• plaza-site-alışveriş merkezi üçgeninde sıkışmış hayatları anlatan, hakan bıçakçı'nın yakın bir zamanda çıkacak olan distopya romanı.
  • bugünkü radikal 2'de kendisiyle yapılmış bir röpü var. çok güzel şeyler söylüyor bizim nanik hayatımız hakkında
  • bugün okumaya başladığım, hatta birkaç hafta evvel gerçekleşen bir bookserf etkinliğinde birkaç kuplesini önden dinleme şansına eriştiğim hakan bıçakçı romanı. romanın ana karakteri ile ismimin aynı olması da ilginç bir tesadüf oldu, neyse ki benzeşmiyoruz.

    edit: hiç beğenmedim, sonunu zor getirdim.
  • kitabı okuduktan sonra aklımda şu soru belirdi. 'bir adam bir kadını nasıl bu kadar iyi tanıyabilir?' velhasıl okunacak listesinin içinde olması gereken bir roman.
  • henüz edinip okumadığım kitap. fakat şöyle bir çelişki içerisindeyim. iletişim yayınlarının sosyal mecrada bu kitaptan bir kaç cümle alarak tanıtım faaliyetlerinin içerisine girmesinden mütevellit galiba kitabın çoğunu okumuş bulunup bitirmek üzereyim.
  • aldığım gün bitirdiğim kitap. ilk başlarda ana karakter için yazılan dünya o dünyaya uzak biri tarafından anlatılmış yüzeysel bir tasvir olarak gelse de ilerleyen sayfalarda derinlik kazandı.
  • sahneye çıkmışsın; hiç benimsemediğin bir şarkıyı sırf alkış almak için söylüyorsun; öyle bir hikayesi olan kitap işte.
  • okuru aptal yerine koyan kitaplara güzel bir örnektir. hakan bıçakcı 'şimdi bunlar anlamazlar, ben en iyisi iyice gözlerine sokayım' zihniyetinde bir yazarmış, bunu anlamış olduk. kitapta kullanılan oldukça sınırlı sayıdaki metafor zaten yeterince kör kör parmağım gözüne değilmiş gibi bir de açıklanıyor. ya sabır diyerek ilerliyorsunuz.

    ayrıca kitap sanki belirli bir formülün üzerine oturtularak yazılmış gibi duruyor. sanki hakan bıçakcı yaratıcı yazarlık kursunu yeni tamamlamış da bu da bitirme ödeviymiş gibi bir havası var kitabın. burada karakterin neden böyle olduğunu tek bir olay üzerinden açıklıyorum (ki çok saçmaydı), buralarda sürekli tekrar yapıp karakterin hayatının monotonluğuna ve adeta bir makine gibi çalışmasına dikkat çekerek sistem eleştirisi yapıyorum, burada hayvanlarla karakterin dünyasının nasıl benzeştiğini (ve ters düştüğünü) gösterip ekolojik perspektif katıyorum (zaten adı da doğa karakterin, inanılmaz zekiyim)... vs.

    kısacası iletişim bu kitabı nasıl bastı diye saçımı başımı yoldum okurken.

    amatör bir yazar için umut vaadedici bir kitap olabilirdi ama iletişimden çıkan bir yazar için berbattı.

    bence boşuna okumayın ama siz bilirsiniz yine.

    edit: imla ve diğer şeyler.
  • hakan bıçakçı'nın son romanı. bu başlık altındaki eleştirilerin aksine iyi bir romana imza atmış yazar.

    doğa tarihi'nde doğa'nın içsel çatışması, geçmişiyle geleceğinin arasında kalması, günümüz içi fos plaza çalışanlarını gayet iyi anlatıyor. özünde plazada çalışan ve kendini bizınızwoman olarak sahte bir profille gizleyen kızların hepsi geçmişinde bildiğin birer kezbandı ve atomlarına ayırsan yine kezban. adam bunu çok güzel anlatmış işte.

    doğa'nın gelgitleri, teknolojinin hızına yetişmeye çalışması, hayattan beklentilerinin sadece kariyer oluşu ve genel olarak zorlayarak giymeye çalıştığı bir kimliğin altında ezilmesiyle son buluyor. istiklal'e çıkın çevrenizdeki her kız bir doğa aslında.

    boşa eleştirilmesin bu kitap. gayet iyi.
hesabın var mı? giriş yap