u dinlemek bilgelik

    uyuşmak
    her şeyin
    bir olduğunda
    ..

    bilmezler ki
    nasıl uyuşur karşıtlar

    uyumu
    karşıt
    gerilimlerin

    yay ile lir gibi
    ..

    bütündür karşıtlar
    bütün değil

    birbirlerini
    çekip
    iterek

    uyumludur
    uyumsuz

    bir her şeyden
    doğar

    her şeyi
    bir'den.
    .."

    ayrıca şu başlıklar da gözden geçirilmeli: inen ve cikan yol bir ve aynidir, güneş her gün yenidir, cemberin cevresinde baslangic ve son ortaktir, herakleitos 'un tanrı olması

    tabi örnek doktrinler çoğaltılabilir ben şimdilik bunlarla yetinerek, bir şeyi hatırlatmadan geçmeyeyim, hiristiyanlık üzerine kafa yormuş kimi adamlara göre; creatio continua, creatio ex nihilo ile çelişmez. özellikle de doğu ortodoks geleneği 'ne göre bu böyledir. bu da başka bir entirinin konusu olsun.
hesabın var mı? giriş yap